Sayfalar

2 Haziran 2023 Cuma

 FLEXI İLE DOĞADA DAHA UZUN MESAFELERE MERHABA...

'' Hayat bisiklet binmek gibidir. Dengede kalmak için, hareket etmeye devam etmen gerekir '' der Albert Einstein. Doğada uzun mesafeler yürümek benim için bir tutku. Zamanı daha iyi değerlendirip bu mesafeleri nasıl daha çok arttırabilirim diye düşünürüm. Bisiklet kullanarak uzun mesafeleri katetmek en iyi yollardan biri. Kamplı turlar yapmak için hedefim, Tur bisikleti almaktı. Ancak başlangıç için özellikle şehir içi kullanıma uygunluğu, araç bagajlarına girebilmesi, toplu taşıma araçlarına alınması, eve ve işyerlerine kolayca taşınabilmesi gibi özellikleri nedeniyle Katlanabilir Bisiklet (Folding Bike) almaya karar verdim. Bisiklet sitelerini, Youtube kanalarını izledim, bisiklet tutkunu dostlarım ile görüştüm. Marka ve model tercihim ; Carraro Flexi 121 D 21V MD oldu. 21 vitesli ve mekanik disk frene sahip olması Carraro Flexi 121'i kamplı doğa turlarına da uygun hale getiriyor.
Carraro Flexi bisikletimi, İzmir Çankaya'da bulunan ve bisiklet ile ilgili ekipmanları yıllardır temin ettiğim '' Sundu Bisiklet '' den satın aldım. Her zamanki yakın ilgileri ile bisikletin kurulumu ve ayarları titizlikle yapıldı.


Bisiklet kurulumu sırasında mağazadaki çok sayıda marka ve modelin yol ve tur bisikleti modellerini inceledim, bilgi aldım. Sonunda kurulum tamamlandı.
Benim ifademle '' Minik Arkadaş '' artık yola çıkmaya hazırdı. İlk sürüşümü kordonda yaptım.
Konak Meydanı'nda yer alan '' Saat Kulesi '' önüne geldim. İzmir'in sembolü olan Saat Kulesi, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılını kutlamak amacıyla 1901 yılında; İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa, Bahriye Mirlivası Said Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa'dan oluşan komisyon tarafından yaptırılmış. Yapı 25 metre yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlı. Kulenin saati Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiş.
1867'de Katipzade Konağı'nın yerinde planlanarak inşasına başlanan Hükümet Konağı 1872'de tamamlanmış. Halil Rıfat Paşa'nın valiliği döneminde bahçesi ve tefrişatıyla birlikte geniş çapta tamir edilerek yeniden düzenlenmiş olan Konak Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan çizgide hizmet vermeye devam eder. 15 Mayıs 1919'da işgal edilmiş olan İzmir 9 Eylül 1922'ye kadar esaret altında kaldı. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın komutasında İzmir'e ulaşan Türk Ordusunun Türk bayrağını yeniden Hükümet Konağı'na çekmesiyle İzmir yeniden İstiklale kavuşur. Bu görüntüler hepimizin hafızalarındadır. 
10 Eylül 1922 günü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kemeraltı'nda arabasıyla ilerlerken; '' Bir rüya görmüş gibiyim '' diye mırıldanmış ve Hükümet Konağı'nın balkonundan kendisine çılgınca sevgi gösterisinde bulunan İzmirlileri selamlarken; '' Başarı benim değil sizin, milletindir '' diye seslenmiştir.
İzmir, Atatürk'ün sadece kurtuluşun sembolü olarak seçtiği yer değildi. İzmir, aynı zamanda, annesini Karşıyaka'nın kutsal topraklarına emanet ettiği yerdi. Aynı zamanda, İzmir'de evlendiği eşi Latife Hanım'ın da memleketiydi.
Cumhuriyet Meydanı'na doğru bisikletimi sürdüm. Konak Meydanı ile birlikte, İzmir'in en önemli meydanlarından biri olan İzmir Cumhuriyet Meydanı, Mustafa Kemal Atatürk'ün '' Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri ! '' komutunu simgeleyen Atatürk Anıtı'na ev sahipliği yapıyor.
1922 yangını sonrasında gerçekleştirilen İzmir'in imar çalışmaları içinde en önemli kazanımlardan birisi olmuş.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi dünyasında İzmir'in çok önemli bir yerinin olduğu bilinir. En başta İzmir'i doğup büyüdüğü kent olan, Selanik'e benzetmiştir. İzmir'in öteki Anadolu kentlerine göre aydınlık yüzü, rahat yaşamı, kendine özgü toplum yapısı, Atatürk'e hep Selanik'i anımsatmış. Bu birinci neden. Başka bir neden ise Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'e olan özlemidir. İzmir, ulusal savaş boyunca, Anadolu'da Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde örgütlenen yurtseverler için bir '' Kızıl Elma '' değeri taşıyordu. İzmir'in 15 Mayıs 1919 günü kanlı biçimde işgal edilişi, pek çok Türk yurtseverin yüreğini yakmıştı. Atatürk de aynı acıyı yüreğinde duymuş; İzmir'e ulaşmayı bir ülkü haline getirmişti...
1925'te yapımı tasarlanan meydan ve anıt, ancak 1929'da projelendirilmiş ve 1932'de dönemin Belediye Başkanı Behçet Uz'un çabalarıyla tamamlanabilmiş.
Tekrar Kordon'dayım. Konak Pier'e doğru devam ettim. Konak Pier'in içinden İzmir görüntülerini seyrettim.

Katlanır bisiklet kullanmanın en güzel yanı; Yürüyerek gezebileceğiniz yerlere girebilmek..

Mola verme zamanımızın geldiğini düşündük. Alsancak'ta seçenek çok fazla. Tercihimiz '' Reyhan Pastanesi '' oldu.
İzmir'de 1965'ten bu yana sürdürdüğü kaliteli hizmet anlayışı ve misafirlerinin takdirleri ile bir marka olan Reyhan'a geldiğinizde biraz sıra beklemeyi göz önüne almalısınız.
Seçimlerimizi yaptık, anın ve İzmir'in keyfine vardık...

Reyhan Pastanesi'nin geçmişten bugüne hikayesi ve kökleri, Çarlık döneminde Rusya'da dedelerinin bu mesleğe adım atmalarına kadar dayanıyor. Rusya'da rejim değişikliği ile birlikte dedelerinin İzmir'e göçü ile Reyhan'ın İzmir yaşantısı başlamış.
Hizmetinde her zaman konuk odaklı olan Reyhan, kapısından içeriye adım atan herkesi konuk olarak ağırlamaktan memnuniyet duyan çalışanlara sahip.
Miras aldığı kültürünü yaşatmak adına ürünlerine; polka, kabune, kaçkar, isina, pornak, lakubar, kardelen gibi isimleri vermişler.
İnci Pasta'nın isim annesi ise Reyhan'nın konukları olmuş.
Türkiye'de resim baskılı pastayı da ilk Reyhan yapmış.
Bu güzel İzmir gününde bisiklet sürüşümün sıradaki durağı '' Tarihi Asansör '' olacak..
Güzel İzmir'e belki de en güzel bakış noktalarından birisi, Tarihi Asansör.. İzmir'e gelip te Asansör'e çıkmamak olmaz. Asansörün balkonundan İzmir şehrini kuşbakışı izledikten, bu güzelliği gördükten ve burada geçireceğiniz keyifli anlardan sonra buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. 




Buradan asansörün giriş kapısına giden yol adeta zaman yolculuğu yaşatıyor...
Dario Moreno Sokağı (302 Sokak), Mithatpaşa Caddesi'nden dik biçimde kopup, sağlı sollu iki katlı evlerle süslü olarak, dümdüz Asansör Kulesi'ne ulaşıyor. Halk arasında bu sokağa ''Asansör Çıkmazı'' deniliyor. Bu sokağa girip, Dario'nun evi önüne geldiğimizde bu eşsiz İzmirli şarkıcının vasiyeti ve şarkı sözleri hemen aklımıza geliyor, dilimizden dökülüyor...

Osmanlı tarihi uzmanı, ABD-Indiana, Ball State Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Daniel Goffman'ın vurguladığı gibi İzmir; ''Fenikeliler'den beri antik kökenli bir ticaret kenti olarak parlamış, daima ticaretle uğraşmış, uzak Asya içlerinden gelen İpek Yolu kervanlarının limanına nadide mallarını boşalttığı, sonra bu malları yükleyen kadırgaların ve kalyonların hemen Akdeniz'e yelken açtığı bir serbest limandı; üstelik Osmanlı'nın son dört yüz yılında merkezi otorite ve gücün zayıflaması sonucunda, çok etnik kesimli, çok dinli, çok kültürlü kozmopolit kent dokusunun giderek yarı-sömürge bir kolonyal yapıya dönüşmesi sonucunda, yarı yarıya Avrupalı görünümlü bir kent haline gelmişti.'' 
İstanbul ile Selanik ''iktidar kavgasının'' tarafları olarak birbirlerini paralarken, her iki kentin saltanatçı-isdipdatçı kesimleriyle, hürriyetçi-meşrutiyetçi kesimleri çatışma içindeyken ve Osmanlı tarihi bu iki kentin kavgası sonucunda son satırlarını yazmakla meşgul iken, İzmir bu siyasi kavganın çok ötesinde, ticari eylemin rantı ile keyifli, huzurlu ve oldukça özgür bir yaşam sürüyordu.
İzmir Musevileri, bu Avrupai görünümlü kentin, dahası ''Gavur İzmir'' , '' Petit Paris (Küçük Paris) '' diye isimlendirilen liman şehrinin en renkli topluluklarından biriydi.
Asansör Kulesi ise, bu topluluğun en çarpıcı anıtı !..
Üstelik, bir Musevi semtinin (Juderia) tam ortasında bir Musevi hayırseveri tarafından yaptırılan bu kule, giderek bir semte ismini verecek, uzun yıllar boyunca Konak'tan kalkıp Kokaryalı'ya (Güzelyalı) giden tramvaylar için bir durak yerinde de simgeleşecekti. 
Asansör'ün giriş kapısı üzerinde İbranice yazının yanı sıra Fransızca ''Ascenseur Construit Por Mon. Nissim Levy 1907'' yazılı kitabe bulunuyor.
1907 yılında Musevi işadamı Nesim Levi tarafından, biri diğerinden 58 metre yüksekte olan ve 155 basamakla ulaşılan Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihatbey Caddesi'nin arasında hızlı ve kolay ulaşımı sağlamak amacıyla yaptırılmış.
Asansör kulesi, Marsilya'dan getirilen tuğlalar ile yapılmış. Yukarıya çıkış için iki ayrı asansör var. Kısa yolcuğu, Dario Moreno'nun İzmir şarkıları eşliğinde yapıyoruz.
Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından; eğlence, dinlenme ve kültür mekanı olarak değerlendiriliyor. Balkon ve teraslara sahip nezih cafe ve restaurant bulunuyor. Asansör, kentin önemli bir turistik durağı.
Asansörün varış noktasında, demir konsollar ile taşınan ahşap bir balkon bulunuyor. Balkonun döküm korkulukları ise dönemin en güzel motifleri ile süslü.
Asansör, Türkiye'de bu amaçla yaptırılan tek, dünyadaki ise sayılı örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.
Asansör'ü Müslüman nüfus '' Karataş Merdiveni '' , Yahudiler ise en üst bölümde bulunan Devidas Ailesi'nin evi nedeniyle '' Devidas Merdiveni '' olarak adlandırmış.
Bir süre Asansör'ün üstündeki sokakta yürüdük ve buradan da İzmir Körfezi'ni izledik.
Asansör gezisini bitirdik, aşağıya indik ve bu defa Kemeraltı'na bisikletlerimiz ile devam ettik. Edirne Tava Ciğeri özlemimizi biraz olsun giderdiğimiz İzmir'deki sayılı yerlerden olan '' Ciğerimsin '' in önündeyiz...
Burası bir aile işletmesi ve gizli kalmış bir lezzet durağıdır. Müdavimleri iyi bilirler.


Bu lezzet durağından sonra Kemeraltı sokaklarında gezmeye devam ediyoruz. 
Ciğerimsin Edirne Tava Ciğercisi'nin hemen arka sokağında bulunan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çetin Emeç Sanat Galerisi'nin de bulunduğu anıtsal binanın önünden geçerken '' Güzel İzmirim Arya Kamalı Minyatür Sergisi '' afişini fark ediyoruz.

1965 yılında İran'da doğan sanatçı Arya Kamalı'nın, Minyatür sanatını ve İzmir'i tanıtmayı amaçladığı bu sergisinde özellikle son döneme ait olan 15 adet sürrealizm çalışmasını ilgiyle inceledik.

Sanatçının 36 yıldır minyatür sanatıyla ilgilenmeye devam ettiğini, yurt içi ve yurt dışında bir çok sergiler açtığını, fuarlara katıldığını, dergi ve gazetelerde de sanat ve minyatür ile ilgili makaleler yazarak modern ve çağdaş minyatür sanatını anlatmaya çalıştığını öğrendik.


Kemeraltı'nda Hisarönü'ne geldik. 82 yıllık bir geçmişe sahip '' Hisarönü Şambalicisi '' ne uğramadan geçemedik. Şambali katlarının arasına konan kaymak ve fistık ile sunulan şambali yine enfesti...
Şambali, bakır tepsilerde, temizliğe büyük özen gösterilerek odun ateşinde pişiriliyor. Bir ay bekletilse bile şambali ilk günkü lezzeti ile yenebiliyor.
Meşhur Hisarönü Şambalicisi, İzmir Gourmet Guide tarafından '' bir adım öne çıkanlar '' listesinde bulunuyor.
Denize yaslanarak uzayıp giden Kordonboyu, İzmir'in en aydınlık, en enerjik yüzü. Palmiyeler, çağdaş heykeller ve yeşil alanlarla süslü bu gösterişli yol, kentin vazgeçilmez sembollerinden biri. Vapur düdükleri, imbat esintisi, günbatımının kızıl silüetleri ile Kordon'da başlayan bu güzel bisiklet gezisi Kordon'da bitti. 



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder