Sayfalar

18 Aralık 2017 Pazartesi

YEDİ RENKLİ GÖL EĞİRDİR  (EĞİRDİR/ISPARTA)
Ait olduğunuzu hissettiğiniz ve düşündüğünüz yerler vardır.Eğirdir ve coğrafyası benim için tamda öyle bir yerdir..Gördüğüm bir çok yer arasında en öndedir..Benim için bir tutkudur..
Blog yazılarıma Eğirdir yazısı ile başlamayı düşünmüştüm.Ancak nereden başlayacağıma bir türlü karar veremedim.Ve bu günlere kadar geldik.
Eğirdir'i ilk gördüğüm 1990 yılından bu yana; doğası,tarihi,kültürü ve daha birçok özelliği ile birlikte tanımaya,keşfetmeye devam ediyorum.Hala bitiremedim..
Tek bir yazıyla anlatılamayacağını gördüm ve sayısız özelliğini ayrı ayrı yazmaya karar verdim.
Eğirdir yazıları bitmeyecek diyebilirim...
Bu yazı Eğirdir'e Eğirdir'den bakmanın bir özeti olacak.Bakmaktan keyif aldığım yerlerinden..
   Eğirdir Gölü, mevsimlerde ve günün farklı saatlerinde farklı renklere bürünüyor.Bu nedenle dünyada '' Yedi Renkli Göl'' olarak da biliniyor.Gölün rengi; bir gök mavisi,bir turkuaz.Bir yanda bulanık mavi,öte yanda parlak camgöbeği,gece mavisi ya da çivit mavisi..
Eğirdir, mavi ve yeşilin birbiri içine geçmiş parıltısını sonuna kadar yansıtır.
Turkuaz renginin göz alıcı ve büyüleyici rengini görebileceğimiz eşsiz bir doğa harikasıdır.   
   Alman Fridrich Sarre,  '' Küçük Asya Seyahati '' adlı kitabında Eğirdir'le ilk tanışmasını şöyle anlatmış: ' Gölün pırıltılı yüzeyi ayna gibi önümüzdeydi.Sağdaki yalçın dağdan fırlayan kaya çıkıntısı gölün suyuna dalıyor,küçük şehrin süslü evleri bu kaya parçasını kaplıyor ve suları, kuleleri ve yıkıntılarıyla Alaaddin Kalesi, kayanın tepesini taçlandırıyordu.Daha uzakta, gölün yüzeyinde o iki ada görünüyordu.Küçük olanı sık ormanla örtülüydü ve diğerinin üzerindeki iç içe geçmiş Rum evlerinin damlarının arasından Türk camiinin yüksek minaresi fırlıyordu.Bir kaç beyaz yelken, bütün Küçükasya'da bir benzeri olmayan ve şimdiye kadar pek bilinmeyen bu harika manzaraya can katıyordu... '
Eğirdir'e geldiğimde yıllardan bu yana vazgeçemediğim bakış noktalarım var.
İlk nokta Barla yolu üzerinde Medirebolluk mevkisindeki kayalık..Kayalığın üzerinde oturup, Sivridağ'ın ihtişamı ile ve doğanın renklerini ve renklerin değişimini izlemek dinginlik getiriyor..

Bazen mavinin tonlarıyla,bazen yeşilin tonlarıyla bazen de yaz aylarında plajından Sivridağ...
Yaz aylarında bile cömert güneşe rağmen ferahlatan bir esinti var.

20 Kasım 2017 Pazartesi

YANIK ÜLKE'NİN PERİBACALARI   (KULA/MANİSA)
KULA PERİBACALARI TABİAT ANIT'I İÇİN YOLDAN ÇIKIN
Defalarca geçtiğimiz yollarda, farkında bile olmadan eşsiz güzelliklerin çok yakınlarından geçiyoruz.Uşak'tan İzmir'e yolculukta Kula'ya 18 km kala farklı bir tabelayı yıllardır görür dururum.Ve, bu tabelayı her gördüğümde burada bir yürüyüşün çok güzel olacağını düşünürüm hep..
Neler göreceğimi tahmin bile etmeden..Bu defa tabeladan sağa saptım ve yoldan çıktım..
Yanık Ülke coğrafyasının dünyada ender görünen bir bölgesine adım attım.
Yoldan pek görünmeyen bu dünyaya, daha önce neden gelmedim? diye düşündüm daha bu ilk görüntülerle..
Güzel ülkenin bu dünya mirası bölgesini çevresinde yaşayan insanlar bile fazlaca bilmiyorlar.
Bu güzel tabiat anıtlarının bazıları en azından 30000 yıldır buradalar..
Peribacaları; bir çoğumuza içinden perilerin çıktığı küçük evler hayal ettirmiştir belkide..
Yakınlarına kadar gidip aralarında kaybolunca ve bu güne kadar görmediğimiz jeolojik yapıların arasında bunu düşünmüyor da değilsiniz..
Hayal etmek güzeldir..
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nca 2012 yılında TABİAT ANITI olarak tescil edilmiş.
Tabiat Anıtı, 2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ve tek, Avrupa'nın 58.'si, Dünya'nın ise 100. Jeoparkı olma özelliğine sahip ve ''Kula Jeoparkı'' nın içerinde bulunmakta.
Kula Peribacaları Tabiat Anıtı, Manisa İli Kula İlçesi sınırları içerisinde Gediz Vadisi'nde yer alıyor.Gediz Nehri, Tabiat Anıtı içinden geçiyor.

13 Kasım 2017 Pazartesi

İZMİR'İN YALNIZ DAĞI MAHMUT'A  ÇIKIŞ  (YUKARI KIZILCA/İZMİR)
Mahmut Dağı İzmir'e çok yakın bir dağ.Ancak diğer yakın dağlar (Nif,Spil,Bozdağ) arasında en ıssızı.
Yukarı Kızılca'ya girişte ihtişamı ile bizleri karşılayan çok dik ve yalnız bir dağ.
Zirvesine ve zirve altına, piknikçi insanımızın çıkmasına uygun bir yol olmadığından korunmuş ve yalnız,ıssız ve doğal kalmış...
Diğer yüksek dağlara gitmeden önce benim için sıkı bir antrenman dağıdır Mahmut Dağı..
Uzun süredir gitmediğimi ve hatta bu yıl hiç orada olmadığımı farkettim ve 12.11.2017 günü Sonbahar'ın sonlarına, Mahmut Dağı coğrafyasında tanıklık etmek için yola düştüm.
Mahmut Dağı, İzmir İl sınırları içerisinde 1387 metre rakıma sahip bir dağ kütlesi.İzmir'in güney doğusunda yer almakta ve İzmir'e uzaklığı yaklaşık 40 km.Bozdağlar'ın uzantısı olup, Karabel Geçidi ile Nif Dağları'ndan ayrılıyor.
Çıkışı ve inişi çok sert olup, (Yukarı Kızılca'nın rakımının 100 m olduğunu düşünürsek zirve çıkışı için 1287 metre kot almak gerekiyor.) muhteşem manzaraya sahip bir dağ kütlesi.
İzmir'den yarım saat süren bir yolculuktan sonra Yukarı Kızılca'nın hemen üstünde Asarlık mevkii'nde Saklı Cennet Restaurant'ın otoparkına park ettim aracımı.
Karşımda dik bir duvar gibi duran ihtişamlı Mahmut Dağı..Uzun süredir de çıkmamıştım Mahmut Dağı'na.Zorluğunu da çok iyi biliyorum..Sonbahar'ın sonlarına tanık olmak,kışı karşılamak için 08.00 gibi başlıyorum yürüyüşüme..
Sabah saatlerinde ilerledikçe silüetin heybeti iyice artıyor.
Zirvede Mahmut Dede'nin mezarı bulunuyor ve Mahmut Dağı adını buradan alıyor.
Kuzeyinde Spil Dağı, Batısında Nif Dağı, Doğusunda Dededağ ve Bozdağ bulunuyor.

25 Ekim 2017 Çarşamba

BİR BAŞKA DENİZ... SEDİR ADASI'NIN KLEOPATRA PLAJI     (GÖKOVA/MUĞLA)
Bir başka deniz olduğunu yıllardır duyar dururduk.Yıllarca çok yakınlarından geçtik ve hatta Sedir Ada'sına giden teknelerin hareket ettiği Çamlı İskele'sine de çok defa geldik.Ama Sedir Adası'nı iskeleden göremediğimiz halde sadece baktık..
2017 yılı Temmuz ayında yaptığımız gezi planında, sadece bakmamaya karar verdik.İlk görüntüde göreceğiniz denize kendimi bıraktığımda boşlukta asılı kalmış hissini yaşadım.
Bu hissi; o kadar deniz ve o kadar göl arasında Kleopatra Plajı'nın muhteşem denizinden başka Salda Gölü'nde yüzdüğümde de yaşıyorum.
Sabah çok erken saatlerde İzmir'den yola çıktık.İlk sefer ile adaya ulaşmak,sakinlikte deniz ile buluşmak için..
Ada'ya gitmek için iki seçenek var.
Bizim tercihimiz;Muğla-Marmaris yol ayrımından, Marmaris'e doğru devam ederken , Çetibeli köyünden geçip, 18. km de sağda Gelibolu-Sedir Adası ayrımından giren yolda 5 km ilerledikten sonra Çamlı İskelesine ulaşmak oldu.Bu iskeleden hareket eden Sedir Adası tekneleri,gün boyunca 08.00-17.00 arası,doldukça kalkıyorlar ve iskele-ada arasında karşılıklı sefer yapıyorlar.Buradan tekneyle adaya yarım saatte ulaşılıyor.
İkinci seçenek ise;Akyaka mendireğinden,kooperatif tekneleri 09.30-11.30 arasında yaklaşık 1 saat süren bir yolculukla Sedir Adası'na ulaşıyorlar.
İlk tekne ile en fazla 10 yolcu Sedir Adası'na ulaştık.
Kimseler yoktu.Deniz bizim gibiydi..
Biz sabah 07.30 da Çamlı İskelesi'ndeyiz...

Gökova Körfezi'nin maviliğinde şahane sularda yarım saat yolculuktan sonra Ada iskelesi görünmeye başladı.

18 Eylül 2017 Pazartesi

KALPAZANKAYA RESTAURANT     (BURGAZADA /İSTANBUL)
Bozulmamış doğada, 70'li yılların atmosferinde şehir yaşamından uzaklaşıp gün batımını izleyerek günü huzurla sonlandırabilecek bir yere gidelim Burgazada'da..
Kalpazankaya Restaurant'ta biz hiç gün batımında olamadık ancak bu konuda hayli ün sahibi..
Bulunduğumuz anlarda ; Marmara denizinin ışıltılı maviliğine,Sivriada ve Yassıada'nın güzel görüntüsüne şahit olduk.
Günün değişik anlarında dahi manzara çok etkileyiciydi.
Mezeler ve ara sıcaklarla başlayan lezzet yolculuğuna bu güzel manzara manzara eşlik ediyor.
Birçok balık çeşidinin en güzel hallerini tadabilirsiniz.
Restaurant'ın Spesiyal ürünleri; 1960 yılından beri aynı şekilde hazırlanan Kuyuda Tandır Kebap, Ayvalık Lokumu, Kalamar Dolma, Portakallı Dil Balığı ve Sufle..
Daha önceleri Yunan sahibi tarafından kır bahçesi olarak işletilen bu yer,1959 yılında Bucak ailesi tarafından işletilmeye başlanmış.
Şimdi 3.kuşaktan İsmail Bucak restaurantın işletmesini sürdürüyor.
Kalpazankaya Restaurant ismini; Bizans döneminde kalpazanların restoranın hemen sahilindeki büyük kayanın üst kısmında bulunan kuyunun içinde kalp para basmalarından almış..

24 Temmuz 2017 Pazartesi

ATATÜRK'ÜN 1930'DA BAKTIĞI YERE TREN YOLUNDAN SOLO YÜRÜYÜŞ   (EĞİRDİR / ISPARTA)
6 Mart 1930.. Atatürk beyaz trenle gece beraberindekiler ile Eğirdir'e gelir.Gece, demir yolu Garı'nda geçirilir.Geceyi trende geçiren Gazi ertesi sabah uyandığında Eğirdir Gölü'nü ve adaları hayran gözlerle uzun uzun süzer...Sade bir kahvaltı yapar.
Sabah Isparta'lı ileri gelenlerle, Eğirdir'li yöneticiler ve halk gara koşarlar.Bir süre sohbet edildikten sonra beyaz tren yavaş yavaş Isparta-Burdur-Antalya yönüne hareket eder.
Dönüşte tren Eğirdir'in muhteşem manzarasında ilerlerken tren yolu köprüsü civarına geldiğinde Atatürk eliyle Eğirdir Gölü'nü işaret ederek; '' NE MUHTEŞEM MANZARA '' demiştir.
Aynı gün Isparta-Burdur ziyaretlerini yapar akşama Antalya'ya ulaşır.
Uzun yıllardır Atatürk'ün tren ile Eğirdir'e geliş rotasının bir bölümünü yürümek ve demiryolu köprüsü üzerinde onun baktığı yerden Eğirdir'e bakmayı düşünüp dururdum.87 yıl sonra aynı yoldan yürüyerek aynı noktadan baktım..
O zaman Eğirdir Belediye Başkanı olan Süleyman Sukuti Yiğitbaşı'nın ifadeleri şöyledir:
  '' Atatürk'ün bu seyahati zamanında Eğirdir Belediye reisi idim.Yazıldığı gibi Atatürk Eğirdir'e gece gelmiş.Sütlaç istasyonunda rahatsızlanınca seyahatlarini Eğirdir istasyonuna kadar uzatıp,sabahın serinliğinde göl havası alması tavsiyesinde bulunanlar olmuş ve bu nedenle öncü ve koruma treni muhafızları ve arabaları Kuleönü'nde kalmış ve zatına mahsus tek kompartımanıyla Eğirdir istasyonuna  gelmişlerdir.
Bu trende muhafız olarak Sadenbey'in oğlu Eğirdirli Talat vardı.Diğer yabancıları bilmiyorduk.
   Isparta'dan milletvekili Hafız İbrahim Bey, Vali Ekrem Bey, Belediye Reisi,Vilayet Müdürleri Eğirdir istasyonuna geldiler.Belediye reisi olarak yıldırım süretiyle çarşı ve geçiş yollarını bayraklarla donattırdım.Belediye binasına Reisicumhur bayrağını çektirttim.Dağ Okulu Komutanı Asım Altuğ Bey, Kaymakam ve diğer zevatla istasyona gidildi.Isparta milletvekili olarak Hafız İbrahim Bey kompartımanlarına girdi,arzu ve emellerini sordu.İstirahat edeceğini buyurmuşlardır.Trenleri kısa süre daha, iki üç saat kadar durduktan sonra Kuleönü'ne hareket etti.Bizler de Vali Bey'in ve Isparta'dan gelenlerin arabalarından yararlanarak Kuleönü'ne gittik.İstasyonda bizleri toplu halde kabul buyurdular,kendimizi tanıttık,ellerimizi sıktılar ''
Kaynaklarda Kuleönü istasyonu sıklıkla geçiyordu.Yürüyüş planımı Kuleönü'den başlayacak şekilde yaptım.Hazırlığımı tamamladıktan sonra 22.07.2017 Cumartesi günü İzmir'den 4.5 saatlik bir yolculukla 17.00 sıralarında Eğirdir'e geldim.Aracımı Tren istasyonu yakınına park ettim.Kamp yüklü sırt çantamla (epeyce ağır oldu) Isparta-Eğirdir dolmuşuna bindim. 30 km ilerdeki Kuleönü istasyonuna yakın yolda indim.
Rotamı aşağıdaki gibi işaretledim.Yürüyüş bitiminde 27.15 km yürüdüğümü gördüm.
Dinar'dan Eğirdir'e gelen hat, 1912'de tamamlanarak hizmete açılmış.
Eğirdir'e ulaşan demiryolu hattı, Osmanlı Dönemi'nin son zamanlarında Eğirdir önemsenerek yapılan bir eserdir.O da İngilizlerin isteği ile olmuştur..
Anadolu içlerine kadar ilerleyen Yunan ordusunun püskürtülmesinde, Eğirdir Gölü üzerinden, bu hatla gönderilen levazımın yararları çok olmuş.
Isparta-Eğirdir tren yolu hattında seferler 19 Ağustos 2002 yılında durdurulmuş ve demiryolu kaderine terkedilmiş..
Yolcu azlığı neden olarak gösterilmiştir.
Yürüyüşümün başında Kuleönü istasyonunda uzun süre vakit geçirdim.İstasyon binalarını inceledim.Osmanlı'nın son dönemlerinde 1912 yılında açılan hatta istasyon binaları taş işçiliğinin güzel örneklerinden.Kapı ve pencereleri koruma amaçlı betonlanmış.Bu halde görmek beni üzdü..

15 Temmuz 2017 Cumartesi

BİZİM HİKAYECİMİZ; SAİT FAİK ABASIYANIK
''Edebiyatın heves ve arzudan çok,bir iç ihtilalin fışkırması olduğunu unutmadan yaşadı...
Kaleme aldığı öykülerde her türlü hesaptan uzak; salt insan olmanın tasasını ve sevincini satırlarına işledi.Kelimeleri hayata,hayatını kelimelere dönüştüren,başkalarını değil kalbini dinleyen,insanları önyargılarla değil yüreğiyle görebilen çok özel ve farklı bir söz ustasıydı.''
diye başlıyor onu anlatan TRT'nin Portreler programı.
Lise yıllarımda tanıştığım Sait Faik bu güne kadar yaşam görüşüyle ve hikayeleriyle hep benimle oldu..
Portreler programı devamında da onu çok güzel anlatıyor:
Türk edebiyatında gündelik olanı, insana dair küçük hüzün ve sevinçleri daha önce hiç karşılaşmadık biçimde öyküleştiren Sait Faik Abasıyanık, İmparatorluğun en çalkantılı döneminde Adapazarı'nda dünyaya geldiğinde takvimler 18 Kasım 1906 tarihini gösteriyordu..  
Sait Faik,Adapazarı'nın köklü ailelerinden Abasızzadeler'e mensuptu.Babası Mehmet Faik Bey kereste ticaretiyle iştigal ediyor, dedesi Seyyid Ağa şehrin çarşısında kıraathane işletiyordu.Annesi Makbule Hanım vilayetin ileri gelenlerinden Hacı Rıza Efendi'nin kızıydı.
Sait Faik,ailesinden her zaman sevgi gören,onların ihtimamıyla büyüyen bir çocuk oldu..Mehmet Faik Bey, 1910 yılında tahrirat katibi vazifesiyle Karamürsel'e tayin edilince üç yıl için oğlu ve eşiyle birlikte bu kasabaya yerleşti.İlerleyen yıllarda deniz insanlarını büyük bir iştahla anlatacak olan Sait Faik'in mavi sulara sevdası daha çok küçük yaşlarda Karamürsel'de deniz kıyısında yaşadıkları bu dönemde başladı.Aile 1913 yılında yeniden Adapazarı'na döndü.Sait Faik ilk tahsilini şehirde yabancı dille eğitim yaptığı için gavur mektebi adıyla bilinen Rehberi Terakki okulunda yaptı.Ortaokula Adapazarı İdadi'sinde başlayan Sait Faik,Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve Yunan kuvvetlerinin Adapazarı'nı işgal etmesi üzerine eğitimine ara vermek zorunda kaldı ve işgal sona erene kadar Bolu'da yaşayan yakınlarının yanında kaldı.Sait Faik,işgal sona erdikten sonra yarım kalan okulunu bitirdi.Ailesi,onun daha iyi eğitim alabilmesi için 1924 yılında İstanbul'a yerleşmeye karar verdi.


(Sait Faik eserleri ''Semaver'' kitabı ile başlıyor. İlk kitabı olan Semaver'den başlayarak kronolojik sıraya göre okumak onun gelişimi ve değişimini de en iyi şekilde gösteriyor. Sıraya göre devam etmenizi tavsiye ederim. Kitapları, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanıyor. İş Bankası yayın evlerinde ve kitap mağazalarında bulunuyor.)

14 Temmuz 2017 Cuma

EĞİRDİR GÖLÜ'NDE YANSIMALAR İLE TEKNE GEZİSİ   EĞİRDİR/ISPARTA
Eğirdir Gölü; mevsimlere,gökyüzünün görüntüsüne ve günün değişik saatlerinde aldığı renk tonlarına göre literatürde ''yedi renkli göl'' olarak bilinir.
Bu olağanüstü renklere; değişik mevsimlerde bazen zirvelerden bazen de bu büyük gölün değişik bölümlerinden tanık olmak olağanüstüdür.
Bu defa Eğirdir'e gölden bakmak için Yeşilada'ya gittik.Son yıllarda gölde tekne gezileri arttı.Kroisos Otel önlerindeki küçük iskelede göl turu yapan iki tekneyi görünce, renklere ve özellikle yansımalara tanık olmak için harekete geçtik.Genelde gölde, ada çevresinde 20 dk süren bir tur yapılıyor.Ancak biz büyük tur istedik.Fiyat da anlaştık.Ve 1 saat sürecek bu çok güzel ve etkileyici geziye başladık.
Geziye Yeşilada'dan başladık.Eğirdir'in sembollerinden Eğirdir Sivrisi hemen karşımızda.
Yeşilada ve Canada'nın açığından Eğirdir'e doğru devam ediyoruz.

29 Haziran 2017 Perşembe

DEDEGÖL DAĞI ÇIKIŞI   (AKSU/ISPARTA)
Dedegöl Dağı, Isparta İli'nin en yüksek dağı ve Batı Torosların da üçüncü yüksek dağı.Dağın zirvesine çıktığımızda,Dedegöl bizi iki tane göl manzarası ile ödüllendiriyor her defasında.Bir yanda üzeri çoğu defa bulutla kaplı Beyşehir Gölü,diğer yanda Eğirdir Gölü büyüleyici görüntüler sunar.
Dedegöl Dağı kütle olarak çok büyük bir dağ olduğundan,tek başına bir dağ dünyası gibidir.Bu kütlenin büyüklüğünü zirveye çıktığınızda daha iyi anlıyorsunuz.
Eğirdir Gölü ve Beyşehir Gölü arasındaki heybetli dağ Dedegöl Dağı'nın en yüksek zirvesi Dedegül 2998 m yüksekliğinde.Dedegöl Dağı'nı uzaklardan ilk gördüğünüz andan itibaren yaklaşana kadar görsel ziyafet giderek artar.
İhtişamlı yükselişine tanık olanları kendine bağlıyor Dedegöl Dağı.
2011 yılında ilk defa çıktım.Günümüze kadar sadece iki yıl çıkış faaliyetine katılamadım.Her yıl düzenlenen bu faaliyete katılmak için yıl boyunca adeta sabırsızlanıyoruz.
ETUDOSD (Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Sporları Kulübü) tarafından ilki 1997 yılında düzenlenen Eğirdir Dağcılık Şenliği,her yıl katılımcı sayısı ve portföyünü genişleterek ülke genelinden dağcılık camiasından 1500 kişinin katıldığı bir organizasyon haline geldi.
Eğirdir'den Aksu İlçesine geldikten sonra Yenişarbademli yolundan devamla Vali Çeşmesi mevkiinden sağa girilerek 3 km devam edildikten sonra Melikler Yaylası Kamp Alanı'na ulaşılıyor.Şenlik alanının Eğirdir'e uzaklığı 65 km. 
Dedegöl Dağı,Anamas Dağları adı verilen dağ gurubunun en yüksek bölümünü oluşturmakta. 
Söylenceye göre doruğa adını veren gülleri erenlerden sayılan bir ''dede'' dikmiş.Zamanla doruk ''Dedegül'', dağın genel adı ise ''Dedegöl'' adını almış.Doruğun güneyinde ''Karagöl'' isimli küçük bir göl de bulunmakta.
Dedegöl Dağı'na en pratik çıkış yaklaşık 1700 metre rakımda bulunan Melikler Yaylası'ndan yapılıyor.Ayrıca Eldere Köyü'nden de dağa bir çıkış rotası bulunmakta.
Rotanın tamamı dik çıkış ve inişli patikalardan oluşuyor.Bu nedenle; baret ve baton kullanmak gerekiyor.Bazı yıllarda rotada yoğun kar olabiliyor.Rehberler eşliğinde çok dikkatli çıkış-iniş yapmak zorunluluğu var.
Dağın,2000 metrelere kadar olan yüzeyi sedir ve kızılçam ormanları ile kaplı.

26 Mayıs 2017 Cuma

ESKİCİLER KONAĞI (NİS OTEL)           EĞİRDİR/ISPARTA
Eğirdir'in bendeki yeri ayrı ve çok özeldir.Yıllar önce tanıştığım yedi renkli göl diyarı vazgeçilmezlerimiz arasındadır.
Eğirdir'in; tarihi,kültürü,insanları,ard ülkesi (Milli parkları,dağları,antik kentleri,ormanları,gölleri...) hep ilgi alanımızda oldu.
Konaklama için iyi seçenekler var.Ancak 2015 yılı yaz aylarında kapılarını açan Eskiciler Konağı (Nis Otel), Eğirdir'e çok yakışmasının yanında bir öncü de oldu.
Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında iş ve özel gezilerde bir çok otel ve tesis gördük.Ancak hiçbiri blog'da konu edecek seviyede bizi bu kadar etkilemedi.
1905 yılından bu yana Eğirdir Gölü'nün her rengine tanıklık eden Eskiciler Konağı,eşsiz göl ve doğa görüntüleri sunuyor.
Neydi farklılıkları?
Gerçek anlamda hissettiğimiz samimiyet,
Huzur ve dinginliği hep yaşamamız,
Tarihi bir konağın cesaretle ve tam olması gerektiği gibi baştan aşağı yeniden yaratılarak geçmişteki Eğirdir yaşamını önümüze getirmesi,
Saygın ve nezih hizmet anlayışı,
Lezzetleri,lezzetlerin sunumu,hijyen..
Hepsi..Ve hepsinden çok daha fazlası..
Otel Müdürü Mehmet Bey ile tanışmak..Eğirdir,Eğirdir Turizmi ve geleceği,kültür,sosyal faaliyetler,çevre,doğa konularında hoş sohbetlerimiz..
Kendisinin sihirli dokunuşları ile her gelişimizde konağın mükemmelliğe gittiğini görmek bizi sevindiriyor.Kendisi özel bir insan..

24 Mayıs 2017 Çarşamba

GARSON ŞÜKRÜ RESTAURANT    (DENİZLİ)
Denizli/Muğla-Antalya yolundan her geçişimde hep gördüğüm, lezzetlerinin ününü hep duyduğum ancak bugüne kadar uğrayamadığım bir lezzet durağı idi Garson Şükrü.
Bu fırsatı, Eğirdir'de geçirdiğimiz faaliyetlerle dolu bir hafta sonu İzmir dönüşünde akşam saatlerinde Denizli'ye geldiğimizde bulduk. İyi ki de bulmuşuz..
Havaların ısınmasıyla birlikte açılan bahçesinde yenilen yemeklerin güzelliğini de duymuştum.Yukarıdan Denizli'yi gören bahçede iyi bir karşılama ile güzel bir köşeye buyur edildik.
Restaurant'ın sahibi Şükrü Bey,yıllardır mütevaziliğinden ve beyfendiliğinden hiç ödün vermeyen bir insan.
Servis hızlı,çalışanlar ilgili ve işlerinde iyiler.
Burası mezeleri ve ara sıcakları ile de ünlü bir yer.Biz çok duyduğumuz yoğurtlu mezeleri ve dillere destan yaprak ciğeri ile başladık.
Yaprak ciğer anlatıldığı gibi enfesti.
Solda Manço..Denizli'nin güzel süzme yoğurdunun; közlenmiş patlıcan,biber ve tereyağı ile buluştuğu bir lezzet.
Sağdaki Biber Tatarı..Yine Denizli'nin süzme yoğurdu ve tereyağına, kurutularak yağda hafif kızartılmış biberlerin eşlik ettiği bir müthiş lezzet daha.Sunumu da ilginç.Biberler bir acı bir tatlı şeklinde dizilmiş..
Bu iki lezzetle bile final yapılabilir..
Soğuk ve ara sıcaklarda daha neler neler var..
Dikkat edilmezse sıcaklara yer kalmayabilir.
Biz ailecek;Beyti,Lokum et ve Adana kebap tercih ettik.Hepsi çok lezzetli ve güzeldi.
Pişirme yöntemleri tüm et çeşitlerinin tadına tat katıyor.

Görüntüdeki lokum et yarım porsiyon!!! ve iyi pişmiş istedik.

27 Nisan 2017 Perşembe

ALP'LERE YOLCULUK / AVUSTURYA  23-26/04/2017
Liebherr Türkiye'nin daveti ile 23-26.04.2017 tarihlerinde İsviçre,Avusturya ve Almanya'da çok özel bir gezi yaptık.Benim gibi dağkolik/doğakolik biri için eşsiz bir gezi oldu.Kerim Bey'in özenli organizasyonunda; özel,planlı,doğru seçilmiş yerlerde hem ülkeleri,kültürlerini,insan özelliklerini,lezzetlerini yakından tanıma fırsatını buldum.Uzun yıllardır tanışamadığım nezih,kaliteli,seviyeli,donanımlı bir insan ile, güzel sohbetler,hoş diyaloglar ve her anı keyif dolu günler geçirdik.
23.04.2017 Pazar günü İzmir'den İstanbul Atatürk Havalimanı'na geldik.Buradan yine THY ile Zürih/İsviçre'ye 2.45 saat sürecek yolculuğumuz başladı.Rezervasyon, Business Class yapıldığı için ayrıcalıklı ve nasıl geçtiğini anlayamadığımız uçuşlar yaşadık.THY'larının kalitesini zaten uçuşlardan biliyorum ancak yurtdışı uçuşta daha özel hizmet gördük,
Güzel bir yolculuktan sonra Zürih Havaalanı'na indik.Kiraladığımız araçla Alp'lerde geçecek yolculuğumuza başladık.Zürih Havaalanı'ndan yarım saat mesafedeki Şehir merkezine geldik.
Limmat Nenri kıyısından yürüyüşümüze başladık.Zürih'te birçok tarihi bina bulunuyor.Limmat Nehri'nin her iki yakasında uzanan binalar ve katedraller güzel görüntüler sunuyor. 

Limmat Nehri, Zürih Gölü'ne dökülüyor.Göl üzerinde yüzen kuğuları ve ördekleri görmek mümkün.

14 Nisan 2017 Cuma

SALAŞ BARINAKTA BİR BALIK AKŞAMI
RUMELİ FENERİ-SARIYER/İSTANBUL


 İstanbul Boğazı balık tercihi için sayısız restoranın olduğu,manzarası ile de hoş anlar yaşatan bir eşsiz yerdir.Siz de benim gibi bazen birbirinin aynı gibi olan mekanlardan farklı bir yerde olmak isterseniz bizim yaptığımız gibi İstanbul'da bulunuyorsanız bile yollara düşmeyi göze almalısınız.
Salaş Barınak Restorana giden yol nasıl bir yoldur..
Yoldan öte görsel bir şölendir aslında..
Galata-Karaköy-Beşiktaş-Ortaköy-Bebek-Yeniköy-İstinye-Tarabya-Sarıyer-Rumeli Kavağı-Rumeli Feneri rotası (Boğazın Avrupa yakası) gidişi de dönüşü de aslında seyrin ve yolcuğun zirvesidir..
Boğazın Avrupa Yakası'nın Karadeniz ile buluştuğu,bambaşka,doğal bir balıkçı köyüne ulaşırsınız.
Araştırmalarım bizi, Rumeli Feneri'nin hemen altında bulunan şahane balıkçı barınağı,Karadeniz ve Boğaz manzarası olan Salaş Barınak Balığa kadar getirdi.
Özellikle Rumeli Kavağı'ndan sonra Karadeniz'in etkisini her anlamda hissediyorsunuz.Görüntüler,Rumali Kavağı'ndan sonra Rumeli Feneri'ne geliş yolundan..

İstanbul'un keşfedilmeyen (3.köprü ile keşfedilecek olan) ve bakir kalan köyü olan Rumelifeneri'nde 2000 yılı başlarında hizmete açılmış.Sarıyer'den 12 km devam edip,Boğaz'ın Karadeniz ile birleştiği bir noktada olan Rumelifeneri köyüne geldiğinizde yolun sonunda Balıkçı Barınağının yanında Salaş Barınak Restaurantı göreceksiniz.
Kendilerinin tanımı ile: ''Boğaz'daki Balık restaurantlarıyla kıyaslandığında ve dışarıdan bakıldığında virane ama içeri girdiğinizde şahane bir mekan'' ile karşılaşıyorsunuz.
Salonun ortasında bulunan şömine ateşi ve ahşap dekorun verdiği sıcaklık, güler yüzlü çalışanlar ve güzel lezzetlerle birleştiğinde gerçek keyif anları başlıyor. 

13 Nisan 2017 Perşembe

BALAT'TA KAFE KADRAJ'DA KAHVE MOLASI    FATİH/İSTANBUL
Balat, Haliç'te son zamanlarda olağanüstü tarihi dokusu ile gün yüzüne çıkmaya başlıyor.Güzel restarasyonlarla birbirini ardına açılan kafeler,küçük restoranlar,sanat evleri bu semti giderek ilgi odağı haline getiriyor.Fener Rum Patrikhanesi de Balat'ta bulunuyor.Balat'a gelirseniz burayıda gezi planınıza ekleyin..
Balat aynı zamanda esnafı ile yaşamın uzun yıllardır devam ettiği evlerde mahalle kültürünün de devam ettiği bir semt.
Balat gezisi sırasında bir şeyler içmek isterseniz çok alternatif var.Her biri şirin ve farklı dekorasyona sahip kafeler arasında biz tavsiye üzerine Kadraj Kafeyi seçtik.
İçeride beş masası,dışarıda dört masası olan küçük ama çok samimi,ev rahatlığını yaşatan bir yer.
Türk kahvesi,dünya kahvelerinin çeşitleri,yaza özel rağbette olan milkshake ve limonatası,ev kurabiyeleri,kek ve pastalar güzel.
Sıcak çikolatalarının (üzerinde çikolata parçaları ile) ününü duyduk.Daha soğuk günlerde gelirsek bu samimi ortamda deneyeceğiz.
Türk kahvesi sunumu çok özenli.Yanında küçük kadehlerde Borovnisa (Yaban mersini suyu) geliyor.Çok lezzetli.Özel yaptırıyorlarmış.Hoş bir ikram oldu.