Sayfalar

2 Temmuz 2018 Pazartesi

AKŞEMSEDDİN DİYARI GÖYNÜK'TE BİR TATLI HUZUR   (GÖYNÜK / BOLU)
2004 yılının yaz aylarıydı.Ilgaz yolunda farklı coğrafyalardaki güzellikleri görebilmek için alternatif bir rota hazırladım.Bu yol bizi, Akşemseddin Diyarı Göynük'ün olağanüstü panoramik görüntüsü ve uzaklardan görünen saat kulesinin manzarası ile buluşturdu..
Sonrasında aynı bölgeye her yolculuğumuzda Göynük gezi planlarımıza hep dahil oldu.
29-30 Haziran 2018 günleri yine Göynük'deydik.
Doğal güzelliklerin tarihi doku ve kendine özgü mimari ile buluştuğu muhteşem kent Göynük, nam-ı diğer Diyar-ı Akşemseddin.Geçmişten bugüne yolculuğa çıkaran,tarihin derinliklerinde saklı kalan ruhun hissedilebileceği bir Osmanlı kenti.
   Varış noktamız, Mudurnu'nun Taşkesti Kasabası, Bekdemirler Köyü yakınlarındaki Kamp Wolftrack doğa kampına eğitmen olarak katılacak Ceren'imizi bırakmak.
Tabiki Göynük'te Akşemseddin Diyarı'nda bir günlük huzur arasından sonra.
Akşemseddin Diyarı olan Göynük, kent hayatının koşuşturmasından yorulanlar için sakinliğin ve huzurun önem kazandığı bir sığınak gibi..
   İlk gün akşam saatlerine doğru Göynük'e ulaştık.
Bu defa ''Müderrisler Konağı'' 'nı tercih ediyoruz.
Konak 1340 yılında Gazi Süleyman Paşa'nın yaşadığı ev olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip.2017 yılında restore edilerek hizmet vermeye başlamış.
Burada kaldığımız sürede ev rahatlığını yaşadık.
Tarihsel özelliğine uygun dekore edilmiş odaları ve ortak yaşam alanları bizleri çok eski dönemlere götürdü..
Göynük Çayı hemen önümüzde.Su sesi çok güzel.
En önemlisi de hemen karşımızda Akşemseddin Türbesi, Gazi Süleyman Paşa Camisi ve Hamamı var.

Müderrisler Konağı'nın odalarında huzurlu gecede,su sesi ve ulvi ortamlara yakın olmanın rahatlığı ile sabah uyandık.








Sabah kahvaltısını, Göynük doğal ürünleri ile dış ortamda yine huzur ve güzel görüntüler eşliğinde yaptık.







Sabah günün ilk ışıkları düşmeden kalktım, 06.30 da Göynük'ü sessizliğinde keşfe çıktım.
İlk durağım Akşemseddin Türbesi oldu.Türbenin kapısını ilk ben açtım.Sabah serinliği içeri dolarken bir süre içerde kaldım ve huzuru yaşadım..Burada olunca şehre yayılan; sakinlik,huzur,güven ve iç dinginliği her yeri öylesine kuşatıyor ki..Benim için bu mekanın önemi çok büyük...
Hacı Bayram Veli'nin öğrencisi olarak tasavvufun tüm inceliklerini öğrenen Akşemseddin asıl ününü Fatih Sultan Mehmed'in hocalığını ve danışmanlığını yaparak kazanmış.
Saçı,sakalının beyaz olması ve beyaz kıyafetler giymesinden dolayı ismine ''Ak'' eki eklenmiş.
Akşemseddin Hz.
15.yüzyılın sofilerinden olup, esas adı Şemseddin Mehmettir.1389 yılında Şam'da doğmuş olup, suhreverdi neslinden Hz.Ebubekir'e dayanır.7 yaşında hıfsını tamamlamış, sonra Amasya'ya yerleşip, Arapça, Farsça ve tıbba önem verip, mikropları ilk o tarif etmiştir.Osmancık'ta müderrislik yapmış,sonra Hacı Bayram Veli'ye intisab'ı düşünmüş ise de vazgeçip Halep'e hareket etmiş, yolda rüyada boynuna zincir takıldığını Hacı Bayram-ı Veli'nin çektiğini bununla ona bağlandığını tabir ederek geri döner, sonradan ''Zorla davete icap eden konuğun, hali budur gönlümüze girdin'' sözüyle müridliğe kabul edilir.
II. Murat İstanbul'u almak emelimdir deyince Hacı Bayram-ı Veli, Fatih'le Akşemseddin'i göstererek ''Fetih bu çocukla bizim köseye nasip olacaktır'' der.
Fatih Akşemseddin'den ders alır.Akşemseddin daha sonra Göynük'e gelerek (1445) yerleşir.Fatih'le sabahlara kadar sohbet ederdi.Bir gün İstanbul'un zaptedileceği günü haber verir.Fetih günü Akşemseddin,secdeye kapanmış Fatih ile günün geldiğini hala kalelerin düşmediğini görüp üzülür.
Akşemseddin başını kaldırır.''Elhamdülillah kale feth olundu'' der artık İstanbul feth olunmuş Fatih ise memnundur.Fatih yaveri Ahmet Paşa'ya ''Akşemseddin gibi bir zat-ı muhteremin devrinde bulunması fetihden duyduğum sevinçten daha büyüktür'' demesi meşhurdur.
Fatih Akşemseddin'in müridi olmayı arzuladıysa da Akşemseddin ona ''Sen benim halvetime girersen devlet işlerini aksatırsın.Ben mesul olurum'' diyerek vaz geçirir. Evliya Çelebinin rivayeti üzerine Fatih Akşemseddin'den Eyüp Sultan Hz'lerinin kabrinin bulunmasını rica eder. O da 77 Ehlullah
ile kabri aramaya başlarlar.
Akşemseddin bir meşe ormanına girerek 2 rekat namaz kılar.Bir secde daha yapar, yapayalnız olmadığı halde kendinden geçer gibi olur kafasını kaldırır ''Müjdeler olsun ki Hüda seccademizi Eyüp kabri üzerine döşemiştir, şurayı kazın'' deyince,kazılır.Yeşil bir taş üzerinde haza kabri Eyübü'l Ensarı diye bir kitabe ve altında sarı kefene sarılı ve sağ elinde tunç bir mühür ve hiç bozulmamış cesedi bulunur.Fatih türbe ve imaretlerle Eyüp semtini kurar.
Maddetül Hayat Hallü Müşlükat, Risaletün Nuriyye kitapları vardır.1459 yılında vefat etmiş, türbesini Fatih yaptırmıştır.Hamdullah, Nurullah, Emrullah, Feyzullah, Sadullah ve Nuril Hüda isimli oğulları vardır.
   Karagün dostu imiş Fatih'in Akşemseddin.ki yüzünden leman etti anı fethim mübin, nusratı çeşmi hakikatle görüp verdi haber.Böyle her karın uzaktan görür erbabı yakın.


''Hastalık insandan insana bulaşmak suretiyle geçer.Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.'' der Akşemseddin Maddetül Hayat isimli tıp kitabında 1450 li yıllarda..
Türbe kitabesi..





1292'de Osmanlı topraklarına katılan Göynük o tarihten bu yana ''Bir Osmanlı Kenti'' olarak anılıyor.
Akşemseddin Türbesi'nin hemen yanında 1331-1335 yılları arasında Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa tarafından yaptırılmış ''Gazi Süleyman Paşa Camisi'' bulunuyor
Muhtemelen ahşap olan bu cami yıkıldığından II.Abdülhamit'in emri ile bugünkü cami yaptırılmış.

Akşemseddin türbesinin diğer yanında ise yine Gazi Süleyman Paşa tarafından 1331-1335 yıllarında yaptırılan çok büyük hamam var.Erkekler ve kadınlar bölümü olmak üzere çifte hamam olarak kesme taştan inşa edilmiş.
Her iki bölümde kubbe ile örtülü soğukluk,ılıklık ve sıcaklık kısımlarından oluşmakta.


Akşemseddin Türbesinden sonra onunla aynı dönemde yaşamış Ömer Sekkin Hz. (Bıçakçı Ömer Dede) Türbesine yöneldim.
Hacı Bayram Veli Hz.'lerinin müridi ve Bayrami Melamiliği'nin kurucusu olan değerli bir kanaat önderiymiş.Akşemseddin'den daha sonra 1475 yılında öldüğü rivayet edilmektedir.
Yüksekçe bir platform üzerinde yer alan kubbeyle örtülü revak bulunmaktadır.Ahşap, çift kanatlı,kündekarı tekniğin de işlenmiş bir kapısı var türbenin.






Şimdi.. Osmanlı tarzı iki katlı tarihi evlerin arasından Arnavut kaldırımlı dar sokakların arasından ve yokuş yollardan geçerek saat kulesine çıkma zamanı.
Göynük'ün muhteşem manzarasını bir de yukarıdan görme vaktidir..
Erik,elma,dut,incir,ceviz,kiraz,vişne,çınar,kavak ağaçları her bir yerde..




Göynük'ün tescilli sivil mimari örneklerinden olan Tarihi Zafer Kulesi eski eserler arasında en yenisi..
Göynük halkının Milli Mücadeleye verdiği büyük desteğin anıtlaşmış sembolü.1922 yılında Sakarya Meydan Savaşı anısına Cumhuriyet döneminin ilk kaymakamı Hurşit Bey tarafından kente hakim, Sefa Kayaları'nın üzerine inşa ettirilmiş.
   Altıgen bir temel üzerine ahşap mimari biçiminde üç katlı olarak inşa edilen kulede, her katta, yuvarlak kemerli, ahşap söveli pencereler ve ahşap balkon korkulukları yer alıyor.1960 yılından itibaren bir kaç kez restorasyona tabi tutulmuş.
En son 2016 yılında restore edilen Zafer Kulesi tarihi anıtsal yapı olarak korunuyor.

Göynük'ün her bir tarafı ormanlar ile çevrili.Zafer Kulesi'nden Göynük bir başka güzel.
Bu güzel manzarada epeyce zaman geçirdik.





2004 yılında yine akşam saatlerinde Göynük'e gelmiştik.Her gelişimizde değiştirmediğimiz Lezzet Durağımız ''Paşazade Göynük Sofrası'' oluyor.
Göynük Lezzetlerini her defasında keyifle tadıyoruz.
Keşli-cevizli mantı, kaşık sapı mantısı, keşli-cevizli erişte, güveçte et, güveçte etli yaprak sarma, güveçte kanlıca mantarı, pide, manda yoğurdu, ev yemekleri ve daha neler neler..








Bu güne kadar kaldığımız konak, Akşemseddin Konağı.İlk göz ağrımız yer.
Akşemseddin Konağı'da konaklamak için çok iyi bir alternatif.Bu gelişimizde konağın bahçesinde gezdik,anılarımızı tazeledik..
Konağın görüntülerimi paylaşmak isterim.

155 yıl önce Ermeni bir ustanın elinden çıkan ve titiz bir restorasyonla turizme kazandırılan Akşemseddin Konağı bu şirin kasabanın havasını soluyabileceğiniz güzel yerlerden.

Geleneksel ''Göynük Evi'' tarzında dekore edilen odaları,asırlar öncesine götüren bir incelik ve güzellikle tasarlanmış.Sedir,kilim,sini,kanaviçe işi perdelerle bezeli salonu var.






Sabah uyandığımızda konak odasının penceresinden gördüklerim..



Konağın en alttaki dış bahçe çıkış kapısı..
Anadolu'da yaptığımız gezilerde Abdülhamit Han'ın eserlerine rastlıyoruz hep.İşte bunlardan biri Göynük Kütüphanesi.
Küçük bir kasabada böyle bir eser..Kitabesinde de belirtilmiş.
Geldiğinizde burayı gezin derim.


