Sayfalar

29 Nisan 2020 Çarşamba

DAĞCILIK TEMEL EĞİTİMİ  /  MOUNTAINEERING BASIC EDUCATION
Dağcılık çoğu kimse tarafından bir hobi olarak görülür, dağcılık hobi olmanın ötesinde; yürüyüşçülük, kampçılık, tırmanıcılık, araştırma, coğrafya, meteoroloji, insan davranış ve ilişkileri gibi bilgileri içeren komple bir kitle sporudur.
   Dağcılık ilk olarak Orta Avrupa'daki Alp Dağları'nda başlamıştır. Bu nedenle bütün Dünya'da uluslararası bir terim olan '' Alpinizm '' olarak bilinir ve bu sporu yapanlara da '' Alpinist '' denir.
M.Ö.1000 yıllarında Orta Asya'dan Orta Avrupa'ya göç eden Kelt Kavmi, Ren Nehri kıyılarına yerleşir. İklimin çok soğuk ve yağışlı olması nedeni ile daha ılıman iklimi olan güney bölgelerine geçebilmek için defalarca yüksekliği 3-4 bin metreyi aşan dağları geçmeye çalışırlar ancak her defasında kar,buz,soğuk,taş ve çığ düşmeleri, toprak kaymaları onların bu göçlerine engel olur. Sonunda oralarda insan ve doğa üstü varlıkların olduğunu düşünürler ve kendi dillerinde korkunç ve ulu anlamına gelen '' Alp '' adını bu dağlara verirler.


   Yüzyıllar sonra daha alçak vadiler bulunarak bu göçler yapılabilmiştir. Örneğin M.Ö.218 yılında Hannibal 30 bin kişilik ordu, 37 fil ve 9 bin kişilik süvarisi ile Pireneler'i aşarak Romalıları gafil avlamıştır. Daha sonra Romalı komutan Julius Caesar da Alp'leri aşmış ayrıca Anadolu'da Torosları aşarak Hindistan'a yönelmiştir.
   18. yy sonlarına doğru hurafelerin yıkılması ile insanlar dağlara araştırma amacı ile daha çok yaklaşır olmuştur. Bununla birlikte Von Nouvela Heloise 1761 adlı eserinde özellikle 23 mektupta dağları ve buraların eşsiz güzelliklerini anlatmıştır.
Goethe'nin İsviçre gezisi adlı eserinde dağlardan söz etmesi de 18. yy dağcılığın Dünya'ya yayılmaya başladığının örnekleridir.
   Alp'lerde dağcılığa yönelik ilk girişimler yine bu tarihlerde başlar. Alplerin önemli bir bölgesi olan Chamonix te yöre halkı Alplerin en doğu zirvesi olan Mont Blanc (4807 m) zirvesine çıkan yolu bulana ödül vermeyi kararlaştırırlar. Bir çok denemenin ardından en sonunda kristal arayıcısı Jacques Balmat ve Dr. Gatriel Pacceard 8 Ağustos 1786 tarihinde bu dağın zirvesine çıkmayı başarırlar. Bu çıkış bütün Dünya'da dağcılığın başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Bu çıkışın ardından 1 yıl sonra 3 Ağustos 1787 de Horace Benedick De Soussure 18 kişilik bir ekiple zirveye çıkmayı başarır. Böylece dağlara yönelik bir akım başlar.
Bu başarının ardından ilk dağcılar birkaç ip ve kazma yerine geçen yürüyüş sopası gibi ilkel donanımlarla Alplerin bir çok zirvesine çıkmayı başarırlar. Alplerin çıkışı en zor olan zirvesi Matterhorn'un (4478 m) da İngiliz ressam Edward Wymper ve 6 kişilik ekibi ile 14 temmuz 1865 yılında çıkılması ile Alp Dağlarının altın çağı sona erer. Kayıtlara göre Mont Blanc'a çıkan ilk kadın dağcı Marie Paradis'tir (1809).
Matterhorn'un zirvesine çıkan ilk Türk dağcı Muzaffer Erol Gez'dir. 1971 yılında Lüxembourg'lu bir dağcı arkadaşı ile bu çıkışı başarmıştır.
Dünyada kurulan ilk dağcılık kulüpleri :
   1857   Alpien Clup - İngiltere
   1862   Ö.A.V - Avusturya
   1863   C.A.C - İsviçre
   1869   D.A.V - Almanya
   1877   Rusya Dağcılık Kulübü
   1878   C.A.F - Fransa
   1881   New Zealand Alpine Clup
   1882   C.A.B - Belçika
   1902   American Alpine Clup
   1905   Japanese Alpine Clup
   1922   İspanya Dağcılık Kulübü
   1929   Yunanistan Dağcılık Kulübü
   1939   Türkiye Dağcılık ve Kış Sporları Federasyonu
Dünya Dağcılığında çok önemli bir yeri olan Himalayalar'da 8000 mt. den yüksek tam 14 zirve var.. Bunlardan başlıcaları;
   Everest (8848 m), Makalu (8841 m), K2 (8611 m), Kanchenjunga (8598 m), Lhotse (8511 m), Cho Oyu (8153 m), Annapurna (8078 m), Nanga Parbat (8126 m), Manaslu (8156 m), Shisma Pangma (8046 m), Gasherbrum (8035 m).
   Bunlardan ilki Annapurna (8078 m) 1-5 Haziran 1950 tarihinde Fransız dağcılar Maurice Herzog ve Louis Lachenal tarafından çıkılmıştır. Himalayalar'ın en yüksek zirvesi olan Everest'e (8848 m) ilk defa 25 Mayıs 1953 tarihinde Yeni Zelanda asıllı İngiliz Dağcı Edmund Hillary ve şerpa Tenzing Norgay tarafından çıkılmıştır.
   Bu tarihten önce Everest bir çok çıkış denemesine sahne oldu. 1921 yılında İngiliz keşif ekibinde yer alan öğretmen George Mallory dağın ölçüm ve harita çalışmalarına katılmış, dağın kuzey sırtından Kuzey-Doğu sırtına ve oradan da zirveye bir rota tasarlamıştı. Bir yıl sonra 1922 yılında Mallory, Somerwell ve taşımacı C.G Crawford yeni oluşmuş kar örtüsüne rağmen yeni bir zirve denemesi yapmaya karar verirler ancak bu çıkış bir facia ile sonuçlanır çığ düşmesi sonucu 9 şerpa'dan 7 sinin ölümüne neden olurlar.
   1924 yılında Mallory ve Irwin zirveyi tekrar denemeye karar verirler ancak 8300 mt. üstünde zirveye doğru yol alırken kaybolurlar. Daha sonra yapılan aramalarda cesetleri bulunamadığı gibi zirveyi yaptıklarına dair bir işaret de bulunamamıştır.
   1978 yılında ise Avusturyalı dağcılar Reinhold Messner ve Peter Habeler oksijen maskesi kullanmadan Everest'e çıkmayı başarmışlardır.
   1988 yılında Çin, Japon ve Nepal'li Dağcılık milli takımları üç farklı rotadan Everest'in zirvesine ulaşmayı başardılar ve bu çıkışlar Dünya'da ilk defa TV' den canlı yayınlandı.
   İngiliz haritacı Binbaşı George Everest 1852 yılında harita ölçümleri yaparken zirvenin yüksekliğini 8888 mt. olarak hesaplamış ve Dünyanın en yüksek zirvesi olduğu için de buraya Everest'in ismi verilmiştir. II.Dünya savaşından sonra Çinli, Japon ve Avrupalı araştırmacıların yaptığı ölçümler sonucunda zirvenin tam yüksekliği 8848 mt. olarak tespit edilmiştir.
Türkiye'de Dağcılık :
Türkiye geniş alanları kaplayan yüksek dağlık yöreleri ve kar yağışlarının etkili olduğu bir ülke görünümündedir. Bu nedenle Türkiye Dağcılık ve Kış sporlarının yapılmasına ve geliştirilmesine elverişli doğa ve iklim koşullarına sahiptir.
   Türkiye'deki dağcılığın ise 28 Ağustos 1924 yılında Albay Toydemir'in Erciyes'in doğu doruğuna ulaşması ile başladığı kabul edilir.
   1939 yılında Dağcılık ve Kış sporları federasyonu kurularak ilk federasyon başkanı İsmet Ülker olur. O yıllarda daha çok dağları tanıma ve Ankara'ya yakın olan Erciyes dağı ve Aladağlar'a yapılan yürüyüş ve gezilere önem verildiği görülmektedir.
   1940 ve 1950 yılları arasında Erciyes ve Aladağlar'a da zorluk dereceleri ile yapılan yaz çıkışları ve Avrupalı dağcılar ile yapılan ortak faaliyetler dikkat çekmektedir.
   Aladağlar'a ilk expedisyon Alman bir ekip tarafından 1927 yılında gerçekleştirilmiştir. Dr. Wilhelm Martin ve Dr. George Kühne; Demirkazık, Kaldı, Alaca, Kızılkaya ve Karaçay zirvelerinin ilk çıkışlarını yapıyorlar.
   1938 yılında Herman Heide, Walter Pleuning, Seep Pucher, Siegtried Tritthard tan oluşan Alman grup Demirkazık kuzey sırtı, Direktaş'ın kuzey duvarı, Kaldı'nın kuzey duvarı, Güzeller, Küçük Demirkazık, Kızılyar ve Kızılkaya nın kuzey duvarının ilk çıkışlarını yapıyorlar.
   1940 ların sonlarına doğru dağlık yörelerimizin coğrafyacı, jeolog ve diğer doğa bilimcilerin ilgisini çektiğini görmekteyiz. O tarihlerde İstanbul Üniversitesi'nden Dr. Sırrı Erinç başkanlığındaki araştırma ekibi Rize Kaçkar Dağlarını, Ankara Üniversitesi'nden Dr. Reşat İzbırak liderliğindeki ekipler Hakkari Cilo dağlarını, M.T.A. da görevli yerli ve yabancı jeologlar ise Ağrı dağı ve çevresini araştırma bölgeleri olarak seçmişlerdir.Ağrı dağına ilk çıkışın 1829 yılında 3 Rus ve 2 Ermeni askeri tarafından yapıldığı söylenir.
   1955 yılında Alfred Duspıva, Adolf Mayer, Walter Grutsching ve Herman Köllensberger den kurulu Alman ve Avusturyalı bir ekip Aladağlar'da 3 hafta içinde Direktaş'ın kuzey batı yüzü, Kızılyar'ın kuzey duvarı, Kaldı'nın kuzey duvarında yeni bir rota Demirkazık'ın kuzey-doğu duvarı ile batı sırtı ve bunlara ilave olarak toplam 47 tane zirvenin çıkışını yapıyorlar ve zirvelere defter bırakıyorlar. 1955 de 6 kişilik bir İtalyan ekip geniş bir araştırma gezisi yaparak Aladağlar, Vay Vay Torasan ve Karagöl dahil tüm vadi sistemlerini araştırarak bir çok zirvenin çıkışını yapıyorlar.1955 ve 1972 yılları arasında Alman, İngiliz, Avusturya, İtalyan ve Yeni Zelanda'lı dağcılar Aladağlar'da bir çok zirveye çıkıp jeolojik, botanik, zoolojik araştırmalar yapıyorlar.
   1950 yılından sonra kış sporlarını yapan sporcuların kondüsyon kazanmak üzere kışın kayak, yaz mevsiminde ise dağcılık yapmalarını öngören bir düşünce ortaya çıkınca kayak ve dağcılık yapan sporcular ayrılmaya başlarlar.
   1966 yılında Dağcılık Federasyonu resmen kurularak ilk başkanlığına Dr. Bozkurt Ergör getirilir. (Dr. Bozkurt Ergör 43 yaşında iken 1971 Şubat ayında Ağrı Dağının zirvesine tek başına tırmanmıştır.)
   Federasyon 1967'de UIAA (Union Internationale Des Associations D'Alpinisme-Dünya Dağcılar Birliği) ne üye olarak ciddi bir çizgiye oturmaya çalışır. 1966 sonrası ilk dört yıl içinde temel eğitim çalışmalarına ağırlık verilerek dağda barınma, dağ iklimi, yaz ve kış çıkışları, ilk yardım, harita okuma, doğa koşullarına uyma konularını içine alan yoğun kamp ve uygulama çalışmaları yapılmıştır.
1965 yılında düzenlenen '' Türkiye Dağ Turizmi Semineri '' sonrası ülkemizde dağ turizminin hızla geliştiği izlenmektedir.
   1974 yılında Dağcılık Federasyonumuz Aladağlar'a 26 sporcunun katıldığı bir faaliyet düzenleyip 3 hafta içinde Demirkazık, Kaldı ve Güzeller zirve çıkışlarını yapmışlardır. 1975 yılında 27 sporcu ile Bolkar dağlarında yapılan etkinlikte sadece Medetsiz'e (3585 m) çıkılmıştır.
   1980 yılı başına kadar Dr. Bozkurt Ergör görevini sürdürmüştür.Sonraki 10 yıl içinde ise ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerinin yoğun bir dağcılık çalışması içinde olduğunu görüyoruz.
   Türkiye'de yeni yeni gündeme gelen büyük kentlerde yaşama sıkıntıları ve çevre sorunları özellikle büyük kent insanını doğaya ve onun bir parçası olan dağlara yöneltmeye başlamıştır.Buna bağlı olarak Dağcılık ve Kış sporlarımız her yıl artan bir ilgi ve öenm kazanmaktadırçSon yıllarda dağcılık ilgi patlamasıyla yoğun bir kitle tarafından yapılmaya başlanmıştır.Bunun sonucu olarak ; dağcılık, salt dağcılıktan çıkarak, birçok alt kola bölünmüştür. Yüksek irtifa dağcılığı, kış dağcılığı, buzul tırmanıcılığı, kaya tırmanıcılığı, trekking ve doğa yürüyüşleri, bisikletli dağcılık, kayaklı dağcılık gibi.
   Başlıca yüksek dağlarımız:
Volkanik Dağlar :
Büyük Ağrı     5137 m
Süphan Dağı   4058 m
Erciyes Dağı   3916 m
Nemrut Dağı   3050 m
Sıra Dağlar :
Aladağlar : Zirvesi Demirkazık  (3756 m)
Beydağları : Zirvesi Kızlar Sivrisi (3086 m)
Bolkarlar : Medetsiz (3524 m), Keşifdağı (3475 m), Koyunaşağı (3426 m), Tahtakaya (3372 m), Eğerkaya (3347 m)
Cilo Sat Dağları : Uludoruk (Resko) 4136 m, Çatalkaya (Samdi) 3794 m
Kaçkar Dağları : Kaçkar (3932 m)
Munzur Dağları : Akbaba Dağı (3462 m)

KAMP MALZEMELERİ

1 - ÇANTALAR
   Sırt çantaları yaptığımız sporun en önemli malzemelerinden biridir.Çünkü, bir kampa giderken kullanacağımız tüm malzemeyi bu çantaların içinde taşımak zorundayız. Bu yüzden çanta seçimi iyi yapılmalıdır. 8 saatlik bir faaliyette 20 kg lık bir çantayla yürüdüğünüzü düşünün. Kötü bir çanta faaliyeti size zehir edecektir. Ama iyi kalitede bir çantayla faaliyetiniz bir zevke dönüşecektir.
   Çantalar genellikle naylon, cordura gibi malzemelerden üretilirler ve bunlar su geçirmemeleri için iç taraftan kaplanmışlardır. Dikiminde özel naylon iplikler kullanılır. Tokalar ve perlonlar ağır yüklere dayanabilecek kalitededir.
   Çantalar genellikle üstten kapaklıdır. Ya tek büyük gözden oluşurlar ya da bazı çantalarda ayrıca uyku tulumu koymak için bir göz vardır. Çanta üzerinde, çantanın hacmini ayarlamaya, kazma, krampon, mat veya çadır bağlamaya yarayan ek perlon bantlar vardır. Çantaların sırt sistemindeki (taşıma sistemi) iki ana bölüm, omuz askıları ve bel kemeridir. Bunlar mat benzeri özel dolgu malzemelerinden yapılır. Omuz askıları çantayı taşımamızı sağlayan ana bölümdür. Bel kemeri ise çanta ağırlığının omuzlar ve bel arasında paylaştırılmasını sağlar. Omuz askıları çantanın markasına ve kullanım amacına göre yüksekliği ayarlanabilir de olabilir.
   25-45 lt arasındaki çantalar genelde günübirlik doğa yürüyüşlerinde ve trekking te kullanılır. Kamp çantaları en az 50 lt den başlar ve 90 lt ye kadar büyüyebilir. Çok fazla çanta çeşidi olduğundan, yapmak istediğimiz faaliyeti iyi belirlemeli ve bu faaliyete uygun özellikte ve hacimde bir sırt çantası edinilmelidir.
2- ÇADIRLAR
   Çadır seçiminiz çadırı hangi amaçla, kaç kişi, nerede kullanacağınızla doğrudan bağlantılıdır. Kullanma amaçlarınıza göre sizi birden fazla çadırın tatmin edebileceği durumlar olacaktır. Hatta birden fazla çadır bulundurarak farklı amaçlarınıza göre değişerek kullanmak da iyi bir çözüm olabilir. Farklı amaçlara göre çadır seçimi yapmak için birçok şeyi göz önüne almalısınız. Genel olarak çadırları gruplayarak anlatmaya başlayabiliriz.
   Çadırlar genel olarak ikiye ayrılabilirler; tek katlı ve çift katlı çadırlar. Tek katlı ve su geçirmeyen bir çadırın içindeki su buharı dışarı çıkamayıp içeriyi ıslatacağından günümüzde kullanılan çadırların çoğu çift katlıdır. (Tek katlı olan çadırlar Gore-tex veya benzeri nefes alabilen malzemelerden yapılmış çadırlar ve bunlar hakkında detaylı bilgi yazının devamında anlatılacaktır.)
İçte nefes alabilen kumaşları ve kullanım alanını çevreleyen bir iç tente, dışta ise su geçirmeyen bir dış tente olacaktır. Dış tente su ve rüzgar geçirmeyen bir kumaştan yapılmıştır ve yerin birkaç santimetre üstüne kadar gelir. Bu alttaki boşluk içerideki su buharının çıkması için gereklidir. Yağmurlu havalarda dış tentenin iç tarafındaki yoğunlaşma artacağından çadırın su geçirdiği sanılabilir.
   İç tente : İç tentenin görevi dış tentenin altında tamamen kuru bir kullanım alanı yaratmaktır. İç tentenin taban kısmı su geçirmez bir malzemeden yapılmalı ve kenarlarda yerden 15 cm yükseğe kadar devam etmelidir. Bu ıslak ve çamurlu koşullarda çok işe yarayacaktır. İç tentenin yan duvarları ve tabanı nefes alabilen bir malzemeden yapılmıştır ve su buharının dışarı çıkmasına izin verirler. Bu kumaşlar genelde sık dokulu olurlar ve dış tenteden damlayabilecek suların içeriye sızmasını engelleyebilmelidirler.
   Dış tente ve iç tente arasındaki hava boşluğunun korunması önemlidir. Eğer bu mesafe azsa ve içeriden biri iç tenteye değerse iç ve dış tente birbirine temas edebilir, bu da iç tentenin ıslanmasına neden olabilir. Bu problem çadır kurulduğunda, iç ve dış tentelerin gergin durmasını sağlamakla önlenebilir.
   Çadırın boyutları : Çadırın kullanacağımız bölümü iç kısmı olduğundan çadır seçerken gözönüne alınacak boyutlar da iç boyutlardır. Orta boyda bir insanın normal boyutta bir matta (185*45) uyuması mümkünse de genelde uyku tulumu yanlardan taşacaktır. Bu yüzden çadır boyutunuzu seçerken içine kaç mat sığacağına göre bir hesap yapmayın. Çok sıkışık yatmak istemiyorsanız kişi başına 55 cm. ve her iki yanda çadıra temas etmemek için 5'er cm. bırakın. Çadırın uzunluğunu seçerken de kendi boyunuza en az 15 cm. ekleyin. Bagajları olmayan çadırlar için ise en az 20 cm. eklemelisiniz. Genellikle çadır alacağınız yerden çadırın kaç kişilik olduğunu öğrenebilirsiniz. Çadır yüksekliği de konfor için önemli özelliklerden biridir. İdeal yüksekliği bulmak için bağdaş kurup oturun ve bir arkadaşınıza yüksekliğinizi ölçtürün. Bu bir dome çadırda ihtiyacınız olacak minimum yüksekliktir. 
   Bagajlar ve Girişler : Çadırların bir ya da iki bagajı olabileceği gibi bagajı olmayan veya çok küçük tutulan çadırlarda bulunabilir. Çadırın bagajları farklı amaçlarla kullanılmak üzere üretilirler. Çadırın içinde fazladan su buharı oluşmasını önlemek, muhtemel taşma veya devrilmelerle malzememizin kirlenmesini engellemek ve en önemlisi çadırımızın alev alması riskini azaltmak için yemeklerinizi çadırın dışında pişirmeyi tercih etmelisiniz; buna rağmen soğuk, rüzgarlı ya da yağışlı havalarda çadırın içinde pişirilmesi ve yenmesi gerektiği durumlarda çadırın giriş kısmındaki bagaj kullanılmalıdır. Böylece dökülen bir şey olursa toprağa/kara dökülecek, tencere ve ocak gibi mutfak malzemeleri de diğer malzemelerimizden ayrı duracaktır. Unutmayın; ocağı çadır içinde kullanmak tehlikelidir. Mümkünse çabuk ulaşabileceğiniz bir yerde çadırın alev alması durumunda çadırı kesip dışarı çıkabilmek için kullanacağınız bir çakı bulundurunuz. Tanımadığınız ocakları asla kullanmayın.
   Çadırınızın bagajını, kötü havalarda yemek pişirmek dışında, ıslak ve kirli malzemelerinizi ve çantanızı koymak için de kullanabilirsiniz. Çadırın içi yeterince büyük değilse tüm malzemenizin bagajda saklanması gerekebilir ki bu durumda kuru ve temiz malzemeleri korumaya dikkat etmelisiniz. Yemek yaparken eşyalarınızla aynı bagajda yemek yapmak istemezseniz çift bagajlı bir çadır almanız işinize yarayacaktır.
   Eğer çadırınızı kötü hava şartlarında bir geceden fazla kullanmanız gerekecekse ki dağcılık ve kış kampçılığında bu sık sık olmaktadır alabileceğiniz en hafif ve en küçük çadır yerine biraz daha büyük ve ağır çadır almalısınız.
Çadır girişlerinin ikinci görevleri çadırdaki havalandırmayı sağlamaktır. Kışın kullanacağımız çadırlarda daha fazla bagaj alanı olması daha iyidir. Çift girişli çadırlarda iki giriş aynı anda belli bir miktar açılarak çadırın içinde kontrollü bir hava dolaşımı sağlanabilir ve böylece içerideki su buharının dışarı atılması kolaylaşır. Bazı çadırlarda havalandırmayı sağlamak için çadır duvarında korumalı bir havalandırma deliği de eklenebilir. Çoğu çadırda giriş kısmının rüzgardan en az etkilenen yöne bakması gerekir. Böylece rüzgarlı ve yağışlı havalarda girişin kullanılması kolaylaşacaktır. Çadırlardaki bagaj kısımları çubuklu ya da çubuksuz şekilde olabilir. Çubuklu bagaja sahip çadırlar daha ağır olmakla birlikte bagaj alanları ve yükseklikleri daha fazladır ve bu tip çadırlara giriş çıkış daha kolaydır.
Çadır Dizaynları
Piyasada birçok değişik dizaynda çadır vardır.Bu çadırlardan en belirgin olanlar aşağıda anlatılmıştır.
   Üçgen çadırlar : Üçgen çadırlarda çadırın başında ve sonunda iki çubuk bulunur. Bu çadırlar adından da anlaşıldığı gibi üçgen profile sahiptirler ; genelde kampçılık amaçlı kullanılırlar ve süratli rüzgarlara karşı karşı dayanıklı değillerdir. Bu çadırları kurabilmek için çadırı en az sekiz noktadan sabitlemek gerekir. Yurt dışında A tipi çubuklara sahip ve kış faaliyetlerinde
de rahatlıkla kullanılabilecek üçgen çadırlar mevcuttur.
   Tünel Çadırlar : Bu çadırlar bir bakıma üçgen çadırların geliştirilmişleridir. Şekil olarak tünel şeklindedirler ve her iki ucunda U şeklinde iki pol vardır. Pollerin şekilleri dolayısıyla iç hacimleri daha fazladır. Tünel çadırların üç pole sahip olanları da vardır ki bunlar rüzgara karşı daha dayanıklı olduğundan kış kullanımına daha uygundurlar.
Tünel tipi çadırları kurabilmek için de en azından çadırı dört noktadan sabitlemek gerekecektir.
   Dome (kubbe tipi) çadırlar : Dome tipi çadırların basit modelleri çadırın tepesinde kesişen iki esnek polden oluşmaktadır. Bu çadırların hacimleri geniştir ve yemek yapmayı ve giriş çıkışı kolaylaştıracak geniş girişleri vardır. Bu çadırlarda rüzgar altında esneyen fakat kırılmayan poller kullanılır.
   İkinci tip dome çadırlar geodesic dome dediğimiz çadırlardır. Geodesic dome çadırlarda ise ikiden fazla sayıda pol kullanılmakta ve pollerin tek bir nokta yerine birden fazla noktada kesişmesi sağlanmaktadırr. Dış tente ve iç tentenin her ikisini de destek verildiğinden dizaynın stabilitesi arttırılmıştır.
   Bu tip çadırlar yapı özellikleri nedeniyle rüzgara en dayanıklı çadırlardır. Buna rağmen genelde bagaj rüzgarın aksi yönünde kalacak şekilde kurulurlar. Bu tip çadırların normal şartlarda çok fazla yerden sabitlenmeleri gerekmemektedir.
Araziye Uygunluk
   Çadırın kurulduğu arazi çadırın performansını etkileyen unsurlardan biridir. Bazı çadırlarda dış tentenin gerginliğini sağlamak ve çadırın ayakta durabilmesi için kazıkların belirli aralıklarla çakılmış olması gerekmektedir. (üçgen çadırlar). Çadırı kurabilmek ve dış tenteyi gerginleştirebilmek için bu kazıkların tam olarak doğru yere çakılması gerekir ki taşlık arazide bu mümkün olmayacaktır. Gergi iplerinin tam olarak belli bir yere yerleştirilmesi gerekmediğinden, gerginliğini bunlarla sağlayan çadırlar daha bozuk arazilere kurulabilirler. Dağlarda çadırımızı yerin eğimine ve durumuna göre kurmamız gerekeceğinden çadırı rüzgara karşı en dirençli olacağı pozisyonda kurabilmek mümkün olmayabilir. Çadırı kazıklara sabitleyebilmek çok zor olabileceğinden çadırımızın kendi başına ayakta durabilmesi gerekir. Bu yüzden dağ çadırları her yönden gelebilecek rüzgarlara karşı dayanıklı olmalıdırlar. Bu bakımdan almak istediğiniz çadırın bu özelliklerine ve kullanmak istediğiniz koşullara dikkat ederek çadırınızı seçmelisiniz.
   Bazı çadırlarda kar etekleri bulunur. Bunlar 30 cm. eninde ve çadırın kenarlarına dikilmiş parçalardır. Bu çadırlar genelde yüksek irtifa kullanımı için tercih edilirler.
Kumaşlar ve Dikişler
   Çoğu çadırın dış tenteleri hafif, dayanıklı, su geçirmez ve az yer kaplayan bir malzeme olan poliüretan kaplanmış naylondan yapılmıştır. Fakat naylon, güneşin ultraviyole ışınlarından etkilenir ve zamanla dayanıklılığını kaybeder. Kaliteli çadırlar genelde bundan az etkilenmesi için işlem görmüşlerse de bu işlemin etkisi de sınırlıdır.
   Dış tentelerde aranabilecek özelliklerden biri de dikişlerinin bantlı olmasıdır. Bu dikişler boydan boya su geçirmez ince bir şerit tarafından kaplanmış olmalıdır. Bantlama işlemi dikişlerin su geçirmesini önlemekle birlikte bandın kumaşa birleştirilmesi için yüksek ısılar gerektiğinden kumaşın dayanıklılığını azaltmaktadır. Bu yüzden dikişi bantlanmamış çadırlar tercih edilebilir. Bu tip çadırlarda dikişleri su geçirmezliği sağlayan bir tür yağ olan seam sealant kullanılabilir.
   Çadırların iç tenteleri daha hafif ve daha seyrek dokumalı naylon, pamuklu ya da polyester karışımı bir kumaştan olabilir. Çadır tabanları da genelde poliüretan ya da su geçirmeyecek başka bir maddeyle kaplanmış naylondur. Çadır tabanları en çabuk yıpranan bölümlerden biri olduğu için çadırı kesici ve sivri taşların bulunduğu yerlere kurmamak önemlidir.
   Çadırların birleşme bölümlerinde kullanılan en iyi dikiş yöntemi iki kumaşın üst üste katlandığı ve beraber dikildiği yöntemdir. Normal dikiş bir çadırda oluşabilecek gerilmelerin hiçbirine dayanamayacaktır. Dikişler eşit aralıklı olmalı ve eşit bir gerginliğe sahip olmalıdır. Çadırlardaki ideal dikiş sıklığı santimetreye 3 ya da 4 adet dikiştir.
Poller (Çubuklar)
   Poller içi boş alaşım çubuklardır. Bir kaç parçadan oluşurlar ve bu parçalar birbirlerine lastiklerle birleştirilmiştir. Bu sayede pollerin parçalarının kaybolması ya da sıralarının karıştırılması önlenmiş olur. Üçgen çadırlarda kullanılan poller dışındaki poller esnektir.
   Poller genelde fiberglass veya alüminyum alaşımlardan yapılır. Fiberglass poller daha ucuz, daha hafif olmalarına karşın dağda kullanılabilecek kadar dayanıklı değillerdir. En büyük dezavantajlarından biri ise soğuk havalarda esnekliklerini kaybetmeleri ve çabuk kırılabilmeleridir.
   Alüminyum poller de kendi aralarında farklılıklar gösterir. Dünyadaki en kaliteli alüminyum poller Amerika'da yapılan  7075T9 cinsi alüminyum alaşımdan yapılmış pollerdir. Avrupa'da ise genelde kalite olarak 7075T9'a oldukça yakın olan 7001-T6 kullanılmaktadır.
   Günümüzde farklı üreticiler karbon grafit, titanyum, grafit epoksi ve boron fiberglastan yapılma çadır polleri ile ilgili araştırmalar yapmaktadırlar.
Çadırların genel özelliklerini anlattıktan sonra farklı amaçlar için kullanılan çadırlara da bakmalıyız.
Üç Mevsimlik Çadırlar 
   Bu çadırlar hafif olmaları için dizayn edilmişlerdir. Genelde ufak ve taşıması kolay çadırlardır ve iyi bir yüzeyde doğru ve sağlam bir şekilde kurulduklarında kötü havaya dayanabilirler. Çadırın içinde yemek yapacak yer olmayabilir ve bu çadırların havalandırmaları da genelde buna uygun değildir. Çok yağışlı havalarda iç tente yoğunlaşma nedeniyle ıslanabilir. Aşırı olmadığı sürece kötü hava şartlarına dayanmalarına rağmen bu şartlarda bu tip çadırların kullanımları konforsuz olabilir ve temelde kötü hava şartlarında kullanılmak üzere üretilmemişlerdir.
Dört Mevsimlik Çadırlar
   Bu çadırlar genelde daha büyüktürler ve kötü hava şartlarına karşı daha dayanıklıdırlar. Daha iyi bir havalandırmaya sahiptirler, çapraz rüzgarlara karşı daha dayanıklıdırlar ve yemek yapmaya uygun korumalı, iyi hava alan bagajları vardır.
Dört mevsimlik ana kamp çadırları
   Bu çadırlar üç mevsimlik ana kamp çadırlarına benzerler fakat kötü havalara karşı daha dayanıklıdırlar. Uzun süre aynı yerde kurulu kalabileceklerinden her yönden rüzgara karşı daha dayanıklıdırlar ve yemek yapmak için büyük ve iyi alan bagajları vardır.
Tek katlı nefes alabilir çadırlar
   Bu çadırlar su geçirmez/nefes alabilir tek bir katmandan yapılmışlardır. Tek kat olmaları nedeniyle eş dayanıklıktaki çadırlara göre daha hafiftirler. Su geçirmez/nefes alabilir kumaşların basınç, sıcaklık ve nem farkı ilkesine göre çalışmasından dolayı bu tip çadırlar soğuk ve kuru hava şartları için uygundur. Genel kullanımları yüksek irtifa teknik tırmanışlarıdır.
3 - UYKU TULUMU
   Uyku tulumunun görevi havayı hapsetmek ve vücudun etrafında tutmaktır. Bunu yaparken aynı zamanda vücudumuzdan uyurken bile dışarıya verilen su buharının dışarıya çıkmasına izin vermelidir. Havayı tutmak için uyku tulumlarında farklı dolgu malzemeleri kullanılmakta ve bu dolgu malzemeleri değişik kumaşlarla yerinde tutulmaktadır. Bir uyku tulumunun verimliliği içinde tuttuğu havaya bağlıdır ki bu da tulumun kalınlığına yani dolgu malzemesinin miktarına ve hava tutma yeteneği ile doğrudan ilişkilidir.
Isı Dereceleri
   Bir uyku tulumunun verimliliğini anlamanın alışılmış yolu ısı derecesine bakmaktır. Genelde bir tulum içim iki rakam verilir. Birincisi tulumda rahat bir şekilde uyuyabileceğiniz ısı, ikincisi ise ekstrem derecesi yani tulumda geceyi geçirebileceğiniz minimum ısıdır. Fakat unutulmamalı ki her insanın tulumda rahat etmesi kendi metabolizması, kullandığı matın kalitesi, yaşı, yediği yemek, havadaki nem oranı ve rüzgar hızı gibi çeşitli etmenlerle ilgilidir ve bunların hepsi kişinin kontrolünde değildir. Tulumun içine giyinik olarak girip tulumun konfor derecesini arttırmak mümkündür ama bunun bir limiti vardır. Testler, ne kadar giyinirseniz giyinin tulumun derecesini maksimum 11 C indirebileceğinizi göstermiştir. Genelde daha ağır olmasına rağmen boydan boya fermuarlı tulumlar daha kullanışlı ve havalandırması daha kolay olduğu için tercih edilmektedirler. Fermuarın boyunca koruma olması da ısı kaybını önlemek için gereklidir. Uyku tulumlarının boyları 200 cm. ile 230 cm. arasında değişir. Soğuk havalarda bazı malzemelerinizi tulumun içine almanız gerekeceğinden alacağınız tulumun boyunu seçerken bunu da göze almalısınız. Fazla büyük bir tulum da gereksiz ağırlık ve ısıtılması gereken daha fazla hava demek olduğundan amaçlarınıza tam uygun boyutta bir tulum seçmelisiniz.
   Dikdörtgen, yarı dikdörtgen ve mumya gibi farklı şekillerde uyku tulumları olmakla birlikte doğa sporlarında genelde mumya tipi uyku tulumları kullanılır. Bunun nedeni mumya tipi tulumların vücuda daha yakın olması ve böylece tulumun içindeki hava miktarı daha az olacağından havayı ısıtmanın daha kolay olmasıdır. Ayrıca mumya tipi tulumlar daha az malzeme gerektirdiğinden daha hafiftirler ve daha az yer kaplarlar.
Dolgu Malzemeleri
   Uyku tulumunuzu seçerken diğer gözönüne alacağınız şey tulumun dolgu  malzemesidir. En iyi hava tutma özelliğine, dolayısıyla en iyi ağırlık performans dengesine doğal dolgu malzemeleri sahiptir. Ayrıca sıkıştırıldıklarında daha az yer kaplarlar ve tulumun içinde daha iyi dağılırlar. Fiyatları oldukça yüksek olmasına karşın ömürleri sentetik olanlara göre yaklaşık üç kat daha fazladır. Doğal dolgu malzemelerinin en büyük dezavantajları ıslandıklarında izolasyon kapasitelerinin çoğunu kaybetmeleri ve çok zor kurumalarıdır. Bu yüzden tüy tulumların ıslanmamasına çok dikkat göstermek gerekir. Ayrıca doğal dolgu malzemeli tulumların temizliği de daha özen gerektirir. Doğal dolgu malzemesi olarak genelde ördek ve kaz tüyü kullanılır ve bu kaz tüyü, ördek tüyüne göre daha iyidir. Aslında Türkçe'de tek bir karşılığı olmakla birlikte tüyler de ikiye ayrılır ; '' Feather '' ve '' Down ''.
'' Feather '' tüy dendiğinde aklımıza gelen şekle sahiptir. '' Down '' ise ördek ve kazların göğüs bölümlerinde olan ve yapı olarak farklı olan bir çeşit tüydür. Bu ikincisi havayı tutma özelliği olarak diğerinden çok daha iyidir fakat bu iki tüyü birbirinden tamamen ayrıştırmak zordur. '' Down '' tüyün miktarı ne kadar fazla ise dolgu malzemesinin kalitesi de o kadar iyidir. Örneğin 85 % '' Down '' bir tulumda %85 kaliteli tüy, %15 ise bildiğimiz tüyden olduğunu belirtir. Yüzde kaç '' Down '' olduğunun belirtilmesi genelde Avrupa'da kullanılan bir yöntemdir.
Tüy tulumlar temizleme sırasında özel bir dikkat gerektirirler ve tüy için üretilmiş bir temizleme malzemesi kullanılması gerekir. Ayrıca ıslakken çok ağırlaştıklarından yıkama sonrası taşırken çok dikkatli davranılması gerekir. Kurutma için en iyi yöntem ılık ve iyi havalanan bir yere serip arada sırada çevirerek bir hafta kadar beklemektir.
   Sentetik dolgu malzemeli tulumların temizliği daha kolaydır ve fiyatları daha düşüktür. Fakat daha fazla yer kaplarlar, daha ağırdırlar ve daha kısa ömürleri vardır. Sentetik tulumlar da ıslakken izolasyon özelliklerinin bir miktarını kaybederler ama ıslak bir tüy tulumdan çok daha iyidirler., ayrıca çok daha çabuk kururlar. Sürekli ıslak ortamlarda sentetik tulum kullanmak daha avantajlıdır.
   Sentetik dolgu malzemeleri sürekli gelişmekte ve daha iyi malzemeler üretilmektedir fakat hala iyi kalitede kaz tüyü ile karşılaştırılabilecek bir malzeme üretilememiştir. Bu dolgu malzemeleri farklı oldukları için temizlemede üreticinin tavsiye ettiği yöntem uygulanmalıdır.
Dış ve İç Kumaşlar
   Tulumun dışındaki kumaşın rüzgara karşı dirençli ve belli bir ölçüde su geçirmez olması gerekmektedir. Ayrıca dolgu malzemesinin dışarı çıkmasını da önlemelidir.
   Genelde tulumların dışında normal dokumalı naylon, ripstop dokuma naylon ya da Ultrasoft veya Pertex gibi mikrofiberler kullanılır. Tüy tulumlarda Gore-tex ve benzeri su geçirmez/nefes alabilir kumaşlar kullanılmasından, istenilen performansın alınamaması nedeniyle son yıllarda vazgeçilmiştir. Bunun yerine Gore Dryloft, Endurance gibi suya dayanıklı fakat su buharını dışarıya daha iyi atabilen dış kumaşlar tercih edilmektedir.
   Tulumların iç kısımlarında ise pamuklu ya da sentetik malzemeler kullanılabilir. Pamuklular daha ağır olmalarına ve ıslandıklarında daha zor kurumalarına rağmen daha yumuşaktırlar. Sentetik kumaşlar ise hafif olmakla birlikte mikrofiber dokuma olanlar dışındakiler direk tene temas ettiklerinde yapışıyormuş hissi verirler.
Başlık
   Eğer tulumunuzu 5 C nin altında kullanacaksanız - ki dağcılık ve kış kampçılığında çok normal bir sıcaklıktır - tulumunuzun mutlaka bir başlığı olmalıdır. Soğuk havalarda başlığın kafanızı iyice sarabilmesi için bir gergi ipinin de bulunması gerekir. Unutmayın ki soğuk bir kafa baş ağrısına ve büyük bir ısı kaybına neden olur. Yine soğuk havalarda boynunuzu çevreleyen ve dolgu malzemeli bir parçanın olması da ısının omuz ve boyun çevresinden dışarı kaçmasını önleyecektir.
4 - MAT 
   Tulumunuzun içine girip yattığınızda altınızdaki dolgu malzemesi ağırlığınız altında ezilecek ve izolasyonu sağlayan hava tutma görevini yerine getirmeyecektir. Bu durumda vücut ağırlığınızdan etkilenmeyecek, kapalı hücreli mat gibi, bir izolatör kullanmanız gerekecektir. Bu matlarda kimyasal ya da fiziksel olarak şişirilmiş köpük kullanılır. Bu malzeme binlerce hava hücreciğini kapsar ve çok hafiftir. Bu matlar ezilmeye karşı çok dayanıklıdır ve çok az su emerler. Unutmayın ki bu matların asıl amacı konfor değil izolasyondur. Kış için genelde çift mat ya da 11-12 mm. kalınlığınd a matlar kullanılır.
   Kendi başına şişen hava yatakları ise ikinci alternatiftir. Şişme matların dışları hafif bir malzemeden yapılmıştır ve içlerinde yumuşak süngerimsi bir köpük vardır. Köpük, matın içindeki havanın sirkülasyonunu önleyerek matın performansını arttırır.
 Therm-a-Rest gibi şişme matlar diğer matlara göre daha ağır olmalarına ve fiyatları daha yüksek olmasına karşın daha fazla izolasyon ve konfor sağlarlar. Özellikle kar üzerinde kullanılırken şişme matların avantajlarının dezavantajlarının çok üstünde olduğunu söyleyebiliriz. Bu tip matları kullanırken dikkat edilmesi gereken nokta sivri cisimleri matınızdan uzak tutmaktır.
5 - BİVAK
   Geceleme torbası olarak da adlandırabileceğimiz bivaklar, içinde bir ya da iki kişinin yatarak ya da oturarak geceleyebileceği, çadır kuramadığımız ya da kurmak istemediğimiz zamanlar kullandığımız, torba şeklinde malzemelerdir. Su ve rüzgar geçirmeyen sentetik esaslı kumaşlardan ya da Gore-Tex gibi soluyabilen kumaşlardan üretilir. Ağırlıkları 300-500 gr arasındadır. Genel amaçları, gece boyunca ya da acil bir durum süresince kullanıcıyı rüzgar, kar ve yağmurdan korumaktır. Tek veya iki kişilik olanları bulunduğu gibi, uyku tulumu şeklinde olanları da vardır.
6 - OCAK
   Kampta; yemek yapmada, su ısıtmada, kar eritip su elde etmede ve yeri geldiğinde ıslanan malzemelerimizi kurutmada bir numaralı yardımcımız olan ocaklar çok çeşitlidir. Yapısal olarak genellikle, yakıt deposu, bağlantı hortumu ve ocak bölümlerinden oluşur. Özellikle yüksek irtifada ve soğukta ocak kullanımı büyük önem kazanmaktadır. Bu gibi ortamlarda doğru yakıtı kullanmak hayati öneme sahiptir. Her yakıtın kendine özgü özellikleri olduğu için, ocakları genel olarak kullandıkları yakıtlara göre ayırabiliriz. Kullanım alanlarınızı faaliyet öncesinde düşünerek size en uygun ocağı seçmelisiniz.
7 - YEMEK SETLERİ
   


Kampta yemek yapmak ve su ısıtmak için kullandığımız yemek setleri, genellikle alüminyum, çelik ve teflon malzemeden, iç içe geçen tencere, tava ve çaydanlıktan oluşur. Tencerelerin bazılarının sapları üzerinde iken, bazılarının da seyyar bir tutacakları olur. Bu yemek takımlarının haricinde, çatal, kaşık, termos tipli bardak, çok amaçlı bıçak, termos gibi malzemeleri de bulundurmalıyız.
8 - ALIN LAMBALARI
   Gece çadırın içinde, kamp alanında ve gece yürüyüşlerinde en büyük yardımcımız alın fenerlerimizdir. Alın lambası kullanmamızın başlıca faydası, iki elimizin de serbest kalmasını sağlamasıdır. Kalem pil veya yassı pil ile çalışan çok fazla çeşidi vardır.
   Yukarıda açıklamaya çalıştıklarımızın dışında, faaliyette yanımızda bulundurmamız gereken diğer ana malzemeler; harita, pusula, güneş gözlüğü, güneş kremi, temizlik malzemeleridir.


GİYSİLER

Amaç; bir tırmanış faaliyetine ya da kampa katılmaya karar verdiğinizde, malzemelerin eksiksiz hazırlanabilmesi veya malzeme edinmeye karar verildiğinde, doğru ve kendimize en uygun malzemeyi seçebilmektir.
   Yeni kamp çantanızı eksiksiz ve minimum ağırlıkta hazırlayabilecek ya da dağcılık malzemesi satan bir mağazaya gittiğinizde faaliyete ve kendinize en uygun malzemeyi seçebilecek bilgileri de alacaksınız.

A - VÜCUT GİYSİLERİ
   En önemli malzemelerimiz olan giysilerimizin materyalleri ve giyinme şekli önemlidir. Giyim genel olarak 3 tabakadan oluşur.
İç tabaka (çamaşır), yalıtkan orta tabaka ve dış koruyucu tabaka.
1 - İç Tabaka (çamaşır)
   Bu tabakada genellikle yün çamaşırlar veya teknolojinin gelişmesine paralel olarak son yıllarda geliştirilen polypropilen çamaşırlar kullanıyoruz. Polypropilen gibi sentetik çamaşırlar en az %75 sentetik malzemeden üretilmekte ve tayt gibi vücuda yapışacak şekilde dikilmektedir. Dolayısıyla aktivite sırasında vücudumuzun ürettiği teri hemen emerek deriden uzaklaştırmakta, sentetik yüzdesi fazla olduğu için diğer materyallere göre (özellikle pamuklular) daha hızlı kuruyabilmekte, bu da vücudumuzun kuru kalmasını sağlamaktadır. Unutmamak gerekir ki, ıslak çamaşırlar kurulara oranla 25 kat daha fazla ısı kaybettirir.
2 - Yalıtkan Orta Tabaka


   Bu tabakadaki amaç, dışarıdaki soğuk ortamla vücut arasında, statik bir sıcak hava katmanı yaratarak vücudun sıcak kalmasını sağlamaktır. Bunun için yine yün ve sentetik ağırlıkta gömlek, kazak ve montlar kullanıyoruz. Bu tabaka için üretilen ve en son kullanılan malzeme, yine %100 sentetik malzemeden üretilen polar kumaşlardır. Polar kumaşlarda sentetik çamaşırlar gibi vücut nemini dışarıya verebilirler, yağmur ve karı kolay kolay içeriye geçirmezler. Islandıklarında ise süratle kuruyabilirler.
3 - Dış Koruyucu Tabaka
   Üşümenizin en büyük nedeni, rüzgarın vücudunuzun çevresinde oluşan sıcak havayı alıp götürmesi (konveksiyon) ve yağmurdan ıslanan giysilerinizin yalıtkanlıklarının azalarak ısı kaybını arttırmasıdır. Bu olumsuzluklardan kurtulmak için yağmur ve rüzgarı içeriye geçirmeyecek, fakat vücudun oluşturduğu terin dışarıya çıkmasını sağlayarak, içeriden ıslanmanızı önleyecek malzemeden yapılmış bir dış giysi kullanmanız gerekir. Bunlara soluyabilir materyaller denilmektedir. Bunların en iyi bilineni GORE firmasının ürettiği GORE TEX adlı malzemedir. GORE TEX inç karesinde 9 milyon gözenek olan bir membrandır. Su, bu mikroskobik gözeneklerden geçemediği halde, buhar molekülü halindeki ter dış ortama rahatça geçebilir.
4 - İzolasyon Giysileri 
   Çok soğuk hava koşulları veya yüksek irtifada vücut ısımızı korumaya yarayan izolasyon malzemeleri kaz tüyü ve sentetik elyaflar olarak iki gurupta incelenebilir.
   Giysilerde ve uyku tulumlarında kullanılan, bilinen en iyi doğal ısı yalıtkanı ve sıkıştırılınca hacmi en küçüleni kaztüyüdür. Bu artı özelliklerine karşın kaztüyü zor kuruyan bir malzeme olduğu için kullanılırken ıslanmamasına özen göstermek gerekir. Bu yüzden giysi ve uyku tulumlarında kullanılırken dış kumaşların Gore Tex veya Pertex gibi suya ve neme dayanıklı malzemeler olmasına dikkat edilir.
   Günümüzde çok fazla çeşidi üretilen ve artık kaztüyü kadar iyi izolasyon özelliği olan sentetik elyaflar suya daha dayanıklıdırlar ve ıslanınca daha kolay kuruyabilirler.
   Genel olarak çamaşırlarımızı seçerken uzun kollu ve paçalı olmasına dikkat edilmelidir. Üst giysileri, yani montları seçerken kolay giyilip çıkarılabilen, önden tam fermuarlı olmalarına dikkat etmek gerekir. Ayrıca bu tam fermuar zaman zaman yarım açılarak vücudun iç ısısının dengelenmesine de yardımcı olur. Bazı soluyabilir montlarda buna yardımcı olmak için, kolluk altlarında da fermuarlı kapakçıklar yapılmıştır.
   Pantalonlarınızı seçerken de her türlü hareketinizi rahatça yapabileceğiniz bollukta olmasına özen göstermeliyiz. Yanda cepleri olması kullanım kolaylığı sağlar. Yine rahat kullanım için beli lastikli ve büzgülü ya da omuz askısı olan (salopet tipi) pantalonlar kullanılabilir. Kış tırmanışları için dizayn edilmiş bazı Gore Tex pantalonlar, iki yanından boydan boya açılabilir fermuarlı yapılmışlardır. Bu fermuarlar ayakkabıyı, hatta kramponları çıkarmadan pantolonun giyilip çıkarılmasını kolaylaştırır.
B - BAŞ GİYSİLERİ
   Yalıtılmış baş vücut ısısının %75'inin dışarıya verilmesine neden olur. Yani başımız önemli bir ısı kaybı noktasıdır. Başı korumak amacı ile yün ya da polar kumaşlardan yapılmış berelerden faydalanırız. Bunlar baştaki kan dolaşımını engelleyecek kadar sıkı olmamalı ve kulakları örtecek özellikte olmalıdır. Yine yün ya da polardan yapılan, çok soğuk hava koşulları, özellikle fırtınalı havalarda kullanılmak üzere balaklava adı verilen başlıklar, sadece gözleri açıkta bırakacak şekilde baş ve yüzü örtecek biçimde dizayn edilmişlerdir.
C - EL GİYSİLERİ
   Ellerde başlar gibi kolay ısı kaybeden bölgelerdir. Ellerde de yün, polar veya Thinsulate malzemeden yapılmış, beş parmak ya da tek parmak eldivenler kullanılabilir. Son yıllarda polar malzeme hızlı kuruduğu ve ıslakken bile daha az soğuk hissi verdiği için diğer malzemelerin yerini almıştır. Kış tırmanışlarında, aynı çamaşırlarda olduğu gibi, polipropilenden yapılmış ince eldivenler alt kat olarak kullanılabilir. Bunun yanında tek parmak eldivenlerde, parmaklar bir arada durup birbirlerine temasla ısıyı paylaştıklarından daha çok ısıtırlar.
   Bu eldivenlerin üzerine kış tırmanışlarında tamamen su ve rüzgar geçirmeyen Gore Tex ya da diğer soluyabilir malzemelerden imal edilmiş eldivenler kullanılabilir. Bu tür eldivenlerin bazılarında, buz aletlerinin (kazma, krampon) rahat kullanımı için avuç içi, deri ya da kaymaz sentetik malzemeler ile kaplanmıştır.
   Eldiven seçiminde, bileğinizi örtmesine, elinize tam oturmasına ve avuç içinin destekli olmasına dikkat etmek gerekir.
D - ÇORAPLAR
   Çoraplar, botla ayağımız arasında yumuşak bir tampon işlevi görür, ayağın ısı yalıtımını sağlar, teri emer ve botla ayak arasındaki sürtünmeyi azaltır. Yün, sentetik veya her ikisinin karışımından olan çoraplar en uygun olanlarıdır. Son yıllarda yürüyüş ve kış tırmanışları için üretilen özel çoraplarda, topuk, bilek ve burun kısımları takviye edilerek ayakların daha rahat etmesi sağlanmıştır.
E - TOZLUKLAR 
   Pantolon paçası ile botun birleştiği yerdeki boşluğu, dış etkilere karşı koruyan malzeme tozluktur. Tozluklar genelde kış tırmanışlarında kardan ya da ıslak çalılardan paçaların ıslanmasını ve ayakkabıların içine kar girmesini engellemek için kullanılır.
Yüksek irtifada kullanılan bazı tozluklar, ayakkabıyı taban hariç tamamen içine alır ve ısı yalıtım malzemesi içerir.
   Tozluklar genel olarak naylon çanta kumaşı, perteks, kordura ve soluyabilir malzemelerden üretilirler. Diz altında başlayarak ayakkabının topuğundan burnuna kadar olan kısmını içine alacak şekilde tasarlanırlar. Kolay giyilip çıkarılması için önde ya da yanda fermuarları, ayrıca fermuarın üzerini kapatan bez kapakçıkları olur. Aşağıya kaymasını önlemek için diz altında ip büzgüleri ve yukarı kaymayı önleyici ayakkabı tabanı altından geçen perlon bantlar bulunur.


Amaca Uygun Ayakkabı Seçimi
   İyi bir ayakkabının bir çok görevi vardır. Ayakkabılar rahat, dayanıklı, koruyucu ve yapılan aktiviteye uygun olmalıdır. İyi bir dağ ayakkabısı ayağa ve bileğe yeterli desteği vermeli ve kaygan ya da bozuk zeminde iyi tutunabilmelidir. Ayağı taş ve kayalardan koruyabilmeli ve aynı zamanda rahat yürüyebilecek kadar esnek olmalıdır. Ayrıca ayağı kuru ve doğru sıcaklıkta tutabilmelidir. İyi bir dağ ayakkabısının tüm bu gereksinimleri kişi için ortak bir noktada birleştirmesi gerekir.
Doğru ayakkabı esnekliği arazinin durumuna ve taşınan çanta artı kişinin ağırlığına göre değişir. Ayakkabınızı nispeten düz bir zeminde yürürken kullanacak iseniz esnek bir bot tercih etmelisiniz. Fakat dağlık arazide daha bozuk bir zeminde yürüyecek iseniz daha sert tabanlı ve bileğinize daha fazla destek veren bir bot almanız daha doğru bir seçim olur. Ayrıca taşıyacağınız yük ya da kendi vücut ağırlığınız fazla ise biraz daha sert botlar tercih etmelisiniz.
Araziye uyum açısından ayakkabının tabanı çok önemlidir. Dağcılık için üretilmiş sert ve ağır botların daha iyi bir tutuş için daha derin dişleri vardır. Bu, özellikle çamur veya kar kaplı dik yamaçları inerken kaymayı önler. Kamp ve yürüyüş botlarında derinliği daha az olan farklı yapılarda dişler kullanılır. Değişik ayakkabı üreticileri farklı tabanlar kullanırlar. En bilinen ve en çok kullanılan tabanlardan biri Vibram dır. Vibram'ın farklı amaçlı ayakkabılar ve koşular için bir çok farklı desen ve malzeme sertliğinde tabanı mevcuttur.
   Dağ botlarında şoku emmesi amacıyla farklı malzemeler kullanılır. EVA en yaygın olarak kullanılan, hafif ve maliyeti düşük bir malzemedir. Poliüretan ise daha pahalı olmasına karşın EVA'ya göre daha dayanıklıdır. Dağ ayakkabılarında üst bilek kısmının görevi ayağı rahat bir şekilde botun içinde tutmak, desteklemek ve hava şartlarından korumaktır. Bu kısımlarında genelde su geçirmezlik işlemleri uygulanmış deri kullanılır. Kalın deriler daha sert olduğu için daha iyi bir koruma ve bilek desteği verir ve daha dayanıklıdırlar. Daha ince deriler ise botun daha rahat ve daha esnek olmasını sağlar. Ayrıca botun etrafına eklenilen lastik şerit bant da (çarşak bandı) ayağı ve dikişleri dış etkenlerden korur ve su geçirmezliği arttırır. Ayakkabıda mümkün olduğunca az dikiş olması ve tek parça deriden üretilmiş olması su geçirmezlik açısından dikkat edeceğimiz noktalardan biridir.
Süet ve kumaş botlar da yazın ve kuru iklimlerde veya şehirde kullanmaya uygun botlardır. Bu botlarda kumaş olarak kullanılan Cordura kumaş, sentetik ve dayanıklı bir kumaştır. Bu botların avantajları deri olanlara göre daha rahat ve hafif olmaları ve daha iyi nefes almalarıdır fakat su geçirmezlikleri daha azdır ve ayağa daha az destek verirler. Genel olarak patikalarda yapılacak günübirlik yürüyüşler için uygundurlar.
Cordura botları daha su geçirmez yapmak için Gore-tex gibi nefes alabilen bir astar kullanılan ayakkabılar da üretilmiştir. Gore-tex su buharının içeriden dışarıya çıkmasına izin veren fakat suyun içeriye girmesini engelleyen bir zar tabakasıdır.
   Alacağınız ayakkabının iç yüzey astarı da dikkat edeceğiniz başka bir detay olabilir. Yumuşak bir iç yüzey sağlamak için astar malzemesi olarak yumuşak ince deri ya da sentetik bir malzeme kullanılabilir. Astar olarak kullanılan sentetik malzemelerin dayanıklı olması, şeklini çabuk kaybetmemesi, hava ve nem geçirmesi, kolay kuruması ve koku tutmaması dikkat edebileceğiniz özelliklerdir.
Alacağınız bota karar verirken ağırlığını da göz önüne almalısınız. (Ayaklarda taşınan ekstra bir kilogram yük aşağı yukarı sırtta taşıdığımız beş kilograma eşittir.) Bu yüzden bot seçerken ağır botların güvenliği ve koruması ile hafif botların esnekliği arasında bir seçim yapmanız gerekecektir.
Tabanla üst kısmı birleştirmek metodu da akla gelen diğer bir dikkat edilecek noktadır. Birleştirme metodları olarak yapıştırma veya dikiş yöntemlerinden biri kullanılır. Yapıştırma metodu botun maliyetini düşürmekle birlikte çok daha az dayanıklıdır. Dikişli botlarda ise dikişlerin çift sıra olması botun daha dayanıklı olmasını sağlar.
Doğru Ayakkabı Büyüklüğü
Amacınıza en uygun ve iyi ayakkabı bile eğer doğru büyüklükte değilse işinize yaramayacaktır. Ayakkabınız için alışverişe çıkmadan önce ayakkabıyla giymeyi planladığınız çorapları giyin. Genelde insanların ayakları yürüyüşlerde ve dağ aktivitelerinde şiştiği için ayakkabıyı denemeye akşam saatlerinde gitmeniz yararlı olacaktır. Dağ botları giymeye alıştığınız normal ayakkabınızdan daha büyük olmalıdır.
Ayaklarınızı ayakkabının içinde iyice öne ittiğinizde, işaret parmağınızın ayakkabının arkasına enine girebilmesi gerekir. Bağcıkları sıkıca bağlayıp topuğunuzu yukarı kaldırmaya çalıştığınızda ise topuğunuz tabandan en fazla 3-4 mm. kalkmalıdır. Ayak parmaklarınızı ise rahatça oynatabilmenin ayakkabının kan dolaşımınızı engellememesi için gereklidir. Ayakkabının herhangi bir noktasında da belirgin bir baskı da olmamalıdır.
Genelde ayakkabının küçük olmasındansa büyük olması tercih edilmekte ve fazladan çorap giyerek bu sorunun halledilebileceği düşünülmektedir. Ne yazık ki fazladan çorap giymek bu sorunu tam olarak çözmez. Bu yüzden alacağınız ayakkabının mutlaka ayağınıza uyduğundan emin olun.
   Ayakkabılarınızı aldıktan sonra hatırlamanız gereken önemli şeylerden biri de ilk olarak ayakkabınızı şehirde giymenizdir. Bu, özellikle kalın deri ayakkabıların açılması, derinin yumuşaması ve ayağınızın şeklini almasına yardımcı olur. Sert, deri ayakkabılarda bunu sağlamak için faaliyetten önce ayakkabılarla toplam 15 km. kadar yürümek gerekir. Bu alıştırma dönemi her gün 1-2 km. şeklinde yapılabilir. Daha yumuşak ayakkabılarda bu sorun daha az olmakla birlikte ayakkabıların önceden giyilmesi ileride oluşabilecek sorunları önleyecektir.
Ayakkabıların Bakımı
   İyi ve düzenli bir bakımla kaliteli bir dağ botunu yıllarca kullanabilirsiniz. Faaliyet sonrası dağ ayakkabılarınızı su ile iyice temizleyin ve normal oda sıcaklığında kurumaya bırakın.Kurumayı hızlandırmak için botların içine gazete kağıdı gibi emici malzemeler doldurabilirsiniz. Deri ayakkabılar asla aşırı sıcak bir yerde (ateş yanında, kalorifer üstünde) kurutulmamalıdır. Deri ayakkabılar temizlenip kuruduktan sonra da bir bakım yapmak gerekir. Bu bakımı üreticinin tavsiyeleri doğrultusunda yapmanız en iyi sonucu verecektir. Genelde deri ayakkabılara su geçirmezliği sağlamak ve derinin kurumasını önlemek için wax sürülür. Cordura ve süet ayakkabılarda ise su geçirmezliği sağlayan sprey ve sıvılar kullanılabilir. Süet ayakkabılarda süet yapısını kaybetmemek için ekstra dikkat etmeniz gerekebilir. Bunun için bu tür ayakkabılara uygun özel spreylerden kullanmanız daha iyi sonuç verir. Kullanmadığınız zamanlarda dağ ayakkabılarınızı kuru, serin ve iyi havalanan bir yerde saklayınız. Çok uzun bir süre kullanmadığınız ayakkabılarınızı faaliyet öncesinde gözden geçirip havalandırmanız ve su geçirmezlik için wax sürmeniz de ayakkabılarınızdan faaliyetlerinizde daha iyi verim almanızı sağlayacaktır.


YÜRÜYÜŞ BİLGİSİ

   Yürüyüşçülük dağcılığın temelidir. Kaya, buz ve şelale tırmanış rotaları dışında, zirvelere hep yürüyerek ulaşırız. Zirveye en kısa zamanda, en az enerjiyi harcayarak emniyetli şekilde ulaşmak, yürüyüşün temel amacıdır.
   Yürünen bölgenin zemin yapısına göre yürüyüşler çeşitli sınıflara ayrılabilir ;
   a.  Sert zeminli arazide
   b.  Çarşakta
   c.  Bitki örtülü ve eğimli yamaçlarda
   d.  Dik kayalık arazide
   e.  Karlı ve buzlu zeminlerde
   Dağlık arazideki yürüyüş zorlukları, uygulanan bazı tekniklerle azaltılabilir ;
1-   Dağcı ağırlık merkezini her zaman ayakları üzerine düşürmelidir. Ayakkabı tüm tabanı ile yere basmalıdır. Bitkilerin dağ tarafına basmalı, böylelikle kayarak burkulma ve tendon zedelenmesi önlenmelidir. Yürüyüş ağır tempo ve kısa adımlar ile yapılmalıdır. Zirve yürüyüşündeki rotada, çok dik iniş ve çıkışlardan kaçınacak bir güzergah seçilmelidir.
2-   Rehber, gruptaki sporculara uygun tempoyu bulmalı ve en ağır tempoya göre yürüyüşü ayarlamalıdır. Her dağcı kendi adım uzunluklarına uygun bir tempo bulabilir. Doğa koşulları tırmanma süresini etkiler. Olumsuz koşulların artması yürüyüş hızını düşürür. Olumlu şartlar altında bile hızlı hareket, erken yorgunluğa, mola sürelerinin artmasına ve tırmanma mesafesinin azalmasına neden olur. Dağcılar kendi fizik-kondüsyonlarının elverdiği ölçüde hareket edebilirler. Aklimatizasyonu yüksek dağcılar daha hızlı hareket eder, daha yüksek tırmanma performansına sahiptirler. İstek, istirahat, iyi beslenme, ortama uyum ve kondisyon dağcılıkta başarının anahtarıdır.
3-   Molalar uygun ve kısa tutulmalıdır. Tırmanmanın ilk saati sonunda veya 300 m lik rakım kazanmada 20 dk.
Bundan sonraki her saat veya 300 m irtifa için 10 dk. olmalıdır. Uygun tempolu yürüyüşlerde mola ihtiyacı azalır. Uygun tempo aşırı ısı kaybını azaltır, yorulmayı geciktirir ve molasız yürünen mesafeyi uzatır. Mola süresi iyi değerlendirilmeli, nefes düzenlenmeli, sıvı kaybı giderilmeli, kamp yükü ile yürünüyorsa çanta çıkartılarak omuzlar rahatlatılmalıdır. Molada fazla yiyecekten kaçınılmalı, nitelikli sıvı içimi, meyve, şeker veya az miktar kuruyemiş tercih edilmelidir.
4-   Yüksek irtifada veya dik arazide çok ağır tempo yürünmeli, uzun veya tüksek adım atmaktan kaçınmalı, her adımda nefes düzenlenmelidir. 3-5 adımda bir durarak 15-20 sn lik nefeslenmeler, moladan daha iyidir.
5-   Dik arazide tırmanırken düz bir hat boyunca yukarı çıkışlar çok yorucudur. Bu nedenle arazi yapısına göre 10-20 m lik zig-zag lar yaparak daha rahat bir çıkış sağlanabilir. Burada önemli olan, eğer yürüyüş kolu uzun ise ve arazide taş düşürme riski var ise, zig zag'ın alt kolunda kalanlar, üst koldakilerin taş düşürme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler. Böyle arazide, yürüyüşçüler arası mesafe sıkıştırılarak yürüyüş kolu kısaltılabilir. Eğer biri taş düştüğünü görürse hemen  TAAŞŞ !! diye bağırmalıdır. Bunu duyan herkes taşın düştüğü kulvardan sağa veya sola kaçarak çarpışmadan kaçınmalıdır.
6-   İnişlerde ayakkabı zemine tam basmalıdır. Vücudun belden yukarısı dik, dizler 10-15 derece kırılmalıdır. Bu kırılma şoku azaltır. Uzun ve dik inişler sırasında vücut ve çanta ağırlığı diz ve bilekte aşırı baskıya neden olur. Kötü ayakkabı ve yanlış yürüyüş tekniği sporcunun yaralanmasına neden olabilir. Baton kullanımı ayaklara binen yükün bir kısmını kollara aktaracağından çok faydalı bir malzemedir.
7-   Alçak ağaçların ve çalıların bulunduğu arazide yürürken, yürüyüşçüler arası mesafe 3-4 m olmalıdır. Öndeki yürüyüşçünün herhangi bir yerine takılan bir dal ve dikenli bir çalı gerilerek arkaya kırbaç gibi savrulabilir. Eğer arkadaki yürüyüşçü çok yakınsa bu durum yaralanmalara neden olabilir.
8-   Bitki örtüsünün uzak görüşü engellediği, sis ve bulutlanma riskinin olduğu durumlarda yürüyüş kolunda kopmalar engellenmelidir. Yoksa kaybolma riski artar.


Baton Kullanmanın Faydaları
   Dağcılığın insan sağlığına olumlu etkileri kanıtlanmış olsa da insan dağcılık yaparken vücudunu zararlı bazı yükler altına sokabilir. Vücudun ve sırt çantasının toplam ağırlığı insanın ayaklarına, dizlerine, kalçasına ve beline normalden çok daha fazla bir yük bindirir ve bu da zaman içinde eklemlerde sakatlanmaya ve bel diski kaymasına neden olabilir. Sırt ve diz ağrılarından şikayetçi olan dağcıların sayısı oldukça fazladır.
Yürüyüşte ve dağcılıkta baton kullanmak zarar görmüş eklemlerin iyileşmesini sağlamasa da bu tip rahatsızlıkların önlenmesinde önemli bir katkıda bulunabilir.
Çeşitli çalışmalar, baton kullanımının, her adımda 5 ile 8 kg. arasında bir yükü bacaklarımızdan aldığını göstermektedir. Bu, düz bir zeminde bir saatlik bir yürüyüş sırasında yaklaşık 13 tonluk bir yüke, yokuş aşağı yürürken ise 34 tonluk bir yüke eşittir.
Buradaki en önemli nokta iniş sırasında batonların sağladığı yük dağılımıdır. İniş sırasında özellikle dizlerimiz zarar verici yüklere maruz kalmaktadır ki bu yüklerin uzun dönemdeki zararları bilinmektedir. Baton kullanımı eklem sakatlıklarını önlemenin dışında yükün vücudumuzun alt ve üst kısımları arasında daha eşit dağılmasını sağlayarak enerjimizi daha verimli kullanmamızı sağlar ve böylece daha geç yoruluruz. Dört saatlik bir tırmanış ve üç saatlik bir iniş gerektiren bir faaliyette baton kullanımı alt vücudumuza etki eden toplam kuvveti yaklaşık 300 ton civarında azaltacaktır.
Bunlar batonların tıbbi açıdan sağladığı yararlar. Batonlar ayrıca aşağıdaki durumlarda dengemizi sağlamamıza da yararlar.
-   ıslak ve kaygan zeminde
-   kar üzerinde iz açarken
-   sırtlarda, rüzgarlı ve fırtınalı havalarda
-   çarşak çıkarken
   Batonlar kötü zeminde ya da havada kayıp düşmemizi önleyerek yaralanma riskimizi de düşürürler. Günümüzde dağcılar genellikle daha rahat taşınabildikleri ve zemine göre uzunluğu ayarlanabildiği için teleskopik batonları tercih etmektedirler. Modern teleskopik batonlar 2 ya da 3 parçadan oluşurlar ve hafif olmalarına rağmen oldukça sağlamdırlar. Elinizin fazla sürtünmeye maruz kalmaması için genelde tutulan bölüm ergonomik bir dizayna sahiptir ve yükü elden bileklere aktarmak için bilek perlonları vardır.
3 parçalı teleskopik batonlar çantada daha kolay taşınabilirler fakat iki parçalı batonların 3 parçalı olanlara göre bazı belirgin üstünlükleri vardır.
2 parçalı teleskopik batonlar daha hafiftirler, kilitleme mekanizmaları daha güvenilirdir, bozulabilecek parçaları daha azdır ve genel olarak daha sağlam oldukları için yaralı taşıma gibi farklı işlerde de kullanılabilirler. Batonların bir diğer işlevi de çığ sondası olarak kullanılabilmeleridir.


KAMPÇILIK, ÇADIR KURMA VE ÇEVRE DÜZENİ
   Kampçılık da dağcılık gibi zorluklarla dolu fakat zevkli bir uğraştır. Bu zorlukları azaltmanın yolu ise kamp yapma sanatını ve kampta yemek pişirmeyi öğrenmektir. Bir kampı iyi bir kamp yapan rahat bir çadır, sıcak bir uyku tulumu ve yiyeceklerdir.
Aynı zamanda kampçılık; herhangi bir dağ faaliyetinde hedefe yaklaşabilmek ya da ulaşabilmek için dağcıların bir sonraki güne hazırlanabilmesi için, içinde bulunduğu zor şartları da gözönünde bulundurarak geliştirdiği konaklama tekniğidir.
   Kamp yaparken güvenli bir kamp yeri seçimi, doğru çadır kurma ve kamp süresince çevreye zarar vermeme, devamlı göz önünde bulundurulması gereken konulardır.
   Kamp Yeri Seçimi
Hava Durumu Açısından : Eğer kamp kuracağınız bölge çok rüzgarlı ise, çadırı en az rüzgar alan yere kurmaya çalışın.
   Hava kapalı ve yağmur riski var ise kampınızı yükseğe kurun. Dere yataklarından ve çukur yerlerden uzak durun. Böylece yoğun bir yağış sonucu oluşacak yağmur suları çadırın altında birikmez.
Yüzey ve Yer Açısından : Kamp için mümkün olduğunca düz bir alan seçin. Taş düşme tehlikesine karşın dik kayalıkların yakınlarında kamp kurmayın.
Hedefinize ve su kaynaklarına yakın olmaya çalışın.
   Çadırın Kurulması
Kamp yeri belirlendikten sonra, çadır kuracağınız noktayı belirleyin. Bu noktanın düz olmasına dikkat edin. Eğimli bir yerde kurmak zorunda kalırsanız, çadırı yatanların başı yukarıda kalacak şekilde kurun. Ayrıca çadır kurulacak yer taşlık ise iri ve sivri taşları temizleyin. Bu hem çadırın hem de sizin sağlığınız açısından önemlidir! Yukarıda da belirtildiği gibi, taş düşmesi ve su basması olasılıklarını göz önünde bulundurarak çadırınızı kurun. Çadırınız tek kapılı ise, kapısız tarafı rüzgar yönüne verin. Böylece sık kullanacağınız kapılı taraf rüzgar almaz, sizde rahat olursunuz.
   Çadırı çantadan, çadır kuracağınız yeri belirleyip temizledikten sonra çıkartın. Çadır torbasından çıkardıktan sonra her bir parçanın (dış kat, çubuklar, kazıklar gibi) uçmaması veya dere yataklarına düşmemesi için emniyete alın. Çadırın iç katını yere serdikten sonra içine hemen bir çanta yerleştirin. Bundan sonra çubukları geçirip kurma işlemini tamamlayın. Unutmayın ki çadırlar, kazıklar ile zemine sabitlenene dek, her an uçuşa hazır bir top gibidir.
   Çadırın iç ve dış katlarını kazıklar ile sabitlerken iyice gerin. Gergin kurulmayan bir çadır, yağmur sularını iyi akıtamayarak tabanı ıslatır, rüzgarda sallanarak gürültü yapar, iyi nefes alamadığından özellikle soğuk havalarda iç yüzeyi devamlı nem yapar. Son olarak iyi gerilmemiş bir çadırın aerodinamiği bozulduğundan rüzgara karşı dayanıklılığı azalır.
   Çadır İçinde Yaşam
Çadır kurma işlemi bittikten sonra, önce matları serin sonra çantayı boşaltın. Boş çanta, kazma, baton gibi aletleri arka bagaja yerleştirin. Ayakkabılarınızı ön bagaja koyun. Eğer içeri alacaksanız, temizleyip bir torbaya koyarak alın. Çadırın ön bagajını mümkün olduğunca boş bırakın. Böylece herhangi bir tehlike anında kendinizi dışarıya atmanız kolaylaşacaktır.
   Çadır dar ve genelde paylaşılan bir ortamdır. Bu nedenle çantadan çıkarılan tüm malzemeler belli bir düzen içinde yerleştirilmelidir. Bu hem çadırın içini daraltmaz hem de aradığınızı kolay bulmanızı sağlar. Yiyecek ve yemek malzemelerini çadırın bir bölgesinde, diğer kıyafet ve aksesuarları başka bir bölgesinde bulundurun. Sıvı şeyleri mümkünse bagaja koyun. Çadırın içinde durmasını istediklerinizin sızdırmadığından emin olun.
   Çadır içinde yemek yiyeceğiniz zaman ortaya geçirimsiz bir örtü serin ve kolay erişebileceğiniz bir yerde bolca kağıt havlu veya tuvalet kağıdı bulundurun. Çöpler için bir poşet ayarlayın.
   Hava kararmadan önce fener veya lambalarınızı çıkarıp kolay erişebileceğiniz bir yere koyun. Çadırın tavanına küçük bir fener asmanız çok kolaylık sağlar. Böylece alın lambalarınızı sadece çadır dışında kullanabilir ve pillerin kullanımını uzatırsınız.
   Uyku tulumunuzu yatacağınız zaman çıkarın ve ıslatmamaya özen gösterin.
   Yatmadan önce ön ve arka kapı fermuarlarını üst bölgede bir karış açık bırakarak su buharının dışarı atılmasını sağlayın. Böylece gece boyunca nefesinizin oluşturduğu su buharı çadırın iç katını ıslatmaz.
   Çadır içinde kesinlikle ocak yakmayın. Unutmayın ki çadırın kendisi, uyku tulumunuz ve bir çok giyeceğiniz ateşe karşı hiç dayanıklı değildir.
   Çadırın Bakımı ve Temizliği
Çadırların kumaşı sentetik malzemelerden yapıldığı için ultraviyoleden zarar görür ve zamanla gevşer. Bu yüzden uzun süre güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.
   Eğer hava koşulları uygun ise kamp sonunda çadır kazıklarını söküp, üst katı topladıktan sonra, çadırın tabanını güneşe doğru bir süre tutup kurumasını sağlayın. Eve döndüğünüzde çadırın iç ve dış katlarını iyice silkeleyin, nemli ise güneş altında olmayan havadar bir yerde kurutun. Daha sonra gerekli gördüğünüz yerleri ıslak bez ile silin. Deterjan kullanmayın. Kazıklar çamurlu ise temizleyin, yamulmuş ise düzeltin. Gerdirme çubukları nemli ise kurutun, kirli ise bezle silin.
   Çadırları katlarken her zaman belli bir düzende katlamayın. Böyle yapılırsa bir süre sonra kat yerlerinde çatlamalar olacaktır.
   Kamp Kurma ve Toplama Zamanı
Kamp, geç saatlere kalmadan, soğuk çıkmadan, yağmur, kar veya rüzgar başlamadan önce kurulmalıdır. Güneşin tepenin arkasına geçmesi ile gölge düşen tarafta hava hızla soğur. Özellikle yükseklerde havanın yoğunluğu çok düşük olduğu için, gölge düşer düşmez hava çok süratle ve fazlasıyla soğur. Bunları hesaba katarak kampın erken kurulmasında fayda vardır.
   Kampın toplanmasına yazın ve düşük irtifalarda erken başlanır. Kış şartlarında ve yüksek irtifalarda ise hava çok soğuk olacağından güneşin doğması ve havanın ısınması beklenmelidir. Bazı durumlarda 10'a kadar beklenmesi gerekebilir.
   Çevre Düzeni   
Kampçılığın en önemli kurallarından biri çevreye en az zarar vermektir. Bu nedenle kamp alanına asla çöp bırakılmaz. Tüm çöpler toplanıp geri götürülmelidir. Asla gömülmemeli ve yarıklara atılmamalıdır. Konserve ve yiyecek kutuları hakkında eski bir dağcılık kuralı vardır : Eğer o kutuları dağa dolu olarak taşıyabiliyorsanız, boş olarak geriye getirebilirsiniz.
   Kampta ateş yakmaktan mümkün olduğu kadar kaçının. Yemek pişirme işi ocaklarla çok daha çabuk, temiz, düzenli bir şekilde ve çevreye hiç zarar vermeden yapılabilir. Kamp ateşi yakılan yerde uzun yıllar hiç bir bitkinin yetişmeyeceğini unutmayın.
   Yemek kaplarınızı temizlemek için sadece su kullanın. Dağa kesinlikle deterjan götürmeyin.
   Tuvalet ihtiyacınızı gidermek için sadece su kullanın. Dağa kesinlikle deterjan götürmeyin.
   Tuvalet ihtiyacınızı gidermek için su kaynaklarının uzağında olun, yaklaşık 20-25 cm bir çukur açın. Kullandıktan sonra kazarken çıkardığınız toprakla doldurun.
Kampçılığın altın kuralı ;
'' Kampı bulduğunuzdan daha temiz bırakmaktır ''

DAĞCILIKTA KULLANILAN İP VE DÜĞÜMLER

İPLER
   İpler, tırmanış, imiş, engel geçme ve aşma, kurtarma gibi dağcılık faaliyetlerinde kullanılan en önemli malzemelerden biridir. UIAA (Union Internationale Association D' Alpinisme) yani Uluslararası Dağcılık Federasyonları Birliği, pek çok malzeme için olduğu gibi ipler içinde çeşitli standartlar belirlemiştir.
   Dağ ipleri fiziksel yapıları bakımından ikiye ayrılırlar;
1) Statik ipler, 2) Dinamik ipler.
İp çapına göre yapılan diğer bir sınıflandırmada 8 mm ve 9 mm ipler Yarım İp,  10 mm ve 11 mm ipler Tam İp olarak adlandırılır.
Statik İpler
   Esneme kabiliyeti çok az olan statik iplerin, gerilim mukavemeti çok düşüktür (250-300 kg). Bu nedenle iniş işlemlerinde, ip köprü yapımlarında, yatay ve dikey çekme hatlarında ve esnemenin istenmediği tüm faaliyetlerde kullanılır.
Dinamik İpler
   Bu iplerin en büyük özelliği esneme kabiliyetlerinin olmasıdır. Tırmanışlarda kullanılan dinamik ipler, düşüşlerde ortaya çıkan enerjiyi bu esneme kapasiteleri sayesinde emerek düşen kütleyi durdururlar. Dinamik ipler genellikle boyuna % 10, enine % 3 esneme oranına sahiptir. UIAA standartlarına göre ipin esnemeyle emdiği enerjiden geriye kalan kuvvet tam ipler için 1200 kg, yarım ipler için 750 kg'ı geçmemelidir. Bazı verilere göre insan göğüs kafesi, kendi ağırlığının 15 kat fazlası bir baskıya kısa bir süre için dayanabilmektedir. Tırmanışçıların ağırlığı 80 kg olarak düşünüldüğünde, 80*15= 1200 kg lık bir şok kaldırabilir. Tabii bu arada bu kuvvetin iletildiği yüzey alanı ve durumu önem kazanır. Geniş bantlı emniyet kemerlerinin tavsiye edilmesinin nedeni budur.
   UIAA standartlarına göre tam ipler tek kat üzerinde 80 kg lık bir düşüş ağırlığı ile en az beş düşüşe dayanmalıdır. Yarım ipler için ise düşüş ağırlığı 55 kg dır. Bu ipler sadece tek olarak kar ve buzul yürüyüşlerinde kullanılabilirler. Bunun dışında kaya tırmanışlarında çift olarak kullanılırlar.
Düşüş Faktörü (Fall Factor) 
   Düşüş faktörü düşüş şiddetinin bir ölçümüdür ve düşme uzunluğunun, emniyetten çıkan (şoku emen) ipin uzunluğuna bölünmesiyle hesaplanır. UIAA düşüş testi 1,78 lik (5/2,8) bir düşüş faktörüne sahiptir. Teorik olarak gerçekleşebilecek en kötü düşüş, düşüş faktörü 2 ye sahip olanıdır. Faktör 2; tırmanış duvarı üzerinde ana emniyetten yükselip hiç ara emniyet noktası koymadan gerçekleşen düşüşlerdir. Bu düşüşte düşme mesafesi kullanılan ipin iki katıdır.Fakat pratikte hareketli emniyetten düşüş esnasında verilen ip sayesinde bu çok nadiren gerçekleşir. Yinede hiç bir UIAA testi böyle bir düşüşü garanti etmez. UIAA testlerinde denenen düşüşler yukarıda da belirtildiği gibi Faktör 1.78 e sahiptir. UIAA testi kısa ve sert düşüşlerde anlam kazanır ve ipleri kıyaslayabilmek için yukarıda anlatılan standartları ortaya koyar. Tabiki pratikte düşüşün boyu önemlidir.Çok uzun ve sert düşüşte bile ip, kısa ve sert düşüşte olduğundan daha fazla zorlanmaz. Çünkü uzun düşüşte ip düşüş enerjisini daha uzun sürede emer. En önemlisi bu enerjiyi emebilecek esnekliğe ve uzunluğa sahip olmasıdır.
Çarpma Uzaması (Impact Elongation)
   Düşüşü tutan ipin, düşüş enerjisini emme esnasında gösterdiği maksimum esnemedir. Bunu ölçmek çok zordur.Fakat UIAA testlerine göre % 20-30 arasında değişir.Çarpma uzaması kavramı düşen kütle durduğunda, ipin yük sayesindeki uzaması ile karıştırılmamalıdır. Çünkü bu uzama ip çeşitlerine göre % 10 civarında değişmektedir. Çarpma uzaması arttıkça ipin emebileceği enerji daha fazladır ve bu istenen bir durumdur.
Düşüş Direnci (Drop Resistance)
   UIAA düşüş testlerinde 2.8 m uzunluğunda ip, 5 m lik dik düşüşe dayanmalıdır (bu testte tek ipler için 80 kg lık bir yük, yarım ipler içinse 55 kg lık bir yük kullanılmaktadır). İp şok sırasında 10 mm çapında bir köşeden dönmeye sahiptir ve bu ipin karabinadan düşüşünü temsil eder.
Kullanım Uzaması (Elongation In Use)
   Bu uzama ipin normal yük ağırlığında gösterdiği maksimum esnemedir. Çarpma uzamasının tersine, kullanım uzamasının olabildiğince az olması istenir. Çünkü bazı kullanımlarda bu uzama tırmanıcının zararınadır. Örneğin, yapay tırmanışlarda ipe yüklenme sırasında, pürsükleme sırasında. UIAA 80 kg lık bir yük altında maksimum kullanım uzamasını tek ipler için % 81 diğerleri içinse % 10 olarak belirlemiştir.
Diğer Özellikler
   İyi bir tırmanış ipi, esnekliği kadar kıvrılabilme özelliğine de sahip olmalıdır. İç lifleri dış yüzeyinden bağımsız olmalıdır.Dış yüzeyi sağlam ve kolayca kavranabilir şekilde pürüzsüz olmalıdır.Bu genel özellikler, bugün üretilen tüm tırmanış iplerinde vardır. Tırmanış ipleri, dış yüzeyi ne kadar sağlam olursa olsun, yıpranmaya ve yük altında kesilmeye çok müsaittir. Keskin kaya köşeleri iplere kolaylıkla zarar verebilir. Bu yapıya sahip kayalarda çift-ip tekniğinin kullanılması tavsiye edilir.Bu özel bir tekniktir ve UIAA' de çift-ip düşüşlerine ait olumsuz hiç bir kayıt yoktur.
   Tırmanış ipleri hiç kesintisiz sentetik dokuma iplerden oluşur.Emniyet sırasında veya 8'li gibi aletlerin kullanımından dolayı iplerde gamlanma meydana gelir. Gamlanma arttıkça sorun yaratır ve ipin dayanıklılığını kötü yönde etkiler. Gamlanmanın çoğalmasına izin verilmemeli, her kullanıştan sonra iplerin gamı alınarak kaldırılmalıdır.
   İpler her kullanış öncesi kontrol edilmelidir. Gözden kaçabilecek ufak hasarlar kötü sonuçlar doğurabilir.İpteki hasarın sadece dış yüzeyde mi yoksa iç bağlarda mı olduğu dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Hasar görmüş bir ip hemen zedeli bölgesinden kesilmeli, uçları yakılmalıdır. O ip ya ayrı iki parça olarak kullanılır ya da uygun yerlerde düğümlenerek kullanılır.İpe uygulanan her şok ipin dayanıklılığını azaltır.
   Son yıllarda su geçirmez ipler üretilerek kullanımı yaygınlaşmıştır. Soğuk ve nemden donan bir ipin set bir kablodan hiç bir farkı kalmaz. Tüm esnekliği gider ve emniyet unsuru minimuma iner. Haftasonu tırmanıcıları için su geçirmezlik lüks gibi gözükebilir.Fakat her türlü hava koşulu ile karşılaşabilecek bir yüksek dağ çıkışında yararı tartışılmazdır. Su geçirmez iplerin dokuması kaya tırmanışlarında da sürtünmeye karşı ipin direncini arttırmaktadır.
İplerin Bakımı
   İplerin üzerine hiçbir zaman basmayın, kumdan ve tozdan, kesici maddelerden uzak tutun. Serin ve kuru bir ortamda saklayın. Özellikle kimyasal maddelerden uzak tutun. Serin ve kuru bir ortamda saklayın. Özellikle kimyasal maddelerden uzak tutun (benzin, gaz gibi). İpleri çantanızda taşıyın, güneş ışığında bulunan ultraviole ışınlarının naylona zarar verdiğini unutmayın. Kirlenen ipler duru-ılık suyla yıkanabilir. Kullanılabilecek kalitesiz bir deterjan ince naylon liflere zarar verebilir. Yıkanan ipler hava akımından uzak, gölge bir yerde sarılı olarak kurutulabilir.
İplerin Kullanım Süreleri
   Bir ipin kullanım şeklini ve kullanım sıklığını bilmeden kullanım süresi hakkında karar vermek çok zordur. İpin ömrünü etkileyen bir çok faktör vardır. Kullanım sıklığı, iklim koşulları, kaya yapısı, ipe uygulanan düşüşler, kaç metre iniş yapıldığı, tırmanış teknikleri gibi..
   UIAA ın belirlediği yaklaşık kullanım süreleri şöyledir ;
3 ay - 1 yıl      : Çok sık kullanıldığında (hemen hergün profesyonel çıkışlar)
Yaklaşık 2 yıl : Zaman zaman kullanıldığında (hafta sonları ve tatillerde)
2 yıl - 4 yıl      : Seyrek kullanımlarda
   Pratik kullanımlarda hiç bir ip için UIAA bile garanti vermez. Çünkü önceden belirlenemeyecek koşullar ipin kopmasını kolaylaştırabilir. Örneğin keskin bir kaya köşesine gelebilecek sert bir düşüş ipi kesebilir. Doğabilecek riskleri en aza indirmek için ipler sağlıklı kullanılmalı, kullanım geçmişi ve koşulları daima göz önüne alınmalıdır. Özellikle ülkemiz koşullarında, aynı ipin, farklı insanlar tarafından, farklı zamanlarda kullanıldığı ortamlarda, bir ip için bir defter tutulması ve bu defterin iple beraber saklanıp kullanım koşullarının not edilmesi emniyet açısından yararlı olacaktır.
   Son olarak unutulmamalıdır ki, ip emniyet zincirinin sadece bir halkasıdır.

DÜĞÜMLER

   Dağcılıkta çeşitli düğümler kullanılır. Dağcı, en çok kullanılan düğümleri her koşulda kolay, sağlam ve doğru olarak gözü kapalı yapabilecek kadar iyi öğrenmiş olmalıdır. Düğümler aşağıdaki özellikleri taşımalıdır.
   Maksimum dayanılıkta, sağlam ve güvenilir olmalıdır.
   Kolay yapılıp kolay çözülebilmeli ancak, gevşememeli ve kaymamalıdır.
   Düğümden sonra en az, (mm) cinsinden olan ip kalınlığı kadar, (cm) cinsinden ip ucu bırakılmalıdır. (Örnek; 9 mm kalınlığındaki ip ucu için 9 cm ip ucu)

1. Camadan Bağı : Aynı kalınlıktaki ipleri birbirine bağlamada kullanılır. Islansa bile kolaylıkla çözülebilir. Düğüm yaparken iplerin uçlarının aynı yönde olmasına dikkat edilmelidir.
2. Balıkçı Düğümü : Aynı kalınlıkta yada birbirine yakın kalınlıkta ipleri bağlamada kullanılır. Tek ve çift ilmikli olarak yapılabilir. Çekildikçe düğüm sıkışır. İplerin uçlarının aynı yönde olmasına dikkat edilmelidir.
3. Sancak Bağı : Farklı kalınlıktaki ipleri birbirine bağlamada kullanılır. İnce olan ip çift ilmikli yapılarak daha da sağlamlaştırılabilir. İplerin uçlarının aynı yönde olmasına dikkat edilmelidir.
4. Sekiz Düğümü : Sekiz sayısına benzer. Dağcının kendisini emniyete almasında, ana ipe bağlanmasında, sırt çantalarının ve malzemelerinin sarkıtılmasında, çekilmesinde kullanılır. Çok sıkışsa bile istendiğinde kolaylıkla çözülebilir.
5. Prusik Düğümü : Gerili ve sarkıtılmış ana ip üzerinde yardımcı iple yapılır. Düğümde uygun sıkışma için, yardımcı ip kalınlığı ana ip kalınlığının 1/3'ü kadar olmalıdır. Düğüme yük bindiğinde sıkışır ve kaymaz, yük kalktığında kolaylıkla gevşer ve aşağı yukarı hareket ettirilebilir. İple inişlerde dağcının kendisini emniyete almasında ve çeşitli kurtarma çalışmalarında kullanılır. Islak, donmuş iplerde ve kalınlık oranı uygun olmayan durumlarda bu düğüm kayabilir.
6. Kazık Bağı : Daha çok dağcının, kendisini emniyete almasında kullanılan güvenli bir düğümdür. Çok kolay yapılır ve yerinden çıkarıldığında kendiliğinden çözülür. İpe yük binince kendiliğinden sıkışır, yük kalkınca kolayca gevşer. Yarım kazık ve tam kazık olmak üzere iki şekilde yapılabilir.
7. Bulin Bağı : Çok kullanılan ve güvenilen bir düğümdür. Çok sıkı yapılsa da istendiğinde kolayca çözülebilir. Ana ipe bağlanmada kullanılır.
8. Perlon Band Düğümü : Dağcılıkta ip halkaları yerine perlon banddan yapılma halkalarda kullanılmaktadır. Bu düğüm güvenilirdir ve istendiğinde çözülmesi de kolaydır.
   Kullanılabilecek kalitesiz bir deterjan ince naylon liflere zarar verebilir. Yıkanan ipler hava akımından uzak, gölge bir yerde sarılı olarak kurutulabilir.   


Dağcılık ; eğitim, disiplin ve tecrübe gerektiren bir spor dalı.
Dağlar ve yürüyüşe olan tutkum ile beraber İDADİK (İzmir Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü) ile 2006 yılında tanıştım.
Yaz Temel ve Kış Temel Eğitimlerini aldım. Kulüp ile bir çok Doğa Yürüyüşü ve Yüksek Dağ faaliyetlerine katıldım.
Bloğumda yayınladığım bu temel bilgiler İDADİK kulübünden Altan LÖK ve diğer eğitmenlerin hazırladığı '' Yaz Temel Eğitimi '' ders notlarıdır.
   Dağcılık ve Doğa Sporları aktivitelerine katılmak istiyorsanız Federasyona bağlı bir kulüpte gerekli eğitimleri alarak başlamak en doğrusu olur.
   Bu bilgiler temel eğitimin giriş notları. Sonraki zamanlarda bölümler halinde ;Kaya Tırmanışı, Tırmanış Malzemeleri, Meteoroloji, Harita ve Pusula Kullanımı, Sporcu beslenmesi, Dağ Kazaları ve İlk Yardım, Türkiye dağlarının jeolojik özellikleri konularında bilgilere de yer vereceğim..

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder