AY TANRIÇASI'NIN DİYARI : BAFA GÖLÜ VE HEREKLEIA' DA KAMP ... (KARAVAN GÜNLÜKLERİ) (MUĞLA)
O kadar güzel ki, gerçekten çok hayale benziyor. Bir hayal ki, Ay Tanrıçası Selena ile çoban Endymion'un sonu mutsuz aşkına tanıklık etmiş... Bodrum'a araçla giderken etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili harikulade bir gölün kıyısından geçeriz : Bafa Gölü. Bodrum'a bir an önce kavuşmanın telaşıyla durmaz, duraklamaz, gölü hızla ardımızda bırakırız. Oysa gölün doğu kıyısında yer alan Herakliea antik kentiyle ve Beşparmak (Latmos) Dağları'yla bu bölge, doğa ve tarih tutkunları için olduğu kadar flora ve fauna tutkunları için de benzersiz hazineler barındıran, pitoresk görüntüler sunan bir yerdir. Sadece ana yoldan ayrılıp Kapıkırı Köyü'ne giden 11 km lik yol ile bu muazzam yer kendini gösterir. Yıllar önce buraya ilk defa geldikten sonra bu yoldan her geçişimde mutlaka Bafa'nın dünyasında kısa da olsa zaman geçiririm.Bafa Gölü çevresinde, özellikle de Milas tarafında tarihi ve doğal zenginlikler, sessiz ve sakin yerleşik düzen mistik atmosferi doğrudan hissetmenize yol açacaktır.
Çoban Endymion ile Ay Tanrıçası Selene'nin aşkı bu dağın ihtişamında yaşanmıştı. Kuşaktan kuşağa yayılan halk öyküsüne göre; Kavalından başka hiçbir şeyi olmayan çoban Endymion, nefesiyle hem dağdaki yalnızlığın ve bundan duyduğu mutluluğun, hem de kentlerde yaşayan insanlara duyduğu özlemin nağmelerini üflerdi. Selene de kavalının sesini duyan her canlı gibi ona hayranlık duyardı. Ancaj sevgilisi ile her kavuşmasında, bir ölümlü olduğu için, onun biraz daha yaşlandığını görüp üzülürdü. Selene, Zeus'tan onun hiç yaşlanmamasını ve bu mağarada ölümsüz bir uykuya dalmasını diledi. Zeus da Ay Tanrıçası'nın bu isteğini yerine getirdi. Endymion, ayın ışıklarıyla sarmaş dolaş, sonsuz bir uykuya daldı. Bu nedenle ayın dünyada en sevdiği, ışığını en fazla paylaştığı yerin Latmos olduğu ve ay ışığında dağın doruklarının ağardığı söylenir ...
Herakleia Antik kenti, gerçekten zamanın durduğu ender güzel noktalardan birisi. Şimdiye kadar, özellikle de son dönemde ilgi çeken bir yer olsa da, neredeyse hiç dokunulmamış bir antik kent. Herakleia Antik Kenti'nde Alman '' Anneliese Peschlow '' tarafından yapılmakta olan yüzey araştırmasına her yıl devam ediliyormuş. 1991'den itibaren, dağın, Herakleia antik kentinin sınırları içinde kalan bölümündeki yerleşmelerin incelenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiş. Bu kapsamda, zirvede çok eski bir yağmur ve kaya kültürünün varlığı da göz önünde bulundurularak, belirli bir hedef doğrultusunda tarih öncesi dönemlere ait kalıntılar araştırılmış. İlk kaya resimlerinin 1994 yılında bulunduğu Latmos'ta bugün 170 kaya resmi biliniyor.Yol, kentin kuzeydoğusunda yer alan Tiyatro'ya çıktı.Skene binasına ait duvarlar ile birinci caveaya ait oturma sıraları görülebiliyor. Tiyatroda herhangi bir kazı çalışması yapılmadığından, yapı hakkındaki bilgiler de çok kısıtlı. Mevcut durumuna göre 1500 - 2000 kişi kapasiteli olduğu düşünülen tiyatro, kentin en parlak dönemi olan M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilmiş. Arkeolojik kazılar yapılsa kim bilir daha neler görebileceğiz ?İzmir'in 150 kilometre güneyinde, Söke ve Milas arasındaki Latmos, antik Karia'nin kuzeybatı köşesinde. Dağ, Aydın'dan Milas istikametine giderken Bafa Gölü tabelasının ardından yükseliyor.Büyük bir gölge gibi görünen dağın jeolojik yapısı, onu kolayca ayırt edilebilir kılıyor. Kayalık arazinin kuzeyi granit, güney kenarları kristalli kireç ve güneyi eski tersiyer tortullardan oluşuyor. Antik Çağ'da Bafa Gölü bir körfezmiş.Menderes Nehri'nin getirdiği toprakla denizden ayrılmış. Doğal liman olduğu dönemde yöre, ticaret açısından büyük önem taşıyormuş. Kariyalıların Mısır'a bal, ve incir ihraç ettiği, şarap yapımında da çok usta olduğu antik kaynaklardan biliniyor. Zeytincilik ve hayvancılık ise bugün yavaş yavaş bırakılsa da, antik çağlardan yakın döneme kadar bölgenin önemli geçim kaynakları olmuş.Herakleia kentinin M.Ö. 300 civarında, Büyük İskender'in imparatorluğunun bölünmesi sırasında Karia'nın bir bölümünün yönetimini elde eden Makedon komutan Pleistarkhos tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Kent, her ne kadar bugünkü topoğrafik yapı içerisinde göl kenarında bir yerleşim yeri olarak bilinse de, antik dönemde önemli bir liman kentiymiş. Bu liman gemiler için son durak vazifesi görürken, İç Karia'ya uzanan kara yolunun da başlangıcını oluşturuyormuş. Pleistarkhos'un ölümünden sonra kent Seleukoslar ve Ptolemaioslar arasında birkaç kez el değiştirir. M.Ö. 129 yılında Karia Roma'ya bağlı Asya Eyaleti'nin bir parçası olunca, Herakleia bağımsızlığını yitirir ve bunu takip eden süreçte ise önemini kaybeder.M.S. 14. yüzyıl başlarında bölgenin Türk hakimiyetine geçmesiyle birlikte kent tamamen terk edilmiş. Herakleia'ya 18. yüzyılda Türk aileler yerleşmiş ve Liman Kapısı'ndan dolayı buraya '' Kapıkırı '' adını vermişler.Herakleia'da bulunmuş ve bugün Paris Louvre Müzesi'nde korunan bir yazıta göre Endymion, Herakleia'nın kurucusu olarak görülüyor. '' Endymion Kutsal Alanı '' nda kentin efsanevi kurucusuna adanmış tapınak, yarım daire formundaki sıra dışı planı ile çok farklı. Cella apsis biçimli arka duvarla yapılarak, ana kaya da yapının içine dahil edilmiş. Pronaosta beş sütunlu (pentastylos-in antis) bir cephe düzenlemesi var. Yapım tekniğine göre alanın Hellenistik dönemde inşa edildiği tahmin ediliyor.1071 yılındaki Malazgirt Savaşı'nda Doğu Roma ordusunu yenen Türk boyları tüm Anadolu'ya yayılmışlar, hatta birkaç yıl içinde Anadolu'nun batı kıyılarına kadar ulaşmışlar. Bafa Gölü çevresinde tespit edilen pek çok savunma yapısının, bu olayla bağlantılı olarak inşa edildiği düşünülmekte. Bu dönemde Herakleia'daki Hellenistik savunma sisteminin bazı kısımlarında onarım ve yeniden düzenleme çalışmaları yapılmış. Bunlardan biri olan Göl Kalesi, Bafa Gölü'nün doğusunda , Herakleia'nın güzeyindeki burun üzerinde yer alıyor.
Latmos'un gölgesi en çok kendine vuruyor. Gün batarken uzadıkça uzuyor dağın silueti.
Yarımadanın ucunda yerimi aldım.
Güneş batarken çok eski şeylere ortaklık edeceğimi görebiliyorum...'' Burası dünyanın yarısı olsa gerek ! '' diye düşünüyorum. Latmos'un zirvesine yakın bir yerlerden, aşağılarda uyuyan Bafa Gölü'ne bakarken tarifsiz duygular içindeyim.
















































Hiç yorum yok :
Yorum Gönder