SULAR ALTINDAKİ MASAL ŞEHRİ : HALFETİ... (HALFETİ / ŞANLIURFA)
Nerede olmak istediğini çok düşünürsen bulunduğun yerin tadına varamazsın... Anı yaşamak, gidilecek yer kadar güzel olan yolda olmanın keyfine varmak için çok plan da yapmadan uzaklara olan yolculuklarımdan birine daha başlıyorum. Hazırsın ya da değilsin, hiç fark etmez. Bir an önce harekete geçmek gibisi yok... '' Kayıp Kent '' ve '' Saklı Cennet '' olarak da bilinen sakin Şehir '' Halfeti '' ye ulaşmak için bir kaç saatlik uyku ile gece yarısı yola çıktım. Günün ilk ışıklarıyla Şanlıurfa'ya geldim. Hiç uyumadan tüm gece kullandığım araç ile aldığım yol, yorgunluktan çok yaşam enerjisi veriyor... Şanlıurfa'dan bir saatlik yoldan sonra Halfeti yukarılardan görünüverdi.Şanlıurfa'nın can damarlarından birisi Fırat... Gün olmuş koruyucu bir set olmuş kente. Gün olmuş bolluk, bereket. Fırat'ın bölge için öneminin canlı tanıkları halen ayaktalar nehir boylarında. Birecik Barajı ile birlikte suyla dolan pek çok vadiden birinde yer alıyor Halfeti.Bu gezi için sadece bir günüm var ve Siirt'ten Halfeti'ye uzunca bir yol var. Akşam zorunlu birkaç saat uykudan sonra gece yarısı yola çıktım. Kurtalan - Beşiri - Batman - Bismil - Diyarbakır - Siverek - Hilvan üzerinden gün daha doğmadan Şanlıurfa'ya geldim. Bozova üzerinden gün doğumu sırasında Halfeti'ye ulaştım.
Asurlular zamanında kurulduğu söylense de bu topraklarda medeniyetin kökü daha derinlerde. Halfeti su altında kalınca insanlar başka tepelere gitmişler. Arkada kalan hüzün, 200 yıllık Ulu Cami'nin boş pencerelerine asılmış sanki... 1807 tarihli Ulu Cami'nin özenli taş işçiliği bölge halkının 12000 yıl önce Göbeklitepe'de taşları diken öncülerinin mirasını hakkıyla taşıdıklarını gösteriyor. Vadiyi dolduran suyun altında köyler, kasabalar kalmış. Kıyılardan tepelere uzanan Arnavut kaldırımı yollar da oldukça tenha.
Halfeti tekne turları; Kral Kızı mağarasından başlayarak, Rumkale, Savaşan Köyü ve Merziman Çayı'na gidiyor. Bu yol güzergahında su altında kalan evleri, tarım alanlarını, camileri, mağaraları, hatta ilk okulları görme şansına sahip oluyorsunuz.Tekne turlarının hareket ettiği iskeleye doğru yürüdüm. Halfeti Belediyesi güzel bir iskele ve sosyal alanlar oluşturmuş. Teknenin hareket saatini beklerken iskele bölgesinde yürüdüm. Manzara ve ortam harika..Bu bekleme sırasında Halfeti'nin simgelerinden birisi ile karşılaştım. Halfeti öyle bir simgeye sahip ki yeryüzünde Halfeti'den başka hiçbir yerde görmek mümkün değil. Şarkılara, şiirlere, romanlara, dizilere parfüm markalarına konu olan Karagül, bölgenin coğrafi koşullarından etkilenerek yetişiyor. Karagül'ün rengini Halfeti'nin mikrokliması veriyor.Sadece Halfeti'de yetişen '' Karagül '' den tarihte şeytanın gülü olarak bahsediliyor. Şeytanın gülü olduğu için hiç kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bu gül, bir gün bir kıza madalyon şeklinde görünmüş. Madalyonu gerçek sahibine götürmek için güle dokunmuş. Şeytanın gülüne dokunan kız, halk tarafından Cadı ilan edilmiş ve çarmıha gerilmiş. Şeytanın bile kurtaramadığı kız, gül uğruna canından olmuş. Herkes için aşkı simgeleyen kırmızı gülün dünyanın her köşesinde yetişebileceğini söyleyen şeytan, hayatını kaybeden kızın anısına '' Karagül '' ün sadece bu topraklarda yetişeceğini, kızın masumiyeti ardından acı bir iz olarak kalacağını söylemiş.
Karagül efsanesi ne kadar doğrudur bilinmez ama bu gül çeşidinin sadece Halfeti'de yetiştiği bir gerçek. Bölgenin mikroklima iklimi sayesinde sadece bu topraklarda hayat bulan Karagül, genelde açıldıktan sonra koyu kırmızı renk alırken, bu topraklarda yetişen türü ise hem gonca halindeyken hem de açıldıktan sonra siyah rengini koruyor. Gül, başka bir yere taşındığında ya da yetiştirilmeye çalışıldığında renk değiştirip kızarıyor.
Halfeti Belediyesi'nin düzenli tekne turlarını tercih edebileceğiniz gibi özel tekne de kiralamanız mümkün. Ben, Belediye'nin turunu seçtim. Halfeti'nin girişinden bineceğiniz tekne ile ilçeyi gezmek ve bu muhteşem güzelliği özümsemek Halfeti'ye hayran bırakıyor. Dalış, kano, kürek, yelken, su kayağı Halfeti'de yapılabilecek su sporları aktivitelerinden sadece bir kaçı.Maviliğin ortasında yol alıyoruz. Halfeti'de yapılan bu nehir turu ile bölgenin tarihi dokusunu su üzerinden keşfetmek çok güzel.Suyun gücüne ve zamanın hızına direnen bir masal şehri Halfeti. Şanlıurfa ve Gaziantep arasında, bir yandan etkileyici ve köklü bir yandan hüzünlü bir hikayenin başkahramanı Halfeti'nin ilk izleri Romalılar döneminde atılıyor.
Kral Kızı mağarası göründü. Eski yaşamların izlerini taşıyan diğer mağaralar da olağanüstü güzeller.
Roma, Selçuklu ve Osmanlı izlerini taşıyan şehir 1996 yılında adını duyurur. Birecik Barajı inşaatı projesinin sonuçlanmasıyla sular altında kalacağı bilgisi ile tanınan ve 2020 yılında büyük bir bölümü baraj suları altında kalan efsaneler şehrinin karada kalan bölümlerini ancak tekne yolculuğu ile gezmek mümkün.Zamanın yaş koymak için vaktin daha ağır ilerlediği nehirler var. Halfeti nehirlerin en bilgesi Fırat'la başlıyor. Taşları, toprağı, kuşları hep biraz Fırat... Suların yükselmesinden sonra, şehrin yarısı sular altında kayıp kentle bir zaman sürmeye başlamış. Dünyada sadece siyah açan güller artık biraz daha hüzünlü bir karalıkta...Asurluların elindeyken adı '' Stambırat '', Romalılar ev sahipliği yaparken '' Orima '' adını almış. Arapların '' Kaletül Rum '' dediği şehre Bizanslılar '' Romen Koyuğa '' adını vermiş. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından fethedildikten sonra '' Urangala '' ve '' Rumkale '' olarak anılan Halfeti 1954 yılında İlçe olmuş ve bugünkü adını almış.
Yaz başında Şanlıurfa'da ve Gaziantep civarında yaşayan bazı toprak sahibi ailelerin bölgeye gelip karşı kıyıda görülen yerlerine kamelyalar kurarak burada günlerini geçirdikleri ve yaz boyunca Halfeti'nin tadını çıkardıklarını öğrendik. Bu güzel insanlara geçen tekneler mutlaka selam veriyor, onlarda coşkulu karşılık veriyorlar. Tanık olmak güzeldi. Bu görüntü karşısında '' Bir hayalin varsa onun peşini bırakmamalısın. Birisi bir şey yapamıyorsa senin de yapamayacağını söylemek istiyordur. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma '' diye düşündüm.
Roma Dönemi'nde Hz. İsa'nın havarilerinden '' Yohannes'in '' Rumkale'ye gelip yerleşmesi ve burada Hıristiyanlık dinini yayması nedeniyle, bu yerleşim yeri Hıristiyanlık tarihinde önemli bir rol oynuyor. Yohannes'in, İncil'in kopyasını Rumkale'de bir mağara da sakladığı daha sonra kopyaların buradan alınıp Beyrut'a götürüldüğü anlatılıyor.
Fırat nehri ve Merziman çayının kesiştiği noktada bir yarımada gibi konumlanan Rumkale, Şanlıurfa'nın dünyaca ünlü sakin şehri Halfeti'ye oldukça yakın bir konumda bulunuyor.
Rumkale, Fırat ve Merziman kıyılarından itibaren dimdik yükselen sarp kayalıklarla çevrili yüksek bir tepe üstüne kurulmuş. 1838 de Rumkale'yi ziyaret eden '' Molte' ye '' : '' Kayalığın nerede başladığını söyleyebilmek çok zor '' dedirtecek kadar doğayla uyumlu mimari özelliklere sahip. Rumkale bir zamanlar Halfeti (Şanlıurfa) ile Gaziantep arasında sınır oluşturan Fırat ırmağı kıyısında yer alıyordu. Merziman çayının suyu Rumkale dibinde, derin ve sarp vadi içinde akan Fırat nehrine karışırmış. Günümüzde üç yanı baraj gölüyle çevrilmiş bir yarım ada görümünde. Kalenin eteklerinde şehir bulunmaktaymış. Derin Fırat Vadisi'ne yaslanan bir kent ve sarp kayalar üzerinde bütün görkemiyle yükselen Rumkale; üç yanı bazen zümrüt yeşili bazen mavi renkte bir göl ve bunu çevreleyen dik, sarp kayalıklı tepelerle çevrili doğa ve insan harikası bir yer.
Fırat üzerindeki en önemli stratejik nokta olan Rumkale, tarih boyunca yöreyi kontrol eden tüm politik güçlerin kültürel izlerini taşıyor. Tüm bunlara biraz uzaktan da olsa tanık olmak çok güzeldi.
Uzun süre tekne su altında kalmış cami ve minaresinin açığında kaldı, bu muhteşem görüntüyü doyasıya izledim.Bu minare eskiden yaşamın olduğu '' Savaşan Köyü '' nün bir parçası.Savaşan Köyü, '' Batık Kent '' olarak niteleniyor.
Savaşan (Beresül) Köyü, büyük bir bölümü sular altında kalan mağaraları ve evleriyle önemli bir gezi noktası. Teknelerle ulaşım sağlanabiliyor.Tekne buradaki iskeleye yanaştı. 20 dk süreli bir mola verildi. Bu arada terk edilmiş Savaşan Köyü'nün evlerinin arasında dolaştım, farklı noktalardan Fırat'ın görüntülerine tanık oldum.
Birecik Barajı ile köy sular altında kalınca yaşayan halk burayı terk etmiş. Köyün yerlilerinden geriye kalan tek kişi burada bir çay bahçesi işletiyor.
Savaşan Köyü ve diğer teknelerin manzarası ile burada bir şeyler içmek ayrı bir keyif oldu.
Savaşan Köyü, Halfeti'nin o eşsiz güzelliğinin sembol yerlerinden. Bu kısa mola çabucak geçiverdi. Dönüş zamanı geldi. Savaşan Köyü'ne bu görüntüler ile veda ettim...Sular altında kalmış köyün İlkokulu'nun çok yakınından ve üstünden geçtik.Rumkale'yi yine hayranlıkla izledim. Bir veda da Rumkale'ye...
Halfeti üzerindeki tekne turu 1.5 saat sürüyor. Teknenin kaptanı aynı zamanda rehberi Şerif, bölge ile ilgili verdiği müthiş bilgiler ve esprileri ile tura renk kattı.Tura başladığımız Halfeti göründü. Dönüş sırasında öğrendiklerim ile Halfeti'ye olan hayranlığım daha da arttı. Bu gözle, Halfeti'ye baktım... Bir zamanlar her meyvenin yetiştiği bereketli topraklarıyla anılan Halfeti'de dolaşırken her yapının bir efsanesi olduğunu hayranlıkla dinleyebilir insan. En yaygın efsane ise, Nergis Çiçeği efsanesi. '' Bir zamanlar Rum Kale Beyi'nin Nergis adında bir oğlu varmış. Rum Kalesi'ndeki sekiz metrelik kuyu da sürekli kendini seyreden Nergis, her kendi yansımasına bakışında görüntüsünü daha beğenir olmuş. Günlerden bir gün yine kendisini seyretmek için suya eğildiğinde Fırat'ın soğuk sularında kaybolmuş. Nergis'in tam kaybolduğu nokta da ise kimselerin o güne kadar görmediği güzellikte bir çiçek açmış. Adı da Nergis olmuş. ''
İskeleye yanaştık. Aklımda kalacak olan bu yolculuk bitti. Halfeti sahilinde yürüdüm.
Fırat nehrinin sularının ikiye böldüğü şehrin bir yanı Halfetililerin yaşadığı kent, diğeri de tarihi içinde barındıran '' Kayıp Kent ''
Yarısı sular altında kalan Halfeti'nin, Uluslararası sakin şehirler hareketine üye olmasıyla güzellikleri tescillenmiş ve İlçe'ye olan ilgi artmış. Fırat Nehri'nin altında kalan Saklı Cennet, yoğun ziyaretçi akınına uğrayan doğal güzelliklerin merkezinde yer alıyor.
Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir Halfeti. Her kültürden her dinden eserler görmek mümkün. Halfeti Ulu Cami bunlardan birisi.
Tarihi Halfeti Ulu Camii 1807 yılında Ermeni taş ustası '' Adır '' tarafından kesme taş olarak yapılmış. Tarihi Caminin etekleri baraj suları altında kalmış. Bu haliyle İstanbul'daki Yerebatan Sarnıcı'nı andırıyor.Fırat Nehri'nin diğer yakasında '' Ekamia '' adıyla kurulan günümüzün Halfeti şehrinde binlerce yıldır yaşam devam ediyor. Bir kültür mozaiği olan Halfeti'nin pencerelerinden sütunlarına, bahçelerinden duvarlarına kadar fark yaratan büyüleyici bir mimari saklı suların altında.
Çekem Köyü, Kantarma Hanı, Gürkuyu Kilisesi, Burç, Anıt Mezar ve Kilise, Kaya mezarları diğer önemli tarihi eserleri. Buraları görmek için zamanım yoktu. Halfeti'ye tekrar gelmek için artık nedenlerim var... Güneydoğu'nun saklı Cenneti Halfeti'yi arkamda bırakarak Birecik'e doğru yola çıktım. Birecik'e bu kadar yaklaşmışken, Birecik'in ünlü '' Balcan Kebabı (Patlıcan Kebabı) '' nı yemeden dönmek olmaz...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder