VİYANA GEZİMİZ 4.GÜN 17.06.2018 (VİYANA /AVUSTURYA)
Viyana'da son günümüz..
Bugün akşam 17.00'da otelde olacağız ve oradan havaalanına geçeceğiz.Uzun bir süremiz var gibi görünüyor.Ama Viyana'da aktivitelere zaman yetmiyor.
Bugün bir sarayı tam anlamıyla gezmeye çalışacağız ve özellikle kızımızın merak ettiği bizimde bugüne kadar hep duyduğumuz bir gösteriyi izlemek için Spanish Riding School'da (İspanyol Binicilik Okulu) olacağız.
Hofburg Sarayı Kompleksi içinde Michaelertrakt'ın ön cephesinin altındaki girişinden gösteri için biletlerimizi aldık.Burada bir cafe ve Binicilik Okulu ile ilgili eşya ve hediyeliklerin satın alınabileceği güzel bir mağazada bulunuyor.
1572 yılında kurulan İspanyol Binicilik Okulu dünyanın en eski ve tek kraliyet binicilik okulu..
Habsburglar, İspanya'dan gelen atları yetiştirip eğiterek Spanische Reitschule'yi kurmuşlar.
Kaynaklar, 1572 yılında kurulduğu bilinen okulun eğitim vermeye başladığında atlar için ahşap bir yapı kullanıldığını belirtiyor.
Bugün kullanılan Barok stilindeki bina ise Maria Theresia'nın babası VI. Karl tarafından, Joseph Emanuel Fischer von Erlach'a 1729-1735 yılları arasında yaptırılmış.
446 yıldan bu yana Rönesans Devri'nin klasik binicilik sanatının yüksek okulu olma özelliğini taşıyor.
Zarif iç mekan 46 sütunla sarılmış ve özenli alçı bezekler,avizeler ve panolu bir tavanla süslenmiş.Arenanın başında, kraliyet locası bulunuyor.
Barok mimarisi binadaki klasik müzik eşliğindeki 80 dk'lık gösteri eşsiz bir atmosferde başladı..
Binicilerin;
Ceketleri; kahverengi,çift sıra metal düğmeli kruvaze ve bele oturuyor.
Siyah Şapkaları'nda sırma örgü şeritleri var.
Uzun Çizmeleri dizin üstüne kadar çıkıyor ve üniformanın bir parçası.
Binici pantalonu güderi.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan okul bugüne kadar bu kültürü devam ettirerek eşsiz olan yerini kuruyor.
Geçmişin geleneği ve değerlerinin bugünün tutkusuyla birleştiği yer olan İspanyol Binicilik Okulu'nda Lipizzaner atların ve usta binicilerin müthiş birlikteliği ile adeta bir dans gösterisinde gibiydik.
Atların ve binicilerin hareketleri,koreografisi özenle hazırlanmış.Bu hareketlerin çoğu, Rönesans döneminde özel manevralar yapabilen çevik atlara ihtiyaç duyan süvarilerce geliştirilen egzersizlerden türetilmiş.
Atların neler yapabildiğine tanık olduk..
İspanyol Binicilik Okulu'nda beyaz Lipizzaner atların sabah antrenmanı izlenebiliyor ve rehberli turlar da düzenleniyor.
Lipizzaner atlarının kökeni 1580 yılına kadar uzanıyor.Avrupa'nın en eski kültürel at ırkı..
Sadece en iyi aygırlar, İspanyol Binicilik Okulu'nda gösteri de bulunuyor.
Atlar güzellikleri ve dayanıklıklarıyla ünlüler.
Gösteri sezonu sonunda tekrar üreme mevsimi için Piber'e gönderiliyorlarmış.
Ve bir atın yetiştirilmesi üç yıl sürüyor.
Gösteriden bir kaç saat önce bulunmaz bir fırsat yakaladık.Atları yerinde gördük.Hazırlık alanlarını dolaştık.
Rönesans üslubundaki üç katlı eski Stallburg Sarayı,İspanyol Binicilik Okulu'nun karşısında yer alıyor.Atlar burada barınıyor.
İspanyol Binicilik Okulu'nun genç ve heyecanlı yıldızları olan atlar Heldenberg'de (Hollabrunn bölgesinde) ilk eğitim yıllarını geçiriyor, eğitim programları ve çevrelerine alışıyorlarmış..
Sezon boyunca Viyana'da izleyicilerini memnun eden tam eğitimli okul aygırları Temmuz ve Ağustos ayları boyunca Heldenberg'in tadını çıkarıyor,dinleniyor ve taze ülke havasının tadını çıkarıyorlarmış..
Hareket özgürlüğü ve sessiz,doğal çevre Heldenberg'de Klasik Binicilik Lisesi Uzmanlığı,çeşitli terbiye seminerleri üst düzey binicilere verilmekte.
Nakışlı kumaştan zarif eyerler,modern versiyonlarından farklı be binicilerin tarihi kıyafetlerini tamamlıyor.
Viyana için muazzam bir marka değeri taşıyan İspanyol Binicilik Okulu'nun yıllık ortalama 250.000 civarında ziyaretçisi oluyormuş.
İspanyol Binicilik Okulu'ndaki gösteri bitiminde tekrar Michaelertrakt'dayız.Buradan yürüyerek Belvedere Sarayı'na gideceğiz.
Yol yine tarih içinden geçecek..
Belvedere gösterişli ve zengin bir semt.
Belvedere Sarayı, Johann von Hildebrandt tarafından, 1683 yılında Osmanlı kuşatmasının sona ermesinde önemli bir rol oynayan kumandan Prens Eugene için yazlık konut olarak yapılmış.Hafif eğimli bir tepe üzerine yerleştirilen Belvedere, Dominique Girard tarafından Fransız tarzında tasarlanan bahçenin birbirine bağlandığı iki saraydan oluşuyor.
Yukarı Belvedere Sarayı'nın ana giriş kapısına geldik..
Arnold ve Konrad Küffner'in, üzerinde Savoie'un ''S'' si ile Savoie haçı bulunan Barok demir kapısından (1728) Yukarı Belvedere'nin güney cephesine gireceğiz..
Bahçenin en yüksek noktasında bulunan Yukarı Belvedere, Aşağı Belvedere'ninkinden daha detaylı bir ön cepheye sahip.Cephenin Prens Eugene'nin askeri zaferini sembolik bir şekilde yansıtması amaçlanmış.
Bu zarif binaya kuzey cephesinden giriş yaptık.Bizi geniş merdivenli bembeyaz büyük bir giriş bekliyor..
Ortaçağdan günümüze Avusturya Sanatının çok güzel örneklerinin sergilendiği geniş kolleksiyon görülmeye değer.
Zemin katta Barok resimler ve Ortaçağ eserleri bulunuyor.
19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başından eserler birinci katta,
erken 19. yüzyıl sanatı ve Biedermeier kolleksiyonu ise ikinci katta sergileniyor.
Beraber bu zarif ve güzel sarayı gezmeye başlayalım..
Gördüğünüz bu büyük kalabalık, yıllardır duyduğum bir ressamın eseri önünde toplanmış.Ben de nihayet bu çok ünlü eseri Belvedere'de görme fırsatı bulabildim.
Avusturyalı ressam Gustav Klimt'in Jugendstil kolleksiyonundan ''The Kiss'' yani ''Öpücük'' adlı eseri.
Viyana'nın ünlü ressamı Gustav Klimt 1862'de Viyana'da dünyaya gelmiş.
Gustav Klimt, ''Öpücük'' adlı tablosunu 1908 yılında Viyana'da tamamlamış.Bu eser uğruna kolleksiyoncu savaşları çıkmış bir şahaser..
Bir uçurumun yamacında duran ve öpüşen iki çift resmin odak noktası..
Resimde uzmanların yorumlarına göre;
'' Erkeğin kadın bedeni üzerindeki fiziksel etkisi resimde kendini hemen belli ediyor.Erkeğin boynunun uzanış biçimi ve kadını kavrayışı, sahip olduğu tutkuyu kadın üzerinde bir tahakküme çevirmiş.
Çiftin etrafını saran altın rengi ise, antik dönem kilise resimlerinde vurguyu arttırmak için altının kullanış tekniğinden esinlenmiş.
Tablodaki kadın figürünün kafasının etrafındaki hale figürü de bu dönemin Klimt üzerindeki etkisini pekiştiryor.Fakat bu halenin saf ruhani bir haleden çok dünyanın içinden, topraktan doğan bir hale olduğu görülüyor; çiçekten bir hale bu.Tek bir figürle humanizm..
Aydınlanma ve modern dönem sanatının insanı merkeze koyma, dini merkezden çıkarma fikirleri görülebiliyor.
Uçurumun kenarında açan çiçekler ve yeşillikler ilk baharı hatırlatıyor.Zemindeki koyu altın rengi tona sahip katman ise bu ölümsüz öpücüğü yıldızlara taşımaya yetmiş.Erkeğin kafasında sarmaşıklardan bir taç bulunmakta, kadının kafasını ise Viyana'nın bahar çiçeklerinin süslediği görülüyor ''
Yapıldığı dönemde etki yaratmamasına rağmen bu bahar çiçekleriyle bezenmiş ''The Kiss'' Öpücük tablosu 68 kuşağının çiçek çocuklarını etkilemiş ve hak ettiği üne kavuşmuş.
En kısa anlatımıyla gerçeküstü ve tutkulu bir aşkın çiçek bahçesinden doğup yıldızlara ulaşmasının hikayesini anlatan eser, Klimt'in en bilinen eserlerinden olmayı sürdürüyor..
Mermer salonu büyüleyici..
Yine bir Gustav Klimt eseri..
Yudit I'de (1901), Eski Ahit Kahramanını viyanalı bir femme fatale olarak betimlemiş..
Aslan (1926) tablosu..
Avusturya Ekspresyonizmi'nin öncülerinden Oskar Kokoschka'nın bu vahşi hayvan resmi, 20.yüzyıl kolleksiyonundan..
Yukarı Belvedere Sarayı ile Aşağı Belvedere Sarayı arasındaki bahçenin girişindeyiz şimdi..
Bahçede üç farklı bölüm bulunuyor.Ve bunlardan her biri karmaşık bir Klasik imgeyi betimliyormuş..
Bahçenin alt kısmı dört temel elementi, orta kısmı Parnassos Dağı'nı, üst kısmı ise Olympos'u temsil eder..
Bahçede bulunan Aslan gövdeli, insan başlı, heybetli sfenks heykelleri, gücü ve zekayı simgeliyor..
''Yukarı Çavlan'' 'ı gördük.Üst basamaktaki su, beş sığ basamak üzerinden alttaki havuza dökülüyor.
Alt Çavlan'a geldik..
Yıllar önce düşünülmüş,planlanmış,oluşturulmuş ve bugünde ilk gün gibi korunan anlamlar bahçesinde bile uzun zaman geçirilebilir.Biz sadece bir bölümünü görebildik..
Yukarı Belvedere'den muhteşem bahçeyi yürüyerek Aşağı Belvedere Sarayı girişine kadar geldik..
Aşağı Belvedere, Johann Lucas von Hildebrandt (1668-1745) tarafından Prens Eugene için 1714 yılında tasarlanmış ve iki yıl içinde tamamlanmış.
Binanın en dikkat çekici bölümleri; Mermer Salon, Prens Eugene'in yatak odası, Fantastik Yaratıklar Salonu ve Mermer Galeri..
Komplekste ayrıca, Limonluk ve Saray Ahırları'da bulunuyormuş.
Yıllar içinde ilavelerle çok büyük bir saray kompleksi halini almış.
Biz Aşağı Belvedere Sarayı'nı gezemedik.
Aşağı Belvedere'de farklı bölümlerle belki bir gün süreli bir geziyi hak ediyor..
Belvedere Sarayı Gezimiz, Aşağı Belvedere Sarayı giriş kapısına yürüyüşümüz ile son buluyor..
Sayılı saatler çabucak geçti..
Otele dönüş saatimiz geliyor..
3 gece Arion City Hotel'de kaldık.(Hintschiggasse I . A-1100 Wien)
Şehir merkezine yakın,doğanın içindeki bu otelden memnun kaldık.
Sabah erken saatlerde ya da akşam gezilerinden önce fırsat buldukça otelin bulunduğu doğada yürüyüşler yapmaya çalıştık.
Arion City Hotel, ''Wienerberg Recrection Park'' bitişiğinde.
Doğal ortamın insan eliyle düzenlenmesi ve korunmasının en güzel örneklerinden.Yürüyüş yolu,bisiklet yolu düzenlenmiş.İnsanı adeta kendine çekiyor..
Viyana'nın hemen hemen her bölümünde bu türden parklar,ormanlar var.
Koşan,yürüyen,bisiklete binen insanları günün her saatinde gördük.
Bütün Viyana halkı istediği spor aktivitesini yapıyor gibi.
Viyana'dan ayrılık vakti geldi.Zaman; çok şeyleri görebilmek,kenti,kültürünü,tarihini,lezzetlerini tanıyabilmenin telaşı ile gelip geçiverdi.
Viyana sıcaklığı ile bize hiç yabancı olma hissini yaşatmadı.
Yaptıklarımız,gördüklerimiz çok fazla ama yapamadıklarımız,göremediklerimizde bir o kadar fazla.
Bunları da bir daha ki sefere yapılacaklar listeme ekledim..
Otelde çıkış hazılıkları,otobüse biniş..
Armağan Bey yine konuşuyor,yine Viyana ile ilgili bilgiler veriyor..
Viyana Havaalanı'na yarım saat sürecek son Viyana yolculuğumuz başladı bile..
Viyana havaalanı'ndan görüntüler..
İyi eğitimli,sosyal,disiplinli,mutlu insanların ülkesi Avustırya'nın başkenti Viyana'ya veda etme zamanı.
Tadı damaklarımızda kalan dolu dolu bir gezi oldu..
Avusturya ile ilgili bir sonraki planımız, Avusturya içlerine,Alpler'e gitmek.
Bakalım ne zaman..
Bekle bizi İstanbul ve İzmir..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder