Sayfalar

19 Mayıs 2025 Pazartesi

 '' SENİ SEVİREM BAYBURT ... ''

'' Kış ne kadar çok, ne kadar uzun olursa olsun; Balık ne kadar az çıkarsa çıksın; Yine yaz, bildiği gibi mahrumiyetlerin içinden kafasını kaldıracak ve onu bekleyenlere gelecektir... '' der Sait Faik Abasıyanık, Semaver adlı hikayesinde.
Anadolu'nun doğusu ile buluşmak için uzun zamandır bekliyordum. Dede Korkut'un masalsı dünyasında adı sıkça adı geçen Bayburt, bu dünyada iken yapılacaklar listemde. Şimdi değil de ?  Ne zaman ? dedim. Hazırlıklarımı yaptım, sırt çantamı hazırladım.
Bayburt'tan başlayacak gezimde; uzun bir kamplı doğa yürüyüşü ile Erzurum'a ulaşmayı ve sonunda İzmir'e dönmeyi planlıyorum. İzmir'e yaz artık gelmişti ancak yolculuğumun başlayacağı 11 Mayıs 2025 günü Bayburt ve Erzurum coğrafyasına kar yağıyordu...
İzmir'den otobüs ile başlayan yolculuğum 21 saat sürdü. Yol boyunca uyumadım. Gün doğuda çok erken doğuyor. Sabahın ilk ışıklarıyla Bayburt Otogarına geldik.
Yeni yeni uyanmaya başlayan kent tam karşımda. Karşılıklı iki tepenin arasına kurulmuş kentin her bir yanını merakla seyrediyorum. Bayburt'un sembolü olmuş kale, sarp kayaların üzerinde bütün görkemiyle yükseliyor. Sabahın serinliği üşütüyor. Sırt çantam kamp yükü ile dolu ve 20 kg ağırlığında.. Otogarda emanet bulamadım. Servis ile kent merkezine geldim. Kent merkezinde de emanetçi bulunmuyor. Bu gün listemde gezip göreceğim pek çok yer var. Sırt çantamı emanet edecek esnaf arayışım ikinci deneme de sonuç verdi. Saat kulesi yakınında, Çoruh Nehri köprüsüne bakan dondurmacı Ömer Abi ile tanışıyorum. Memnuniyetle karşılıyor, çantamı dükkanının güvenli bölümüne bırakıyorum. İstediğim zaman alabileceğimi söylüyor. Teşekkür edip çıktım. Artık yoğun gezi programı ile geçecek güne hazırım. 
Gittiğim yerlerde yöresel ürünlerden oluşan esnaf kahvaltısını tercih ediyorum. Şehir ile tanışmanın ilk yollarından biri de özel yerel lezzetler oluyor. Tavsiye üzerine ve listemde de olan '' Fatih Şarküteri'ye '' gittim. Bu kadar özel lezzet arasından seçim yapmak zor oluyor. Bir kişi için uygun miktar hazırlığını onlara bırakarak bu sabah için seçimlerimi yapıyorum. Kavurma, Erzincan Tulum Peyniri ve Kertilor (Göğermiş Peynir). Fatih Şarküteri, esnaf kahvaltısı hazırlama işinde uzman.. Saat Kulesine yakın Çoruh Nehri Kenarında bulunan manzaralı bir kahveye oturuyorum. Hemen masaya bir gazete kağıdı seriliyor. Onlarda bu işte uzman... Soruyorlar : '' Otlu çay mı ?  Otsuz çay mı istersiniz ? diye..
'' Otsuz çay olsun '' diyorum bilmeden. Neden sonra sorarak öğrendim. Otsuz çay süzgeç ile süzülerek servis edilen çay imiş. Otlu çay ise direkt olarak demlikten bardağa doldurulan çay...
Bayburt'un yöresel unlu mamulleri de masa da yerini aldı. Bayburt Ketesinde; Süt, tereyağı, maya, tuz, buğday unu ve yumurta sarısı malzemeleri bulunuyor. Ayrıca iç harcı, kavrulmuş un ve tereyağından oluşuyor. Uzun yıllardır yöre de üretilen ve yöre ile özdeşleşmiş kültürel bir değer.
Yuvarlak şekilli Bayburt Ketesi'nden iki adet aldım. Biri fırın üretimi diğeri köylü kadınların ürettikleri... Bayburt Ketesi '' Coğrafi İşaret Belgesi'ne '' sahip. Ayrıca masa da '' Lorlu Gugul '' da var. Süt, tereyağı, maya, göğermiş lor peyniri, az miktarda tuz, şeker ve undan yapılan enfes bir lezzet. Tabi ki bunları bitiremedim. Amacım mümkün olduğunca yerel lezzeti denemek. Kalanlar yolda atıştırmalık olacak.
Bayburt İli Anadolu'nun kuzeydoğusunda tarihi İpek Yolu üzerinde bulunuyor.
İlin geçmişini aydınlatan maddi kültür eserleri ile diğer yazılı kaynaklarda pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığı biliniyor. Yörenin tarihindeki bu kültürel birikim yemeklerin çeşitlenmesini ve bugünlere ulaşmasını da sağlamış.
Kentin simgelerinden biri de Bayburt Kalesi. Bayburt'a girer girmez dikkat çekiyor.
Bayburt'un kuzeyinde, kimi yerleri sarp kayalık olan yüksek bir tepe üzerinde yer alıyor. Bu güzel kahvaltıdan aldığım enerji ile yaklaşık 1500 metre yükseklikteki kaleye tırmanmaya başladım.
1200 - 1230 yıllarında, Saltuklular'dan Erzurum Meliki Tuğrul Şah tarafından onarımı yaptırılan ve çini süslemelerinin güzelliği ile  '' Çini Maçin '' diye de anılan kalenin o dillere destan çinileri ne yazık ki günümüze ulaşamamış. Yakın dönemde bu çinilerin benzerleri kale üzerinde yerlerine yerleştirilmiş.

İçinde, Bizans döneminden kalma bir de kilise kalıntısı bulunan kalenin kimler tarafından, hangi dönemde yapıldığı kesin olarak bilinmiyorsa da, Doğu Roma İmparatoru Iustinianos zamanında inşa edildiği sanılıyor.


1647 yılında Bayburt'u ziyaret eden Evliya Çelebi kale içinde 300 evlik bir mahalle ile '' Ebü'l Feth Camii'nin '' bulunduğunu yazmaktadır. Zaman zaman işgal ve hasara uğrayan kale, en son olarak 1828 Osmanlı - Rus savaşı sırasında Ruslar tarafından büyük çapta tahrip edilmiş.
Kalenin dış yüzeylerinde süsleme olarak kullanılan mor ve yeşil renkli firuze çinileri hayranlıkla izledim.
Bayburt'a bu kadar yakın olmak ve her bir yanını neredeyse kuş bakışı görmek bir başka güzel. Uzaklardan daracık gözüken Çoruh Nehri, söğütlerle çevrili yolları birleştiren köprülerin altından, kıvrıla büküle geçip, kalenin bulunduğu tepenin eteklerinden akıyor.


Bayburt en güzel buradan görülüyor. Uzaklardaki ağaçsız, ancak yemyeşil görünen Kop Dağları'nı, Şehit Osman Tepesi'ndeki türbeleri, kentin caddelerini, kent dokusunun ilgi merkezleri olan camileri ve beyaz bulutlarla süslenmiş masmavi gökyüzünü izlemeye doyum olmuyor. Kent, Çoruh Vadisi'nin iki yanındaki tepelere doğru genişlemiş.

Bayburt, tarihi M.Ö. 3000 yıllarına uzanan bir yerleşim yeri. Türkler'in Anadolu'da ilk yerleştikleri yerlerden biri de burası.
Tarihi İpek Yolu'nun geçtiği, Ksenophon, Marco Polo, İbni Batuda ve Evliya Çelebi gibi birçok seyyahın uğrak yeri olan kent, ilk çağlardan bu yana birçok cami, medrese, han, hamam ve köprüyle donatılmış.
Ancak, yazık ki kentin tarihi boyunca hiç eksik olmayan savaşlar ve istilalar sonucu bu eserlerin çoğu tahrip olmuş. Günümüze kadar ulaşamamış.
Kaleden doğu yönüne baktığımda '' Bamsı Beyrek Seyir Terası '' nı görüyorum. Seyir terasından Bayburt'u seyretmek için zamanın olmadı.
Baybird, Baberd, Babert, Paypert, gibi isimleri alan , Bizans döneminde Paiper olarak bilinen Bayburt, Marco Polo'nun seyahatnamesinde Paipurth ya da Baiburt olarak geçer.
Kentin Selçuklular döneminde Baybird olan adı Osmanlı döneminde de benimsenmiş, daha sonra da bugünkü şeklini almış.
1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi'nin eserlerinde zengin anlamına gelen '' Bay '' ve belde anlamına gelen '' yurt '' sözcüklerinden Bayburt olarak anıldığı ve Bayburt adının bu yıllardan sonra kullanıldığı biliniyor.
Çevresi iki kilometreden fazla olan kaleyi birbiri arasında 200 metre mesafe bulunan iç içe iki sur çeviriyor. Sur duvarlarının yüksek kayalar üzerine inşa edilmiş olması kaleye görkemli bir görüntü kazandırıyor.
Kaleden iniyorum. Kale Park ve Kale Kafe içinden henüz yeni çiçek açmaya başlamış ağaçların ve çiçek kokuları arasından geçtim.


Kentin merkezinde ki Saat Kulesi'nin (Bayburtluların ifadesi ile '' Saat Kule '') yapımına 30 Ekim 1923 te başlanmış ve 29 Ekim 1924 te de bitirilmiş. Yapımına Tabur Köylü Muhittin Usta başlamış, Rizeli İbrahim Usta'da tamamlamış. Saat kulesi 21 metre uzunluğunda minare görünümünde, çokgen kaide üzerinde sekizgen gövdeli olarak yükseliyor. Ayrıca, şerefesi olan kulenin üzeri kubbe ile örtülmüş ve baldaken şeklinde bir köşke benzetilmiş.
Öğlen yemeği için hedefim, Zafer Lokantası'na gitmek ve çok tavsiye edilen '' Mantılı Döner '' ve '' Bayburt Tava '' lezzetlerini tatmaktı. Ne yazık ki : Zafer Lokantası yenilendiği için uzun süredir kapalıymış.. 
Listemdeki diğer mekana gidiyorum. Dede Korkut Şehir Müzesi yakınındaki '' Dönerci Ramiz Usta '' ya. İyi ki de gitmişim...
Ünlü Bayburt Döneri'ni, kuzu etiyle yıllardır yapan Ramiz Usta tencere yemekleri ile de ün sahibi.
Bayburt Dönerini yemek için en iyi adreslerden. Etin kalitesi, ustalık ile birleşince çok keyif aldığım ve damakta alışkanlık yapacak türden bir döner tadıyorum.

Ramiz Ağabey, güler yüzü ve nezih bir insan. Masa da sohbet ediyoruz. Yıllar önce 5 yıl Almanya'da döner ustalığı yapmış. Daha sonra Gölcük'e yerleşmiş. Burada döner ve tencere yemekleri yaptığı bir restoran açmış. Trajedik olarak, 1999 depreminde hem Gölcük'teki evi hem de restoranı büyük hasar görünce memleketi Bayburt'a gelmiş ve şimdiki mekanı açarak hizmet vermeye başlamış.
 
Bayburt tarihi, kültürü, yöresel lezzetleri ve yaşamı ile ilgili çok güzel bilgiler verdi. Çok keyif aldığım bir sohbet oldu. Artık Bayburt'ta da okyanus yürekli bir dost var...

Ramiz Ağabey beni kapıdan uğurluyor. Bayburt'a yolunuz düşerse '' Dönerci Ramiz Usta '' kesinlikle listenizde olsun.
Bayburt'a geliş nedenlerimden en önemlisi : Dede Korkut... Onun izlerini Bayburt'ta takip etmek, masallarında adı geçen yerlerde uzun yürüyüş yapmak... Başlangıç için en iyi yere geldim. '' Bayburt Dede Korkut Şehir Müzesi ''  ne.

Dede Korkut ile kurduğu yüksek bağdan ve masallarına konu olan mekanların da varlığından dolayı, 1995 yılından bu yana '' Dede Korkut Uluslararası Kültür Sanat Şenlikleri '' nin düzenlendiği kentte, Dede Korkut, Bayburt'un bir simgesi haline dönüşmüş. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından 1999 yılı, Dede Korkut'un 1300. yılı kabul edilmiş; 28 Kasım 2018' de ise '' Dede Korkut ''  UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi'ne oy birliğiyle dahil edilmiş. Türkiye, Dede Korkut boyları ile dünyada söz konusu listede en fazla ögesi, değeri olan ilk beş ülke sıralamasındaki yerini korurken, Dede Korkut anlatıları ile birlikte ülkemiz, 17. kültürel varlığını bu listeye eklemiş.


Dede Korkut ile simgeleşen Bayburt'ta, bu kültürel mirası yaşatma ve gelecek nesillere taşınması amacı ile Bayburt Belediyesi'nce, Bayburt Valiliği'ne 2019 yılında devri gerçekleştirilen ve uzun yıllar Cumhuriyet Caddesi'nde Kız Meslek Lisesi olarak hizmet veren tarihi bina, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı'nın katkılarıyla yapılan restorasyon çalışmalarının sonucunda, 4 Mayıs 2013 tarihinde '' Bayburt Dede Korkut Şehir Müzesi '' olarak Dedem Korkut'un duası ile ziyaretçilerine kapısını açmış. Yapılan protokol kapsamında müzenin finanse edicisi '' Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu '' olmuş. 
Dünya üzerinde bu kadar adı olan bir kent daha var mıdır ?
 
Etkileşimli, interaktif ve profesyonel müze özelliğinin yanında kentin kadim geçmişini de teknolojiden faydalanarak anlatan tarihi/arkeolojik eserler, taş yazıtlar, kitabeler, belge, resim ve fotoğraflar ile Dede Korkut dua simülasyonunun da yer aldığı müze, kültürel zenginliği de yansıtıyor.
Dede Korkut'un balmumu heykeli ile ilk karşılaştığınızda, ortam bir anda aydınlanıyor ve Dede Korkut etkileyici bir ses tonu ile dünya tarafından bilinen o duasını yapmaya başlıyor... Bu dua ve simülasyonu birden fazla dinledim ve seyrettim. 
Dede Korkut boylarını temsil eden bal mumu heykel ve maketlerin yer aldığı bölümde Dede Korkut ; soylamaları, ağıtları, sözlüğü hülasa boyları ile yer alıyor.

Dede Korkut'un, Türklerin Şamanizm'e inandığı dönemde Şamanlara kopuz çalmayı öğreten, adeta Şamanların hocası konumunda olduğu söylenmektedir. Türklerin Müslüman olduğu dönemde de Müslümanlığı kabul ederek halka yol gösterdiği kayıtlarda yer almaktadır. Bu anlatıların büyük kısmına Dede Korkut hikayelerinde geçen ifadelerden yola çıkılarak varılmıştır. Dede Korkut Hikayelerinde; Türklerin yaşayış biçimlerinden, gelenek ve göreneklerine kadar pek çok olay anlatılıyor. Bu olayların kiminde Türlerden Şamanizm'e inanan bir topluluk, kiminde ise Müslüman bir topluluk olarak bahsediliyor. Dede Korkut Hikayeleri asırlar boyunca dilden dile aktarılarak anlatılmış. Hikayelerin 15. yüzyılda yazıya döküldüğü ve kayıt alındığı düşünülmektedir. 
Dede Korkut, Oğuzların destansı hikayelerinin ilk anlatıcısıdır. Öyle ki, eserlerinin pek çok yerinde adı geçmektedir ve günümüzde Oğuzların bu destansı hikayeleri '' Dede Korkut Hikayeleri '' olarak adlandırılmıştır. Hikayelerde Dede Korkut'un adı Dede Korkut olarak geçtiği gibi; bazen dede, bazen de ata olarak geçmektedir. Oğuzların Kayı boyundan geldiği düşünülen Dede Korkut'un soyunun İshak Peygamberin soyuna dayandığı söylenilmektedir.
Dede Korkut'un soyundan gelenlerin ise Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi olduğu kayıtlarda yer almaktadır. Hikayelerde geçtiğine göre Dede Korkut Türkler için bilge bir kişiliktir. Toplum hayatından  doğaya kadar hemen her konu da engin bir bilgiye sahip olan Dede Korkut geleneklere ve göreneklere de en ince detayına kadar hakimdir.
Oğuz hükümdarlarına vezirlik yaptığı anlatılan Dede Korkut'un bilge kişiliği ile hükümdarlara danışman olarak akıl verdiği de anlatılmaktadır. Söylentilere göre 295 yıl yaşayan Dede Korkut, pek çok döneme yetişmiştir.
Dede Korkut destanlarının günümüze ulaşabilen el yazması iki nüshası var. Dresden nüshasında on iki, Vatikan nüshasında altı hikaye mevcuttur. Vatikan nüshası altı hikayeden oluştuğu için eksik olarak değerlendirilmiş, ancak her iki nüshanın ortak bir asıl nüshaya dayandığı düşüncesi genel olarak kabul görmüştür. Yirmi dört Türk boyunun her biri için bir destan yaratılmış olduğu ve bu nüshanın kayıp olduğu iddialarına karşın bugün bunu kanıtlayacak belge ve bilgi elde bulunmamaktadır.

Müzede ayrı bir salonda, Dede Korkut'un 12 hikayesini ayrı ayrı seçerek, animasyon olarak ve fevkalade seslendirmeleri ile izlemek mümkün. Ben de 3 hikayesini seçerek keyifle izledim. 
Dede Korkut Kitabı'nda Geçen Hikayeler :
1- Bey Büre Oğlu Bamsı Beyrek
2- Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
3- Salur Kazan'ın Evinin Yağmalanması
4- Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
5- Dirse Han Oğlu Boğaç Han
6- Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı
7- Kazılık Koca Oğlu Yigenek
8- Basat'ın Tepegözü Öldürmesi
9- Begil Oğlu Emre
10- Uşun Koca Oğlu Segrek
11- Salur Kazan ve Oğlu Uruz
12- Dış Oğuz İsyanı ve Beyrek'in Ölümü

 

Dede Korkut Hikayeleri'nde : Eser, bir önsöz ile 12 hikayeden oluşuyor. Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olaylar eserde iç içedir. Türklerin eski yaşam tarzları ile ilgili ayrıntılar yanında İslam dini ile ilgili özellikler de bulunuyor. Eserde geçen '' Dede Korkut '' meçhul bir halk ozanı. Hikayelerde Oğuzlar'ın çevredeki beyler ile aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alıyor. Hikayelerin konuları; aşk, yiğitlik gösterisi, kahramanlık, boylar arasındaki savaştır.
15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Eserin yazarı belli değildir. Şiir ve düzyazı iç içedir. Azeri Türkçesi ile oluşturulmuştur.

Kop Dağı Müdafaası, Ermeni zulmü gibi tarihi önemi bulunan, Bayburtlunun ve Türk Milletinin gönlünde ve zihninde derin izler bırakan tarihi olaylar da bilgi, belge, eser ve buluntularla müzede sergilenirken; dijital ekranlar ile farklı görsel ve sorular ile ziyaretçilere açılan; '' Ne kadar Bayburtlusun ? '' ve '' Köyüne Dokun '' bölümleri, müzeye etkileşimli bir müze olma özelliği de katıyor. '' Anadolu İrfan Mektebi Bayburt '' adlı bölümde ise Anadolu'nun ve özellikle de Bayburt ilinin irfan geleneğinin önderlerinin yaşamlarına ait belgeler ve bilgiler aktarılıyor.


Dede Korkut Şehir Müzesi'nden çok güzel duygu ve düşüncelerle ayrıldım ve eski Bayburt'un sokaklarına doğru ilerledim.
Bayburt'un sarı taşından inşa edilmiş geleneksel Bayburt Evleri karşıma çıkıyor. En eskisi 1850 yılına ait olan Bayburt evlerini bölgedeki ve Anadolu'daki diğer evlerden ayıran en büyük özellik yapılarda kullanılan Bayburt taşı.

Bayburt'un; Zahit, Şingah, Uzungazi, Kadızade ve Galer mahallelerinde günümüze ulaşan çok sayıda geleneksel ev var. Taş ve ahşap ağırlıklı olarak inşa edilen tarihi Bayburt evleri bakımsız görünüyordu. Bazılarının yıkılmaya yüz tutmuş halleri beni üzdü.  

Bayburt'a özel bir lezzet ile tanışmak için Cumhuriyet Caddesinde yürüyorum. '' Bayburt Sütlüsü '' denilen yeni nesil bu tatlı için iki mekan tavsiye ediliyor. '' Hatipoğlu / Bayburt Pastanesi'nde tattığım; süt, katları arasında çikolata parçacıkları ve fıstık ile yapılan bu tatlıyı çok beğendim..

Soğuk baklavaya benzese de çok daha özel ve hafif bir lezzet. Alışkanlık yapacak türden...
Bayburt Sütlüsü ve daha bir çok farklı pastane ürününün bulunduğu, nezih ortama sahip diğer tavsiye adresi ise : '' Hanedan Pastanesi '' . Bayburt'ta şubeleri de bulunan Hanedan da elit bir mekan.


Görkemli Çoruh Nehri, Bayburt'u adeta ikiye ayırıyor. Çoruh Nehri kenarından yürüyorum.
Farsça '' Cüy '' ile Arapça '' Ruh '' sözcüklerinden türeyerek '' Çoruh '' adını almış. '' Can Suyu '' ya da '' Ruh Irmağı '' anlamına gelen '' Cüy-i Ruh '' Bayburt için adeta bir Can Nehri...
Bayburt İlinin Kırkpınar beldesinde yer alan Pullur ve Sakızlı deresinin birleşmesi sonucu doğuyor. Daha sonra da Bayburt, Artvin, Erzurum illeri içinden geçerek Gürcistan'dan Karadeniz'e dökülüyor.
Çoruh Nehrinin en önemli özelliği ise, dünya üzerinde en hızlı akan nehirler arasında yer alması.. Çoruh Nehrinin ortalama debisi ise, 278 m3/s ..
Meydandan sağa dönüp ileriye doğru ilerlediğimde Ulucami ile karşılaştım. 
Anadolu Selçuklu Sultanlarından II. Gıyaseddin Mesut (1282-1298) zamanında yaptırıldığı kabul edilen caminin pek çok onarımlar gördüğü biliniyor.
Kare kaideli minarenin sekiz yüzlü pabuçluğunda ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitki motifli mozaik çiniler Anadolu Selçuklu çinilerinin ilginç özelliklerini sergiliyor.

13. yüzyılda yapılmış bir Selçuklu eseri olan caminin büyük bölümü tamamen yıkılmış. Sonra da eski plana uygun olarak yeniden inşa edilen Ulucami'nin sadece minaresi, asıl ibadet mekanına açılan iki kapısı ve mihrabının bazı bölümleri Selçuklular dönemindeki orijinal haliyle kalmış.

Caminin kuzeydoğusunda bulunan minaresinin kaidesinde geçirdiği son büyük onarımı belgeleyen 1850 tarihli kitabe bulunuyor.

Ayrıca caminin son cemaat yerinde beş adet kitabe mevcut.

Bu kitabelerden mihrabın iki yanında yer alan Osmanlıca iki ferman metni; kadınların çalışma düzeni ile ilgili...
Ulucami'nin güneydoğusunda yürürken '' Tarihi Kırk Çeşmeler '' ile karşılaştım. Ulucami ile Selçuklu Dönemi eserlerinden Bedesten (Taşhan) arasında yer alan çeşmeleri görmek benim için sürpriz oldu. Anadolu da ilk defa böylesine farklı tarihi çeşme yapısı ile karşılaşıyorum.
Çeşmenin bulunduğu bölüme, karşılıklı iki ayrı taş merdivenle iniliyor. Daha önce bu alanda bulunan külliyenin (yapılar topluluğu) bir üyesi olduğu düşünülüyor.
Çeşmeler alanın iki yanında yer alıyor. Çeşmelerden iki tanesi büyük olmak üzere tamamı 40 adet. 24 adet de dinlenme sekisi mevcut. Çeşmelerden bolca su akıyor.
Çeşmelerin önündeki tekne kısmı boydan boya devam ediyor. Eser, alt geçit gibi iki taraftan merdivenle inilen bir bölgede yapıldığı için iç mekanın aydınlatılması ve ferah bir ortam yaratmak amacıyla tavanda bir aydınlık açıklığı daha sonra eklenmiş. Yapının yapılmış olduğu konum göz önüne alındığında, eser çukur çeşme özelliği göstermektedir.
'' Bayburt Yıldız Oteli '' yapısı tüm güzelliği ile karşımda... Tarihin derinliklerinden artık gün yüzüne çıkmak istercesine direniyor gibi duruyor.
Yapının batı yönde bulunan yuvarlak kemerli giriş kapısının üzerindeki balkon kapısı ile çatı saçağı arasına yerleştirilmiş olan bir kitabesi bulunuyor. Bu kitabeye göre, yapının Cumhuriyet Döneminin ilk devrinde 1925-1929 yılları arasında 4 yıl içinde inşa edildiği görülüyor. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerine kurulmuş olan çarşı günümüzde var olan dükkanları ile U plan sergiliyor.
İki katlı bir düzenlemesi olan yapının batı tarafında ve iç kısmında  dükkan sıraları yer alıyor. Ayrıca çarşının kuzey yönündeki kolunda üç adet daha tescillenmiş olan dükkan ile birlikte toplamda on beş dükkandan oluşuyor. Dükkanlar iki katlı olarak düzenlenmiş. U plan şeklinde olan çarşının orta kısmında ise girişi batı yönde çıkışı doğu yönde olan revaksız bir avlusu bulunuyor. Kentin birçok yerinde çayevlerine rastlamak mümkün. Kısa zamanda çok yer dolaşmanın ne kadar yorucu olduğunu bir anda fark ediyorum. Dinlenmek ve bu sırada insanlarla sohbet etmek için bu güzel eski çarşıda bir '' çayevi '' nde mola veriyorum... Çoğunluğunda küçük taburelere oturulan ve yalnızca çay içilen, kendine özgü küçük mekanlar buralar. Yöre halkı çay içmeyi çok seviyor. Çaylar kıtlama içiliyor.
Bayburt Bedesteni (Taşhan) , Ulucami yakınında ve çarşı içerisinde. Günümüzde Bayburt Belediyesi Sanat Galerisi olarak kullanılan Bedesten üç bölümden meydana geliyor. Yapım malzemesi taş ve tuğladan olup, giriş kapısının tümü taş süslemeli.. Yavuz Sultan Selim zamanında bir ara zindan olarak da kullanıldığı bilinen bu yapı bir erken Osmanlı eseri. 17. yüzyıl başında Bayburt'u ziyaret eden Evliya Çelebi'nin, '' gayet süslü ve zarif '' diye söz ettiği bedestenin bir başka adı da Taşhan. Kapalı olduğu için gezme fırsatı bulamadım.
Bayburt'ta akşam oluyor. Akşam yemeği için, hep tavsiye edilen  '' Bayburt Pidesi ''  için '' Eren Baba Pide Salonu '' nun yolunu tutuyorum.
Kuşbaşılı-peynirli-yumurtalı pide çok güzel ve lezzetli. Bayburtlular ayrıca '' Bayburt Pide Salonu '' nu da çok tavsiye ediyorlar.

Ziraat Bankası'nın tarihi binaları çoğu il ve ilçe de olduğu gibi Bayburt'ta da dikkatimi çekiyor.
Çoruh Nehri kenarında çayevi'nde bir çay molası daha verdim.
'' 81 ile 81 fidan dikme '' sloganı ile 3.5 yıl önce Manisa'dan yola çıkan '' Seyyah Ömer '' yolculuğunun henüz başlarında Keşan'da bir akaryakıt istasyonun da peşine takılan ve onu bir daha hiç bırakmayan '' Yoldaş '' adını verdiği köpeği ile yaklaşık 11 ay önce Bayburt - Erzurum arasında bir rotadan yürüdü. Bu rotadaki yolculuğu beni çok etkilemişti. Aynı rotadan yürüyerek Bayburt'tan Erzurum'a ulaşma planlarını çok önceden yapmaya başladım. Aynı yerlerde kalıp, muhteşem coğrafyaya tanık olmak için etap notlarını çıkardım. Seyyah Ömer'in kaldığı yere doğru Çoruh Nehri kenarından yürüyorum şimdi...
Bayburt Şehir Parkı'na merkezden yarım saatlik bir yürüyüş ile ulaştım.
Amfi tiyatro, kamelyalar, çocuk parkları, mangal alanları ve bungalov evleri ile oldukça güzel planlanmış çok büyük şehir parkı doğanın içinde.
Şehir Parkı güvenliği ile görüştüm. Onlardan izin isteyerek : '' Park içindeki mescitte kalmak istediğimi '' söyledim. (Malum, Seyyah Ömer'in rotasından ve onun yaptığı şeyleri yapmak için yola çıktım... ) Gayet nazikçe : '' Tabi ki, bir ihtiyacınız olursa bizler çok yakındayız, her zaman gelebilirsiniz. Gece vardiya değişimindeki arkadaşlarımızı da bilgilendiririz '' dediler..


Akşam saatlerinde başlayan şiddetli yağmur, gece gök gürültüsü ve şimşeklerle şiddetini iyice arttırdı. Bir sonraki günün sabah saatlerine kadar hiç durmadan devam etti.
Ben ise bu ahşap kokulu mescitte, doğanın içinde yağmurun sesini duymaksızın otobüs yolculuğunun ve günün yoğun gezinti programının getirdiği yorgunlukla uyku tulumumun içinde çok güzel uykuya daldım. Sabah 06.45 de çok iyi dinlenmiş ve güne gayet hazır durumda uyandım...

Güncel hava durumu bugün Bayburt'ta ara ara şiddetlenecek yağmur gösteriyor. Planım; bu sabah Bayburt-Erzurum doğa yürüyüşüme başlamaktı. Ancak, bir gün ertelemek ve Bayburt'ta 1 gün daha kalma kararını veriyorum. Toparlanıp şehir merkezine doğru yürümeye başladım.
Fatih Şarküteriye geldim yine...
Sinan Bey, güler yüz ile karşıladı. Dün kendisiyle ürünler hakkında sohbet etmiştik. Bugünkü kahvaltılık seçeneklerim dünden farklı olacak...
Bayburt ve Erzurum yöresine ait doğal/organik ürünler içinden seçim yapmak zor olacak... Kertilor (Göğermiş Peynirler göz alıcı...)


Sinan Bey, seçtiğim ürünlerden bir kişilik hazırlıyor. Kendisiyle vedalaşıyoruz. Hemen yakınlarında olan '' Meydan Pide '' den fırından yeni çıkmış ekmek (Doğu'da pide olarak bildiğimiz ürüne genelde ekmek deniyor) almamı tavsiye ediyor. Kendileri ve diğer esnaf ile yerel halk böyle yapıyormuş...


El yakan ekmeği alıp, iki adımda Çoruh Nehri kenarında (sahilde) bulunan dün de gittiğim '' Akdeniz Çayevi '' ne geliyorum. Manzaralı masa da kahvaltı pozisyonu hemen alınıyor. Çay geliyor.
Bugünkü seçimlerim : Kars Kaşarı, Manda kaymaklı bal, Civil peyniri, Bayburt Ketesi oluyor. Tarifsiz lezzetler ile hoş anlar yaşıyorum...
Bayburt-Erzurum arasındaki uzun doğa yürüyüşü için bazı eksiklerimi Bayburt'tan almayı planlamıştım. Bunlardan biri de, kamp ocağı gaz kartuşları. İzmir de bulamadığım bu kartuşları Bayburt Milangaz ana bayisinden buluyorum. İşletmenin sahibi '' İsmail Bayhan '' ile söylediği çay eşliğinde güzel bir sohbet yapıyoruz. Buradan bir çok kamp ihtiyacınızı sağlamanız mümkün. Değerli İsmail, tavsiyeleri, anlattıkları, hoş sohbeti, güler yüzü  ile Bayburt'u ve çevresini, sosyal yaşamını daha iyi tanımamı sağladı. Yolunuz bir gün Bayburt'a düşerse İsmail Bayhan'ı ziyaret edin. Bu dost canlısı insan ile tanışın...
Kentin eski çarşısında gezmeye devam ediyorum.
'' Marangoz '' tabelası dikkatimi çekiyor. Hem de çok eski zamanlardan kalma bir dükkan tabelası..


Artık kentlerde çok göremediğimiz ve el emeği ile özel imalatlar yapan ustalar çok az kaldılar... Bayburt tarzı ahşap yayık, ahşap kovalar çok güzel görünüyorlar.


Bayburt'ta her Pazartesi günü; Hayvan pazarı, buğday pazarı ve semt pazarlarının hala kurulduğunu duymak sevindirici.
Tarihi eserleri incelediğimi gören bir esnaf selam vererek bana çok yakında bir tarihi eseri göstermek istediğini söylüyor. Az sonra yol kenarında bir mezarın yanındayız...
Yakutiye Mahmudiye Üniversitesi, Baş Müderrisi (Rektör) : Sadru ş - Şeria El Kebiri...
Mezar taşı yıllar içinde hasarlanmış.
Bayburt'ta her adımda bir tarihi eser ile karşılaşmak benim için olağan hale geldi.

Buradan az ileride ; '' Ahi Emir Ahmedi Zencani Hazretleri '' türbesi var. Bölgedeki tüm Ahilerin, belki de tüm halkın Başkan'ı olduğu, manevi yönden Mevlana'ya olan bağı nedeniyle de O'nun Doğu'daki temsilcisi olduğu biliniyor. Mevlana ile aynı dönemde Bayburt; Ahilikle Mevleviliğin birlikteliğinin de gerçekleştiği bir il durumundaymış. 

Bayburt'ta ikinci günümde akşam olmak üzere. Yağmur gün boyu devam etti. Bayburt keşif yürüyüşüme ve insan hallerine tanık olmaya devam ediyorum.

Eski çağlarda Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler ve Persler'in yaşadığı Bayburt daha sonra bir süre Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine girmiş. İmparatorluk ikiye ayrılınca da Doğu Roma topraklarında kalmış. 1054 yılında Tuğrul Bey komutasında çıkılan Anadolu seferiyle Çoruh Nehri ve Doğu Karadeniz dağlarına kadar uzanan Selçuklular, şehri 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı'ndan sonra ele geçirmiş. Bayburt, bu dönemde Tebriz-Trabzon kervanyolu üzerindeki avantajlı konumu sayesinde oldukça gelişmiş. Tarihi İpek Yolu üzerindeki önemli konaklama yerlerinden biri olmasının yanı sıra önemli bir kültür ve bilim merkezi haline gelmiş.
14. yüzyılda faal olduğu bilinen Yakutiye, Museviye ve Mahmudiye medreselerinin Bayburt'un kültür tarihi içinde önemli bir yeri var. Ancak, yazık ki, o dönemin birer bilim merkezi olan bu medreselerin hiç biri günümüze kadar gelememiş.


Bayburt'ta kaldığım iki günde gezi listemde olan ancak göremediğim yerler de oldu. Bayburt Kalesi'ni karşıdan gören bir tepenin üzerinde olan ; '' Şehit Osman Türbeleri '' ni, Tarihi Bent Hamamı'nı, Bamsı Beyrek Seyir Terası'nı göremedim.
Bayburt'un merak ettiğim bir diğer yöresel lezzeti ise : '' Kavut Çorbası '' . Bu lezzeti Bayburt'ta en iyi yapanlardan biri de  '' Paşa Memet '' Kavut çorbasının Kasım-Nisan ayları arasında yapılan bir çorba olduğunu söylüyorlar. Yöreye özgü olan bu çorba kavut (buğdayın sacda kavrulup ince öğütülmesinden elde edilen un), kavurma eti, tereyağı, su ve tuz malzemeleri ile yapılıyor. Bayburt Kavut Çorbası yöre adı ile bilinirlik kazanmış ünlü çorbalar arasında bulunuyor. Coğrafi işarete sahip.
Bayburt Merkez de son akşam yemeği için '' Baberti Restoran '' a gittim. Zafer Lokantası kapalı olduğu için '' Bayburt Tava '' yemek için yine tavsiye edilen adreslerden.
Kuzu ya da dana eti, patlıcan, patates, yeşil biber, soğan, tereyağı, domates ve biber salçası, karabiber, kırmızı biber, tuz ile yapılan bir fırın yemeği olan '' Bayburt Tava '' yı beğeniyorum.


Bir zamanlar gezginlerin uğrak noktası Bayburt, parlatılmayı ve önemli değerleri ile tarih sahnesindeki yerini yüzlerce yıldır almayı  bekliyor gibi...
Gezginlerin Bayburt ile ilgili anlattıkları kentin hafızası için önemli.
'' Humphry Sandwith '' ; '' ... Güneş batarken değirmi bir tepeye ulaştım ve birdenbire bir tepe üzerine kurulmuş kalesi ile birlikte Bayburt göründü. Bana göre Bayburt, Asya'ya özgü bir kasaba modelidir. Burada, tepelerin yamacında biri diğerinin üzerine yükselen düz damlı ve inşa edildikleri kayalarla renkleri karışmış-harmanlanmış küçük gri evler vardı. Dar, dolambaçlı sokaklar ve düzensiz şekilde etrafa yayılmış acayip çarşısı vardır... Bu yerlerin genel sessizliği insana gürültülü Batının teması ile uyandırılmamış yıllardır uykuda olan bir eski dünya kasabası fikrini vermektedir. Ve burası gerçek modern dünyanın kargaşasına ulaşmaktan çok uzaktır. ''

'' John Macdonald Kinneir '' , '' Kinneir'e göre Bayburt, dağınık bir yerleşme özelliği göstermekte olup, Çoruh nehri kıyısındaki yaklaşık bir mil boyundaki bir tepe üzerine yerleşmiştir. Çoruh, eskilerin Boas veya Acampsis olarak adlandırdıkları bir nehirdir. Bayburt Kalesi, kasabanın kuzeyinin sonunda oldukça yüksek bir tepe üzerinde yer alır. Halkın kalenin Alexander döneminde bir İskit kolonisi tarafından inşa edildiğine ve Selçuklular döneminde büyük bir şehir olarak geliştiğine inandığını aktarır.
'' Moritz Wagner '',  '' Bayburt'un çevresinde Çoruh kenarlarında çok verimli meyve ağaçları göze çarpıyordu. İşlenmemiş yerlerde ise çayırlıklar, sarı çalılıklar ve yaban gülü çalılıkları vardı. Bu bölgenin dağları çıplak kireç kayalıklarından ibaretti. Dağların tepelerinde ise Mart ayı olmasına rağmen kar bulunuyordu. ''
13. yüzyıl sonlarında bölgeden geçen Marco Polo, Bayburt'la ilgili çok fazla bilgi vermez. Ancak seyahatnamesinde şehrin Paipurth adıyla anılan bir kalesi bulunduğundan ve burada zengin gümüş madenlerinin varlığından bahsetmektedir.
Yarın sabah, Bayburt - Erzurum arasında 117 km lik bir doğa yürüyüşüne başlayacağım. 2 gün Bayburt kent merkezini daha iyi tanımak için yürüyerek gezdim. Bu uzun yürüyüş öncesinde oldukça fazla efor sarf ettim. Bu akşam mescit de kalmamaya karar verdim. Bayburt Öğretmenevi'ne doğru gidiyorum.

Burada gece kalıp; iyi bir dinlenme ve toparlanma sonrası artık uzun '' Masal Dünyası Yürüyüşü '' ne hazır olacağım.
Bayburt Öğretmenevi güzel bir konuma sahip. Burada kaldığım bir gece boyunca iyi dinlendim.
Sabah yağmursuz bir güne uyandım. Kahvaltıyı Öğretmenevi'nde yaptım.


Gayet enerjik, moral dolu, biraz da heyecanlı kamp çantamı sırtıma aldım. Yola koyuldum...


Türkiye'nin kuzeydoğusunda, eşsiz doğal güzellikleri ve zengin tarihi mirası ile Bayburt, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine. Bayburt yemyeşil doğası, etkileyici tarihi yapılara sahip olması ve huzur verici atmosferi ile dikkat çekiyor.
Bayburt'tan ayrılırken insanların dostluğu ile içim ısınmıştı. Kısacık zamanda burada birçok şeye alıştım...

1 yorum :

  1. Güzel bir rehberlik olmuş Bayburt'u gezmek isteyenlere kutlarım👏👏

    YanıtlaSil