Sayfalar

1 Haziran 2025 Pazar

 ERZURUM - YUKARISI BUZ, AŞAĞISI SOĞUK, ORTADA BEN ...

Erzurum ile 1994 yılında tanıştım. 31 yıl olmuş. Kendi kendimizi aramak için daima geçmişle hesaplaşmak zorundayız. Geçmişin izlerini takip edip bugüne taşımak. Mekanların ruhuna, hatıralarına, yaşanmışlıklarına dokunmak, geçmişin kaybolan güzelliklerine duyulan özlemle geleceğe duyulan merak arasında gidip gelmek. Zamanın ikiye bölündüğünü hissedebilmek. Bir yanda geçmiş bir yanda bugün... Erzurum için baharın habercisi leylekler, kışın habercisiyse, Tokat'tan gelen kestanecilermiş. Kış, buraya öyle ani gelir ki, yerliler, '' Erzurum'a kar yağmaz, kütle halinde düşer '' diyorlar. Bayburt'tan başlayıp, İspir yol kavşağında tamamladığım ve üç gün süren muhteşem yürüyüşten sonra dün akşam Erzurum'a ulaştım. Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Öğretmenevine yerleştim.
Evliya Çelebi, Erzurum'a yaptığı seyahatle ilgili : '' Ben Erzurum'da 11 ay, 29 gün kaldım, yaz görmedim '' der. Sert iklimi ile ünlü Doğu Anadolu bölgesindeki Erzurum, deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikte yer alıyor. Bu özelliği ile Anadolu'daki en yüksek yerleşim yeri olan Erzurum ayrıca dünyanın da en yüksek yerleşim yerlerinden... 

Erzurum Öğretmenevi'nde, yolun yorgunluğunu atmış ve dinlenmiş olarak güne erken başladım. Tarihi Erzurum Lisesi önünden yürüyerek Kongre Caddesi'ne yarım saatlik yürüyüşle ulaştım. Erzurumluların yaptığı gibi; kertilor (göğermiş peynir / küflü peynir),  kaymak ve Erzurum Ketesi aldım. En yakın çay ocağında demli Erzurum çayı ile çok güzel bir kahvaltı yaptım.
Erzurum Kongre Caddesi'nden Cumhuriyet Caddesi'ne ulaşan uzun cadde '' Peynirciler Çarşısı '' olarak biliniyor. Tarihi Erzurum Kongre Binası'nın hemen karşısındaki Hemşin Unlu Mamuller Fırını Erzurum kahvaltılarının vazgeçilmezi '' Erzurum Ketesi '' ni almak için tavsiye edilen yerlerin başında geliyor.

Birçok yörede, türlü şekillerde yapılan kete, Erzurum yöresinde genel olarak içsiz, sade şekilde hazırlanıyor. Doğal sütten elde edilen tereyağı ile hazırlanan Erzurum Ketesi, ağır olmayan bir hamur işi. Hamurunda; ceviz, yumurta, sıvı yağ, tereyağı, süt, su, maya, tuz, toz şeker, un bulunan Erzurum içli ketesi ağızda dağılan sıcak haliyle yemelere doyulamayacak bir lezzet.


Fırının içindeki mis gibi tereyağlı unlu Mamullerin kokusu çok davetkar...
Peynirli, Patatesli, Kıymalı kete çeşitlerini de sıcak olarak bulmak mümkün.
Hemşin Fırını'nın hemen yanı başındaki '' Çizmelioğlu Süt Ürünleri '' nde, yöresel süt ve şarküteri ürünleri bulunuyor. 
 
Göğermiş peynirin (kertilor) daha az göğermiş bölümünden aldım...


Çok iyi bir kahvaltı yaptığıma göre artık, Cumhuriyet tarihimizde büyük öneme sahip '' Erzurum Kongre Binası '' nı ziyaret etme zamanı geldi.
Mustafa Kemal Atatürk ve kurmaylarının izlerini taşıyan kent,12 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında bu binada Erzurum Kongresine ev sahipliği yapıyor.
Erzurum Resim ve Heykel Müzesi binası, Erzurum Kongresi'nin toplandığı ilk bina. 1864 yılında Mıgırdiç Sanasaryan tarafından yaptırılan bina, Sanasaryan Koleji (Ermeni Kız Yatılı Okulu) olarak eğitim vermiş.
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi'nin toplandığı ve müze olarak kullanılan bina, sergilenen eserlerle '' Milli Mücadele '' döneminin 106 yıldır izlerini yansıtıyor.
Milli Mücadele hareketinin dönüm noktalarından olan ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi, ulusal egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilen ilk kongre olması ve Milli Mücadele'nin rotasının çizilmesi açısından büyük önem taşıyor. Düşman işgalindeki vatan toprağını kurtarmak için bağımsızlığa giden zorlu yolu Erzurum'dan sürdüren Atatürk ve silah arkadaşları, bu kongre sayesinde ülkenin bağımsızlığa giden yolu açıyorlar.

Doğu vilayetlerinden Erzurum, Sivas, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Elazığ'a yönelik Ermeni tehlikesi ve kurulmak istenen Ermenistan'a tepki ile Trabzon vilayetinde de Trabzon, Rize, Gümüşhane, Ordu, Giresun'da Rum Pontus iddialarına karşı tedbir için toplanan Erzurum Kongresi, bölgesel bir kongre olmasına rağmen bütün yurdu ilgilendiren nitelikler taşıyor.

Erzurum Kongresi, hiçbir baskı ve yönlendirme olmadan Türk milletinin kendi hür iradesiyle almış olduğu milli bir kararın hayata geçirilmesiyle Türk milletinin var olduğu ve var olmaya devam edeceğinin en önemli göstergesi olmuş.

Türk milletinin var olma mücadelesindeki ilk refleksini ve kararlılığını gösterdiği tarihi kongrede alınan '' Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz. '' kararı ile Milli Mücadele yolunda büyük bir aşama kaydedildi.

Erzurum Kongresi'nin kapanışındaki konuşmasında '' Tarih, bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir. '' diyen Atatürk, bundan 106 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Kongre'nin önemine dikkat çekiyor.

Atatürk, '' Milletimizin kurtuluş umuduyla çırpındığı en heyecanlı bir zamanda, fedakar sayın heyetimiz her türlü zahmete katlanarak Erzurum'da toplandı. Duygulu, asil bir ruh ve çok güçlü bir inançla vatan ve milletimizin kurtuluşuyla ilgili köklü kararlar aldı. Özellikle bütün dünyaya karşı milletimizin varlık ve birliğini gösterdi. '' sözleriyle kongrenin önemine vurgu yaptı.


Atatürk, Erzurum'a geldikten sonra askerlikten istifa ediyor, kendisine Erzurumluların sahip çıktığı kongrede Milli Mücadele'nin liderliğini yapıyor.
Erzurum Kongresi'nde alınan kararlar ile; Misak-ı Milli'ye ve TBMM'nin açılışına kadar giden süreç belirlendiği gibi aynı zamanda Milli Mücadele'nin lider kadrosu da oluşuyor.

O günler Erzurum'un, tarihin en zorlu dönemi. Erzurum'un yarısı yakılmış yıkılmış ve harabeler arasında bir kongre yapılıyor. Bu kongre en zor sıkıntıları yaşamış olan insanların yaptığı bir kongre... Öncesinde Rus işgali ve Ermeni mezalimini yaşayan bir kent, harabe halinde olmasına rağmen böyle bir kongreyi yapıyor. Yani Erzurum en zor gününde en büyük görevi yapmış.
Bu kongre aslında Milli Mücadele'nin yerellikten ulusallığa geçişini simgeleyen ve bunun için en önemli kararların alındığı bir geçiş kongresi. Çünkü Erzurum Kongresi'nde alınan kararlar daha sonra Sivas Kongresi'nde bütün yurda yayılıyor.
Envanterinde 248 tablo, 47 hat, 11 özgün baskı, 6 heykel, 10 seramik olmak üzere 322 eser barındıran müze çok ilgi görüyor. Sabah açılış saatlerinde müzeyi çok rahat ve detaylı gezdim. Gezimi bitirip çıkarken çok sayıda tur otobüsü ve okul gezisi gurupları müzeye giriş yapıyorlardı.

Kongre Binası ziyarete açılmadan önce, sabahın erken saatlerinde cadde üzerindeki Çağ Kebapçıları hazırlıklarına başlamışlardı. bile...
Kongre Caddesi üzerinde Erzurum'un ünlü Çağ Kebapçıları neredeyse yan yana sıralanmış gibiler.
Erzurum lezzetleri denince önde gelen '' Çağ Kebap '' için çok tavsiye edilen mekanlardan birisi de : '' Şenyurt Çağ Kebap ''. Kongre Binası'na yaklaşık 500 metre mesafede.
Erzurum'un Şenyurt ilçesinde başlayan lezzet yolculukları, 15 yıl önce Erzurum'da açtıkları mekanlar ile devam ediyor.
Kuzunun but ve kaburga bölümlerinden hazırlanan kebap enfes lezzette...
Şişler, kebabın sıcak yenebilmesi için birer birer geliyor. Siz tamam diyene kadar...
Her lezzet yerinde, yöresinde daha güzel. Şenyurt'un çağ kebabını yedikten sonra benim yorumum : '' Bu çağ kebabı ise bizim bu adla başka yerlerde yediklerimiz yaprak dönermiş... '' şeklinde oldu.
Çağ şişe geçirildikten sonra diğer yüzü ızgara yapılmış halde de servis ediliyor. Tercih tamamen size kalmış. Izgara yapılmamış (iç kısmı nispeten çiğ kalmış) haline '' Tatari '' deniyor. Erzurumlular daha çok tatari halini tercih ediyorlar.
Şenyurt da Erzurum'un yöresel tatlısı '' Kadayıf Dolması '' ile pekmezli kadayıf ve sütlaç da çok başarılı.

Şenyurt dan damağımda unutulmaz tatlar ile çok mutlu ayrılıyorum... Hazır lezzetlerden söz açılmışken; önceki akşam uzun yürüyüşüm sonrası Erzurum'a gelip, Öğretmenevine yerleştikten sonra akşam tattığım lezzetleri de anlatayım.
Cumhuriyet caddesinde üç yol ağzında olan '' Meşhur Çorbacı Yeşilkent '' e geldim.
İki katlı lokanta oldukça hoş bir dekorasyona sahip.
Karşılama, ilgi ve ağırlama çok iyi. Kelle paça çorbası tercih ettim.
Çorba bol taneli, terbiyeli ve kendine özgü lezzetiyle çok lezzetliydi.
Yörenin en ünlü çorbası '' Ayran aşı '' da bulunuyor. Lokantadaki çorba çeşitleri mevsimsel ürünlere göre değişiyormuş. 
Ayrıca öğle saatlerinde '' Hınıs kuru fasulyesi ve pilavı '' da çıkıyormuş.
Erzurum da sadece çorba servis eden güzel bir mekan tanımış olmak mutlu etti.
Günün son lezzeti için, bir Erzurum klasiği olan '' Kadayıf Dolması '' nın en iyi adreslerinden '' Muammer Usta '' nın Cumhuriyet Caddesi'ndeki şubesindeyim.

Tereyağında oracıkta hazırlanan ve sıcak servis edilen Kadayıf dolmasının hazırlanışını izledim.
İçi bol cevizli kadayıf dolması harika. Yarım porsiyon kadayıf dolması ve pekmezli baklava istiyorum. Çay ile beraber mutlu anlar yaşıyorum.

Tereyağı, pancar şekeri, kaliteli ve bol malzeme ile hazırlanan diğer tatlılarda nefis görünüyor.


Burada bulunduğum sürede Erzurumluların '' Muammer Usta '' çok rağbet ettiklerini görüyorum.
Kongre caddesinden Cumhuriyet Caddesine doğru yürümeye devam ettim.
Erzurum'da, Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı Rüstem Paşa tarafından 1561 yılında yaptırılan ve ticaret yollarının merkezinde bulunan Taşhan (Rüstem Paşa Bedesteni), asırlardır yörenin ticaret merkezi olma özelliğini sürdürüyor.

Doğu ve batı yönünde sivri kemerli ve tonozlu iki kapıdan girilen avlunun çevresinde 32 oda bulunuyor.

Üst katta ise koridor çevresinde sıralanmış basık tonozlu odalar bulunuyor. Kervansaray, günümüzde Oltu taşı esnafının imalat ve satış yeri olarak hizmet veriyor. Alt katı gezdikten sonra üst kata çıktım. Vitrinini beğendiğim '' Özen İş Kuyumculuk '' a geldim. Hem Oltu taşı ile ilgili bilgi almak hem de hediyelik Oltu taşı takılar almak istiyorum. Kuyumcu ve mekanın sahibi '' Fahri Keleş '' ile tanışıyorum. Fahri Bey, nezih bir insan. Çay ikram etti. Oturduğumuz yerden sohbet ederken, Oltu taşı ve takılar ile ilgili önemli bilgiler verdi. 


Erzurum'un yeraltı zenginliklerinden biri olan Oltu Taşı, Oltu ilçesinin sınırları içindeki 300 den fazla ocaktan çıkarılıyor. Çıkarılması zor, rezervi az ancak işlenmesi kolay. Fosilleşmiş Ardıç ağacı kalıntısı olan Oltu Taşı, sayısız eşyada ve takıda yer alıyor.
Oltu Taşı topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas ettiğinde sertleşiyor. Genellikle siyah ve kahverengi renkte olan Oltu Taşı, kullanıldıkça daha da parlıyor. Oltu Taşını elimizin içine alıp nefesimizle buharlaştırdığımızda buharı çekip üzeri nemleniyormuş.
Sürtünme ile elektrikleniyor, küçük kağıt parçacıklarını kendine çekiyor ve bıçakla hafifçe kazındığında kahverengi toz çıkarıyor. Tüm bu özellikleri Oltu Taşının taklitlerinden ayırt edilmesine yarıyor.

Oltu Taşı işletmeciliği günümüzden 200 yıl önce başlamış, Cumhuriyet Dönemi'nde önem kazanmış. Oltu Taşı işletmeciliği ayrı bir hüner ve ustalık gerektiriyor. Taşlar küçük bir keserle kütük üzerinde kırılıyor ve yabancı maddelerden temizleniyor. Bu işlem sırasında oldukça fazla fire veriliyor. Öyle ki, 1 kilo Oltu Taşından ancak 7 tespih yapacak kadar hammadde kalıyor. 
Oltu Taşından tespihin yanı sıra kolye, gerdanlık, yüzük taşı, fincan takımı, pipo, sigara ağızlığı, küpe, kol düğmesi, rozet, kravat iğnesi ve yaka iğneleri yapılabiliyor.
Erzurum gezinizde Taşhan (Rüstem Paşa Bedesteni) mutlaka programınızda olsun. Taşhan'ın 2. katında Fahri Bey sizi çok iyi karşılayacaktır ve Oltu Taşı'nı anlatacak ve en güzel örneklerini gösterecektir...
Peynirciler Caddesi, Erzurum ve çevresinden gelen yöresel ve doğal ürünlerin satıldığı dükkanlar ile çok renkli. 
Salim Gıda'nın vitrininde yığın halinde duran '' Göğermiş Peyniri '' (Kertilor), (Küflü Peynir) görünce selam vererek dükkana girdim. Dükkan sahibi Hacı Abi, işinden aldığı keyif ile çalışıyor, içerideki müşterilerin siparişlerini hazırlıyordu...

Göğermiş Peynir, genellikle Erzurum yöresine ait küflü bir peynir. İnsan sağlığı açısından sayısız faydalara sahip, içerik bakımından oldukça zengin bir kaynak. Özellikle, içerisinde yer alan, kalsiyum, mineral ve vitamin zenginliği kemik ile eklem dokusu açısından oldukça faydalı. Bağırsaklarda görülen rahatsızlıkları da giderici etkisi bulunan Erzurum küflü peynir, ağız ve diş sağlığı açısından da büyük yarar sağlıyor. Göğermiş peynir faydaları sadece kemik ve eklemler üzerinde de değil bağışıklık sistemi üzerinde de büyük etkiye sahip.
Peynirin yeşil küfe sahip olan yapısı vücut için gerekli olan antibiyotiğin alınmasını sağlamakta. Böylece, peynirin içerisinde yer alan antiseptik maddeler vücudu hastalıklardan koruyarak, güçlenmesini ve bağışıklık mekanizmasının iyi şekilde çalışmasını sağlıyor. Ayrıca, sindirim sistemi üzerinde de faydalı olan bu peynir, tat ve dokusu ile de oldukça lezzetli bir yapıda.

Göğermiş Peynir, Erzurum da başta kahvaltılarda olmak üzere pek çok yemekte de tercih ediliyor.
Yıllardır görmeyi istediğim ve çok merak ettiğim ; Nail Baba'nın Unesco Ödüllü Pastanesi : Hemşin'e doğru ilerliyorum.
Erzurum'un kültürünü yaşatan ve her kesimi bir araya getirmesiyle ünlenen Hemşin Pastanesi'nde, 1980 öncesinde sağ ve sol görüşlüler arasında yaşanan fikir ayrılıklarında ki tartışmalar her iki tarafın burada karşılaşmaları ile tatlıya bağlanırmış. Merhum Nail Orhon, Ağabeylik yapar tarafları barıştırır ve bilgi ile düşünceleriyle ikna edermiş o günlerde gençleri... Nail Orhon; çok okuyan araştıran birisi olarak her görüşü tartar ve birikimlerini aktarır, doğru ile yanlışları babacan üslubu ile aktarır ve bu tavrından dolayı da kendisine '' Nail Baba '' diye hitap edilirmiş.
Kültür yuvası olma özelliği olan Hemşin Pastanesi; sanatçılar, bilim ve tıp mensuplarının, aydınların, üniversite öğrencilerinin ve siyasi parti temsilcileri ve liderlerinin bir araya gelerek çeşitli konuları tartıştıkları, kaynaştıkları bir mekan olma özelliği ile tercih edilen bir noktaymış.

Ayrıca, sanatsal ve bilimsel etkinliğe kucak açmış olup kardeşliğin ve dostluğun buluştuğu bu özel mekan 1995 yılında UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından hoşgörü ödülüne layık görülmüş. Bu ödül ile Erzurum'u; kardeşlikte, dostlukta, hoşgörü ile barışta UNESCO' ya tanıtan, belgeleyen Hemşin Pastanesinin çok gayretleri olmuş.
 

Hemşin Pastanesi ile özdeşleşen bir içecek olan '' Mestinaz '' ı denemek içinde sabırsızlanıyorum...
Yabani vişne suyundan elde edilen vişne suyunun içine vişne dondurması ekleniyor ve karıştırılıyor. Soğuk ve ferahlatıcı bir içecek olan '' Mestinaz '' Haziran ayı başından itibaren yapılmaya başlıyor. Erzurum'da yabani vişneler bu dönemde olgunlaşıyor ve vişne suyu elde ediliyor. Haziran ayı başından Eylül ayı ortalarına kadar Mestinazı Hemşin Pastanesinde bulmak mümkün oluyormuş. Ne yazık ki : iki hafta ile Mestinazı tatma fırsatını kaçırdım. Doğal limonata ile ortamın tadını çıkarıyorum.
Bir çan sesi gelirmiş Hemşin Pastanesi'nde. Buraya ilk defa gelmiyorsanız bunun, Nail Baba'nın gırtlağından ameliyat olduğu günden beri, yanında çalışanları çağırma tarzı olduğunu zaten bilirmişsiniz... Nail Orhon, hep aynı köşede oturur, sesi kısık olduğundan, gözleriyle konuşurmuş. Bir de kafa sallaması varmış, pastane duvarlarına asılı '' sigara içilmez '' ya da '' gürültü etmeyiniz '' uyarılarına aldırmayanların yanından geçip giderken, yaparmış bunu. Bildiğimiz pastanelerden değil burası. Arka sokakta bir kere, bilenin geldiği...
KKTC Cumhurbaşkanı merhum Rauf DENKTAŞ' da 29 Ağustos 1995 de Hemşin Pastanesini ziyaret etmiş, Nail Baba ile sohbet etmişler.
Duvarlarından ve tavanlarından Nail Baba'nın yıllardır topladığı eşyalar sarkıyor. Burada, kıtlama çay ve yeryüzünün en muhteşem köpüklü ayranı içilir, mercimekli bulgur pilavı ya da üzüm yaprağından dolma yenir. Ne zaman çalınıp söyleneceği hiç belli olmazmış. Nail Baba 1996 yılında bu dünyadan göçmüş. Ancak anısı ve geride bıraktığı kültür ve hoşgörü ortamı ile lezzetler aynı şekilde yaşatılıyor.

Artık efsanelerde yaşayan, mert, sözüne güvenilir, yürekli, küçüğe sevecen, büyüğe babacan davranan Erzurum'un Dadaş karakterinden bir şeyler varmış Nail Baba'da. Nail Baba burada, öyle kocaman bir şemsiye açmış ki herkese, kimsenin açıkta kalmasına izin vermemiş.

Nail Baba, anı defterini de açıp açıp okurmuş bazen. Ona göre, pastanesi artık dergah mı, dostlar meclisi mi, gerçek okul mu, herkesin takdiri kendine... Ama hislerini yazanlar arasında; 45 yıl önce bu masalarda parasız bir öğrenci olarak oturan ve şimdi ünlü bir doktor olan da var, ilk kez ziyarete gelen turistler, yazarlar, devlet adamları da...


Orhan Pamuk, '' Burayı yazmanın roman yazmaktan daha zor ve korkutucu olabileceğini hissettim. Hemşin Pastanesi'nde hem nükte yapmak, hem de hoşgörü eksikliğinden yakınmak zor... '' diye yazmış.


Nail Orhon (Nail Baba) ile tanışmayı çok isterdim. bir gün, Mestinaz mevsiminde Hemşin Pastanesi'nde tekrar olma düşüncesi ve niyeti ile Erzurum'u yaşamak için geziye devam ediyorum.

Çifte Minareli Medrese'den, Cumhuriyet Caddesi'nin karşısına geçince kentin en eski mahallelerinin olduğu mahalleye geldim.

Roma İmparatoru II. Theodosius'un, 5. yüzyılda inşasına başlattığı kale de burada. Yaklaşık iki bin metre yükseklikteki bir tepe üzerine inşa edilen Erzurum Kalesi'nin bir İç Kale'si ve bunu çevreleyen bir Dış Kale'si var.
 

Kalenin dört yana açılan kapı isimleriyle anılan adresler var. Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gürcü Kapısı, sonradan açılan İstanbul Kapı ve Yeni Kapı. Son zamanlarına kadar Türkler tarafından kışla olarak kullanılan kalenin içinde, bugün sadece üzeri kümbet tarzı bir kubbeyle örtülmüş bir mescit ve ona bağlı minaresi var.
Şerefesi yıkılan minare, bugün artık bağımsız bir Saat Kulesi olarak görülüyor. Tepsi Minare olarak da adlandırılan Saat Kulesi, ortaçağlarda gözetleme kulesi olarak kullanılmış ve Osmanlı mimarisinin Barok çağında saat kulesine çevrilmiş. Kulenin tırmanılabilinen üst kısmının, bir Rus işgali sırasında Ruslar tarafından eklendiği de söyleniyor. 
65 basamak ve dik bir ahşap merdivenle, Saat Kulesi'nin en tepesine çıktım. Saat Kulesi'ne ilgi yoğun. Buradan; Erzurum, Palandöken Dağı ve diğer sıradağlar, Erzurum Ovası, Ulucami, Çifte Minareli Medrese, Üç Kümbetler muhteşem görünüyor.


Erzurum Kalesi ve civarı bir açık hava müzesi gibi. Yürüyerek ve görerek tarihi değeri çok yüksek anıtsal eserlere ulaşılabiliyor.
Ulu Cami'nin hemen yanında, Erzurum'da en çok turist çeken Çifte Minareli Medrese var.

Anadolu'nun en büyük medresesi ve eğitim kurumu olarak tasarlanan yapının en çarpıcı özelliği, aynı zamanda ismini de aldığı, ancak artık yıkılmış şerefelerine kadar yükselebilen, sırlı tuğla ve tuğlayla örülü, otuz metre yüksekliğindeki iki kule - minaresi...


Medresenin üzerinde yapım tarihiyle ilgili herhangi bir kitabe bulunmamış. Ancak genel düşünce, 1253'te Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'ın kızı Hüdavent Hatun tarafından, Sivas'taki Gök Medrese'nin bir benzeri ve yaşıtı olarak yaptırılmış olduğu.


İki katlı medresenin avlusunun sonunda, yapıya girer girmez karşımıza çıkan sıra dışı silindir şeklindeki kümbetin altındaki yeraltı odasında, Hüdavent Hatun'un türbesi var.



Çifte Minareli Medrese'nin, dönemin en büyük ve cesur din okulu olması hedeflenmiş ancak Moğol istilası sonucu yapı tam olarak bitirilememiş.


Medresenin giriş kapısının sağında görülen İslam'dan çok göçer hayata ve şamanizme dair motifleriyle Orta Asya Türk inancının izlerini taşıyan çift başlı kartal, hayat ağacı ve ejderlerden oluşan kabartmanın, soldaki benzer panoda, belirgin bir şekilde yarım kalmış olması bunun bir göstergesi.

Medrese odalarının her biri farklı konular ve temalarla çok güzel şekilde düzenlenmiş ve küçük müzecikler gibiler.
Çifte Minareli Medrese ile Ulu Camii arasındaki sokaktan girip, medresenin arkasından da görünen Hüdavent Hatun'un kümbetini geçince, bir sol, bir sağ, yürüme mesafesinde olan, küçük bir parkın içindeki Üç Kümbetler'e çıkarıyor.

Bu üç kümbetten en eski ve çarpıcı olanı, Saltuklu Devleti'nin kurucusu Emir Saltuk'a ait ve 12. yüzyıldan kalma. Başımı, tamamıyla kesme taştan yapılan Emir Saltuk'un mezar anıtının kubbesine doğru kaldırıp baktığımda, kasnaklarındaki nişlere işlenmiş olan Türk - Çin takvimi hayvanlarından bazılarını görebiliyorum.

Cumhuriyet Caddesi'ndeki dükkanları geçip, 300 metre kadar doğuya doğru ilerleyince, kentin en eski camilerinden Ulu Cami'ye geldim. Avlusu ve merkezi bir kubbesi yok, minaresini görmezseniz, dışarıdan kale gibi duran taş yapı, ancak içeri girince fark ediliyor.

Bugün nerede olduğu bilinmeyen bir kitabeye göre, 1179'da Saltuklu emirlerinden, Nasirüddin Muhammed tarafından yaptırılmış.
Kemerler etkileyici. Çarpıcı olan bir şey daha, mihrabın olduğu yerdeki, içiçe geçmeli, '' kırlangıç örtüsü '' , ahşap kubbe.
  
Orta kubbe ise taştan ve mukarnas denilen petekli bir yapıda. O devre ait bütün camiler gibi, Ulu Cami'de de onlarca sütunun taşıdığı tonozlar var. Cami, yedi bölüm ve 28 taş ayak üzerinde duruyor.

Taşların Horasan'dan getirtildiği ve padişahın üç ayrı mezhebin gönüllerini almak için cami içinde üç ayrı mihrap yaptırdığı söyleniyor. Sıradışı ahşap kubbenin olduğu yerde yine alışılmadık iki yuvarlak pencere var. Rus Savaşı'nda ambar olarak kullanılan kesme taş caminin sütunlarında hala kurşun izleri duruyor...
Bayburt - Erzurum seyahatime çıkmadan önce İzmir'de evdeki kitaplığımızdan '' Ahmet Hamdi Tanpınar '' ın  '' Beş Şehir '' adlı kitabından bir bölümü okudum. Tanpınar '' Beş Şehir '' kitabında ; Ankara, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul'a farklı dönemlerde yaptığı gezilerdeki izlenim ve düşüncelerini bir edebi başyapıt niteliğinde ortaya koymuştur.
'' Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla, onların arkasında kendi insanımızı ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur. '' diyerek kitabının önsözüne başlıyor.
Erzurum ile ilgili bölüme şu sözler ile başlıyor :
'' Erzurum'a üç defa, üçünde de ayrı ayrı yollardan gittim. Bu yolculuklardan birincisinde hemen hemen çocuk denecek bir yaştaydım. Balkan Harbi'nin sonunda, iki felaketli muharebe arasındaki o kısa, azaplı soluk alma yılının başında, babamın memur bulunduğu bir şark sancağından dönüyorduk. On bir gün, belki daha fazla süren, geceleri çadırda, böcek seslerinin geniş bir dut yaprağı gibi dört bir yanından yiyip bitiremedikleri sonsuz tabiat içinde, değirmen veya dere uğultularını dinleyerek, çobanların birbirlerini çağırdıkları seslerle  karanlıkta fazla kımıldanan hayvanları azarlayan yahut gecenin topladığı hayaletlerden ürken bekçi köpeklerinin havlamalarıyla ürpererek, sabahları kırıcı bir soğukta donmuş ellerimin farkında olmadığım hareketlerine şaşarak geçen bu yolculuğu hiç unutmam. Büyük anneannemin masallarıyla, Kerem'den, Yunus'tan okuduğu beyitlerle, bana öğretmeye çalıştığı yıldız adlarıyla muhayyilemde büyülü hatırası hala pırıl pırıl tutuşur..... ''
Bir Doğu kenti olarak Erzurum'un ruhunu yansıtmasa da, cadde olmanın sorumluluğunu taşıyan, yaşamın aktığı Cumhuriyet Caddesi, kent hakkında çok şey anlatıyor. Cumhuriyet Caddesi'nin kalabalığına karışarak bir baştan diğer başına yürüdüm.
Dip dibe sıralanan dükkanlara ve lokantalara bakıldığında, Erzurum'un bir öğrenci kenti olduğu da görülüyor. Erzurum'un gururla taşıdığı Atatürk Üniversitesi, 68 yıllık geçmişiyle, Türkiye'nin en eskilerinden. Üstelik kampüsünün kapladığı alana bakılırsa, dünyanın dördüncü büyük üniversitesi.

Oysa asıl Erzurum'u ilgilendiren, Ülkenin dört bir yanından buraya okumaya gelen, yaşayan, alışveriş yapan ve eğlenen 60.000 genç...

Tam 31 yıl önce bir Nisan günü kar yağışı altında yürüdüm Cumhuriyet Caddesinde... Zaman aktı, yıllar geçti. Değişimi fark ediyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın '' Beş Şehir '' kitabının önsözünün son paragrafındaki düşünceleri; kentlerdeki değişimi ve akıp giden zamanın alıp götürdüklerini çok güzel ortaya koyuyor.
'' Her düşünen insanımız gibi, ben de hayatımızın değişmesi için sabırsızım. Daima hayranı olduğum yabancı bir romancının hemen hemen aynı şartlar içinde söylediği gibi, '' Eski bir Garpçıyım ''. Fakat canlı hayata, yaşayan ve duyan insana, cansız madde karşısındaki bir mühendis gibi değil, bir kalp adamı olarak yaklaşmayı istedim. Zaten başka türlüsü de elimden gelmez. Ancak sevdiğimiz şeyler bizimle beraber değişirler ve değiştikleri için de hayatımızın bir zenginliği olarak bizimle beraber yaşarlar. ''