Sabah erken saatlerde kalkıp Göynük'te keşif gezimden söz etmiştim.
Sizlerde Göynük sokaklarında kaybolmayı tercih ederseniz böylesine güzel görüntüler ile karşılaşacaksınız.
   Hadi hep beraber kaybolalım..Neler gördüm..








Tarihi İpekyolu'nda bulunan ve 1987'de sit ilan edilen Göynük; tarih,doğa,inanç ve termal turizmi ile tam bir marka şehir olma yolunda dikkat çekiyor.
















Göynük Hükümet Konağı'da özgün mimariye uyumlu inşa edilmiş.










Göynük'te bulunduğumuz gün I. Göynük Cittaslow (Sakin Şehir) Festivali'nin ilk gününe denk geldik.
Göynük'ün; Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Bursa gibi metropollere yakınlığına rağmen, şehir hayatının yorucu keşmekeşine inat sunduğu sakinlik dikkat çekiyor.
Tarihsel değerlerini,yöresel el sanatlarını ve geleneksel yemeklerini tarih içinde kuşaktan kuşağa aktarmayı başarmış Göynük'ün ''yaşamaya değer'' özelliği Cittaslow Birliği'ne kabul edimesiyle tescillenmiş.


Osmanlı mutfağının tüm mirasını taşıyan Göynük mutfağı, yüzyıllar boyu sarayın mutfak ihtiyacını karşıladığı için ''Sarayın Arka Bahçesi'' olarak anılmıştır.Keşli cevizli mantı ya da erişte,güveçte yaprak sarması, güveçte mantar, okla tatlısı, tahinli çörek, buğday çiminden yapılan uğut marmelatı gibi lezzetlerin tadı damaklarda kalacak cinsten.




Unutulmaz anlar yaşadığımız ender Anadolu şehirlerinden Göynük'te dolu dolu bir gün geçirdikten sonra ayrılma zamanı geldi..
İzmir-Manisa-Balıkesir-Bursa-Yenişehir-İznik-Mekece-Pamukova-Taraklı rotasından Göynük'e gelmiş idik.Mesafe yaklaşık 540 km.
Göynük'ten Mudurnu istikametinde, Mudurnu girişinden sola Akyazı istikametine dönerek taşkesti kasabasını geçtikten sonra Bekdemirler Köyü'nün içinden geçerek Kamp Wolftrack'a ulaşmayı planlıyoruz.Yaklaşık 1.5 saatlik bir yolumuz olacak.
Ancak yol üzerinde iki doğa harikası göl var.
İlki Çubuk Gölü..Göynük-Mudurnu çıkışından 7 km sonra sola ayrılarak yaklaşık 6 km yol giderek bu güzelliğe ulaşılıyor.




İkincisi; Sünnet Gölü..
Göynük-Mudurnu yolunun 25.km'sinde sağa ayrılan bir yoldan 15 km devam edilerek bu gizli güzelliğe ulaşılıyor.















Artık Kamp Wolftrack tabelasını gördük..

Kamp Wolftrack, Serdar Kılıç tarafından 13 yıl önce kurulmuş.Yıllar boyu kendi çabasıyla edindiği deneyimleri, kendi eğittiği ekibiyle beraber wolftrack kamp merkezinde yine kendi kültürümüzle harmanlayarak aktarmayı hedefliyor.Bu amaca ulaşmak için çocuk kampı, gençlik kampı ve şirket çalışanlarına eğitim hizmeti vermekte.
   Ceren'imiz daha önce iki yıl kampa öğrenci olarak katıldı.Geçen yıl ve bu yıl eğitmen olarak kampa davet ediliyor.
Ceren'i bıraktığımız gün kamp arasıydı.
Sizleri kamptan görüntüler ile baş başa bırakıyorum..





















Ve en değerlimizi kampa teslim ettikten sonra İzmir'e dönüş yolculuğuna başladık..




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder