Sayfalar

30 Ekim 2025 Perşembe

 AKSAZ' DAN ÇANAKKALE BOĞAZI'NA BAKIŞ ...  KARAVAN GÜNLÜKLERİ

Karavan ile yolculuğuma, Bandırma ve Kapıdağ Yarımadası'nda; Erdek ve Ballıpınar Köyü'nden sonra Biga ve Marmara'nın doğal kalmış özel sahillerine doğru devam ediyorum. Biga, yarımadasına ismini veren ve Antik dönemde '' Troas Bölgesi '' olarak anılan efsanevi bir bölge. Yörede manda yetiştirilen ve derisinden yağlı güreşler için kıspet yapılan tek yer. Eti, köftesi ve tuzsuz beyaz peynirden yapılan peynir tatlısının ünü Biga'nın sınırlarını aşmış. İlçe, Büyük İskender'in kıyılarında savaştığı Biga Çayı (Kocabaş ya da Granikos) ile ikiye bölünmüş. Biga'da biraz gezdikten ve öğlen yemeği yedikten sonra Karabiga üzerinden güzel denizlere ulaşmayı düşünüyorum.

Biga'da bir çok iyi lezzet mekanı var.1998 yılından bu yana TEMSA' da çalıştığım yıllarda, her gelişimde alternatifini aramayı pek düşünmediğim '' Tarzan '' a geldim. 1930 lu yıllarda açılmış bu meşhur köftecinin köfteleri Türkiye genelinde en iyiler arasında ve isim yapmış bir çok yerden daha iyidir. Tarzan Köfte yıllardır değişmeyen dekoru ile durur. Özlediğim tat olan köftesinden aldım. Ayrıca Biga, Arnavut ciğeri ile bilinir. Az porsiyon da ciğer istedim.

Lezzet yıllardır hiç değişmiyor...

Manda yoğurdu ile her şey tamam oldu.
Et suyuyla yapılmış mercimek çorbası, tencere yemekleri, peynir tatlısı, kaymaklı kadayıf ve açık ayranları da bir o kadar iyidir.
Hükümet meydanında bulunan Çarşı Camisini gördüm. 15. yüzyılda Gazi Umur Bey tarafından yaptırılmış. Sarı renkli taştan inşa edilen cami 500 kişi alıyor.
Şadırvanı ise meydanı renklendiren bir sanat eseri.
Hükümet Konağı'nın mimarisi göz alıcı.
Biga'ya geldiğimde trafik çok yoğundu ve park yeri sıkıntısı vardı. Karavanımı Biga'nın biraz yukarılarına, tarihi evlerin bulunduğu bölgesine park ettim. Biga Ulucami (Levsi Çelebi Camii) nin yakınlarındayım. 13. yüzyılda Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülen caminin temel duvarları üç sıra tuğla bir sıra kesme taş örgüsü ile, Beylik Devri Osmanlı Yapısı (Erken Dönem Osmanlı) karakterini taşıyor.

Biga Halim Bey Konağı Kent Müzesi'nin binasını dışarıdan seyrettim. 1900'lerin başında narenciye ve gübre ticaretiyle uğraşan Halim Bey tarafından ailesi için yaptırılmış. Bugüne kadar gezme fırsatı bulamadığım Halim Bey Konağı'nı, Aksaz Köyü'ne geç kalmamak için yine göremedim. Üç katlı ahşap konak 2010 yılında Kent Müzesi olarak açılmış. Biga ve çevresine ait etnografik değerler sergileniyor.
Biga'dan ayrılarak 25 km mesafedeki Karabiga'ya geldim. Karabiga'da yol sorduğum kişilerin tavsiyesi ile stabilize ve çok iyi olmayan bir yoldan Şahmelek Köyü'ne doğru devam ettim.
Sanılanın aksine Biga merkezinin denize kıyısı yok. Biga adının, su kaynağı anlamına geldiği söylenen Pigas ya da Pegai adından geldiği söyleniyor. Karabiga'da bulunan asıl Biga'nın, büyük bir yangından sonra şimdiki yerine taşındığı, eski Biga'nın da Karabiga olarak kaldığı rivayet edilmektedir.
Biga'nın en güzel denizlerinden birine sahip olan Şahmelek Koyu'na geldim. Şahmelek Plajı'nın hemen yakınında durdum. Kumsalında yürüdüm.
Şahmelek Plajı, Biga ilçe merkezinin kuzeyinde ve yaklaşık 33 km uzaklıkta yer alıyor. Karabiga'nın ise 15 km batısında uzanan bu sahiller Marmara'nın nadir kalmış bakir yerlerinden.
Şahmelek Plajı'ndan ayrılarak 5 km ilerideki Aksaz Plajı'na kadar geldim. Aksaz Köyü, tertemiz sahilleri ve yeşil doğasıyla hem yerel halkın hem de doğa severlerin favori kaçış noktalarından. Gün batımını Aksaz Plajı'nda seyredeceğim...

Dostluklar, arkadaşlıklar, sohbetler benim için vazgeçilmez... Ancak;  '' Mutluluk, kalabalıktan uzak durmayı gerektirir '' der Schopenhauer ... Dünyanın gündelik uğraş ve sorumluluklarından hiç kaçmadım ama benim gerçek yaşam dediğim, doğa ile keşiflerle geçen anları hep aradım ve çoğaltmaya çalıştım... Yazın sıcak günlerinde burası çok kalabalık oluyor. Ama Ekim ayının başlarında burada benden başka iki karavan daha var.
Gökyüzünün ve denizin aldığı renkler günün sonlarında ne güzel.
Günbatımını sakinlik ve huzur içinde karşıladım.
Zor yollardan ulaştığım Aksaj Plajı'nda duruma çok uyan sözler aklıma geliyor. '' Paulo Coelho '', '' Simyacı '' adlı eserinde ; '' Elveda diyecek kadar cesursan, hayat seni yeni bir merhaba ile ödüllendirir. '' der. Konfor alanından birazcık olsun çıkmak bile kapıları aralıyor...
Gece balığa çıkan balıkçı teknelerinin ışıklarını, bulutlar arasından görünen yıldızların ve ayın görüntüsünü saatlerce izledim. Aksaz kumsalının beyazlığında ve sessizliğinde geceyi sonlandırdım.
Çok iyi uyudum. Sabah 06.30 da kalktım. Deniz müthiş görünüyor. Hava açık, bugün güzel bir hava olacak. Karşı konulamaz bir istekle denize girdim. Yüzdüm, yüzdüm ... Deniz suyunun sıcaklığı gayet iyiydi. Ama soğuk olsa da benim için fark etmezdi. Aksaz'ın suyu çok temiz ve berrak. Dalganın çizgisi bile olmayan denizde olmaktan müthiş keyif aldım. Karavan da duş aldıktan sonra yeni güne daha da hazır durumdayım. Kahvaltımı yaptım.
Uzun plajda yürüdüm, çevre keşifleri yaptım.
Biga Belediyesi burada örnek bir tesis yapmış. Tamamen halka açık bir plaj, duş, tuvalet, yiyecek ve içecek imkanlarının bulunduğu sosyal tesis olmuş.

Ortam çok temiz görünüyor. Uzun sahil şeridi de öyle. Belli ki, çevre köylerin insanları bu bilince sahipler.

Schopenhauer'in felsefesi burada daha çok anlam buluyor gibi...
'' Schopenhauer'in felsefesinde mutluluk, kendine yetebilen bir zihin demektir. Toplumun parlak ama sahte vaatlerinden sıyrılıp, kendi iç dünyasında zenginleşebilen kişi, gerçek özgürlüğe ulaşır. Bu kolay bir yol değildir; bedeli yalnızlıktır. Ama onun gözünde bu, insan ruhunu korumanın ve yüceltmenin tek yoludur. ''
Schopenhauer gençlere şu öğüdü verir ; '' Toplumun içindeyken bile içsel yalnızlığını koru. Her düşünceni dile getirme; başkalarının sözlerinden gereğinden fazla anlam çıkarma. İnsanlardan çok şey bekleme. Bu sayede, kalabalığın ortasında bile ruhunu koruyabilirsin. Yalnızlık, burada bir mahrumiyet değil; tersine, yüksek nitelikli bir hayatın doğal ortamıdır. İnsan, kalabalık içinde sürekli olarak zihinsel seviyesini bastırmak zorunda kalıyorsa, gerçek anlamda özgür ve yaratıcı olamaz. İnsan ancak yalnızken kendi gerçek sesini duyar. '' Bu nedenle yalnızlık, onun gözünde sadece bir seçenek değil, bir onur göstergesidir. 

Schopenhauer, insanın en derin yaralarının çoğunun başkalarıyla zorunlu ilişkilerden geldiğini söyler. Toplumun vaat ettiği güven, aslında karşılıklı çıkar ilişkilerinin maskesidir. İnsanlar, çıkarlarını korumak için sözlerini ölçer, düşüncelerini saklar, içtenlikten uzaklaşır. Onun betimlemesiyle, toplum '' yalanlara sarılmış bir beden '' gibidir.
Zeki insan, kalabalığın yüzeyselliğine daha az tahammül eder ; sıradan olanla zaman geçirmek, onun için enerjisini boşa harcamak gibidir.

Yürüyerek 3 km ilerideki Aksaz Köyü'ne gitmeye karar veriyorum. Köye giden yol da çok sakin ama ben kumsaldan yürümeyi tercih ettim.

Köy, 1890 yılından beri aynı adı taşıyor. Biga'ya 35 km, Çanakkale'ye 97 km uzaklıkta.
Balıkçı barınağının yanındaki kahvehanesine oturdum ve çay içtim.

Zamanın yavaş aktığı bir köydeyim. Sabah erken saatlerinde köyün yaşlıları ve balıkçılar var sadece...


Köyün, deniz kıyısındaki fırınından güzel kokular geliyor.

Kendi içinde yaşayan yerlerin bir çok şeyi gibi lezzetleri de güzel oluyor.
Köyün içinde de plajları var. Hem de köye ait. Ücretsiz...

İvan Gonçarov, '' Oblomov '' adlı kitabında şöyle der : '' İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat. ''

Aksaz Köyü'nün bakir kıyılarında dikkatimi dağıtan şeyler veya beklentilerim olmadan yürüdüm sadece... 
Aksaz Köyü'nden başlayan uzun plajda ilerilerde karavanım görünmüyor. Köy ile ilgili internette yaptığım araştırmalarda çok az bilgiye ulaştım. 
Aksaz Köyü, beyaz ve boş bir sayfa gibi. Geçirdiğim bir güzel gün ve gecede kendi yol hikayemi yazdım. Siz de buralara bir gün gelip kendi hikayenizi yazmaya ne dersiniz ? Bu coğrafya bunu vaat ediyor...

Ah bu ayrılmalar... Yol beni bekler ... Yeni rota Çanakkale.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder