MESCİTLİ - LEYLEK BOĞAZI YÜRÜYÜŞÜ (ERZURUM)
Mescitli Köyü'nden sabah 07.00 da yürüyüşe başladım. Mevlana'nın söylediği gibi : '' Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti, cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. '' Bugün en uzun yürüyüşü yapacağım gün olacak. Bayburt sınırlarını geride bıraktım, Erzurum sınırlarında, karlı dağlar arasında uzayıp giden yolları ile '' Leylek Boğazı '' ndan İspir - Erzurum yoluna çıkma amacındayım.Leylek Boğazı neredeyse Mescitli Köyü'nden başlıyor. İspir - Pazaryolu - Erzurum yol kavşağına kadar devam ediyor.
Şeref Abi ile sarılıp, vedalaştık. Mescitli Köyü meydanına geliyorum. İstanbul da bulunan '' Mescitli Köyü Derneği '' üyelerinin de katkılarıyla çok güzel bir Köy Konağı yapılmış.
Gece yaşanan soğuk havanın etkilerini Mescitli kırsalında görmek mümkün.
Erzurum'un İspir ilçesinin Çermeli Çayı üzerindeki bu topraklar özellikle Çaldıran Savaşı sonrası, Yavuz Sultan Selim tarafından bölgeyi Türkleştirmek ve İslamlaştırmak amacıyla Tebriz'den getirilen Türkler tarafından yurt edinilmiş.
Şeref Abi, önceki akşam yaptığımız çaylı sohbette : '' Bir de buraları 1 Haziran - 30 Haziran arasında gelip görmelisiniz. Buranın baharı bu aydır. Ağaçlar çiçek açar ve yeşillenir '' demişti. Bu manzaraların söylediği dönemdeki halini de hayal ediyorum... Bugün günlerden 16 Mayıs 2025...
Sait Faik Abasıyanık, '' Haritada Bir Nokta '' adlı hikayesinin son paragrafında şöyle der : '' Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi ? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti ? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. '' Öylesine yerlerden geçiyorum ki : Durumu '' Bu yola iyi ki çıkmışım, gelmesem buraları görmesem ... '' şeklinde ifade edebilirim.
Hemen 5 km ileride Yunus Köyü var. Yürümeye devam ettim.Yunusköy önlerinde yine bir hayvan sürüsü... Ve çobanı ile güzel sohbet...
Yoldan ayrılıp, köyün içinden geçerek, çıkışına doğru gitmeye karar verdim.
Yunus Köyü'ne '' gölü olan köy '' adını veriyorum... Bu arada, 2058 metre rakımdayım... Sosyal medyada bir video da Yunusköy'ün 2 km üzerinde doğal Maden suyu çıkan bir pınar olduğunu görmüştüm. Maden suyunun kaynağına çıkamadım ama kısa süre sonra, İspir Kaymakamlığı'nın çalışması ve köylülerin desteği ile buradan çektikleri bir hat ile yapılan çeşmeye de az yolum kaldı.Köyün gölünün kenarındaki oyun parkı ve kamelyasında dinlenme ve manzara seyretme molası veriyorum.
Çoruh Havzası'nın çok sayıdaki vadisi içinde ender bitki ve hayvan türleri bulunuyor. Bu bölgede, aralarında nadir bulunan; Orkide, süsen (iris) ve sardunya (pelargonium) türleri dahil, 100' den fazla endemik ya da başka bölgelerde az görülen türün olduğu tahmin edilmekte.
Çoruh Vadisi, Kafkasya Bölgesi ile Anadolu arasında süzülerek göç eden yırtıcı kuşlar ile diğer göçmen kuşlar için çok önemli bir otoyol vazifesi görüyor.
Ayrıca bölgede, sadece bu yöreye özgü olan ya da nadir görülen birçok kuş türü yer alıyor. Bu güne kadar yapılan çalışmalarda Çoruh Vadisi'nde 188 tür saptanmış. Bunların 81'i vadiye özgü tür iken, vadide üreyen ve daha sonra güneye doğru yoluna devam eden 55 göçmen tür, burada üremeden, vadiyi sadece geçiş için kullanan 52 tür bulunmuş.
Cibali, Erzurum'un İspir ilçesine bağlı bir köy. Cibali'nin adı, Arapça '' Cebel '' adından geliyor. Arapça cebel, ''dağ'' anlamına gelmekte. Yerleşimin etrafı dağlarla çevrili olduğundan Cibali adını almış... Osmanlı kaynaklarında yerleşimden günümüzdeki adıyla bahsedilmiş.
Göçmen kuşların önemli geçiş noktasında yer alan ''Leylekköy'' adını da bu göçmen kuşlarının en önemlilerinden biri olan Beyaz Leylek (Ciconia)' den almış. Ancak ben yol çevresinde Beyaz Leylekleri göremedim... Ayrıca köy havzasında Leylek'ten başka, Alaca Sinekkapan, Dağ Horozu, Kafkas çıvgını, Alamecek, Sürmeli dağ bülbülü, Duvar tırmaşık kuşu, Ürkeklik, Kara iskete, Sakallı akbaba ve Kızıl akbaba gibi nadir ya da bölgeye özgü kuş türleri de Leylekköy ve çevresinde gözlenebilmekte.
Uzun bir yürüyüşten sonra '' Değirmendere Köyü '' köyü girişine de ulaştım.
Bu rotadaki en güzel köylerden birinin önündeyim diye düşünüyorum. Girişinde buz gibi su akan çeşmesi yanında oturuyorum. Köyü ve arkasını yasladığı karlı dağları izleyerek dinleniyorum.
Leylek Boğazı'nda, Çoruh Nehri dik kenarlı ve dar tabanlı boğaz vadi oluşturmuş. Ardımda bıraktığım yolu izledim.
Çeşitli tesirler altında kalarak aşınan, parçalanan Çoruh havzasının yüzey şekilleri bakımından en dikkati çeken özelliği; dağlık olması ve bu dağların akarsu çığırları boyunca aşınarak, dar ve derin boğaz vadilerinin oluşması olarak söylenebilir.
Leylek Boğazı yürüyüşüm, 1 saatlik yürüyüş sonrası İspir - Pazaryolu - Erzurum anayoluna çıkışım ile bitti. '' İleri de, Şeref Abi'nin bahsettiği zamanlarda mutlaka yine buralarda olacağım '' diye kendime söz veriyorum.
'' Bir yer hiçbir zaman yalnızca '' o '' yer değildir. O yer biraz da bizizdir. Bir şekilde, bilmeden, onu içimizde taşımışızdır ve bir gün, tesadüfen oraya geliriz. Doğru ya da yanlış günde geliriz, duruma göre değişir ama bu o yerin sorumluluğunda değildir, bizden kaynaklanır. '' (Antonio Tabucchi)
Bir süre sonra listemde olan '' Avcı Alabalık Tesisleri '' nin önüne geldim. '' Burada öğle yemeği molası verip kendimi ödüllendirmeliyim '' diyorum...
Suyun verdiği serinliğin hissedildiği bu çok güzel ortamda lezzet dolu anlar yaşıyorum.
Aldığım enerji ile, Avcı Alabalık Tesisleri'nden ayrıldım ve Güneybucağı'na doğru yürümeye devam ettim.
Köyün merkezinde caminin hemen karşısında, oluşturdukları sosyal alana girdim.
Seyyah Ömer 10.5 ay önce uğradığı bu köyde, Erzurum fidanını dikmişti. Fidanının altını temizliyorum ve su veriyorum.Bu köyde 16 yıl önce askerliğini yapmış.
Öğlenden önce Yunusköy çıkışında mola verdiğim '' Maden Suyu Çeşmesi '' nde tanıştığım Jandarma ekibinin de bulunduğu karakol burada. Akşama doğru burada olacağımı söylemişlerdi... Tahminleri doğru çıktı.
Tekrar köy girişine geldim. Çantamı aldım. Zeyrek'e doğru yürümeye başlayacağım sırada yola çıkan Jandarma ekibi seslendi. Nereye gittiğimi sordular. '' Biz de o yöne gidiyoruz. Yerimiz var. Bırakabiliriz. '' dediler. Bu defa ekibi kırmadım. '' Tamam '' dedim. Kısa süren yol sırasında Bayburt'tan Zeyrek Köyü'ne kadar olan yürüyüşümü konuştuk. Hayret ettiler, ilgiyle dinlediler. Beş dakikalık araç yolculuğu sonunda Zeyrek Köyü ilk girişi önündeki Mescit önünde beni bıraktılar, yollarına devam ettiler.
Küçük bir tesis ve hareketli değil. Tesisin yakınındaki Mescit'in balkonunda 2 gün önce Masat Köyü'nde, Bakkal Sedat'tan aldığım malzemelerle nihayet Menemen yaptım. Akşam yemeğimi yedim.
Üç gün süren, uzun ve harika bir yolu tamamlamış olmanın verdiği mutlulukla, bu güzel ortamda çok güzel bir yemek molası oldu.Yolun matematiğini de yapmak gerek...Madenbucağı Kavşağına kadar Yavuz'un küçük aracı ile otostop : 3 km
Güneybucağı - Zeyrek arası Jandarma ekibi otostop : 10 km
Toplam otostop : 13 km
3 günde yürünen yol : 116 - 13 = 103 km
Erzurum'a buradan 90 km var. Tesis sahibine Erzurum'a nasıl gidebileceğimi sordum. Bu saatte İspir yönünden Erzurum'a tarifeli bir otobüs ya da dolmuş geçmediğini söyledi. '' Yola çıkıp araçlara işaret edin, biri kısa süre sonra mutlaka durur '' dedi. Öyle de yapıyorum. Otostop alışkanlık yapacak... Dördüncü denememde bir araç duruyor. Diyarbakır'dan Rize'ye giden iki memurun aracı ile havanın kararmaya başladığı anlarda Erzurum'a geliyorum. Yakutiye Medresesi önünde araçtan iniyorum. Bu iki yol dostuna teşekkür ediyorum.