Sayfalar

18 Aralık 2017 Pazartesi

YEDİ RENKLİ GÖL EĞİRDİR  (EĞİRDİR/ISPARTA)
Ait olduğunuzu hissettiğiniz ve düşündüğünüz yerler vardır.Eğirdir ve coğrafyası benim için tamda öyle bir yerdir..Gördüğüm bir çok yer arasında en öndedir..Benim için bir tutkudur..
Blog yazılarıma Eğirdir yazısı ile başlamayı düşünmüştüm.Ancak nereden başlayacağıma bir türlü karar veremedim.Ve bu günlere kadar geldik.
Eğirdir'i ilk gördüğüm 1990 yılından bu yana; doğası,tarihi,kültürü ve daha birçok özelliği ile birlikte tanımaya,keşfetmeye devam ediyorum.Hala bitiremedim..
Tek bir yazıyla anlatılamayacağını gördüm ve sayısız özelliğini ayrı ayrı yazmaya karar verdim.
Eğirdir yazıları bitmeyecek diyebilirim...
Bu yazı Eğirdir'e Eğirdir'den bakmanın bir özeti olacak.Bakmaktan keyif aldığım yerlerinden..
   Eğirdir Gölü, mevsimlerde ve günün farklı saatlerinde farklı renklere bürünüyor.Bu nedenle dünyada '' Yedi Renkli Göl'' olarak da biliniyor.Gölün rengi; bir gök mavisi,bir turkuaz.Bir yanda bulanık mavi,öte yanda parlak camgöbeği,gece mavisi ya da çivit mavisi..
Eğirdir, mavi ve yeşilin birbiri içine geçmiş parıltısını sonuna kadar yansıtır.
Turkuaz renginin göz alıcı ve büyüleyici rengini görebileceğimiz eşsiz bir doğa harikasıdır.   
   Alman Fridrich Sarre,  '' Küçük Asya Seyahati '' adlı kitabında Eğirdir'le ilk tanışmasını şöyle anlatmış: ' Gölün pırıltılı yüzeyi ayna gibi önümüzdeydi.Sağdaki yalçın dağdan fırlayan kaya çıkıntısı gölün suyuna dalıyor,küçük şehrin süslü evleri bu kaya parçasını kaplıyor ve suları, kuleleri ve yıkıntılarıyla Alaaddin Kalesi, kayanın tepesini taçlandırıyordu.Daha uzakta, gölün yüzeyinde o iki ada görünüyordu.Küçük olanı sık ormanla örtülüydü ve diğerinin üzerindeki iç içe geçmiş Rum evlerinin damlarının arasından Türk camiinin yüksek minaresi fırlıyordu.Bir kaç beyaz yelken, bütün Küçükasya'da bir benzeri olmayan ve şimdiye kadar pek bilinmeyen bu harika manzaraya can katıyordu... '
Eğirdir'e geldiğimde yıllardan bu yana vazgeçemediğim bakış noktalarım var.
İlk nokta Barla yolu üzerinde Medirebolluk mevkisindeki kayalık..Kayalığın üzerinde oturup, Sivridağ'ın ihtişamı ile ve doğanın renklerini ve renklerin değişimini izlemek dinginlik getiriyor..

Bazen mavinin tonlarıyla,bazen yeşilin tonlarıyla bazen de yaz aylarında plajından Sivridağ...
Yaz aylarında bile cömert güneşe rağmen ferahlatan bir esinti var.





Görkemli ''Eğirdir Sivrisi'' ya da ''Viarus Dağı'' 1750 m yüksekliğinde.1990 yılının sonlarında bu dağın eteklerinde başlayan Eğirdir sevgi ve tutkusu ilerleyen yıllarda daha da arttı.
Buradaki başlangıcım; zor hedeflerin daha da arkasında neler olabileceğini arama istek ve kararlılığını,farklı bakış açılarını,keşif ve macera istek ve arzusunu arttırdı..
Sivridağ'ın eteğinde o onuru yaşayanlar bilirler ve derler ki: Maya tuttu...
Maya tutan mutlaka gelir ve vazgeçemez.
Ben de o maya tutanlardanım..
   Eğirdir Sivrisi bu açıdan muhteşem görünüyor..
Ama zirvesine çıkıp bir de oradan buralara bakmaya ne dersiniz ?...
İşte bu yorucu bir faaliyet ama zirveye çıkınca karşılaşacağınız görüntüler sizi saatlerce orada alıkoyabilir.
Tarifsizdir..
Bazen bulutların üstündesinizdir orada.
Karşıda 3000 metrelik Barla Dağı'nın karlı zirvesi ile bulutlar dağılınca Altınkum Plajı ve olağanüstü renkler dünyası karşılar.
Başınızı hemen biraz sağa çevirdiğinizde bir başka eşsiz görüntü görüşünüze giriverir.
Zirvenin biraz altında Oluklacı Yaylası.
Ve.. Eğirdir'in adaları Canada (Atatürk'ün Adası) ve Yeşilada (Nis Adası).
Zirveden Eğirdir Denizi'nin görüntüsü muhteşemdir.
Tam arkanıza döndüğünüzde bu defa Davraz Dağı görüntüsü sahne alır.
Buradaki küçük kaya üzerine çıkıp verdiğimiz zirve hatırası da vazgeçilmezlerimiz arasında.

Zirvenin doğusunda biraz daha aşağıda yine bir bakma noktası vardır.
Eğirdir'den baktığınızda eğer yerini kestirebiliyorsanız yukarılarda bir küçük ve belli belirsiz nokta gibi görünür.
Yalnız Ahlat ağacı..
Mevsimine göre yeşil,çiçekli yada kuru dallarıyla karşılar.

Daha aşağıda 1400 m'lerde Akpınar Köyü ve seyir terası bir başka bakma noktasıdır.Her mevsim farklıdır.Yazın serinliği ile vazgeçilmezdir.
Şehir merkezinin az üzerinde yokuş çıkmaya değecek bir yerde Adaları daha farklı açıdan göreceğiniz Baba Sultan kayası vardır.Burada da bir şeyler içerken daha farklı güzelliklere tanık olursunuz.
Ve her defasında finali yaptığımız yer..Yeşilada'nın en ucuna yakın küçük marina..
Burada oturup bu görüntüye dalıp giderseniz zamanın nasıl çabucak geçtiğini fark etmezsiniz..
Bazı geceler ay şafağına burada tanık olmakta eşsizdir.

Ağaçların yapraklarının sonbahar'daki renkleri bile bir yere bu kadar yakışır.Nereye baksanız bir tablonun içinde gibisinizdir.
Bu dünya benim için başlangıç ayarlarına dönüş yeridir bir anlamda.
Her nerede olursam olayım oradayımdır...

Yazının başında belirttiğim gibi; bloğumda ilk yazım Eğirdir yazısı olmalıydı.Ancak nereden başlayacağımı bilemedim.
Ama artık bir başlangıç yaptığımıza göre bundan sonra sizlerle sık sık Eğirdir'de olabiliriz..






Hiç yorum yok :

Yorum Gönder