SESSİZ CENNET BALLIPINAR ... KARAVAN GÜNLÜKLERİ (ERDEK / BALIKESİR)
Kapıdağ Yarımadası'nın en kuzeyinde ve Bandırma'ya 65 km uzaklıkta, yakın gibi görünen ama uzak olan Ballıpınar'a, 5.5 yıl sonra yukarılarından tekrar bakıyorum. Erdek'ten karavanım ile çıktığım yolda; nefis bir doğa içinden, ormanlardan, birbirinden güzel koylardan geçerek acele etmeden Ballıpınar'a geldim. Bu küçük köye tekrar geldiğim için heyecanlıyım. Ballıpınar Köyü, eski yıllarda adı '' Langada '' olan bir Rum köyü. Daha sonra adı Kocaburgaz'a dönüşen, günümüzdeki adıyla Ballıpınar, Erdek'in kuzeyinde Marmara Adası'nın karşısında yer alıyor. 1924 yılında, Yunanistan'dan, o zamanki Rumeli Selanik Sancağı; Drama, Livası, Kavala İlçesi ve Kokola Köyü'nden gelenlerin yerleştiği bir köy. '' Türkiye'nin mor soğan ambarı '' olarak biliniyor. Güzel, çalışkan, sevecen ve sıcakkanlı insanlarının olduğu, huzur durağı bir güzel yer... Kapıdağ'ın kalbindeki Ballıpınar, masmavi koyları ve doğal güzellikleriyle beni büyüledi. Ballıpınar Beach Kafe'nin yanı başı bugün bana ev sahipliği yapacak. Marmara denizinin masmavi aydınlığına bakacak şekilde karavanımı park ettim. Pomak kültürünün derin izlerini taşıyan Ballıpınar Köyü'nde yapacağım yürüyüş için hazırlanıyorum.
2020 yılının Mayıs ayı başında ve ortalarında olmak üzere iki defa Ballıpınar'a geldim. Ballıpınar'dan Kapıdağ'ın içerilerine kamplı doğa yürüyüşleri yaptım. Yaz başlangıcındaki o günlerde şirin sahili böyleydi...
Kışın kapısında olduğumuz bu günlerde ise olabildiğince sessiz, sakin bir Ballıpınar'a konuk oldum.
5.5 yıl önce geldiğimde eski ilkokul binası ve lojmanını görüp ; '' umarım bu güzel binalar ileride en güzel şekilde değerlendirilebilir '' demiştim. Değerlendirilmiş...Ballıpınarlılar, Ballıpınar Kadınlar Kooperatifi'ni kurmuşlar. Balıkesir Valiliği'nin de destekleriyle eski okul binaları yenilenmiş. Tamamen Ballıpınar'ın yöresel ürünleriyle hazırlanan kahvaltının ve birbirinden güzel lezzetlerin sunulduğu, yöresel ürünlerin satıldığı harika bir ortama dönüşmüş. Sezon bittiği için şimdi kapalı. 5.5 yıl önce tam da aynı yerde sabah erken saatte keçisini götüren yaşlı bir teyze ile karşılaşmış, ayaküstü kısa bir konuşma yapmıştık.İşte ... Geçmiş zaman olur ki ... Bu yaşlı Teyze hala sağ mı, yaşıyor mu ? diye soracaktım köylülere ancak unuttum.2020 yılında yeni açılan Ballıpınar Beach Kafe ile birlikte sosyal alanları artmış köyün. Kadınlar kooperatifinin hemen yanıbaşındaki Ballıpınar Beach Kafe'nin sahibi; Akdeniz Üniversitesinde Turizm Lisans eğitimi görmüş, turizm sektöründe çalışmış ve sonra köyünde Orman İşletmesi'ne ait eski binayı 30 yıllığına kiralamış, bambaşka bir ortam yaratmış bir genç girişimci. Sezonda giderseniz Ballıpınar'ın berrak ve temiz denizinin tadını çıkarırken içecekler, aperatifler ve yiyecekler ile bu keyif daha da güzel bir hal alıyor.Ballıpınar Köyü'nün bu güzel koyundan geçen yol ve sahili köyün sakinlerinin özellikle akşam saatlerinde hep beraber gelerek yürüdükleri bir yürüyüş kordonu gibidir.Koyun sonunda köyün mezarlığı da var. Koyun sonuna doğru yürümeye başladım.
İlk olarak '' Kocaburgaz '' adıyla anılan köy, çevresindeki tarihi kalelerden ilhamla bu adı almış. Ancak, köydeki yaygın arıcılık faaliyetleri ve içinden geçen doğal pınar nedeniyle zamanla '' Ballıpınar '' adını alarak bugünkü kimliğine kavuşmuş.Buradaki ilginç kaya oluşumlarında oturarak ufku ve Ballıpınar Köyü'nü uzun uzun izledim.Sonra köy içine yürümeye başladım.Mor soğanlar evlerin önünde kış hazırlığı olarak yerini almış.
Türkiye'de sadece Kapıdağ Yarımadası bölgesinde yetişen, (neredeyse tamamı Ballıpınar köyünde yetişiyor) genellikle balığın yanında tüketilmesi dolayısıyla '' balık soğanı '' olarak da adlandırılan mor soğanın hasadına Haziran ayı içinde başlanıyor.Soğanlar önce kurutuluyor sonra demetleniyor ve ardından temmuz ayı başında piyasada satışa sunuluyor. Ballıpınar mor soğanının '' Coğrafi işaret '' i bulunuyor.Türkiye'nin Ballıpınar mor soğanı, Dünyada da üç bölgede yetişiyor. Bölgenin mor soğanı; yumuşak, tatlı ve sulu olmasından dolayı diğer soğanlardan ayrışıyor. Geçtiğimiz yıl 2 bin ton rekolte görülmüş. Ballıpınar ve civarında yaklaşık 500 dekar alanda üretim yapılıyor. Ballıpınarlılar dededen gelme tohumlarla soğan üretiyorlar. 70 -80 yıldır aynı yerlerde soğan ekiyorlar ve hala iyi verim alıyorlar. Bölgenin toprak yapısı ve denize yakın olması soğanın Ballıpınar da yetişmesi için büyük etken.Ballıpınar sadece deniz keyfi için değil, aynı zamanda çevresindeki doğal güzelliklerle de ön plana çıkıyor. Yakın mesafede yer alan Kirazlı Manastırı kalıntıları ve Ballıpınar Şelalesi, doğa yürüyüşü ve kamp yapmak isteyenler için mükemmel duraklar sunuyor. Etrafı; meşe, kayın, ıhlamur, çam, kestane ... ormanlarıyla çevrili olan bu bölge, doğa fotoğrafçıları için de ilham verici bir atmosfer sağlıyor. 2020 yılının Mayıs ayında Karşıyaka'dan başladığım yürüyüş ile akşam saatlerinde Ballıpınar'a gelmiştim. Ballıpınar sahilinde çadırımda kalarak sabah erkenden Kapıdağ Yarımadası içine yürüyüşe devam ettim. Bu yürüyüşümde 65 km yol yürüdüm.Her adımda başka güzelliklere tanık olduğum bu yürüyüşümde Ballıpınar'ın çalışkan aileleri bahçelerinde çalışıyorlardı. Mor soğan ve kiraz bahçelerinden geçtim.
Meşe, kayın, çınar, kızılağaç, ıhlamur, kestane ormanlarının arasında tünel olmuş yollardan geçtim...
Ormanın sessiz ve huzurlu ortamında, ağaçların çatısından süzülen yumuşak güneş ışığı ve yağmur taneleri ile loş bir dünyada 5 km lik bir yürüyüşle Ballıpınar Şelalesi'ne geldim.Bu su dünyasında güzel zaman geçirerek daha ilerilere yürüyüşüme devam ettim. Şelaleden 2.5 km yukarıda ormanın içinde kaybolmuş gibi görünen Kirazlı Manastırı'na geldim. Eskiden yöredeki Rumların dini merkezi olan Manastır, Havari Lukas'ın eseri olduğuna ve mucizeler yarattığına inanılan Panagia Faneromeni ( Faneromeni Meryem'i ) ikonasından medet umanlar tarafından ziyaret edilirmiş. 1923 yılında Mübadeleden sonra terk edilen Manastırın, 1895 yılında inşa edilmiş 99 odalı görkemli binasından geriye yüksek duvarlarla, büyük oranda yıkılmış bir kilisenin kalıntıları günümüze ulaşmış.Doğanın uzak yerlerine, tam ortasına, dere kenarlarına, ormanın derinliklerine, bazen metrelerce yüksekliğe, arınmak ve dünyanın sıkıntılarından uzak kalmak için Kirazlı Manastırı öylesine muhteşem bir yere yapılmış ki; burada kaldığım süre içinde geçmişin havasını solumak, suyun sesini dinlemek çok iyi gelmişti.Hatta buralar, bu defa başka bir rotadan beni iki hafta sonra tekrar kendisine çekti.Yine Ballıpınar'dan başladığım yürüyüşle işaretlenmiş ''Misya Yolu '' na girerek bu defa daha yükseklerden önce Kirazlı Manastırı'na, Yukarı Yapıcı Göleti'ne, Yukarı Yapıcı Köyü'ne, Belkıs Köyü'ne ve en son toplamda 35 km süren bir yoldan sonra Düzler'e ulaşmıştım. Konaklama yerim deniz kıyısında çadırda ve yine Ballıpınar Köyü' nde olmuştu.Ballıpınar Köyü'nün içlerine yürüdüm. Köyün iskelesinin ucunda balık tutan çocuk ile konuştuk.Ballıpınar'a ilkbahar ya da yaz aylarında gelirseniz; yerel üreticilerin taze ürünleri ile dolup taştığını görürsünüz. Köyün meşhur Ballıpınar pekmezi ve zeytinyağı da mutlaka denenmesi gereken lezzetler arasında. Köyün, karavanla benim geldiğim yöndeki girişinden itibaren ahşap kamelyalar dikkat çekiyor. Denize sıfır bu kamelyalar hemen hemen her evin önünde var. Bu kamelyalar köylüler için buluşma ve sohbet yerleri. Köy kültürünün ve yaşamının en güzel şekilde yaşanmakta olduğunun örnekleri.Kışlık odunlar da hazırlanmış. Köyden geçen karayolunun bu hallerini burada çok seviyorum ve her defasında tebessüm ediyorum.
Kedileri bile huzurlu...Ballıpınar'da, 1924 - 1960 yılları arasında cami olarak kullanılan eski bir Rum kilisesi de bulunuyor.Ballıpınar Köyü, geleneksel el sanatlarıyla bölge kültürünü yaşatıyor.Pamuk ipliğinden dokunan halılar, kilimler ve peşkirler, köyün el emeği göz nuru eserleri arasında yer alıyor.Özgün motiflerle bezenmiş bu ürünler, geçmişten bugüne bir kültür köprüsü sunuyor.Köy mutfağı, doğanın cömertliğini yansıtan lezzetlerle dolu. Mor soğandan başka çiçek aromalı köy balı, şevket - i bostan gibi yöresel otlardan yapılan yemekler ve çarçur köftesi, Ballıpınar'ın gastronomik zenginliğini yansıtıyor.Köyün tamamı Pomak halkından oluşuyor. Günümüzde Pomak dilini ortalama olarak, köyün % 60 ı halen biliyor ve konuşuyor. Ballıpınar geçmişten günümüze doğallığı tahrip olmamış ender bir yerleşim yeri. Rumlardan kalan dar sokaklar hala geçmişin izlerini taşıyor.Ballıpınar Köyü son derece çalışkan bir köy. Coğrafyanın kendilerine sunduğu 1300 dönümlük vadiyi son derece verimli kullanıyorlar.Ballıpınar Beach Kafe'nin sahibi genç girişimci yakın zamanda hemen kafenin arkasına apart bungolavlar da yapmış.Doğanın içinde çok şirin ve güzel görünen bu bungolavlar da kalmayı düşünmedim değil... Sadece 3 tane var.Sakin yaşamı, eşsiz doğası, güzel insanlarıyla Ballıpınar'ın günbatımına ve günbatımına şahit oldum. Deniz kenarında yürüyüşler yaptım. Deniz kokusuyla karışan toprak kokusunu içime çekerek dinginliğin ve huzurun tadına vardım. Deniz kıyısında iskelenin karşısındaki köy kahvesinde köylüler ile çok güzel sohbetler yaptım. Karavanla yolculuğuma bir huzur durağı daha ekledim. Şimdi yola çıkma zamanı... Vakit öğlene yaklaşırken hafif bir yağmur yağıyordu. Rotam Ballıpınar'dan İlhanköy'e olacak.Ballıpınar'dan yola çıkalı daha 5 dk olmadan yolun sağında bir çeşme ve seyir terası gördüm. Alan park etmeye de uygun göründüğünden burada durdum. Buradan arkamda bıraktığım Ballıpınar ne de güzel görünüyor.Gideceğim yönde de yüzlerce eşsiz koy, nefes kesici manzaralar ve doğa ile baş başa bir yolculuk beni bekliyor.Erdek'ten başlayarak tekrar Erdek'e gelecek şekilde (saat istikametinde ya da tersinde) Kapıdağ Yarımadası'nın çevresindeki kara yolundan gitmek isterseniz yaklaşık 120 km bir yolunuz var. Ancak bu yol dar bir asfalt olduğundan ve dik ve uzun inişler- çıkışlar nedeniyle yolu bitirmek uzun zaman alabiliyor. Kapıdağ Yarımadası'nın yüzölçümü yaklaşık 300 kilometrekare ve kuzey ve batı bölgelerinde yüksekliği 700 - 800 metreyi bulan dağlar bulunuyor. Su kaynakları bakımından da çok zengin.Her virajda karşıma çıkıveren koylar ve adeta selam veren Marmara Adaları manzaraları, kıyıya kavuşan dereler ve ağaçlarla, çiçeklerle kaplı tepeler... Bol duraklamalı bir yoldan sonra İlhanköy'e gelmeden bir önceki koyda, deniz içinde çok dikkati çeken kayalıklar gördüm.Daha önce bu ilginç kayaları araştırmıştım. '' Her yerin bir hikayesi vardır '' sözünü doğrularcasına karşıma neler çıktı ... ! Bu coğrafyada da bilemediğimiz daha ne hikayeler vardır. ?Kayalıkların adı : '' İlhanköy Şeytan Kayaları '' ...1970 yılında Erdek'e bağlı eski bir köy, bugün kırsal mahalle olan İlhanlar ve Doğanlar'da, çeşitli mekanlarda '' Şeytan Kayaları '' adlı film çekilmiş. '' Şeytan Kayaları '' filminin çekildiği kayalıklar bunlar ...
Afişlerinde yönetmen olarak '' İbrahim İlham Filmer '' in gösterildiği filmin senaryosunu da yazan, Türk sinemasında '' Çirkin Kral '' olarak bilinen unutulmaz oyuncu Yılmaz Güney, film ile ilgili her ayrıntıyla yakından ilgilenerek, bir şekilde yönetmenlik yapmış. Filmin yapımının şirketi ise '' Filmer Film ''. Baş rollerini Yılmaz Güney ve İsveçli Tina Ros'un üstlendiği filmde Türk sinemasının tanınmış oyuncuları; Orhan Günşiray, Muzaffer Tema, Erol Taş, Mümtaz Ener, Diclehan Baban, Nuri Ergün ve İhsan Gedik gibi usta oyuncular yer almış. Yıldızlar geçidi gibi bir kadro ... '' Şeytan Kayaları '' filmi dram türünde çekilmiş, imkansız aşkı anlatıyor. Birbirini seven iki genç aşklarına karşı çıkan köyleri nedeniyle Şeytan Kayaları'nda yaşamaya karar veriyorlar. İki genç kendilerini almaya gelen balıkçı teknelerinin batmaması amacıyla kayalıklarda ateş yakarak, teknelere yol göstermeye çalışır.Ancak çok kötü hava koşulları sırasında genç çift, kayalıklarda yaşamlarını yitirirler. Daha sonra her iki köyün halkı, aralarındaki düşmanlığa son vererek, bu büyük aşkı sembolize etmek için bir araya gelip, şeytan kayalarına bir deniz feneri yaparlar... Filmi izledim ve çok beğendim. Siyah beyaz Şeytan Kayaları görüntüleri bu filmden aldığım ekran görüntüleri... 55 yıl önce 1.5 ayda çekilen '' Şeytan Kayaları '' filminde rol verilen figüranlar, İlhanlar ve Doğanlar'da yaşayan balıkçılardan seçilmiş. Filmin galası ise Bandırma'daki bir sinemada yapılmış. Filmin yönetmeni İbrahim İlham Filmer, çekimler sırasında çok beğendiği İlhanlar'a yerleşmiş ve 22 yıl burada yaşamış. Asıl mesleği Mimarlık olan, beş yabancı dil bilmesine karşın mesleğini yapmayarak, baba mesleği film yapımcılığını seçen İlham Filmer, 2013 yılında 90 yaşında yaşamını yitirmiş. İlhan Filmer yaşamının son yıllarında kendisiyle yapılan bir röportajda ; '' Sinema yaşam demektir. Bu nedenle toplumsal yaşamın ortam ve koşullarına göre filmler gerçekleşir. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde bulundum. Yıllarca İstanbul'da yaşadım. Ancak İstanbul'da yaşamanın benim için büyük sıkıntı yaratmaya başladığını görünce, Şeytan Kayalarını çektiğim İlhanlar Köyü'ne gelerek yerleştim. Burada yaşamaktan mutluyum. Çünkü mutluluk, insanın içindedir '' demiş.
Başka koylardan da geçerek İlhan Köy'e geldim. Köyün eski adı '' Herek '' veya '' Haraki ''. Rumlardan kalma köye 1924 Lozan Mübadelesiyle Selanik'e bağlı Karacaova nahiyesinden Pomaklar ve Girit adasından muhacirler yerleştirilmiş. İlhan Köy'ü denize sırtını dönmemiş. Aksine, en güzel kıyılara sahip. Büyükova Plajı, köyün hemen yakınında yer alıyor. Büyükova Plajı'nı da bir baştan diğer başına yürümeye başladım. İncecik kumları, sakin ve tertemiz sularıyla yüzmek isteyenlere doğayla baş başa deneyim sunan bir yer.Hemen yakınında yer alan Küçükova ise bir başka dinginlik noktası. Yaz aylarında bile sakinliğini koruyan bu koylar, gerçek birer kaçış rotası.Yaklaşık 1 km uzunluğundaki doğal plajı, ince kumlu kumsalı ve berrak deniziyle dikkat çekiyor. Sığ ve dalgasız denizi güvenli bir ortam sağlıyor. Büyükova Plajı'nda yürüyüş ve bisiklet parkuru da oluşturulmuş. Çok uzun bisiklet parkurunda bisiklet deneyimi yaşasam iyi olurdu diye düşündüm. Karavan, bisikleti taşımak için de uygun...İlhan Köy'de hayat doğayla iç içe geçmiş. Zeytinlikler köyün dört bir yanını sarmış. Köylüler, geçimini balıkçılık ve zeytincilikle sağlıyor. Kapıdağ Yarımadası'nın her yerinde olduğu gibi bahar aylarında buraya gelirseniz zeytin ağaçlarının çiçek açmasıyla köyün kokusu değişiyor. Yazın ise balıkçı tekneleri kıyıya balık taşıyor. Buralarda her şey doğal, her şey yerel.
Bu uzun sahilde yürüyen az sayıda insan ile beraber bu güzel dostlar da vardı. Onlarla beraber yürüdüm...
İlhan Köy'de yapılacak en güzel şey : '' Hiçbir şey yapmamak '' olsa gerek. Bu köyde aceleye gerek yok. Plajda denize girmek ve kitap okumak, ağaçların altında gölgelenmek, balıkçıların sabah dönüşünü izlemek ya da yöre halkıyla sohbet etmek. Hepsi İlhan'a dair özel anlar yaratacaktır. Yani tüm tembellik hakkımızı buralarda kullanabiliriz...İlhan Köy'den Narlı ve Ocaklar istikametine doğru yola çıkıp 1 km gittikten sonra sol tarafta '' Uysal Alabalık '' tabelasını göreceksiniz. Sezonun bittiğinin farkındayım ama şansımı denemek istedim. Yol ayrımından girip 500 metre kadar gittikten sonra Uysal Alabalık tesisinin girişindeki araç park yerinde durdum. Evet, sezon 1 ay önce bitmiş. Anılarımın olduğu, güzel lezzetlerini tattığımız bu yeri dolaşmak istedim.Doğayla iç içe bir konumda yer alan özellikle kiremitte alabalık ve tahin helvası ile öne çıkan bu güzel tesisi tavsiye ederim.
Mekan, orman içinde ve dere kenarında bulunması nedeniyle huzurlu bir ortam sunuyor. Öyle kolay kolay ayrılmak istemiyorsunuz.
Karavanım doğanın içinde kaybolmuş gibi duruyordu. Yeni maceralara doğru yola çıktım.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder