ÇANAKKALE'DEN EZİNE'YE ... KARAVAN GÜNLÜKLERİ
Anadolu'nun binlerce yıllık tarihi boyunca yüzlerce destan yazılmış ama bir bölge var ki bu destanlardan en büyük payı almış. Dünyanın en önemli boğazlarından biri olan Çanakkale, tüm dünyanın tarihini önce Troya, ardından da I. Dünya Savaşı ile değiştirmiş. İlk destanın hikayesini İzmirli Homer aktarmış insanlığa. Troya Savaşı'nı anlattığı başyapıtı İlyada, batıda asırlar boyu İncil'den sonra en çok okunan kitap olmuş. İkinci destan ise binlerce Türk askeri tarafından 18 Mart 1915'ten sonra yazılmış. Hem Troya'lılar, hem Türkler vatanları uğruna bu topraklarda can vermişler. Karavanım ile geldiğim Çanakkale'de stadyum yakınlarına aracı park ettim. Bugüne kadar Trakya'ya feribot ile geçişte bir güzergah olarak kullandığımız Çanakkale'de biraz daha fazla zaman geçirerek kent merkezini tanımak istiyorum. Başımı azıcık yukarıya kaldırıp karşı yakaya baktığımda bir duygu sarıveriyor. Aynı gökyüzünü birlikte paylaştığımız şehitlerimize duyduğum, minnet ve şükran duygusunu hissediyorum...Geziye Çanakkale kordonundan yürüyüş ile başladım. Kordonda yürürken deniz üzerinde uçuşan martıları, Çanakkale Boğazı'ndan geçen gemileri görüyor ve günün değişik saatlerindeki renk oyunlarına tanık oluyorum. Çanakkale'nin tanınmış ve çok bilinen mekanlarından olan ''Şakir'in Yeri '' nde bir kahve içimi mola vererek boğazın güzelliğini izledim. Çanakkale'nin sosyal hayatında önemli bir yeri olan mekan 1977 den bu yana hizmet veriyor.
Gümrük Binası ve Deniz Müzesi de buraya çok yakın.Bu bölgenin bu kadar önemli olması stratejik konumundan kaynaklanıyor. İstanbul ve Çanakkale olmasa dünyanın en büyük gölü olacak olan Karadeniz'e yegane giriş ve çıkış noktaları olmaları Boğazları tarih boyunca hep önemli kılmış.
Denizin çalkantısı kulağıma melodi gibi geliyor, biraz derinlere dalarak sevdiklerimi, geçmişi ve gelecek günleri düşünerek huzur dolu bir ortamda Yeni Kordon'da yürüyorum. Büyükşehirlerde yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuş çay bahçelerinin ve kordon boyu sıralanan irili ufaklı mekanların önünden geçtim. Çanakkale Boğazı'nın enfes manzaralarının tadını çıkarmaya devam ediyorum.
Eğer Çanakkaleliyseniz ya da uzun bir süredir Çanakkale'de yaşıyorsanız bu kente gelen birçok kişi ya da turistin : '' Bu şehir tam da yaşanacak şehir, acaba bu şehirde daha uzun süre nasıl kalabilirim, nasıl yerleşebilirim '' dediklerini duymuştum. Haklılık payları olduğunu düşünmeye başladım.Kent merkezine gelen, gezen, birkaç gününü burada geçiren birçok kişinin Çanakkale ile gönül bağı kurması ve mutlaka bir gün yaşamak için tekrar gelmesi çok olağan...Devasa boyuttaki '' Troia Atı '' nın bulunduğu meydana kadar geldim. Homeros'un İlyada Destanı'nda anlatılan Troia Savaşı'nın geçtiği Troia antik kenti, Çanakkale'nin 25 km güneyinde. Destanlarda, Troia Savaşı'nın nedeninin Paris'in güzel Helena'yı kaçırması olarak anlatılsa da, gerçek neden Troia'nın zenginliği olarak kabul ediliyor. On yıl süren savaşın sonunda, bu zengin ve güçlü kenti feth edemeyen Akhalılar, bunu bir hile ile başarırlar. Akhalar, içine askerlerin saklandıkları bir tahta at yaparak, kent kapısının önüne bırakırlar, gemilerini ise Bozcaada'nun (Tenedos) arkasına çekerler. Sabah sur kapılarının önünde tahta atı bulan Troialılar, gemileri de göremeyince kısa bir tereddütten sonra atı içeri alarak bu olayı kutlarlar. Herkesin eğlence sonrasında uykuya daldığı bir sırada tahta atın içinden çıkan askerler, dışarıda bekleyen savaşçı askerleri içeri alırlar ve böylece Troia kenti yakılıp yıkılır.Destanda anlatılan bu olaylar insanları öylesine etkiler ki bin yıllardan günümüze kadar, başta sinema olmak üzere sanatın çeşitli dallarında bu olay yeniden işlenir. 2004 yılında Warner Bross sinema şirketinin yapımı olan Brad Pitt'in (Akhilleus) başrolü oynadığı '' TROY '' adlı filmde kullanılan bu model atın orijinali, 15 Eylül 2004 tarihinden beri Çanakkale'de sergileniyor.Çanakkale çarşısında gezerken, uzaklardan etrafındaki kalabalığı gördüğünüz yer '' Sardalye '' olabilir... Salaş ve küçük bir işletme gibi görünse de lezzetiyle fark yaratan Sardalye, balık keyfinin en üst düzey mekanlarından.Restorana adım attığınızda mutfaktan gelen lezzet kokusunu hissediyorsunuz. Başta sardalye olmak üzere mevsimine uygun her çeşit balık özel marinasyonla taptaze olarak masanıza sunuluyor. Bar tipi sandalyelerde, açık havada ekmek arası ya da masa da hızlı şekilde servis ediliyor.
Buraya her gelişimde olduğu gibi porsiyon sardalye istiyorum.Yanında mutlaka tavsiye edilen turşu suyu lezzet bütünlüğünün olmazsa olmazı. Her lezzetin ayrı ayrı tadına bakmak isteyeceğiniz Sardalye, sahip olduğu lezzet farkıyla en çok tercih edilen mekan olma özelliğini taşıyor.Teras katında çarşının hareketliliğini izleyerek enfes lezzetin tadını çıkardım.Balık çeşitleri, karides tava, kalamar, midye dolma ve sınırsız yeşillikle çok daha fazlası Sardalye de sunuluyor.
Şehir merkezinin tam kalbinde bulunan ve 1897 yılında II. Abdülhamid zamanında yaptırılmış Saat Kulesi'nin önüne geldim.Saat kulesi Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 20. Yıldönümünde (1876) açılmak üzere pek çok kentte inşa edilmiş saat kulelerinden birisi. Kitabesine göre Sultan Abdülhamit'in özel emirleriyle Çanakkale Mutasarrıfı Cemil Paşa tarafından yaptırılmış. Halk arasında yaygın bir söylence olarak Çanakkale'de İtalyan Fahri Konsolosu ve tüccar olan Emilio Vitalis vasiyeti ile kente su getirilmesi için bıraktığı paranın artan kısmı ile inşa edildiği bilinse de bununla ilgili herhangi bir belge bulunmuyormuş.Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğime eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim of ... '' sözleriyle devam eden türkünün kaynağı Kastamonulu İhsan Ozanoğlu'na ait. Çanakkale Savaşı'nı anlatan bu türkünün düzenlenmiş bugünkü halini notaya Muzaffer Sarısözen almış.
Bir rivayete göre, çarşıya ismini bu aynaların verdiği düşünülse de daha çok kabul gören görüşe göre, eskiden bu çarşıda at malzemelerinin satılması ve at gözlüklerine verilen '' ayna '' isminden dolayı çarşının isminin de aynalı çarşı olarak kaldığı tahmin ediliyormuş. Çarşıya ilişkin kayıtlar incelendiğinde İstanbul'daki Mısır Çarşı'nın minyatürü olduğu anlaşılmış. Aynalı Çarşı içinde; Çanakkale'de bulunan Truva Atı, Çanakkale Şehitleri Abidesi ve Seyit Onbaşı ile ilgili çok sayıda süs eşyası satılıyor. Çanakkale'ye özgü kolonyaların kokusu adeta büyülü bir atmosfer yaratıyor.İki kapısı da kentliler ve turistler tarafından sıklıkla kullanıldığı için halk arasında '' yol geçen hanı '' olarak da bilinirmiş... Mor salkımlarıyla da ünlü olan Yalı Han; konum olarak istenilen her yere yakın. İbadet yapmak isteyenler için hemen yanında Yalı Cami, kitapseverler için biraz ileride kitap evleri, eğlencesine düşkün olanlar için ise biraz ileride Barlar Sokağı bulunuyor. Temiz hava almak isteyenler için kordon boyu birkaç adım ileride...
Yol geçen Hanı'ndan çıktım tarihi sokaklarda yürümeye devam ettim. Çanakkale'nin cadde ve sokaklarında paşa isimlerinin çokluğu görülüyor. Çanakkale'de 5 mahalle ile 17 sokak paşa isimleri taşıyor. 1935 yılından itibaren cadde ve sokaklara isimler verilmeye başlanmış. Çanakkale'de zamanın paşalarının isimleri o dönemlerde cadde ve sokaklara verilmiş. Çanakkale'ye 45 km mesafedeki Ezine'de benim için hep bir transit geçiş noktası olmuştur. Ortasından geçen İzmir - Çanakkale karayolundan geçerken gördüğüm manzara; Peynir ve zeytin / zeytin yağı satan dükkanların çokluğudur. İlk defa Yunanistan ana kara gezisinden dönüşte Ezine'nin içine girdik. Ezine'nin sadece tarihi ile değil, aynı zamanda doğal güzellikleriyle de göz kamaştırdığını, İlçenin etrafını saran yemyeşil dağlar ve Ege Denizi'nin berrak sularıyla, ziyaretçilere eşsiz manzaralar sunduğunu fark ettik. Kaz Dağları'nın eteklerinde bulunan ilçe, doğa yürüyüşleri, trekking ve doğa sporları için ideal bir ortama sahip.
Ezine içinde yürüyüşüme başladım. Ezine Eski Belediye Binası, güzelliği ile kentin mimarisinde fark yaratıyor. Ezine, Biga Sancağından ayrıldıktan sonra Belediye ve İlçe olmuş. Uzun süre kamu binası ve belediye olarak kullanılan bina, Cumhuriyet döneminde karşısına yeni bir bina yapılmasıyla buraya taşınmış, sonrasında ihtiyaç nedeniyle okul olarak kullanılmış.Eski Belediye Binası, Zeytinli Camisi ve bitişiğindeki Millet Bahçesi; Ezine Çayı manzarasına bakan huzur adası gibiler. Bu bölgede bir çok tarihi yapı daha var.
Bir yerleşime gelmeden önce mutlaka araştırmalar yapıyorum. Nereleri gezilir ?, doğal güzellikleri nelerdir ?, yöresel lezzetleri nelerdir ?, nerede yemek yenir ?, ... Ama en güzel bilgileri gittiğim yerin yerel halkından alıyorum. Onlara soruyorum. Genelde ortak verilen cevaplar beni en doğru seçeneklere yönlendiriyor.Ezine Peyniri de Ezine ile özdeşleşmiş. Türkiye'de ve Dünya'da ün yapmış bir peynir... Yerel halka soruyorum : '' Ezine Peyniri burada nereden alınır ? '' verilen cevapların çoğu '' Peymar '' oluyor. Eski çarşısından ve arasta içinden ilerliyorum.
Peymar'ın Ezine Çarşı içindeki Fabrika Satış yerine geldim.Ezine, yöresel lezzetleriyle de ünlü. İlçenin tarih boyunca çeşitli kültürlerden etkilenmesi, yöresel mutfağın zenginliğini artırmış. Ezine Peyniri, yörede üretilen en ünlü lezzetlerden biri. Bu peynir; Ezine, Ayvacık ve Bayramiç ilçelerinde yetiştirilen inek, keçi ve koyun sütlerinin karıştırılmasıyla elde edilen bir beyaz peynir türü. Kaz dağlarının oksijeninin bol olmasıyla birlikte burada yetiştirilen hayvanlardan elde edilen sütler sayesinde Ezine peyniri çok lezzetli oluyor. Hayvanların otladığı bu bölgede hem aromatik hem de yağlı otların bulunması en önemli etken. Üretim yöntemleri ve depolama süreçleri de farkı yaratıyor.Ezine Peyniri Coğrafi işaret belgesi sahibi. Koyun, keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin mevsimine göre; koyun sütü % 35-45, keçi sütü en az % 40, inek sütü en fazla % 25 oranlarında karıştırılmasıyla üretilen tam yağlı muhtelif büyüklükte teneke tipi peynir olarak tanımlanmış.Bugüne kadar bilmediğim bir bilgiyi burada öğreniyorum. Benim koyun sütü ile pek aram yoktur. Ezine Peyniri satın alacağım zaman : '' Ezine İnek Sütünden yapılmış peynir istiyorum '' derdim. Benim bugüne kadar aldığım peynirin adı : İnek Peyniri imiş... (Ezine'de yapılmış olsa bile) Ezine Peynirinin içeriğinde mutlaka koyun ve keçi sütü bulunuyor. Bu güzel lezzete alışmaya çalıştığım da oluyor. Dönem dönem alıyoruz... Ezine Peyniri üretimi mart ayından başlayıp, ağustos ayı sonuna kadar devam eden sezon içinde elde edilen koyun, keçi ve inek sütlerinden elde ediliyor. Ezine Peyniri beyaza dönük açık sarı renkte olup sertlikte kırılgan olmayan bir yapıya sahip. Peynir kitlesinde az sayıda ve küçük çaplı gözenekler bulunuyor.Ben yine bildiğim gibi Peymar'dan Ezine üretimi İnek Peynirimi aldım... Ve sonra halka sordum : '' Ezine'de nerede ne yenir ? ''Arasta içinden ilerliyorum.
















































































Hiç yorum yok :
Yorum Gönder