Sayfalar

28 Temmuz 2021 Çarşamba

 GÖBEKLİTEPE :  TARİHİN SIFIR NOKTASI'NDA ... VE BALIKLI GÖL  VE URFA LEZZETLERİ    ( ŞANLIURFA )

Mimarlık ne zaman başladı dersiniz ?   Kimler, nerede inşa etti ilk yapıyı ; Yeryüzündeki ilk tapınağı mesela ?   Sizce kim ortaya çıkarmış olabilir öykü anlatıcılığını ?   Veya şöyle sormalı :  İlk kim yontmuştur bir taşı,  bir figür kazıyabilmek için üzerine ?  İnsanoğlu ne zaman harekete geçti birlikte yaşamak için ?   Bir taşın altına beraberce elini sokmaya ne zaman karar verdi ?   Acaba kimlerdi inançları uğruna harekete geçenler; Ve kim bilir neydi o büyük hedefler;  Sorular, cevaplarla var olur  Tarih de kanıtlarla..

İngiltere'deki ünlü Stonehenge'den 6600 yıl, Mısır Piramitleri'nden 7100 yıl, Malta Adası'nda bulunan tapınaklardan ise 6100 yıl öncesi.  Yazıdan ve tekerlekten onlarca asır, bugünden yaklaşık 12.000 yıl öncesi ; tarihin ilk tapınağı Göbeklitepe'nin büyük sırrını yerinde görmek ve paylaşmaktan onur duyduk. Göbeklipe'de, Tarihin sıfır noktasındaydık..

Göbeklitepe, Şanlıurfa il merkezi'nin kuş uçuşu olarak yaklaşık 15 km kuzeydoğusunda bulunan ve tarih öncesi dönemden , yani yazının henüz keşfedilmediği bir zamandan kalma bir ören yeri. Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiş. Türkiye'de de '' 2019 Göbeklitepe Yılı '' ilan edilmiş.

Henüz küçük bir bölümü çıkarılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı.

Harran Ovası'na hakim bir tarih öncesi yerleşimin sınırlı bir bölümü kazılsa da sıradışı bulguları Neolitik Çağ'la ilgili pek çok bilgiyi altüst etti. Şanlıurfa'nın Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe kazılarını 1995' te Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt başlatıyor. Ve 2014' deki ölümüne dek 20 yıl sürdürüyor. Göbeklitepe; avcı - toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapınak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağlıyor.

Varlığını M.Ö. 8 bin dolaylarına kadar sürdürdükten sonra terk edilmiş. Başka ya da benzer amaçlarla kullanılmamış. Göbeklitepe'deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen '' T '' formlu anıtsal dikilitaşlar (Steller). Bu gizemli dikilitaşların 10 - 12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüş.

Ortadaki bir çift karşılıklı büyük dikilitaş ile çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval kapalı mekanlar oluşturuyor. Kazılar sonucunda bu mekanların altı tanesi ortaya çıkarılmış olsa da jeomanyetik ölçümlerle bu mekanların sadece Göbeklitepe'de 20'yi bulduğu biliniyor.

Dikilitaşların çoğunda insan, hayvan ya da soyut semboller var.
Taşa işlenen bu en eski rölyeflerin yanı sıra üç boyutlu hayvan kabartmalarına da rastlanıyor. Gövdesinde el, kol ve parmak motifleri bulunan dikilitaşlarsa stilize insan heykelleri olarak yorumlanıyor.

Göbeklitepe, insanlık tarihinin nispeten erken sayılabilecek bir evresinde '' karmaşık '' sayılabilecek bir toplumsal düzenin var olduğunu, yani insanların yalnızca hayatta kalma çabasıyla meşgul olmayıp aynı zamanda iş birliği yaparak uzun zaman ve iş gücü gerektiren görevleri gerçekleştirebileceğine dair kanıtlar sunuyor. Bu özelliklerine bakılarak Göbeklitepe'nin bölgesel bir toplanma merkezi olduğu akla gelmektedir.
Göbeklitepe, normalde kireçtaşı kayalarından oluşan bir platonun üstünde, doğal olarak bir tepenin olmaması gereken bir yerde, tarih öncesi dönemde yaşamış, avcı - toplayıcılıkla yaşamlarını sürdüren insanların yüzlerce yılı bulan emekleri sonucunda meydana gelmiş, yaklaşık 300 metre çapında bir höyük.
Konum olarak Şanlıurfa'nın en yüksek noktalarından biri üstüne kurulmuş.

Güneyinde Harran, batısında Şanlıurfa kent merkezi, kuzeyinde Nemrut Dağı'nın da bir parçası olduğu Güneydoğu Toroslar ve doğusunda Kocadağ sönmüş yanardağı manzaralarına hakim olağanüstü güzel bir konuma sahip. Bu nokta aynı zamanda Fırat ve Dicle nehirleri arasında, yani tarih boyunca Mezopotamya ( Bereketli Hilal) olarak bilinen bölgenin içinde.

Geleneksel tarih ögelerini değiştirecek bulguları ortaya çıkaracak Göbeklitepe, gizemi çözüldükçe insanlığı şaşırtmaya devam edecek gibi görünüyor.

Göbeklitepe, çeşitli malların takası ve evlenecek eş bulmak için kullanılan bir merkez aynı zamanda.. Bundan dolayı toplumsal ve ekonomik etkileşime hizmet eden bir odak noktası olmuş.
Göbeklitepe'de keşfedilen her yeni bilgi dünya tarihini değiştiriyor.
Sır ve gizemleri araştırılıyor, ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Örneğin;
   Her tapınağın ortasında karşılıklı duran 2 büyük T  sütunu var. İnsanı sembolize eden bu sütunlar, tam olarak doğu-batı yönünde dizilmişler, yani 21 Mart'ta ya da 23 Eylül'de (Ekinoks zamanlarında), Güneş tam bu sütunlara hizalanıyor. Güneşin doğuşu ya da batışı, yılın diğer zamanlarında tapınaklardaki diğer 12 sütunla eşleşiyor.
12 sütunun üzerinde bugün astrolojide sıkça kullanılan ve zodyakı temsil eden hayvan figürlerinin bulunması buranın aynı zamanda gökyüzünü izlemek için de kullanıldığını düşündürüyor. Taşların anıtsal, efsanevi atalar ya da tanrılar simgelenerek yapıldığı düşünülüyor.
   Dairesel yapının içerisindeki kireç taşı ve toprak yapısının homojen olması, Göbeklitepe tapınağı içerisindeki pek çok kalıntının tapınak kapatılmadan önce temizlenmesi ise alanın bilinçli bir şekilde gömüldüğünü, diğer bir deyişle kapatıldığını gösteriyor.
   Göbeklitepe tapınağının zeminleri özellikle sıvı geçirmeyecek şekilde tasarlanmış. Böyle bir zemine ihtiyaç duyulmasındaki amacın ise, tarihin en eski tapınağının kan, alkol vb. sıvı maddelerle ritüellerin gerçekleştiği fikrini destekliyor.
Araştırma ve incelemelerin ışığında, Göbeklitepe'de bulunan tahıl örnekleri üzerinde fermantasyon belirtileri saptanmış. Aynı zamanda tapınak kalıntıları çevresinde bira varilleri olarak kabul edebileceğimiz ekipmanlar bulunmuş. Bu kanıt üzerinden teori geliştiren bilim insanları, Göbeklitepe'nin aynı zamanda erken dönem alkollü içecek üretimi konusunda bir öncü olduğunu düşünüyorlar.
   Günümüzde genetik biliminin katkısı ile birçok varyasyonu bulunan buğday, buluntulara göre ilk olarak Göbeklitepe civarında yetiştirilmiştir.
   T şeklindeki sütunların üzerine işlenen kabartmalı figürlerde bulunan hayvanların ne amaçla koyulduğu hakkında farklı görüşler bulunuyor. 
Sütunların üzerinde yaban domuzu, yaban ördeği, boğa, yılan gibi bölgede yaşayan hayvan figürleri bulunuyor. Bu figürler Göbeklitepe'nin muhafızları olarak görülmeleri ve şans için koyulan totem hayvanları olmaları görüşlerinin yanı sıra bu hayvanların kabilelerin sembolleri olabileceği de düşünülüyor. Ayrıca sütunlardaki aslan tasvirleri de Neolitik Çağ'da bölgede aslanların var olması ihtimalini güçlü kılıyor.

15 Milyon doları aşan Göbeklitepe yatırımı ile Doğuş grubu tarafından destekleniyor. Ferit Şahenk insiyatifi ile Dünya Ekonomik forumunda ilk olarak dünyaya sunulmuş.
Mekan konumu sayesinde, özellikle güney yönüne doğru göz alıcı bir manzaraya sahip.
Önce ziyaretçi merkezinin bulunduğu ve geniş bir otoparkın bulunduğu girişe geldik. Girişten sonra biletlerin alındığı karşılama bölümü geliyor. Müzekart sahipleri ücretsiz gezi imkanına sahipler. Buradan Shuttle servisler sık aralıklarla Göbeklitepe Ören Yerine gidiyorlar.

Buradan çevreye zarar vermeden oluşturulmuş ahşap yürüyüş yolundan tarihin sıfır noktasına doğru özel hissettiren yürüyüşe başladık.


Karşılama merkezinde; kafeterya, müze mağazası ve dinlenme alanları düzenlenmiş.

Buradan ikinci büyük kapalı yapı olan ''Sergileme Merkezi'ne'' geçtik.

Tamamen otomasyona bağlı dijital sergileme alanları gerekse de içerdiği bilgilerle ziyaretçilere son derece doyurucu bilgi kaynağı sağlıyor.


Bu etkileyici alanda Göbeklitepe'de bulunan ve buranın yapımında kullanılan araçların 500 km uzaklıktaki Kapadokya'dan ve Van Gölü'nden getirilmiş olduğu ve yapılan kazılarda büyük miktarda hayvan kalıntıları bulunduğuna dair daha sayısız bilgi ile karşılaştık..


Dokunmatik dev ekranlar ile Göbeklitepe'nin adeta içine girdik. 
Ayrıca çok çok etkilendiğim bir alanda 18 metrekarelik çok yüksek teknoloji ile inşa edilen canlandırma duvarı ile zaman içinde M.Ö 12000 yıllarındaki Göbeklitepe'ye gittik.. Zamanda yolculuk edercesine..

Her 5 dk da yenilenen üç boyutlu gibi görüntülerin içinde o zamanı seyrettim.. Yere oturup 2 defa daha aynı görüntüleri izledim. Daha fazlası da olabilirdi ancak artık gerçeğini görmek için Göbeklitepe Ören Yeri'ne doğru yola devam ettik.
Sizlerde bir gün buraya gelirseniz bu özel anları kaçırmayın.




Ayrı bir salonda Göbeklitepe tanıtım görüntülerini izledik.
Göbeklitepe gezimiz yarım gün sürdü. Göbeklitepe çevresindeki 100 kilometrelik bir hat üzerinde Göbeklitepe benzeri keşfedilmeyi bekleyen 11 tane daha nokta tepe olduğunu da öğrendik. Şanlıurfa Müzesi gezisinde Göbeklitepe tapınak replikası büyük bir alanda birebir ölçülerde oluşturulmuş. Bu alanda bulunmakta etkileyiciydi.
Göbeklitepe sizleri de bekliyor..
Şanlıurfa'ya gelmiş iken Balıklıgöl'e gitmemek olmazdı. Hava sıcaklığı da bu arada 45 derecelerde..
Balıklıgöl, dünyanın tek doğal akvaryumu sayılıyor.

Şanlıurfa  '' Peygamberler Şehri ''  olarak nitelendiriliyor ve üç semavi dinin mensupları arasında önemli bir yeri bulunuyor.


Rivayete göre; Hz İbrahim ateşe atıldıktan sonra, bir mucize gerçekleşir ve etraf güllük gülistanlık olur.

Bu mucizenin gerçekleştiği mekanın Balıklıgöl ve çevresi olduğuna inanılıyor.

Dini bayramlarda, Mevlit ve Kandil gecelerinde en yüksek ziyaretçi sayısına ulaşılıyor.


Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde, derinliği ise 3-5 metre civarında.
İçinde efsanelere konu olan sazan türü balıklar var. Bu balıklara halk tarafından saygı gösteriliyor.  Avlanmıyorlar ve yenilmiyorlar.

O gün Bayram günü olduğundan çok kalabalıktı. Koranavirüs durumu da gündemde olduğundan istesekte çok zaman geçiremedik. Temmuz ayı sonlarına doğru Urfa'nın sıcağı da düşünülürse en iyi gezi zamanının Sonbahar ve İlkbahar ayları olduğu söyleniyor. Sonbahar da buralar çok farklı güzelliklere bürünüyormuş.  Şanlıurfa kalesini karşımıza aldık ve diğer havuza doğru yürüdük.



Eski hanlar bölgesindeki Kaya yapıları çok dikkat çekiciydi..

Şanlıurfa'ya tavsiye edilen mevsimde bir daha gelmek gerek. Eski çarşılarıyla, muazzam tarihiyle daha çok görülecek ve gidilecek yeri var..

Şanlıurfa, lezzetin başkentlerinden sayılır. Gitmeden önce bir çok mekan ve tavsiyeyi not ettim ancak çoğu bayram nedeniyle kapalıydı. Ama bunlardan biri : '' Gülhan Restaurant '' lezzetleri ile bizi bizden aldı..
 
Bayramda açık olmaları, nezih ağırlamaları, harika lezzetleri ve sunumları bize yıldızlı bir lezzet durağı kazandırdı. Gülhan Restaurantı Gezeneren' de ayrıntılı yazacağım, birazını anlatayım şimdi.. Bu defa sondan, tatlıdan başlayayım. '' Şıllık Tatlısı' ndan ''.. Şıllık Tatlısı Urfa'ya özgü bir lezzet. Süt kaymağından yapılıyor. Hafif ılık servis ediliyor. Sadece derim ki : O ne lezzet ti öyle !!
Etler ve kebaplar ise tarif edilemez lezzetlerden..

Gülhan'ın bir diğer farklı özelliği ise tencere yemekleriyle de ünlü olmaları.  Mutlaka gidin ve Gülhan'ın hepsi güzel olan lezzetleriyle tanışın.

Gülhan Restaurant : Atatürk Bulvarı,  6. Sokak,  No: 1   Haliliye / ŞANLIURFA
Tel : 0414 3133318
Çok erken saatlerde başladığımız gün; önce yarım gün süren Göbeklitepe gezisi, Şanlıurfa Müzesi gezisi ardından Gülhan Restaurant'a çok çok iyi öğle yemeği arası ve sonrasında Balıklıgöl gezisi ile devam etti. Bismil-Diyarbakır-Batman üzerinden gece yarısı Siirt'e geri döndük unutulmaz hatıralarla dolu olarak...


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder