Sayfalar

17 Aralık 2021 Cuma

 VAN'A GİTMEK...  BÜYÜLEYİCİ COĞRAFYA...   (VAN)

Van'a gitmek, bir başka kıtaya gitmek gibidir... Van Gölü havzası ise, karşılaşmaya az çok hazır olduğumuz bir coğrafya değil. Bu coğrafyaya ilk ayak bastığınızda kendinizi büyülü bir ortamda hissediyorsunuz. Burası öylesine farklı bir coğrafya ki, etkilenmemek mümkün değil. Van Denizi/Gölü başlı başına bir doğa harikası... Mavi ile yeşilin böylesine uyumlu bütünleştiği başka bir yer var mı acaba? Van kalesi binlerce yıllık direnci ile zamana meydan okuyor. Bir yandan Urartuların muhteşem emeğine saygının bir ifadesi olarak kendinizden geçmişken, bir an başınızı çevirme ihtiyacı duyuyorsunuz. Bu defa Ağrı dağının karlı zirvesine bir bulut kümesinin üşüştüğünü görürsünüz. Bu eşsiz rüyanın en güzel yerinde Süphan Dağı görüntüye girer.. Nemrut Dağı ve krateri, endemik bitki ve hayvan türleriyle uzaktan seslenir.
Bu büyüleyici coğrafyaya adım atarken, günün ilk ışıklarıyla 05.00 da başlayan ve 2014 yılında Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiş olan Van Kahvaltısı ile güne başlamak en iyisi..
Van' da kahvaltı '' Sütçü '' adı altında başlamış hala da öyle devam ediyor. Van kahvaltısı, tamamen doğal ve yerli ürünlerden meydana geliyor. Süt Kaymağı (Manda kaymağı) Bitlis Güroymak' dan geliyor. Kaymağın hası, çok özel bir lezzet..
Yayık tereyağı, hakiki Van Karakovan balı, yoğurt kaymağı, kavurmalı yumurta, süzme yoğurt, sucuk, melemen, zeytin, yöre peynirleri (özellikle otlu peynir)

tahin pekmez, kuru cacık, kavut, murtuğa, tandır ekmeği, ceviz reçeli ve daha neler neler.. Bu enfes kahvaltının olmazsa olmazlarından biri de Van ile marka haline gelen Tandır ekmeği ve beraberinde Van Pidesi. Sıcacık tandır ekmeği ile Van kahvaltısının tadına doyum olmuyor.
Bu güzel kahvaltıdan sonra yıllardır gitmek istediğim Van Kalesi ve Eski Van Kenti'ne (Tuşba) doğru yola çıktım.

Urartu kalelerinin en önemlilerinden ve en görkemlilerinden olan Van Kalesi M.Ö. 835' de Urartu Kralı I. Saduri tarafından yaptırılmış. Büyük bölümü ayakta olan kalenin kuzeybatı ucunda bulunan ve Sardurburcu (Madır burcu) denilen, uzunluğu 6m., yüksekliği 1 m. olan taş bloklardan örülen yapının üzerinde I. Saduri'ye ait, bilinen en eski Urartu yazıtı var. Müze girişinde '' Örnek Van Evi '' bulunuyor.
Örnek Van Evi, günümüz Van şehri Serhat mahallesinde bulunan Öğretmen Hilmi Gürler Evi prototipi örnek alınarak, 1998 yılında Van Valiliği tarafından inşa edilmiş. Yörede varlıklı ailelerin kullanmış olduğu bu tip ev örneklerinde; tandır evi, evden ayrı olarak bahçe içerisinde yer alıyor. Geleneksel Van konut mimarisine uygun olarak kerpiçten ve ahşaptan inşa edilmiş.


Urartu Krallığı, M.Ö.  9. - 7. yüzyıllar arasında, Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran'ı egemenlik altına alarak 200 yılı aşkın süre yönetmiş.
Kaleye çıkış yolu çok güzel, adım adım yükseldikçe Van'ın tüm güzelliği gözler önüne seriliyor.

1387' de Anadolu' ya giren Timur, Van Kalesini 29 gün boyunca kuşattıktan sonra ele geçirerek büyük ölçüde tahrip etmiş. Timur çekildikten sonra Akkoyunlular ve Safeviler buraya hakim olmuşlar. Yavuz Sultan Selim döneminde Çaldıran Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti'nin kontrolüne geçen Van Kalesi'nde Osmanlı hakimiyeti tam olarak Kanuni döneminde sağlanmış.
Üçbin yıllık bir geçmişe sahip olan Van Kalesi yüzyıllar boyu savaş olmasına rağmen, Urartulardan kalma yazıtları, kaya mezarları, mabetleri ile hala ayakta.

Van, Türkiye'nin en yüksek ve en çok güneş alan kentlerinden biri. Deniz seviyesinden 1720 metre yükseklikteki bu topraklarda Doğu Anadolu'ya hayat veren çok önemli kaynaklar var.
Karlı zirvesiyle ''Süphan Dağı'' ne güzel görünüyor.. Bitlis ili sınırları içinde, Van Gölü'nün kuzeyinde yer alan 4058 metre yüksekliğindeki Süphan Dağı, Ağrı'dan sonra Türkiye'nin ikinci yüksek sönmüş yanardağ konisi. Buzul çağında üzerinde birçok buzul bulunan dağın 3600 metreden yukarı kalan kesimi sürekli karlarla kaplı. Doruk kesiminde, kalınlığı 100 metreyi bulan 1.5 km uzunluğunda bir buzul yer alıyor. Dağda ayrıca üç buzyalağı (sirk) gölü bulunuyor. Orman örtüsünden yoksun olan Süphan Dağı'nda yazın çıkılan yaylalar var.
Van Kalesi'nin tepesindeki minareden güneşin göl üzerindeki batışını izlemek tavsiye ediliyor.
Van Kalesi'ne çıkış için en iyi zaman günbatımından 1.5 saat önce. Hem güneş Van Gölü'nün üzerinden batıyor, hem de bütün Tuşba ayaklar altında.

Aşağıda eski yerleşimlerin olduğu yerlerde, Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii var. Bilinen en eski Urartu metni bu kalede bulunmuş. Kaledeki bir başka önemli yazıt da '' Horhor Yazıtları ''
Aşağıda Urartu Krallığının başkenti müthiş görünüyor. Urartu krallığının kuruluşundan itibaren başkent olarak bu gün ki Van Kalesi ve çevresi seçilmiş ve burası Tuşba (ya da Truşba) olarak adlandırılmış. Medlerden sonra Persler, Van ve çevresine hakim olmuşlar. 
M.Ö. 330' larda Makedonyalı İskender'in orduları tarafından işgal edilen Van, Part Hanedanı döneminde yeniden İranlıların hakimiyetine geçmiş. Bundan sonra sırasıyla Sasaniler, Araplar, Bizanslılar, Selçuklular yöreye ve bu arada Van'a sahip olmuşlar. Bölgede 16. yüzyıldan itibaren Türklerin izine rastlanılmaktadır. 1. Dünya Savaşı sırasında 1915-1918 arasında Rus işgali altında kalan Van, yakılıp yıkılmış. Savaştan sonra onarılamayacak hale gelen kentin 5 km uzağında yeni Van kenti kurulmuş.
Tuşba Kenti'nden Van Gölü'nün ötesine baktığımda '' İhtiyar Şahap Dağları '' kendini tüm görkemiyle gösteriyor. Yerli halkın verdiği adla '' Kavuşşahap Dağları ( İhtiyar Şahap Dağları ) Güneydoğu Torosların devamı. Neredeyse yılın her mevsimi karla kaplı bu dağlar Van Gölü'nün maviliğine göz kamaştırıcı parlaklıkla yansıyorlar. İhtiyar Şahap Dağları, Van Gölü'nün güneybatısına düşüyor.
Ve '' Erek Dağı '' .. Van'ın sırtını dayadığı, Doğu Anadolu bölgesinin en zengin su kaynaklarından biri.
3200 metre yüksekliğindeki Erek Dağı, Van ovasının doğusunu yarım ay biçiminde çevreliyor. 
Urartu krallığı döneminde Erek Dağı ve eteklerindeki su kaynakları üzerinde toplam 14 adet baraj yapılmış.
Erek Dağı'nın batısından Van Gölü'ne kadar eğimli bir şekilde uzanan yaklaşık 150 km2 genişliğindeki Van Ovası'nda yapılan tarım için su ihtiyacını karşılamış. Urartu başkenti Tuşba'nın (Van Kalesi) Van Ovası'na kurulmasında Erek Dağı ve eteklerindeki zengin su kaynaklarının ne denli önemli rol oynadığı görülüyor.
Modern Van Müzesi, kalenin hemen altında görülüyor..
Van'a gelirseniz, Van Kalesi ve Tuşba Kenti'ni mutlaka gezi planınıza dahil edin. Kale altındaki parkın girişinde sevimli Van Gölü Canavarı gelenleri karşılıyor..
Van'a geldiğimde Hakkari'nin yöresel yemeklerini denemeyi çok istemiştim. Özellikle; Kiris, doğaba, keledoş, dirsik, sarma çok merak ettiğim lezzetler.. Listemde; Ters Lale Lokantası, Menceli Adem Usta ve Firavin Lokantaları vardı. Ancak Pazar günleri kapalı olduklarını görmek üzse de yöresel lezzet bulma arayışına devam ettim.
''Sıcak Ayran Aşı Çorbası'' beni çok mutlu etti.
'' Azizoğulları '' bu güzel çorba ile tanışmama neden oldu. İçinde; yoğurt, yumurta, kıyma, un, aşurelik buğday, nohut, kabak, evelik otu, yarpuz, kişniş otu, yabani sarmaşık, pazı, ıspanak, nane, soğan, limon suyu bulunan bu çorba çok güzeldi..
Restorandan, Modern Van'ın hareketli yaşamını seyrettim.

Siirt, Van, Diyarbakır, Bitlis, Batman, Şırnak, Hakkari, Muş ve diğer komşu illerde güzel pazar yerleri var. Ancak sokaklarda çok sayıda manav-küçük pazar yeri türünden dükkanlar var. Yöresel sebze meyveyi çok taze ve uygun fiyatla buralarda bulmak mümkün oluyor. Tarladan müşteriye hızlı satışın güzel örnekleri..
Van sokaklarında gezerken gördüğüm '' Şen Halk Pazarı '' isimli dükkan tam anlamıyla meyve-sebze müzesi gibi. Dokunmaya kıyılmayacak bir özenle ve hijyen anlayışı ile hizmet verdikleri her halinden belli oluyor..


Bu arada ne ararsanız var. Tropikal meyveler dahil...

Van'a otlu peynir için bile gidilebilir... Doğal ve tarihi zenginlikleriyle ilgi toplayan Van'ın yemeklerinde çeşit çeşit otların yeri önemli. Van, çevresi 3 bin metreyi aşan ulu dağlarla çevrili, denizden 1640 metre yükseklikte bir çanakta yer alıyor. Dağlar, kar ve yağmuru tutuyor. Dolayısıyla yılın ortalama 120 günü güneşli geçiyor. Ege bölgesi ile Van yöresi ortak bir özelliğe sahip. Ülkenin en doğusu ile en batısının bu ortak yanı yenilebilir otların zenginliği ve yemeklerde bu otların kullanımı. İklim ve doğa koşulları, Van'ı Doğu Anadolu'nun diğer kesimlerinden farklı kılıyor. Mevsimlerinde Van çanağında bir bölümü yalnızca buraya özgü otlar yetişiyor ve yöre halkı bu otları özelliklerine göre değerlendirmeyi çok iyi biliyor. Bu otların bir bölümü çiğ olarak fazlaca tüketildiğinde zehirli etki yapabiliyor. Halk bu otları hafif salamura ederek, ya da haşlayıp suyunu dökerek zararsız hale getirdikten sonra yiyor.

Tarihi Peynirciler Çarşısı' na gittim. Bu çarşı Van, Hakkari, Bitlis illerinin, ilçelerinden, köylerinden, mezralarından, yaylalarından gelen; peynir, bal, tereyağı, kaymak, yoğurt, pekmez ve daha bir çok yöresel ürünün bulunduğu bir merkez..
Van bölgesi otlarının yoğun biçimde bir araya geldiği en önemli yiyecek otlu peynir. Bu güzelim peynirde yaklaşık 60'a yakın bitki türü kullanılıyor.
Bir peynirde bu otların en az 20-25' i yer alıyor ve bunlar peynire lezzet dışında besin değerini artırmak, sindirimi kolaylaştırmak, insan sağlığına zararlı mikroorganizma faaliyetlerini frenlemek amacıyla katılıyor. Her ne kadar otlu peynir ülkemizin birçok bölgesinde aynı adla üretilse de kuşkusuz kendi mikro kliması içinde yapılanlar bunların arasında lezzetlisi, en mükemmeli.
Yörede en iyi otlu peynirler ise Gevaş ilçesi, Görentaş beldesi ve civarında yalnızca koyun sütünden yapılıyor. Çatak soğanı, düğün çiçeği, yöresel adlarıyla sirik, sirmo, mendo, heliz ve özellikle de kenger, peynir yapımında kullanılan otlardan. Çoğu otun Latince isimleri dışında Türkçe adı bile yok.
Yöre halkı bunların hepsini tanıyor, biliyor ve gerektiği biçimde kullanıyor. Van yemeklerinde de tahmin edebileceğiniz gibi, otlar bol bol yer alıyor. Örneğin ; benim denediğim sıcak ayran aşı çorbası, '' Ayva Yemeği '' (kavurma, mercimek ve ayva ile yapılıyor), '' Eşkili '' (kavurma, evelik otu ve erik pestili ile yapılıyor) gibi ot ve meyvelerin kullanıldığı yemekler de var.


Tarihi Peynirciler Çarşısı, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yapılmış olmasına rağmen, Osmanlı klasik dönem arasta'ları şeklinde inşa edilmiş. 2018' de restore edilen çarşıda 60 dükkan var.
Hemen hemen her dükkanda dikkatimi çeken bir ürün hakkında esnaftan bilgi aldım. '' Kurut keşk '' , Van' da Keledoş, Sengeser, Kürt köftesi ve çorbası gibi yöresel yemeklere katılan protein değeri yüksek ve uzun ömürlü bir kurutulmuş yoğurt türü.
Yazın özellikle Van' daki köylerde organik sütlerden yapılan yoğurtlarla yapılan kurut eşsiz bir tat sunuyor. Kurut yağsız yoğurttan ya da yağı alınmış ayrandan hazırlanıyor. Kurut, kırsal yörelerde  özellikle kış aylarında yemeklere katılarak, suyla karıştırılıp ayran yapılarak ve yoğurt mayası olarak da kullanılıyor.
Şemdinli, Pervari, Çatak yörelerine ait karakovan, karakovan kütük, karakovan sepet, petek ballarına kadar nefis bal çeşitleri de bulunuyor.

Tarihi peynirciler çarşısı, üç ayrı çarşıdan oluşuyor ve yedi kapısı var.



Kuzey kapısından çıkarak, peynirler hakkında bir çok bilgiye sahip olarak geziye devam ettim. 
Van Kalesi yolunda '' Arubani Bedesteni '' yeni gezi durağım.
Osmanlı'da; kumaş, mücevher ve çeşitli değerli eşyaların alım satımının yapıldığı, eşit büyüklükte kubbelerle örtülü bir çeşit kapalı çarşılara ''Bedesten'' deniliyor. Bu yapıların ilk örneklerine 13. yüzyıl başlarında Anadolu' da rastlanılmış. Van Gölü ve çevresi merkez olmak üzere geniş bir coğrafyaya yayılan İlk Çağ medeniyetlerinden Urartular, takıya olan hayranlıkları ile biliniyor. Sahip oldukları zengin maden yatakları sayesinde kuyumculukta son derece ilerleyen Urartularda 7'den 70'e herkesin ilgi duyduğu takı kullanımı ayrı bir derinlik taşıyor.

Baş, boyun ve göğüs, el-kol ve ayak, bel ve giysi takıları şeklinde kendi içerisinde ayrılan takıların, beğenme ve beğenilme, ihtişam, zenginlik gibi anlamlarının yanında, şans, bereket, uğur ve sağlık getirdiğine inanılıyor.
Urartu takıları, bürokratlar içinse güç ve iktidar sembolü olmuş.
'' Savat '' tekniği ile yapılan takılar Arubani Bedesteni' nde ayrı bir öneme sahip. Bu teknikle yapılan takıların üretim aşamalarını izleyebilirsiniz. Savat siyah renkli. Savat çamuru; kurşun, gümüş, bakır, kükürt karışımından oluşuyor. Arapça ''kara'' anlamına gelen ''esvad'' sözcüğünden gelen savat, gümüş üzerine sürülen siyah renkli savat çamuru ile yapılan bir el sanatı dalı.

Savat yapılmadan önce; bu işin uygulanacağı gümüş takıların / tokaların, gümüş kemerlerin, gümüş hançer kabzalarının, tütün tabakalarının, gümüş sigara ağızlıklarının, muskaların ve dua taslarının yüzeylerine savat ustası kalemkarlar tarafından çeşitli şekillerin işlenmesi gerekiyor.
Sonra gümüş üzerinde çelik kalemlerle açılan kanalların içine bir kapta hazırlanmış savat karışımı ekme ya da sürme biçiminde yerleştiriliyor. Daha sonra da ocak ateşine tutularak eriyen savat boşlukları doldurunca soğumaya bırakılıyor. Soğuyan savat birkaç tesviye aşamasından sonra gümüş cilalanıyor ve eser tamamlanmış oluyor. 

Hazar yöresindeki Türklerle Anadolu'ya gelen bu sanat, Van başta olmak üzere, bir çok ilimizde yapılıyor.
Edremit' geldim.. Edremit, Van İl merkezine 18 km mesafede ve Van' ın 13 ilçesinden biri. Van Denizinin / Gölünün kıyısında 7 km lik bir sahil şeridine sahip. Bu sahilin 2.5 km sinde, Edremit Belediyesi'nin çok güzel düzenlediği ve yeşil ile gölün mavisinin buluştuğu alanlarda yürüyüş yaptım.
 
İlçe' de 24 Oğuz boyundan birisi olan Çepni Boyu'na bağlı '' Küresünni Aşireti'nden Halk '' yaşıyor.
Süphan Dağı'nı tam kalbin ortasına yerleştirdim..
Maviliklerin ötesinde yine Süphan Dağı.
Edremit ve çevresi çok eskilere dayanan bir geçmişe sahip. Edremit'in kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte; Van'ın tarihine ve '' Menua '' (Şamran) kanalının yapım tarihine bağlı olarak M.Ö. 3000 lere dayanan bir tarihe geçmişi var.

Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü, Dünya'nın en büyük sodalı gölü, Van Gölü'nün sodalı suyuna uyum sağlayan tek endemik balık türü ''İnci Kefali''. Türkiye'de bulunan 465 kuş türünden 213 türü Van Gölü havzasında yaşıyor. Gölün ortalama derinliği 171 metre, en derin yeri 451 metre, yüzölçümü 3713 km2.
Edremit, Van yolunda ve neredeyse Van'a bitişik. Van'a her gidişimde, Edremit'te bir gün mutlaka uğrarım der dururdum. Ancak bu defa böyle olmadı. Güzel sahilinin ve marinasının bulunduğu bölgenin keyfini çıkardım..

Menua (Şamran) Kanalı, Dönemeç Şelalesi, Kız Kalesi (Seyir terası), Engil Kuş Cenneti, Dilkaya Höyüğü ve Mezarlık alanı gibi önemli tarihi ve turistik değerleri var. Bu defa sadece sahil kesiminde geziye zamanım kaldı..


Gevaş'ın Tatvan çıkışında ''Akdamar Adası'na'' giden teknelerin iskelesi bulunuyor. Nisan 2021 de bu iskeleden Badem çiçeklerinin açtığı Akdamar Adası'nda harika bir gezi yapmıştık. (GEZENEREN'de detaylı olarak var). İskelede durdum, adaya giden ve gelen tekneleri ve insan hallerini izledim bir süre..
Akdamar Adası ve Süphan Dağı'nın yan yana gibi görünen görüntüsünü izledim..
Gevaş'ın sırtını dayadığı '' Artos Dağı '' muhteşem görünüyor.
Van Gölü'nün güneydoğu köşesine düşen, Gevaş ilçe merkezinin güneyinde birdenbire yükselen çıplak, oldukça engebeli bir dağ. Doruğu yaz kış karlarla kaplı. Artos Dağı'nın kuzey eteklerinde Tatvan-Van karayolu geçiyor. Van-Çatak karayolu da dağın doğu yamaçlarındaki vadiyi izliyor. Bu yol kışın tamamen ulaşıma kapanıyor.
Artos Dağı'na bakmak, sonra Gevaş... Bütün bunlar rüya değil, gerçeğin sadece bir parçası. Gevaş girişindeki tarihi Selçuklu mezarlığına sabah erkenden yerler de kırağı ve buzlar varken geldim.


Gevaş yakınındaki Türk mezarlığı ağırlıklı olarak 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar kullanılmış.


Mezarlıktaki mezar taşları, Türk ölü gömme gelenekleri ve mezar taşı süslemeciliği ile ilgili çok önemli bilgiler veriyor.
 Halime Hatun Kümbeti, mezarlığın içinde yer alıyor.


Ahlat' daki büyük Selçuklu mezarlığı ile benzerlikler var.


Mezarlık alanı çok büyük. Etraftaki Gevaş'ın yeni evlerini görmemeye çalışarak, baktığım yerin ötesine Van Gölü'nü ve Artos Dağı'nı yerleştirerek güzel manzaralara tanık oldum.


Mezarların, mezar taşlarının ve lahitlerin hepsi bir sanat eseri. Van coğrafyasının çetin şartlarına rağmen 800 yıldır ayakta kalabilmeleri hayret verici. Taş üzerindeki sanatın en güzel örnekleri. Hepsinde farklı görüntüler var. Kim bilir hikayeleri nasıldır ?



Hazır buradayken Gevaş'ın merkezine gidip küçük bir gezi yaptım.
Gevaş'ın tarihi geçmişi M.Ö. 5 bin yıllarına dayanıyor. 1072 Malazgirt Zaferi sonrası bir Türk şehri olmuş. Van Sancağı'na bağlı bir nahiye olarak varlığını sürdürmüş.
Gevaş 1914 yılında Doğu Anadolu'da başlayan Rus ve Ermeni işgaline uğramış, 31 Mart 1918' de Rus işgalinden kurtulmuş. 1927 yılında şimdiki yerinde  geniş bir araziye kurulmuş.
1297 yılında bugün bulunduğu, Urartuların '' Vostan '' , Selçukluların '' Vestan '' dedikleri yere taşınmış ve Gevaş adını almış. Yerleşim Artos Dağı eteklerinde geniş bir araziye yayılmış. Köyleri ise özellikle Daldere Bölgesi dağlık bir arazi üzerinde kurulmuş. Gevaş, sonbahar aylarında fırtınasıyla meşhur.
Gevaş da Van Gölü kıyısında bir süre yürüdüm, İhtiyar Şahap Dağları'nı izledim.
İzettin Şir Camisi ve Külliyesi, Halime Hatun Kümbeti ve Selçuklu Mezarlığı Gevaş'ın tarihi değerleri.. Van Gölü'ne kıyısı olan Gevaş bir çok sahil ve piknik alanına sahip. Gevaş sınırları içinde olan Akdamar Adası, turistlerin en çok ziyaret ettiği Van Gölü Adası.
Dönüş yolunda yoldan saptığım zamanlarda oldu.
Van-Tatvan yolunda Gevaş'tan sonra sola ayrılan sapakta, dağlara giden köy tabelası dikkatimi çekti. '' Dövecik '' köy tabelasından döner dönmez güvenlik korucularının noktası karşıma çıktı. '' Yolda giderken dağların dikkatimi çektiğini, Dövecik köyünün çıkışından dağlara daha yakın noktaya gitmek istediğimi '' söyledim. İzin alarak köy yolundan devam ettim.

Köyün girişinde '' köyün muhafızı '' beni karşıladı..

Dağın kar sınırına mümkün oldukça yaklaştım. Günün son ışıklarının vurduğu bu ıssız dağları izledim.
Gevaş-Tatvan arasında birkaç defa daha araçtan inip '' sessizlik molası '' verdim.

Bu köprü nerelere yol bağlıyor acaba ?

Tatvan' gelmeden önce güneş battı. Van gölünün bu görüntüleri ile ve Süphan Dağı'nın belli belirsiz silüeti ile yola devam ettim..  Bu coğrafya çok geniş. Daha sonraki gezilerimde; Tatvan'ı Nemrut'tan izlemek, o eşsiz Tatvan koylarının kıvrıla kıvrıla Ahlat'a yürüdüğünü görmek, Adilcevaz'da mola dahi vermeden Erciş'e ulaştığını düşünmek ve Bir an Kef Kalesi'nden Artos Dağı'na bakmak. Süphan Dağı' nın yakınlarında olmak istiyorum...


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder