AKSAZ' DAN ÇANAKKALE BOĞAZI'NA BAKIŞ ... KARAVAN GÜNLÜKLERİ
Karavan ile yolculuğuma, Bandırma ve Kapıdağ Yarımadası'nda; Erdek ve Ballıpınar Köyü'nden sonra Biga ve Marmara'nın doğal kalmış özel sahillerine doğru devam ediyorum. Biga, yarımadasına ismini veren ve Antik dönemde '' Troas Bölgesi '' olarak anılan efsanevi bir bölge. Yörede manda yetiştirilen ve derisinden yağlı güreşler için kıspet yapılan tek yer. Eti, köftesi ve tuzsuz beyaz peynirden yapılan peynir tatlısının ünü Biga'nın sınırlarını aşmış. İlçe, Büyük İskender'in kıyılarında savaştığı Biga Çayı (Kocabaş ya da Granikos) ile ikiye bölünmüş. Biga'da biraz gezdikten ve öğlen yemeği yedikten sonra Karabiga üzerinden güzel denizlere ulaşmayı düşünüyorum.
Biga'da bir çok iyi lezzet mekanı var.1998 yılından bu yana TEMSA' da çalıştığım yıllarda, her gelişimde alternatifini aramayı pek düşünmediğim '' Tarzan '' a geldim. 1930 lu yıllarda açılmış bu meşhur köftecinin köfteleri Türkiye genelinde en iyiler arasında ve isim yapmış bir çok yerden daha iyidir. Tarzan Köfte yıllardır değişmeyen dekoru ile durur. Özlediğim tat olan köftesinden aldım. Ayrıca Biga, Arnavut ciğeri ile bilinir. Az porsiyon da ciğer istedim.Et suyuyla yapılmış mercimek çorbası, tencere yemekleri, peynir tatlısı, kaymaklı kadayıf ve açık ayranları da bir o kadar iyidir.Hükümet meydanında bulunan Çarşı Camisini gördüm. 15. yüzyılda Gazi Umur Bey tarafından yaptırılmış. Sarı renkli taştan inşa edilen cami 500 kişi alıyor.
Biga'ya geldiğimde trafik çok yoğundu ve park yeri sıkıntısı vardı. Karavanımı Biga'nın biraz yukarılarına, tarihi evlerin bulunduğu bölgesine park ettim. Biga Ulucami (Levsi Çelebi Camii) nin yakınlarındayım. 13. yüzyılda Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülen caminin temel duvarları üç sıra tuğla bir sıra kesme taş örgüsü ile, Beylik Devri Osmanlı Yapısı (Erken Dönem Osmanlı) karakterini taşıyor.Sanılanın aksine Biga merkezinin denize kıyısı yok. Biga adının, su kaynağı anlamına geldiği söylenen Pigas ya da Pegai adından geldiği söyleniyor. Karabiga'da bulunan asıl Biga'nın, büyük bir yangından sonra şimdiki yerine taşındığı, eski Biga'nın da Karabiga olarak kaldığı rivayet edilmektedir.
Biga'nın en güzel denizlerinden birine sahip olan Şahmelek Koyu'na geldim. Şahmelek Plajı'nın hemen yakınında durdum. Kumsalında yürüdüm.
Şahmelek Plajı, Biga ilçe merkezinin kuzeyinde ve yaklaşık 33 km uzaklıkta yer alıyor. Karabiga'nın ise 15 km batısında uzanan bu sahiller Marmara'nın nadir kalmış bakir yerlerinden.
Şahmelek Plajı'ndan ayrılarak 5 km ilerideki Aksaz Plajı'na kadar geldim. Aksaz Köyü, tertemiz sahilleri ve yeşil doğasıyla hem yerel halkın hem de doğa severlerin favori kaçış noktalarından. Gün batımını Aksaz Plajı'nda seyredeceğim...
'' Schopenhauer'in felsefesinde mutluluk, kendine yetebilen bir zihin demektir. Toplumun parlak ama sahte vaatlerinden sıyrılıp, kendi iç dünyasında zenginleşebilen kişi, gerçek özgürlüğe ulaşır. Bu kolay bir yol değildir; bedeli yalnızlıktır. Ama onun gözünde bu, insan ruhunu korumanın ve yüceltmenin tek yoludur. ''
Schopenhauer gençlere şu öğüdü verir ; '' Toplumun içindeyken bile içsel yalnızlığını koru. Her düşünceni dile getirme; başkalarının sözlerinden gereğinden fazla anlam çıkarma. İnsanlardan çok şey bekleme. Bu sayede, kalabalığın ortasında bile ruhunu koruyabilirsin. Yalnızlık, burada bir mahrumiyet değil; tersine, yüksek nitelikli bir hayatın doğal ortamıdır. İnsan, kalabalık içinde sürekli olarak zihinsel seviyesini bastırmak zorunda kalıyorsa, gerçek anlamda özgür ve yaratıcı olamaz. İnsan ancak yalnızken kendi gerçek sesini duyar. '' Bu nedenle yalnızlık, onun gözünde sadece bir seçenek değil, bir onur göstergesidir.
Schopenhauer, insanın en derin yaralarının çoğunun başkalarıyla zorunlu ilişkilerden geldiğini söyler. Toplumun vaat ettiği güven, aslında karşılıklı çıkar ilişkilerinin maskesidir. İnsanlar, çıkarlarını korumak için sözlerini ölçer, düşüncelerini saklar, içtenlikten uzaklaşır. Onun betimlemesiyle, toplum '' yalanlara sarılmış bir beden '' gibidir.Zeki insan, kalabalığın yüzeyselliğine daha az tahammül eder ; sıradan olanla zaman geçirmek, onun için enerjisini boşa harcamak gibidir.Köyün, deniz kıyısındaki fırınından güzel kokular geliyor.
Aksaz Köyü'nden başlayan uzun plajda ilerilerde karavanım görünmüyor. Köy ile ilgili internette yaptığım araştırmalarda çok az bilgiye ulaştım.
Aksaz Köyü, beyaz ve boş bir sayfa gibi. Geçirdiğim bir güzel gün ve gecede kendi yol hikayemi yazdım. Siz de buralara bir gün gelip kendi hikayenizi yazmaya ne dersiniz ? Bu coğrafya bunu vaat ediyor...





















































Hiç yorum yok :
Yorum Gönder