Sayfalar

25 Ekim 2017 Çarşamba

BİR BAŞKA DENİZ... SEDİR ADASI'NIN KLEOPATRA PLAJI     (GÖKOVA/MUĞLA)
Bir başka deniz olduğunu yıllardır duyar dururduk.Yıllarca çok yakınlarından geçtik ve hatta Sedir Ada'sına giden teknelerin hareket ettiği Çamlı İskele'sine de çok defa geldik.Ama Sedir Adası'nı iskeleden göremediğimiz halde sadece baktık..
2017 yılı Temmuz ayında yaptığımız gezi planında, sadece bakmamaya karar verdik.İlk görüntüde göreceğiniz denize kendimi bıraktığımda boşlukta asılı kalmış hissini yaşadım.
Bu hissi; o kadar deniz ve o kadar göl arasında Kleopatra Plajı'nın muhteşem denizinden başka Salda Gölü'nde yüzdüğümde de yaşıyorum.
Sabah çok erken saatlerde İzmir'den yola çıktık.İlk sefer ile adaya ulaşmak,sakinlikte deniz ile buluşmak için..
Ada'ya gitmek için iki seçenek var.
Bizim tercihimiz;Muğla-Marmaris yol ayrımından, Marmaris'e doğru devam ederken , Çetibeli köyünden geçip, 18. km de sağda Gelibolu-Sedir Adası ayrımından giren yolda 5 km ilerledikten sonra Çamlı İskelesine ulaşmak oldu.Bu iskeleden hareket eden Sedir Adası tekneleri,gün boyunca 08.00-17.00 arası,doldukça kalkıyorlar ve iskele-ada arasında karşılıklı sefer yapıyorlar.Buradan tekneyle adaya yarım saatte ulaşılıyor.
İkinci seçenek ise;Akyaka mendireğinden,kooperatif tekneleri 09.30-11.30 arasında yaklaşık 1 saat süren bir yolculukla Sedir Adası'na ulaşıyorlar.
İlk tekne ile en fazla 10 yolcu Sedir Adası'na ulaştık.
Kimseler yoktu.Deniz bizim gibiydi..
Biz sabah 07.30 da Çamlı İskelesi'ndeyiz...

Gökova Körfezi'nin maviliğinde şahane sularda yarım saat yolculuktan sonra Ada iskelesi görünmeye başladı.




Sedir Adası iskelesine çıktık.Buradaki deniz de eşsiz güzellikte.
Girişte Milli Parklar görevlilerince ücret alınıyor.Müzekartınız varsa giriş ücretsiz.
Kleopatra Plajına ulaşmak için özel oluşturulmuş yoldan yürümek gerekli..Bu yolda da süprizler var.
Bu yoldan plaja yürürken sağda,Karya Kenti,antik Kedrai'nin kalıntıları ile karşılaşıyoruz.
Kleopatra plajı ile buluşmak aceleciliği ile antik kenti bu defa gezemedik..
Kedrai'nin kalıntıları ormanın her tarafına yayılmış durumda.
Kedrai antik kentinin kalıntıları arasında en iyi durumda olan,asırlık zeytin ağaçlarının gölgelediği tiyatrosu imiş.Tiyatrodan başka,taşları kusursuz bir şekilde örülmüş surlar,burçlar,Apollon tapınağı,agora,nekropol,yazıtlar ve sütunları bir başka zaman görmeli...
Kentin adı Hellen dilinde ''Sedir ağaçlı yerin halkı'' anlamına geliyor.
Özel yoldan kısa bir yürüyüşle Kleopatra plajı göründü..


Ve Kleopatra Plajındayız..
Bembeyaz kumlar denize doğru uzanıyor.Deniz sakin,berrak,davetkar,baştan çıkarıcı..
Açık bir yeşille başlayan renkler,turkuvaza,gök mavisine ve sonunda koyu laciverde dönüyor.
Söylenceye göre; Mısır Kraliçesi Kleopatra buraya sevgilisi Antonius ile gelmiş.Sahilden hoşnut olmayan Kleopatra için Antonius,Mısır'dan gemiler dolusu kum getirtmiş,sevgisine ve sevgilisine yaraşır bir cennet yaratmış.İşte plajdaki kumun sırrı..
Ama işin bilimsel tarafı ise çok ilginç.Bu haliyle bile çok özel.
Oolit ya da Pizolit adı verilen bu kumun oluşumu karbonat konsantrasyonunun fazla olduğu sularda meydana geliyor.Hafif çalkantılı,dalgalı deniz tabanında oluşan karbonatlı çamurlar bir çekirdek etrafında toplanarak bu doğa harikasını meydana getiriyorlar.
Oluşumu çok yavaş ve az miktarlarda olduğundan,azaldığında yerinin doldurulması imkansız.Bir dönem gelenler kavanoz kavanoz kum götürdükleri için,plaj şimdilerde sıkı bir koruma altında.
Kumsal uzun değil ancak bembeyaz kumu nedeniyle deniz olağanüstü bir şeffaflığa sahip.
şezlong ve şemsiyeler,hemen plajın arkasındaki orman kısmında.Burada,sadece sandviç ve içeceklerin bulunduğu iki büfe var.
Görkemli Kıran Dağları'nı karşımıza alıp turkuvaz bir denize açılan ve yusyuvarlak,bembeyaz bir kumla örtülü plajı dünyada da biricik..
Davetkar denizin davetlerini geri çevirmeden bu çok güzel sulara kendimizi bırakarak,balıklarla yüzerek çok güzel zaman geçirdik.
Biraz güneşlenmek için karaya çıktığımızda zaman geçirmeden sularıyla buluşmak için sabırsızlandığımız öylesine güzel bir denizde boşlukta asılı kalma hissini tekrar tekrar yaşadım.





Öğlenden sonra tekrar ama mutlaka geleceğimiz bu adanın eşsiz denizini arkamızda bırakarak dönüş teknesi ile Çamlı iskelesine dönüşe geçtik.
Teknenin kadın kaptanı, Eylül ayında buraların daha bir farklı olduğunu,tur teknelerinin azaldığını,sakinliği ve doğası ile daha özel hale geldiğini söyledi..

















Hiç yorum yok :

Yorum Gönder