Sayfalar

15 Eylül 2018 Cumartesi

EĞİRDİR GÖLÜ NASIL YÖNETİLMELİDİR   (EĞİRDİR / ISPARTA)
Bir gök mavisi, bir turkuvaz. Bir yanda bulanık mavi, öte yanda parlak camgöbeği, gece mavisi ya da çivit mavisi..Yedi renkli göl olarak bilinen Eğirdir Gölü'nün eşsiz renkleri..
Şehre giriş olağanüstü güzel bir manzara eşliğinde olur.
Cömert güneşine rağmen ferahlatan bir esinti..Mavi ile yeşilin dans ettiği berrak bir göl,yemyeşil ormanlar ve nefes kesen kıyı şeritleri..

Eğirdir ile tanışmam 1990 yılının sonlarına doğru soğuk bir kış günü oldu.O günden bu yana Eğirdir benim tutkularımdan biridir.Bu eşsiz güzellik hep aynı kalsın,güzelliği geleceğe taşınsın isterim.Ülkemizdeki diğer göller ile kıyaslandığında özelliklerini koruyabilmekte.Ancak son yıllarda bazı olumsuz gelişmelerde görülmekte..


Eğirdir Sivrisi'nin zirvesinden bakıldığında Google Earth'ün sunduğu manzara..


Gerçekten zirvesinde olduğunuzda gördüğünüz eşsiz görüntü...
Zeki TARHAN Bey bir Eğirdir aşığı..2006 yılında yayınladığı ''Eğirdir Gölü Nasıl Yönetilmelidir'' adlı çalışması defalarca okuduğum çok güzel bir çalışma.
Aynen yayınlamak istiyorum..Umarım bundan sonra elimizde olan bu güzellikleri korumak için el ele verebiliriz..
   '' Suyun çok değişik amaçlar için kullanılması, su kaynağının saptanması, sudan yararlanılması ve suyun korunması için karışık ve yoğun çaba harcanması gerekir.Bu yoğun ve karmaşık çaba ise; özel bir bilgi, yetenek ve uzmanlık ister. Bu bilgi, beceri ve yeteneklerin tümüne ise ''SU YÖNETİMİ'' adı verilmektedir.
Su yönetiminin amacı, suyun çok amaçlı kullanımını mümkün hale getirmek ve bunu ekonomik yönden olumlu kılmaktır.Su kaynaklarının en azından kirlenme tehlikesine karşı korunması gerekmektedir. Su kullanımındaki amaçlar çeşitlenmektedir. Çevre korunması, rekreasyon gibi amaçlar da göz önüne alınmak zorundadır. Bu amaçların bazıları birbiriyle çelişebilirler.
Yönetim, gittikçe karmaşık bir problem haline gelmektedir.Aynı su kaynağından birden fazla kurum / kuruluşun farklı amaçlarla faydalanması, mevcut yetersiz su hakları sistemi ve planlamada koordinasyon eksikliği ile de su kaynakları yönetiminde optimizasyon sağlanmamasına neden olmaktadır.

   Su kaynaklarının sürdürülebilir, etkin ve akılcı yönetimi; hem sosyo-ekonomik, hem de çevresel bir amaç olmak durumundadır.Çünkü su, hem ekosistemin parçası bir doğal kaynak, hem de kalite ve miktarına bağlı olarak kullanım amacı değişebilen bir meta olarak kabul edilmektedir.Bu nedenle su kaynakları, hem ekolojik dengenin korunması hem de su ihtiyaçlarının karşılanabilmesine yönelik olarak korunmalı ve yönetilmeli ve bu iki amaç, aynı öncelik sırasıyla ele alınmalıdır.
   Su kaynaklarının kötü yönetimi; tarımsal verimliliğin düşmesine, hastalıkların yayılmasına yol açmakta, ekolojik dengeyi tehdit etmekte ve sürdürülebilir kalkınmayı olumsuz etkilemektedir.Öncelikle suya bir ''DOĞAL KAYNAK'' olarak bakan ve yararlanacak tüm sektörlerin entegrasyonunu hedefleyen ''SU YASASI'' bir an önce çıkmalıdır.
ÇEVRE BİLİNÇLİ BİR MODEL
   Su kaynağı yönetimi ile çevre yönetimi, birbirleriyle yakından ilişkilidir ve prensip olarak entegre politika yaklaşımıyla yürütülmelidir.Sürdürülebilir kalkınma hedefine ancak, su kaynaklarının bütünleşmiş yönetimiyle ulaşılabilir.
   Günümüzde, kaynağını yerel yönetimle devreye sokan anlayışın yerini kullanıcıların doğrudan devreye sokulduğu, ''KATILIMCI SU YÖNETİMİ'' anlayışı almakta ve gittikçe geliştirilmekte ve uygulaması yaygınlaştırılmaktadır. Ormancılığın,balıkçılığın,yaban hayatının,doğal alanların ve suyun farklı kurumlarca yönetilmesi söz konusu olduğundan, kurumlar arası eşgüdümün sağlanması ve bürokratik engellerin kaldırılması gereklidir.Entegre su yönetiminin fiziki alanı olarak tanımlanması gereken her havzada; su, toprak, orman, bitki örtüsü gibi kaynakların bir arada ele alınmasının yanı sıra, su kaynaklarının da sadece ekonomik değeri olan birer kaynak değil, aynı zamanda bir ekosistem olduğunu göz önünde bulunduran çevre bilinci bir modelin uygulanması, su kaynakları ve ilişkide olduğu canlıların geleceği açısından da önemlidir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ
   Türkiye'de su kaynakları yönetiminin kurumsal yapısı içindeki en önemli rol, DSİ Genel Müdürlüğüne aittir. DSİ Genel Müdürlüğü, su kaynaklarını daha çok, arz ve talep yönetimi biçiminde ele almaktadır. Bunun sonucu, özellikle kurak dönemlerde bazı su ekosistemleri olumsuz etkilenmektedir.Bu yüzden, su kaynakları için acilen su kalitesi yönetimi uygulanmasına geçilmelidir.Türkiye'de mevcut planlama yaklaşımında, kapsamlı bir arz-talep yönetiminden çok arzla yönetilen bir politika uygulanmaktadır.Su ihtiyacı, DSİ tarafından yapılan sektörel büyüme tahminlerine göre planlanmaktadır.Halen tüm sektörlerde büyük su kayıpları yaşanmaktadır.Suyun söktörel ve sektörler arası kullanımı ve yönetimi konusunda ülke genelinde belirlenmiş kapsamlı bir politika bulunmamaktadır.Mevcut planlama yaklaşımı, tamamıyla proje bazında olup, genellikle söz konusu bir talep üzerine oluşmaktadır.Projelerin planlanması sırasında, genellikle siyasi otoritenin talepleri etkin olabilmekte ve bunun sonucu olarak kalkınma plan hedefleri şaşabilmektedir.Su kaynakları kullanımının planlanması ve yönetimi konusunda ülke genelinde belirlenmiş kapsamlı bir politikanın bulunmaması ve sınırlı olan bu kaynakların tahsis, kullanım ve yönetimine yönelik yeterli mevzuatın bulunmayışı, doğal ve ekonomik kaynakların israfına yol açmaktadır.
Liberalleşme sürecinde olan Türkiye'de, ekonomik ve çevresel politikaların birbirini bütünleyici olması gereklidir.Bu bağlamda, ülkemizdeki kıta içi su kaynaklarının, hem ekonomik bir değer, hem de eko sistem olarak kabul edilmesi ile sürdürülebilir su yönetimi gerçekleşebilir.
EĞİRDİR GÖLÜ NASIL BİR GÖL
   Eğirdir Gölü, Türkiye'nin beş büyük gölünden dördüncüsüdür.Ülkemizdeki göllerin oluşumuna göre sınıflamada Eğirdir Gölü, tektonik bir göldür.

Eğirdir Gölü, uluslararası kriterlere göre (A) sınıfı sulak alandır.Rakımı 918 m., Alanı 44200 ha. ve koruma statüsü yoktur.
Fosfor ve azot konsantrasyonlarının ve üretimin düşük olduğu göllere '' oligotrofik '' göller denir ve Eğirdir Gölü oligotrofik bir göldür.İçme suyu, sulama, su ürünleri, turizm, rekreasyon, balıkçılık, yaban hayatı kullanım amaçlı gölün, kirletici kaynakları olarak, yerleşim merkezleri ve tarım alanları gösterilmektedir.Eğirdir Gölü, çok temiz içme suyu niteliğindedir.Su kirliliği kontrol yönetmeliğine göre 1. Sınıf yüksek kaliteli sudur.
Gölün yaklaşık 7 yılda tamamlanan bir dönem içerisinde doğal seviye varyasyonlarına sahip olduğu görülür.Yağışlı yıllarda göl seviyesi artmaya meyillidir (1984'te 918.84 m Azami yükseklik)
Kuraklık döneminde su seviyesi düşer (1975'te 915.42 m)
   Göllerin geleceği, büyük ölçüde onların hidrolik dengesine, yani gelen su ve kayıplar arasındaki dengeye bağlıdır.Eğirdir Gölü seviyesi,şartlara bağlı olarak yılda 0.50 - 1.00 m. arasında değişiklik göstermektedir.Son yirmi yıldaki ortalama yükseklik 917.50 m. dir.
Eğirdir Gölü'nün Muhafaza ve gelişmesi, büyük ölçüde su seviyesinin, yüksek ve alçak seviyeler arasındaki fark, yılda 1 metreyi geçmeyecek şekilde 917.50 m. civarında tutulmasına bağlı olduğu görülmektedir.Bazı hesaplamalara göre, dengeli su seviyesine erişildi mi, yıllık ortalama 786 mm'lik yağışla 245 milyon metre küp su alınabilir.
Su seviyesinin 913 m.'nin altına düşmesi, mutlak bir felaket olacak ve Eber Gölü olayında olduğu gibi, Göl ile kıyıların büyük bir kısmının periyodik kurumasına yol açacaktır.
   En gerçekçi çözüm ve uygulanması en kolay olanı su alımlarını iklim şartlarına uydurmak olacaktır.Kuraklığı önceden tahmin etmek imkansız olduğundan, su alımlarını her yıl en zor şartlara göre ayarlamak esas olmaktadır.Böylece, su seviyesi doğal ve sosyoekonomik çevreler üzerinde dramatik sonuçlar doğurmadan birkaç yıl alçalabilir.Su seviyesinin her yıl giderek daha düşmesinden kaçınmak için,su alımları yılda 100 milyon m3 ile sınırlandırılmalıdır.
   Eğirdir Gölü su seviyesindeki düşmelerden sonra eski halini çok yavaş almaktadır.Eğer su alımları daha sıkı organize edilmezse, sulama projeleri bütün bu su toplama alanına uygulanacak bir genel yönetim projesi içinde tekrar gözden geçirilmezse, gelecek yıllarda Göl tamamen kuruyabilir.
EĞİRDİR GÖLÜ REZERVİN HER YIL %30 NUN DEĞİŞMESİYLE GÖL SUYU SÜREKLİ YENİLENİYOR
   Eğirdir Gölü havzasında beş ilçe merkezi ve bunlara bağlı 17 belde ile 59 köyden oluşan 81 yerleşim birimi bulunmaktadır.
Bölgedeki en önemli akiferler Batıda Uluborlu - Senirkent Ovası, Kuzeydoğu'da Hoyran, Gelendost ve Yalvaç ovalarında alüyyoner akiferler şeklinde bulunmaktadır.Bölgede kireç taşları da çatlak ve erime boşluklarında yer altı suyu bulundurmaktadırlar.
Eğirdir Gölü'nün kirleticileri olmasına karşın, yapılan gözlemlerde sayılan akiferlerin de kirleticilerden etkilendiği ve hemen hepsindeki yer altı suyu akım yönünün Eğirdir Gölü'ne doğru olmasından dolayı, bu kirliliği dolaylı olarak Eğirdir Gölü'ne taşıyabileceği anlaşılmıştır.
   Yapılan bilanço hesaplarına göre, Eğirdir Gölü'nün rezervinin her yıl %30'unun değiştiği değişimin Göl'ün suyunu sürekli yenilediği ve buna bağlı olarak Göl'de kirliliğin çok yavaş bir hızla artmasının gerektiği sonucuna varılmıştır.
Eğirdir Gölü, ulusal ve uluslararası seviyede kendisine özgü bir biyotoptur.Endemik türler için de ayrıcalıklı bir habitattır.
   Bir ekosistemi iyileştirme veya düzenleme girişiminde, geriye dönüşü olmayan adımları atmadan önce,dikkatli denemeler,çalışmalar ve gerçekçi yaklaşımlara ihtiyaç vardır.Maalesef, günümüzde Göl balıkçılığı yönetimi konusunda biyolojik ve ekolojik bilgi ve pratik tecrübe eksikliği hissedilmektedir.Bunun bir rehabilitasyon sorunu olduğu gerçektir.İlkönce, kaynağa verilebilecek daha fazla zarar kontrol edilmeli ve daha sonra ekosistem yenilenmeli, bu mümkün değilse veya kısmen mümkünse, yeni bir ekosistem yaratılmalıdır.
Eğer Göller, sürekli dengesizlik durumunda kalacaklarsa, ekosistemin yenilenmesi veya yenisinin yaratılması çabaları boşa gidecektir.
   Kasnak ormanından, sığla ormanına, kerevitten Sudak balığına yaban hayatından su kuşlarına uzanan Eğirdir Gölü ekosistemi ancak Göl Yönetim planı hazırlanarak, etkin bir izleme ve denetim sağlanarak korunabilir.Bu da ancak, idari ve mali özerkliğe sahip olan katılımcı özel bir kurumsal yapılaşma ile mümkündür.
Gölün korunması, geniş ekosistem içinde, en küçük birim olarak, GÖL HAVZASI ölçeğinde yönetim birimleri oluşturularak bunun GÖLLER BÖLGESİ ölçeğinde entegre yönetim anlayışına geçilerek mümkün hale gelecektir.
İŞTE EĞİRDİR GÖLÜ'NÜ KURTARACAK MODEL...
   Eğirdir Gölü'nün kullanım amaçları, çok çeşitlilik arzetmektedir.İçme - kullanma suyu, tarımsal sulama, su ürünleri, rekreasyon, turizm, enerji ve askeri alan olarak kullanılan bu su kaynağını yönetmek, giderek güçleşmektedir.Eğirdir Gölü'nün karışanı çoktur.Yetki ve sorumluluk gaspı, her zaman için vardır.Suyun kullanımında, sektörler arası çıkar çelişkileri Su yönetimini zorunlu hale getirmektedir.
Antalya Havzası, Burdur Göller Havzası, Akarçay Havzası ve Konya Kapalı Havzası ile jeolojik, hidrojeolojik ve meteorolojik etkileşim içinde olan Eğirdir Gölü, Havza bazında değil, Göller Bölgesi bazında bir yönetim anlayışıyla yönetilmelidir.Bu yönetim anlayışının alt yapısı da koruma projeleri ve çevre düzeni planlarıyla nispeten hazırlanmıştır.Yeni projeler de tamamlanınca epey mesafe alınmış olacaktır.
   Çok amaçlı kullanımlar için,sektörler arası eşgüdüm,yerel halkın ve tüm kullanıcıların örgütsel katılımıyla sağlanmalı ve bu modelde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, odak noktası kuruluş olarak yer almalıdır.Eğirdir Gölü Yönetiminde,kendine özgü,katılımcı bir yapıda,Sivil toplum örgütleri,dernekler,balıkçı kooperatifleri,baskı grupları,hükümet dışı organizasyonlar yönetimin ve karar alma sürecinin bir parçası olacaklardır.
   Katılımcı Sulama Birlikleri de, sektörde özelleştirmenin bir değişik türü olarak Eğirdir Gölü Yönetiminde ağırlık olarak yerini almış olacaktır.Kullanıcıların doğrudan devreye sokulduğu,katılımcı Su yönetimi anlayışı ile su kaynakları potansiyelini meydana getiren ana unsurlardan olan iklim ve yağış karakteristiğini dikkate alarak, Göller Bölgesi ikliminden hareketle, Eğirdir Gölü, Göller Bölgesi bazında yönetilmelidir.
Bu model; ileride orta ve uzun vadeli Havza bazında ele alınacak entegre Su Yönetimi modellerinin değişik ve kendine özgü bir pilot uygulaması da olabilecektir.Bu modelde merkezi otoritenin ağırlığı azalmış, denetim ve izleme yönünden ise bir görev üstlenmiş olmaktadır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder