Sayfalar

13 Şubat 2020 Perşembe

MERYEM ANA EVİ, YEDİ UYUYANLAR (SELÇUK /İZMİR)
KUŞADASI (AYDIN) - BİR KIŞ GEZİSİ
THE HOUSE OF THE VIRGIN MARY, SEVEN SLEEPERS (SELÇUK/İZMİR) TURKEY
Bir Pazar günü ve Şubat ayı olmasına rağmen biraz soğuk,açık ama ve güzel bir hava..
Gezi planımıza, İzmir'e çok yakın olan Selçuk İlçesi sınırları içinde bulunan ve yine yakınlarından defalarca geçtiğimiz halde görmeyi hep ertelediğimiz Meryem Ana Evi ve Yedi Uyuyanlar'ı aldık.
Sonrasında uzun zamandır gitmediğimiz Kuşadası ve Yılmaz'ın Yeri gibi özel bir lezzet durağında özlediğimiz lezzetleri hatırladıktan sonra tekrar İzmir'e dönüş..


Otoyolu tercih etmedik.İzmir-Gaziemir-Torbalı yolundan Selçuk'a geldik.Selçuk merkezinden geçerek Ortaklar-Aydın yoluna yöneldik.Selçuk çıkışından 4 km sonra Efes Antik Kenti Üst girişi tabelası ile birlikte Meryem Ana tabelasını gördük.Selçuk'u aşağıda bırakarak Bülbüldağı'ında orman içinde araçla tırmanarak Ören Yeri girişine geldik.Selçuk Belediyesi'nin kontrolunda olan girişte giriş ücreti ödeniyor. Jandarma kontrol noktasından geçerek otoparka aracımızı park ettikten sonra Ören Yeri girişine yürümeye başladık.
   Burası Hz. İsa'nın annesi olan Meryem Ana'nın son yerleşim yeri olarak kabul ediliyor.
Meryem Ana Evi, küçük bir Bizans Kilisesi..
Mabed büyük olmaktan çok mütevazi bir ibadet yeri..İnşaat ve korunan taşları, o zamanlardan beri korunmuş diğer binalarla tutarlı olarak Havariler Çağı'na uzanıyor.
Mabede girişte ziyaretçiler, Kutsal Bakire Meryem'in merkezde öne çıkarıldığı bir heykelin olduğu genişçe bir oda ve karşıda sunakla karşılaşıyor.
Sağ tarafta daha küçük bir oda bulunuyor.Bu küçük odanın geleneksel olarak Bakire Meryem'in uyuduğu asıl oda olduğuna inanılıyor.

Aziz Yuhanna, yazdığı İncil'de Hz. İsa'nın ölümden önce annesini kendisine şöyle emanet ettiğini söylemektedir.
   '' İşte annen ! '' Aziz Yuhanna, O andan itibaren O'nu yanına almıştır.
'' Havarilerin İşleri '' kitabında ise, Hz. İsa'nın ölümünden sonra Kudüs'te Hristiyanlara karşı zulüm hareketlerine başlandığı yazmakta..



Aziz Stefonus MS 37' de taşlanmış, Aziz Yakup da MS. 42' de kafası kesilerek öldürülmüştür.
Aynı dönemde Havariler dünyaya İncil'i müjdelemek için iş bölümü yapıp ayrılmışlardır. Aziz Yuhanna'ya Küçük Asya (Anadolu) görevi verilmiştir.Kudüs'teki olaylardan dolayı Meryem Ana'yı yanına aldığı bir gerçektir.


Tarihi bilgilere göre Meryem Ana'nın Evinin burada olduğu ile ilgili iki kanıt bulunmaktadır;
- Aziz Yuhanna'nın mezarının Efes'te olması,
- MS 431 yılında Aziz Meryem'in Kutsal Analığı Dogmasının kabulü için, Efes'te yapılan Ekümenik Konsil'in dünyada Meryem Ana'ya adanmış olan ilk kilisede yapılmış olması..




Geçtiğimiz yüzyılda '' Alman Rahibe Caterina Emmerich'in açıklamaları yönünde Meryem Ana'nın Hayatı '' adlı bir kitap yayınlandı. Bu rahibe, bu yerleri hiç görmemiş olmasına rağmen, rüyasında görerek onları çok etkili bir biçimde tasvir ediyordu. Bu kitapta; Efes, Bülbül Dağı ve Meryem Ana'nın son yıllarında yaşadığı ev, çok belirli ve açık şekilde anlatılmakta idi.


Bu anlatımların ışığında, iki ayrı bilimsel grup 1891 yılında bu evin kalıntılarını ortaya çıkardıklarında, Alman rahibenin anlatımlarına tamamen uyduğu anlaşılmıştır.
Kilise, Meryem Ana'nın yaşadığı evin kalıntıları üzerine inşa edilmiş. Temelleri I. ve IV. asra ait. Duvarların bir kısmı VII. asra aittir. Son restorasyon çalışmaları 1951 yılında yapılmış.
Hristiyanlar yanında Müslümanlarca da kutsal sayılmaktadır. Ziyaret edilmekte, hastalara şifa aranmakta ve adaklar adanıyor.
Mabedin dışında, gelen ziyaretçilerin kişisel niyetlerini kağıtla ve kumaşla bağladıkları bir çeşit dilek duvarı bulunuyor.



Ayrıca bazı ziyaretçilerin olağanüstü doğurganlık ve iyileştirme gücü olduğuna inandıkları su çeşmesi ve kuyu da bulunuyor..

Bu kutsal mekan çeşitli Papaların ziyaretine ve Patriklik kutsanmasına layık görülmüş.
İlk haç ziyareti 1896'da gelen Papa XIII. Leo tarafından yapılmış..
En son olarak 2006 yılında Papa XVI. Benedict tarafından ziyaret edilmiştir.
Meryem'in mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülüyor.
   Her yıl Ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenleniyor ve bu ayinler büyük ilgi görüyor.
Ve buraya Hristiyanlar tarafından Hac ziyaretleri yapılıyor.

Alanda çok çeşitli ağaç ve bitki yoğunluğu dikkatimizi çekiyor.İlkbahar da ya da Sonbahar da doğanın en güzel görüntülerini vereceğini düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Güneş olmasına rağmen Şubat soğuğu kendini hissettiriyordu. Ancak bu çok güzel ve huzur dolu alanda uzun yürüyüşler yaptık..
Alan girişinde sıcak bir şeyler içtik, değerlendirmeler yaptık..Çok keyif aldık..







Bu güzel yoldan park yerine doğru yürümeye başladık.

Efes Antik Kenti tabelasını geçtikten ve Meryem Ana Evi'ne doğru henüz Bülbül Dağı'na yeni tırmanmaya başlamış iken gördüğümüz Yedi Uyuyanlar Mağarası (Seven Sleepers) şimdiki gezi durağımız olacak..
Dini inanışları nedeniyle bir mağaraya sığınan ve burada 300 yıl kadar uyuyan 7 gencin hikayesi yüzyıllardır dilden dile dolaşıyor.
Bu hikaye ve efsane hem İslamiyet hem de Hristiyanlık dünyasında önemli bir yere sahip..
Hristiyanlar açısından ölümden sonraki tekrar dirilişi simgeleyen Yedi Uyurlar efsanesi, aynı zamanda 7 rakamının İslamiyet'teki önemini de vurguluyor.

Hikayenin Kuran'da da geçiyor olması bu efsaneyi ve bu efsanede sözü edilen mağarayı daha da önemli kılıyor.
Dünya üzerinde Yedi Uyurlar efsanesinde sözü edilen mağara olduğu iddia edilen 33 mağara bulunuyor. Bu mağaralardan 4' ününde Türkiye sınırları içinde olduğu söyleniyor.
Bu kentlerimiz; Afşin, Selçuk-Efes, Lice ve Tarsus..

Kuran'da adıyla ayet bulunan Eshab-ı Kehf Mağarası (Yedi Uyurlar, Mağara Arkadaşları) ; Tanrı'nın birliğine inanan ve bu inançlarından dolayı, çok Tanrılı dine inanan Roma İmparatoru'nun zulmünden kaçarak 300 yıl saklandıkları yer olarak kabul ediliyor..
Efes Antik Kenti yakınlarında bulunan mağaranın, efsanede geçen mağara olduğu neredeyse kesinleşmiş durumda.Meryem Ana Kilisesi ve Efes Antik Kentine yakın konumuyla dikkat çeken Yedi Uyuyanlar Mağarası her yıl binlerce Müslüman ve Hristiyan tarafından ziyaret ediliyor.

1927 -  1928 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında, sözü edilen mağaranın üstüne yapılan kilisenin kalıntıları ve 6. yüzyıla ait mezarlar bulunmuş.
Kilise duvarlarında ve mezarlarda Yedi Uyuyanlar'a ithaf edilmiş yazıtlar görülmüş.
Mağara içerisindeki 7 insan iskeleti ve bir köpek iskeletinin bu efsanedeki 7 genç ve köpekleri ''Kıtmir'' olduğu iddia ediliyor.
Akşam olmak üzere. Hedefimiz; Kuşadası -  Söke arasında 10. km de bulunan Yaylaköy' de ''Yılmaz'ın Yeri'nde uzun zamandır gidemediğimiz için unutmak istemediğimiz lezzetleri ile akşam yemeği yemek..
Yolumuz Kuşadası üzerinden geçiyor ve yine uzak yerlere giderek yakınımızda olan Kuşadası'nın ihmal ettiğimiz sahilinde yürüyüş ve Güvercinada'ya kadar uzanmak iyi olacak. Bunun için 1-2 saatimiz var.
   Hoş bir tesadüf oldu.. Kuşadası girişinde ve Ada'nın güzelliğinin seyredildiği '' Gazibeğendi Tepesi'' ne geldik. Ve öğrendik ki : Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 09 Şubat 1924 günü çok güzel ve ılık bir Şubat gününde Kuşadası halkı tarafından burada karşılanmış..
Bizim günümüz 09 Şubat 2020 Pazar... Tesadüfün böylesi buna denir...


Uzun zaman olmuş, çok ara vermişiz Kuşadası'na  gelmeyi..
Güzel bir zamanda geniş bir zaman ayırarak gezmek anları yaşamak gerek..
Sahilden yürüyerek Güvercinada'yı anakaraya bağlayan yolun başına geldik bile..
Güvercinada Kuşadası kentine adını vermiş ve simgesi olmuş. Üzerinde bulunan iç kale Kuşadası limanını korumak için inşa edilmiş.
Güvercinada 1960'lı yıllarda bir mendirekle karaya bağlanmış.
Adayı şimdilik bizim gezdiğimiz gibi alelacele gezelim bu defa..
Sonra bir gün daha ayrıntılı gezeriz hep beraber..


Kalenin kulesi içinde küçük bir müze var.








Ve Yaylaköy'de Yılmaz'ın Yeri'ndeyiz..
Muhteşem kavurmayı.....
ve kuru biber kızartmasını (yanında harika süzme yoğurt ile) hemen hatırladık..


Yılmaz'ın Yeri ile ilgili detay yazım; AYDIN - LEZZET DURAKLARI kategorisi içinde.
Yolunuz biraz uzağına düşse de buraya gelin derim..
   Kısa zamanda dolu dolu ve bizim için ilklerin yaşandığı bu harika geziden sonra Ege'nin incisi İzmir'e artık dönüş zamanı geldi..






Hiç yorum yok :

Yorum Gönder