Sayfalar

4 Ağustos 2016 Perşembe

BİRGİ'DE BOZDAĞ'IN ETEKLERİNDE TARİH İÇİNDE YOLCULUK  (BİRGİ-ÖDEMİŞ/İZMİR)
Ait olduğunu hissettiğin ya da bulunmaktan keyif alınan yerler vardır ya.
Ya da zaman ve mekan kavramının durduğu huzur dolu bir yer arıyorsunuzdur..  
Birgi'de Anadolu'da her defasında bulunmaktan keyif aldığım bir kaç özel yerden biri.Bu güne kadar hep kendimize sakladık Birgi'yi.Ancak artık zamanı geldi.Siz dostlarımla da paylaşmam gerekiyor bu gizli,muhteşem yeri.
Her defasında Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi'nin hemen önündeki meydandan başlıyorum Birgi'yi yaşamaya..
 Hemen karşısındaki tarihi meydan kahvesinden..Bu görüntülerle kahve  ya da çay yudumlarken..




Tarihi meydanın her köşesinde ulu çınarların altında güzel bir çok seçenek var.
Birgiyi;doğası,tarihi ve kültürel güzellikleriyle ''Gizli Cennet'' diye adlandırabiliriz.
Meydanın bir başka köşesinde Gazi Umur Bey heykeli var.Gazi Umur Bey; İzmir'i Aydınoğlu Beyliği'ne katmış ve babası Aydınoğlu Gazi Mehmet Bey gibi yiğit ve cengaver bir Bey.Ve Birgi'ye en güzel yerden bakıyor gibi..
Umur Bey,Osman Gazi'nin çağdaşı.Umur Bey,küçük yaşlarda babasının elinde bulunan ve Yukarı İzmir olarak bilinen bölgenin idaresini üstlenir.Aşağı İzmir ise kıyı bölgesinin adı olup,burası Cenevizlilerin elindedir.14-15 yaşlarında büyük bir başarıya imza atan Umur Bey liman kısmını da ele geçirir ve kurduğu donanma ile denizlere açılır.Bozcaada,Sakız,Midilli,Mora,Arnavutluk kıyıları,Selanik,Trakya,Gelibolu onun akınlarından kurtulamaz.Pek çok akından ganimetler ve binlerce köle ile döner.Belki de bundan dolayı babası öldüğünde ağabeyi Hızır Bey'in varlığına rağmen Aydınoğullarının ''Ulubey'' i olur.Diğer Türkmen beylikleri ile iyi geçinir.Zaman zaman deniz seferlerinde Saruhanoğulları ile ortak hareket eder.Bizans'ın iç işlerine de karışmaktan geri kalmaz.İç savaşta Kantakuzenos'u destekler.Hatta bunun bir şükranesi olarak Kantakuzenos,kızı Despina ile evlenmesini teklif eder.Ancak Umur Bey,Kantakuzenos'u kardeşi olarak gördüğünü ifade ederek,kardeşinin kızı ile evlenemeyeceğini söyler ve Kantakuzenos'a büyük bir jest yapar. 
Aydınoğlu Gazi Mehmet Bey, 1308 yılında Aydınoğulları Beyliği'ni kurunca Birgi'yi Beyliğin merkezi yapmış.
Ortaçağ Türk kültür ve sanatını,Beylikler Dönemi ve Osmanlı uygarlığını merak edenlerin mutlaka Birgi'yi gezip görmelerini öneririm. 
Anadolumuzun gerçek kültür merkezlerinden biri olan Birgi;Bozdağ'ın eteklerinde renkli kültürlerin mirasını taşıyan,olgun ve ağırbaşlı bir kasaba.Bugün İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı şirin bir bucak merkezi.
Vaktiyle, Ödemiş Ovası'na hakim,yüksek bir noktada,Bozdağ'ın güney eteklerinde kurulmuş bir kale şehir.Savunması kolay olduğu için pek çok saldırıya karşı durmuş.Bizans döneminde,Tire ile birlikte yörenin iki önemli kalesinden biri olmuş. 

Meydan da bereketli ovanın ve Bozdağ eteklerindeki yakın köylerinden gelen organik ürün ve lezzetleri bulabilirsiniz.
Kestanesi ve inciri dünyaca ünlü.


Her defasında bir sırrını keşfettiğim çok farklı Aydınoğlu Mehmet Bey Camii'ne doğru ilerleyelim sizlerle birlikte..
Caminin müezzini heyecanla ve gönüllü bir rehber gibi caminin özelliklerini sabırla tüm ziyaretçilere anlatmaya çalışıyor.Görevini çok iyi yapan bu insan övgüyü hakediyor.


Minare,baklava biçiminde düzenlenmiş,firuze rengi sırlı tuğlalarla örülmüş.Bu özellikleriyle nadide ve çok değerli.
Caminin güneydoğu cephesi duvarının köşesinde bir aslan heykeli çok dikkat çekici.İslam mimarisinde özellikle ibadet yerlerine heykel yapılmasına sıcak bakılmadığını biliyoruz.M.Ö 1500 yılında Lidyalılardan kalma bu mermer heykelin,yerden yaklaşık 2.5 m yükseklikte konumlandırılması,Aydınoğlu Beyliği'nin gücünü ve hükümdarı Mehmet Bey'in erkini sembolize etmekte..







Birgi'nin simgesi durumundaki Ulu Camii (Aydınoğlu Mehmet Bey Camii),şehrin ortasından geçen derenin sol tarafında,hafif eğimli bir arazi üzerinde yapılmış.Arazinin eğimi dikkate alınarak,kare planlı olarak kesme taştan yapılmış ve üzeri çift eğimli ahşap bir çatı ile örtülmüş.
Camii,Selçuklu mimarisinde görülen çok ayaklı camiler grubunda ve yapıldığı zaman kışları sıcak,yazları serin tutmak için çatısının üzeri çamur ile sıvandıktan sonra kalın kurşunla kaplanmış ancak zamanla bu özelliğinde bozulmalar olmuş.
Ulucami'ye her girişimde ,Selçuklu ve klasik Osmanlı mimarisinin vakur sadeliğini hissederim.
Diğer tüm camilerden farklı olan bir özelliğinin de güzel bir anlamı var..
Camii'ye dışarıdan girerken önce merdivenlerden çıkılıp sonra camii kapısından içeri tekrar aşağı doğru dik bir merdivenden inilmesinin nedeni olarak,giriş kapısının karşısında bulunan kemerin üstünde ''Esma Ül Hüsna''
isimleri yazılı olduğundan, o isimlere saygı ve edeben içeri girenlerin merdivenlerden inerken başlarını önlerine eğerek girmesini sağlamak için bu şekilde yapıldığı anlatılmakta.  

Kemer ve gergilerle birbirine bağlı 16 sütun caminin ahşap çatısını taşımakta. 

Mihrap ve mihrap önü ile kemerin üst bölümü kakma tekniği kullanılan nadide ve çok değerli çiniler turkuaz renklerinde olup,geometrik bezemeli.

 Caminin minberi ve pencere kanatları ahşap işçiliğinin en önemli örneklerinden.Ceviz ağacından yapılmış minberin tüm yüzeylerinde yoğun bir süsleme bulunuyor. 
Bu bezemelerde yer alan bir takım geometrik şekillerin sembolik anlamlar taşıdığı düşünülmekte.Mimber caminin inşasından tam 8 yıl sonra tamamlanmış.Eşsiz minber,çivi çakmadan yani bazı parçaların birbirine geçirilmesi suretiyle 3000 parçalı ve ''kündekari'' tarzda  yapılmış.Sanat tarihi açısından büyük önem taşıyan minber kapısı,1995 yılında yurtdışına kaçırılmış ve Londra'da Christie's müzayede salonunda satışa çıkarılırken tespit edilmesi ile tekrar ait olduğu yere getirilmiş.
Mimberin sağ tarafındaki dört hadis ile yapılış tarihi,altta ise yapan sanatçının adı yazılı.(Muzafferüddin bin Abdülvahid bin Süleyman-ül Garbi)
Üç,beş,sekiz ve on kollu yıldızlar ile dörtgen,altıgen ve sekizgenlerden oluşan geometrik kompozisyonlarda,her bir geometrik mötifin yüzeyi anlamlı bir düzenle bezenmiş olarak gezegenler ve samanyolu anlatılmaktadır.
Galileo'dan yüzlerce yıl önce 1312 yılında mükemmel olarak uzay anlatılmış.
Ceviz ağacının doğal güzelliği ile birleşen Selçuklu üslubunun muazzam estetik yarattığını farkediyorsunuz.
Bu zamanların ötesine uzanan eseri görmeniz gerek...

Mimberin üzerinde kündekari üslubuyla yazılmış iki hadis yer alıyor:
'' Her kim ahireti alet ederek dünyayı kazanmak isterse,o işten hiç sevap kazanamayacaktır.''
'' Ayrılık ve nifak sokanların ahirette yeri yoktur''



Minberin yanındaki duvarda asılı duran 250 yıllık saat, Osmanlı tarihine ait sayılı eserlerden biri olarak kabul ediliyor.Kasası gül ağacından yapılan, 2.5 asırlık saate değer biçilemiyormuş.Saatin sarkacında beş çeşit Osmanlı armasından biri olduğunu da öğrendik.Saatin üzerinde,imalatçı İzmirli Rumlardan Samria G.A Anghelidak'ın adı yazılı imiş.




Birgi; Friglerin,Lidyalıların,Perslerin,Makedonyalıların,Romalıların anılarını taşıyor.
Çok defa gelmiş olmamıza rağmen ve tamamını keşfetmek için çaba sarfetmeme rağmen yine de Birgi ile ilgili öğreneceğim çok fazla şey,çok fazla tarih mirası,çok fazla hikaye ve gizemler var..
Kent kültür mirasları yerleşim panosu daha çok keşif gezisi yapmam gerektiğinin bir işareti gibi..
Birgi, her mevsim farklı güzelliklerini de sunuyor.
Camiyle bitişik türbede Aydınoğlu Mehmet Bey ile oğulları İsa,Bahadır ve Gazi Umur'un mezarları yer alıyor.
Öte yandan türbenin ilginç bazı özellikler taşıdığını da belirtmeliyim.Herşeyden önce türbe,camiye çok yakın.İki yapının arasında daracık bir koridor bulunuyor ve bu durum türbenin yeterince ışık almasını engelliyormuş.
Genellikle türbelere kuzey yönünden girilirken bu türbeye güney yönünden girilmekte.
Türbenin avlusunda ayrıca başka mezar taşları da durmakta.Bunlar bir zamanlar türbenin etrafında var olan bir hazirenin işaretleri.

Cami'nin bahçesinde bulunan ayak izi ve mezar hakkında bir efsane anlatılmaktadır.Anlatılanlara göre Aydınoğlu Mehmet Bey, Birgi'yi ele geçirmek için yıllardır uğraşmakta ama başarılı olamamaktadır.Aydınoğlu Mehmet Bey'e Bizans Tekfurunun kızı Anastasia kalenin surları arasında görüp aşık olduğu için kalenin kapılarından birini açtırarak,Türk askerlerin kaleye girmesini ve fethetmesini sağlar.
Kale kapısının açılmasını kızının sağladığını öğrenen Bizans Tekfuru ise Anastasia'nın öldürülmesi talimatını verince Anastasia,kaleden atlayarak intihar eder.Kenti ele geçiren Aydınoğlu Mehmet Bey,bir süre sonra Anastasia anısına eşsiz güzellikte bir cami yaptırır.
Şu an bahçede türbenin girişinin sağında bulunan mezar ve ayak izi Anastasia'ya aittir.

Birgi'de tarih içinde yolculuğa çıkalım ve sizlerle sokaklarında yürüyelim..
Birgi'yi anlamak için parke taşlı yollardan içlerine doğru biraz kaybolmak gerekli..
Evlerin arasındaki yollar güneşten korunmak için dar yapılmış.
Şunu da belirtmeliyim; son yıllarda eski yapıların, evlerin onarıldığını görüyorum.Birgi, eski başkent ve cazibe merkezi olduğu yıllardaki görüntüsüne kavuşmak için karalılıkla ilerliyor gibi..




Derviş Ağa Hamamı (Çukur Hamam);moloz taştan yapılmış,kapalı alanları kubbelerle örtülü,kare bir mekan etrafında sıralanan halvet hücrelerinden oluşmuş.Külhanı arkada basık tonozlu.Girişin önünde bulunan mermer döşemenin üzerinde muhtemelen ahşap soyunmalık bölümü olduğu düşünülmekte.
15.yüzyıla tarihlenen bu hamam bazı yayınlarda Derviş Ağa Hamamı ya da Şeyh Muhiddin Hamamı olarak adlandırılsa da,henüz belgesi bulunmadığı için halkın deyişiyle Çukur Hamam olarak adlandırılmakta.
Çok başarılı bir restarasyonla Birgi tarihini anlatan çok güzel bir müzeye çevrilmiş.
Derviş Ağa Medresesi; moloz taştan,Derviş Ağa tarafından 1657-1658 yılları arasında yaptırılmış olan açık avlulu bir yapı.
Avlusunda kuyusu olan,asimetrik,L planlı olan bu darulhadisin güney kanadının doğu ucunda dershane/mescit ve her iki kanatta da kapı ve pencereleri revaka açılan yedi öğrenci hücresi var.Dershane ve hücrelerin üzeri kubbelerle örtülü.
Halk arasında Çukur Medrese olarak anılıyormuş.



Çarşı Çeşmesi, 1939 yılında meydana gelen sel vurgunundan sonra 1952 yılında yapılan yeni çarşının çeşmesi.Kare planlı su haznesinin dört tarafında çeşmeleri ve yalakları var.Yapılırken bir kamyoncunun hediye ettiği Kütahya çinileri de cephelere yerleştirilmiş. 







Birgi sokaklarında önceki yıllardaki keşif yürüyüşlerimde çok ilginç bir yapı ile karşılaştım.Su Terazisi..
Bozdağ kaynaklarından,bazı yerlerde su kemerleri üzerinden geçerek,pişmiş toprak künklerle Birgi'ye ulaştırılan içme ve kullanma suyunun,mahallelere dağıtılmasını sağlayan bir mühendislik yapısı.Osmanlı döneminden kalma bu taş yapı,Birgi'nin tarih boyunca bayındır bir kent olduğunun göstergelerinden.



Ulu Caminin meydana bakan tarafında Aydınoğlu Mehmet Bey'in kız kardeşi Şah Sultan'a ait bir türbe bulunuyor.Türbe bugün de ziyarete açık olup tek mezardan ibaret.



Birgi'de yöresel lezzetleri bulabileceğiniz,tarihsel ortamda,Bozdağ'ın eteklerinin güzel atmosferinde gerçek organik kahvaltı keyfi ile yöresel yemekleri tadabileceğiniz çok iyi mekanlar var.Bunlardan birinin görüntüleri adım adım aşağıda..














Sokaklarda dolaşırken geçmiş zamanların ihtişamına tanık oluyorsunuz..
Yörede çardak denilen evlerin hemen hemen hepsi iki katlı.Ve çoğunun hayatında oturulduğu zaman Ödemiş Ovası görülüyor.




















Ödemiş'in ve Birgi'nin patatesi meşhurdur.En güzel sebzelerin ve meyvelerin yetiştiği yerlerdir aynı zamanda bu yöre.
Kahvaltılarda ve öğünlerde lezzet duraklarının önünde açık havada odun ateşinde hazırlanan kızartmalar (patates,biber,patlıcan,kabak) önünüze çıkıveriyor.
Hemen sıcak sıcak servis ediyorlar
Bu güzellikler buralara özgü.. 







15-16. yüzyıllarda bir kültür merkezi olan kentte dikkat çeken yapılardan biride dünya mirası olan Çakırağa Konağı.
Osmanlı Dönemi Konak Mimarlığının ender örneklerinden biri.
Konak 1761-1764 yılları arasında zengin bir tüccar olan Çakırların Tahir Ağa (Bazı kaynaklara göre Mehmet Ağa veya Şerif Ali Ağa) tarafından yaptırılmış.Üç katlı 'U' biçimli konak,Kültür Bakanlığı'nca 13 yılda restore edilmiş.Zemin katta misafir bekleme odası,mutfak,ahır,taşlık yer alıyor.Kışlık olan ikinci kattaki odalarda şömine ve yıkanma bölümleri var.Duvar ve tavan süslemelerindeki ağaç ve kalem işçiliği ince bir estetik beğeninin ürünleri olarak ikinci ve üçüncü katı bezemiş
Şimdi ziyarete açık müze olan Çakırağa Konağı bizleri büyülüyor. 









Biri İstanbullu diğeri İzmirli iki eşle evlenmiş olan Çakırağa,eşlerinin memleket hasretini gidermesinin de çözümünü bulmuş: Odalardaki İstanbul ve İzmir resimleri,şehirlerin o zamanki görüntülerini sunuyor.
Önce İstanbul odasına gidelim..


Şimdi de İzmir odasına..


















Heybetli Bozdağ güney eteklerindeki Birgi'ye hayat vermeye devam ediyor.Birgi'nin büyük bölümünden Bozdağ görülüyor.Mart ayındaki gezimizde Bozdağ'ın zirvesinin karlı görüntüsü Birgi'ye farklı güzellikler katıyor. 


Birgi'yi yılda 100, 150 bin kişinin ziyaret etmesinin bir başka nedeni de Osmanlı Dönemi'nin ünlü din adamlarından Birgivi Mehmet Efendi'nin kabrinin Birgi'de bulunması.
Konuşmalarında ve yazılarında kabir ve türbe ziyaretini din dışı bulan,ömrü boyunca türbe ziyaretini yasaklayan Mehmet Efendi'nin kabri her geçen yıl daha fazla insan tarafından ziyaret ediliyor.
   Asıl adı Takıyyüddin Mehmet olan ve tarihlere ''İmam-ı Birgivi'' olarak geçen Mehmet Efendi aslen Balıkesir'li.İstanbul,Edirne ve Birgi'de dersler veren,yüzlerce öğrenci yetiştiren Birgivi Mehmet Efendi dürüstlük abidesi olarak gösterilen örnek bir insanmış.
   Doğru sözlülüğü,bilgisi ve cesareti ile ün yapan Birgivi Mehmet Efendi, İslamı saran bidat ve hurafelere karşı büyük savaş vermiş,kabir ve türbe ziyaretine,türbelerde mum yakmaya,çaput bağlamaya,para ile Kur'an okumaya ve okutmaya karşı çıkmış.
Rüşvet, eş-dost kayırmak,yeteneksiz kişilere memuriyet vermek ona göre günahtır ve suçtur.Bu düşüncelerini hiç düşünmeden yazmış ve vezirlerin yüzlerine söylemiş.
Malda-mülkte,parada,makamda gözü olmayan Birgivi Mehmet Efendi, Birgi'li Ataullah Efendi'nin Birgi'de yaptırdığı medreseye müderris olarak tayin edilmiş ve ömrünün son on yılını Birgi'de ders vererek geçirmiş.Derslerini dinlemek isteyenler,İmparatorluğun dört bir yanından akın akın Birgi'ye gelmişler.
   1573 yılında, 52 yaşında iken İstanbul'a gitmek istemiş ve yolda vebaya yakalanarak vefat etmiştir.Vasiyeti üzerine Birgi'de toprağa verilmiş.Ardında 60'tan fazla eser bırakan Birgivi Mehmet Efendi kendinden sonra gelen İslam düşünürlerine yeni ufuklar açmış çok önemli bir isim.



Birgi'ye İzmir'den birkaç rotadan ulaşılabiliyor.
1- İzmir-Torbalı-Bayındır-Ödemiş-Birgi
2- İzmir-Torbalı-Belevi-Tire-Ödemiş-Birgi
3- İzmir-Turgutlu-Salihli'nin 10 km öncesinden Bozdağ yol ayrımından girerek-Bozdağ-Birgi
Organik ürünler ile yöresel lezzetleri geleneksel konaklarda hatta güzel bahçelerinde sunan onlarca güzel yer var.Ancak ben Baba Lokantası'nın dillere destan lezzetlerini tatmanızı tavsiye ederim. 
Yolunuz Ödemiş'e düştüğünde bu suskun ve ağırbaşlı Anadolu kasabasına rotanızı çevirin;gözlerinizden zenginAnadolu kültürünün sunacağı şöleni esirgemeyin.

























































































 









 



























 






















 































Hiç yorum yok :

Yorum Gönder