Sayfalar

1 Ağustos 2022 Pazartesi

 ÇUKURCA ' YA ...  GÖNLÜMÜN SAĞ ALT KÖŞESİ HAKKARİ'YE GİDİŞLERİM




Hakkari'de kasabaların adını bile doğa belirler. Yüksekteysen Yüksekova, çukurdaysan Çukurca... Etrafı dağlarla çevrili, yanı başında Zap'ın aktığı, kışının sert geçmediği çok güzel bir İlçe'ye, keşfedilmemiş bir Cennet'e, Çukurca'ya gidiyorum. 
Buralarda olmanın, uyanmak istenmeyen bir düşün en güzel yeri gibi olduğunu düşündüm hep.
Hakkari'nin nüfusu en az İlçesi olan Çukurca, Hakkari'nin küçük bir özeti olarak görülüyor. Hakkari'deki aşiretlerin kökeni Çukurca'ya dayanıyor. Doğuda Yüksekova, Batıda Şırnak, Kuzeyde Hakkari Merkez, Güneyde ise Irak sınırı ile çevrili. Doğu Anadolu'nun Güneydoğu Anadolu'ya açılan Şırnak - Hakkari hattı üzerinden Irak'a açılan bir sınır kapısı var.
Bin yıllardır yüksek rakımlarda saklı tuttuğu doğal güzellikleri, gururlu dağları, efsanelere mekan olmuş ırmakları, beyaz örtülerini yıl boyu çıkarmayan tepeleri, geniş ve vakur vadileri, şiirsel güzellikleriyle buzdan gölleri, ovalarına kartal gibi üstten bakan yeşil yaylaları, her gece yıldızların ışık gösterileri sunduğu gökyüzünün altında keşfedilmemiş cennetlerin anahtarını tutan Hakkari'nin Çukurca İlçesine yaklaşıyorum.


İnsandan çok dağların kenti olan Hakkari topraklarının sahibi de koruyucusu da dağlar...
Dağların üzerinde kalemle yapılmış çizikler gibi duran yollar her defasında kıpır kıpır, deli dolu, coşkun, özgür, hırçın, azgın akan Zap Nehri ile buluşuyor.


Zap Nehri, Türkiye sınırlarını Çukurca'dan terk ediyor.
Çukurca'nın girişinde kale ve tarihi evlerin manzarasının en güzel göründüğü yerlerden birinde araçtan indim. Çukurca'ya ilk gelişimin heyecanıyla manzarayı seyrettim, 1286 metre yükseklikteki bu kentin havasını içime çektim.

Eski adı '' Çalı '' olan Çukurca'nın Hakkari'ye uzaklığı 75 km. Yerleşim yeri , Zap suyunun bölgeyi aşındırdığı engebeli bir arazide kurulmuş. İlçe yerleşim merkezi, yüksek dağlarla çevrili, düz olmayan bir alanda kurulu. Bu yüzden bölgeye '' Çukurca '' adı verilmiş. 


Böylesine dağlarla çevrili, yeşillikler içinde, nehirlerin coşkun aktığı, farklı kültürlerin olduğu coğrafyalar tam benlik. Bu duygu ve heyecanlarla Çukurca kent merkezini gezmeye başladım. Hükümet Konağı yakınlarına geldiğimde tören hazırlığı yapan kalabalık ile karşılaştım. Gaziler günü kutlaması olduğunu öğrendim. İzin istedim, törenlerin başlangıcını izledim. Çukurca ile tanışmam iyi başladı.
Yakın döneme kadar ölümle ve operasyonlarla anılan Çukurca, üzerindeki tarihi kalıntılarla, gezilecek görülecek yerleriyle adını duyurmaya fırsat bulamadı ne yazık ki... Ancak son yıllarda sağlanan rahatlama ve yüksek güvenlik önlemleri ile Çukurca gezisinin ilk başından itibaren olumlu değişiklikleri hissettim.
Gaziler günü töreninden sonu asmalar altında bulunan bu kahve tekrar Çukurcalılar tarafından dolduruldu...

Çukurca, Urartu uygarlığının ilk yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyor. Abbasiler bu küçük yerleşim yerini '' Mir '' adı verilen dini, siyasi, askeri şeflikle yönetmişler. Selçuklu Hanedanı döneminde İlçe '' İmadiye Beyliği'ne '' bağlanmış. Selçuklulardan sonra Osmanlı Döneminde Hakkari Beyliği'ne tabi olmuş. I. Dünya Savaşı'nda Ruslar ve Nasturi'ler Çukurca'yı tahrip etmişler. 1924 yılında Türkiye ve Irak arasındaki sınır belirlendikten sonra Türkiye sınırları içerisinde kalmış, 1953 yılında ise İlçe olmuş. Eskiden Hakkari uzak olduğu ve yolu olmadığı için köylüler temel ihtiyaçlarını karşılamak için çoğu zaman sınırın diğer tarafındaki en önemli şehir olan İmadiye İlçesine ya da Musul'a giderlermiş. 1965'te karayolu Çukurca'ya ulaşınca ticaret için Hakkari ve Van'a dönülmüş. 
Çukurca kent merkezine hakim bir tepede bulunan Çukurca Kalesi ve tarihi çok katlı evleri, yapılışının üzerinden 700 yıl geçmesine rağmen görkemini hala koruyor. Bulunduğum yerden uzunca bu harika manzarayı setrettim...

Başlatılan restorasyon çalışmasıyla Çukurca tarihi yapılarının yeniden gün yüzüne çıkarılması hedefleniyor. Tarihi taş evler, Çukurca'nın doğasına uyumlu muhteşem görüntüler sunuyor. Ayrıca Çukurca'da bulunan Mor Şalito ve Mor Abdişo kiliseleri de restorasyon programına alınmış. Bey Mahallesi'nde akıt denilen taştan kesilmiş su arkı ile içine taş merdivenle inilen 5-6 metre derinliğinde, 3-4 metre genişliğinde 4 tane su sarnıcı bulunuyor. Umarım ; restorasyondan sonra bir daha bu bölgeye geldiğimde hem tarihi ve doğayı bir arada yaşayacak hem de bu hakim tepeden tüm bölgeyi seyretme imkanım olacak.
Çukurca'da bu manzaraya karşı bir kahve molası vermek iyi olacak...
Tam da bu pencerenin altına oturdum. Kale, tarihi evler, dağlar ve Çukurca'nın doğasını seyrederek en güzel kahvelerden birini içtim.

30 yıl sonra yine bu bölgeye tekrar gelmenin heyecanını yaşıyorum. Böylesine güzel mekanların sayılarının artması ve misafirperverlik beni çok mutlu etti...

Çukurca'ya sabah erken saatlerde geldim. 3 saat kadar kaldım. Öğlen saatlerinde Hakkari'ye doğru yola çıktım. Bir mekan var ki: yöresel lezzetleriyle ünlü. Bu lezzetleri tadamadığım için üzüldüm. Ne zaman giderim bilinmez ama uzak yerler listemin başlarına ekledim bile... Yolunuz Çukurca'ya düşerse mutlaka '' Zap Sofrası'na '' uğrayın ve lezzetlerinin tadını çıkarın derim.

Zap Sofrasının işletmecisi Rukiye Duran, Ege ve Akdeniz sahillerinde çalışmış, mutlak kültürü oldukça geniş bir hanım.
Kaymakamlık desteğiyle eski bir Çukurca Konağı restore edilmiş. Çok güzel, otantik bir restoran ve butik otel olarak hizmete girmiş. Bahçesine açılan kapıdan adım adım Zap sofrasına girelim...

Çok güzel dış mekanından, geç kahvaltı zamanında geçip konak içerisine girdim. Bu manzaraya karşı bir kahvaltı yapmak ve yöresel yemeklerini tatmak ne de güzel olurdu. Bu arada göz ucuyla baktım: Kahvaltı çok güzel ve doğal ürünlerdendi...
 
Rukiye Duran Hanım, modern olmasının yanı sıra İşletmecilik zekası, müşterilerle ilişkileri ile de İşletmeye daha da değer katıyor.
Hakkari'nin Çukurca İlçesi ile ilgili bir detayı daha önce bazı kaynaklardan okumuştum. Zap Sofrası'nda bu Çukurca güzelliği ile karşılaşınca çok sevindim. Çukurca Kaymakamlığı önderliğinde başlatılan ve devam eden '' Zap Vadisi Projesi'yle '' Atalık tohumdan yetiştirilen susamlarla, 400 yıllık tarihi taş değirmende  işleyerek elde edilen doğal ve katkısız tahinin, ZAP markasıyla burada satışı yapılıyor. Daha önce hiç tarım ilacı kullanılmayan toprakları düşünün. Bu ürünlerden biri de susam. Yeşilçeşme Mahallesi'nde su ile çalışan ve restore edilen taş değirmende üretiliyor.
Karakovan süzme balı, pirinç, buğday, ceviz, mısır, susam, maş fasulyesi, kuru üzüm, incir, dut, pekmez, pestil satışı da yapılıyor.
Çukurca coğrafyası, çok engebeli olduğundan büyükbaş hayvancılığa pek elverişli değil. Genelde küçükbaş hayvancılık yapılıyor. Çukurca'nın kısıtlı ama çok verimli toprakları var. Sınırlı tarım alanlarında çeltik, susam, ceviz, mısır, börülce, maş fasulyesi, buğday, arpa ekiliyor. Çukurca, mikro klima özelliğine sahip özel bir bölge. Bu özellikten dolayı; dut, nar, incir, üzüm, domates, salatalık, biber, lahana gibi ürünler de yetiştiriliyor. 
 
Çukurca'da hiçbir zaman toprak ağalığı olmamış. Her Çukurcalı ailenin kendi ihtiyacını karşılayacak kadar tarlası var. Ancak İlçe'nin Irak sınırına bu kadar yakın olması ve alınan güvenlik tedbirleri nedeniyle yıllardan beri doğru dürüst tarım yapılamamış, tarlalara gidilememiş. Son yıllarda bölgede sağlanan rahatlama ile tarım çalışmalarına yeniden başlanmış. Atıl kalan su kanalları, Kaymakamlık tarafından yenilenmiş, buğday ve susam öğüten tarihi su değirmeni tamir edilmiş, yeniden çalışmaya başlamış. 
Özellikle böyle bir tahin ve balı bulmuş iken satın aldım... Zap, Atalık tohumlarla bakir topraklarda, kışın yüksek dağlara yağan kar sularıyla yetişen ürünlerin markası. Aşılanmamış doğal ürünlerin gizli kalmış Cenneti Hakkari...
 
Çukurca'nın kendine özgü yemekleri var. ZAP Sofrası'nda bu lezzetleri tatmak mümkün. Özellikle dağlardan toplayıp, turşusunu kurdukları '' Siyabo '' salamura yapıldıktan sonra kavrularak meze haline getirilen özel bir bitki.
Tırşık diye bir yemek var ki, içli köfteye benziyor ancak dışı kalın, içinde çok az miktarda kıyma var. Bir cevizden az büyük, bu dışı içli köfte dışı gibi olan tırşık yemeği; yoğurtlu, sumaklı ve üzüm sulu olarak yapılıyor. Ekşi, tatlı ve yoğurtlu tırşık oluyor.
Üzeri kuru etli '' Kari Pilavı '', '' Gulot '', Şam köftesi, börülce pilavı, asma ve soğan sarması en güzel ve yöresel yemekler arasında yer alıyor. Bunun yanında sofraların vazgeçilmezi tahin ise taş değirmenlerden sofralara geliyor ve taze taze servis ediliyor.
Zap Sofrası, Çukurca'ya yakışan modern, yöresel lezzetleri en güzel şekilde, kültürle birleştirilip sunan bir yer. Yöresel lezzetlerin yanında çok güzel kahvaltı, ızgaralar, et yemekleri, kızartmalar da bulmanız mümkün. Ülkemizde gezdiğim yerlerde özellikle yöresel yemek yapan yerleri tercih ediyorum. İlk defa tam anlamıyla memnun olduğum, her şeyin doğru olduğu bir yer gördüm. Teşekkürler Zap Sofrası...

Çukurca, kilimleriyle ünlü. Yörenin motifleri çok özgün ve güzeller. 
Hevçeker, gülsarya, herki, şehvani, lüleper ve kesneker motifleri dokunuyor.
Her kilimin bir anlamı var. Örneğin; Şehvani kiliminin ana deseni tarak deseni. Evliliği, mutluluğu, bereketi anlatıyor.
Çukurca sokaklarında dolaşmaya, daha iyi tanımaya devam ediyorum.


Sokaklarda; Dünya ve Türk edebiyatından en güzel kitap örnekleri ile dekorlar oluşturulmuş.  

Çukurca'nın kendisi bir Saklı Cennet. Yürürken karşıma Saklı Bahçe Cafe çıktı. Burada da bir çay içmemek olmazdı...

Çukurca'da 16. yüzyıl Osmanlı Mimarisi'nin güzel bir örneği olan '' Emir Şaban Medresesi '' ve '' Emir Şaban Camisi '' birlikte Çukurca'ya değer katmaya devam ediyorlar.
Çukurcalıların Irak'ın farklı şehirlerinde çoğunlukla Amediye ve Dohuk olmak üzere akrabaları var. Kültürü daha çok Irak kültürüne yakın.
Çukurca içinde 3 saat çok çabuk geçti. Ana tanık olmanın mutluluğu ile Çukurca'dan ayrılıyorum. Hakkari'ye uzanacak olan yolda, Zap Nehri'nin eşlik edeceği muhteşem doğa ve görüntüler beni bekliyor.


Urartular dönemine kadar uzanan derin bir geçmişi var bu küçük ve yalnız kasabanın. Zap'ın ve toprağın katkısı, insanların emeği ile oluşturulmuş yemyeşil tarlalar göze çarpıyor. Tipik bir Akdeniz köyünde yetişmesine alıştığımız bir çok sebze ve meyve üretiliyor burada.


Çukurca'dan ayrılalı 5 km olmamıştı, Zap'ın kıyısında çok özel bir alan ile daha karşılaştım.
Zap Suyu ön plana çıkarılarak son yıllarda festivaller ve spor müsabakaları ile organizasyonlar yapılıyor.
Rafting yörenin insanı tarafından yapılan bir aktivite olmuş Zap Nehri kıyılarında. Bölgenin tanıtımına ve turizmine katkı sağlamak amacıyla 27 Haziran 2022 de dördüncüsü düzenlenen Foto Safari ve Doğa Sporları Festivali; birçok ilden yüzlerce sporcu, dağcı, fotoğraf tutkunu ve doğaseverleri Hakkari'nin Irak sınırındaki Çukurca İlçesinde buluşturmuş.
Zipline ile karşı kıyıya geçmek ne güzel olur.



Gidersen ve görürsen her yer güzel sözünü anlatan en güzel yerlerden, el değmemiş coğrafyanın harikalarından birindeyim...


Burada da bir çay içtim.


Asırlık çınarların arasında Zap kıyısında yürüdüm.


Festivalde; rafting, kaya tırmanışı, doğa yürüyüşleri, bisiklet yarışları ile bir futbol turnuvası yapılmış. En önemlisi düzenlenen foto safari etkinliği ile bir çok ilden gelen fotoğraf tutkunları hem ilçenin güzelliklerini hem de misafir oldukları köylerde yaşayanların doğal yaşamını, çeltik tarlalarını ve tarihi yapılarını fotoğraflamışlar.


Çukurca; bu verimli topraklarda şükretmeyi ama vazgeçmemeyi bilen insanlara Zap'ın ülkeyi terk etmeden önceki bir veda armağanı gibi adeta...
Gönlümün sağ alt köşesi Hakkari'nin eşsiz ve muhteşem coğrafyasında farklı yerlere yelken açmaya devam ettim.



1 yorum :

  1. Bu güzel yöremizde turizmin canlanmasına katkıda bulunan güzel yazınızla ufkumuzu açtınız Güzel memleketimin en nadide köşeleri müthiş .Tebrik ediyorum .

    YanıtlaSil