Sayfalar

21 Eylül 2018 Cuma

BAFA GÖLÜ KIYISINDA KAPIKIRI KÖYÜ VE HERAKLEIA ANTİK KENTİNDE OLMAK
(MİLAS / MUĞLA)
Ay Tanrıçası Selene ile Çoban Endymion'un aşkına kucak açan Beşparmak (Latmos) Dağları ve bu dağın eteklerinde keşfedilmeyi bekleyen antik geçmiş..
Bafa Gölü'nden Milas'a uzanan bereketli topraklar..
   Belkide yakınından geçtiğimiz güzelliğine tanık olduğumuz Bafa Gölü, Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğu kesiminde.Menteşe Dağları'nın içine sokulmuş sığ bir tatlı su gölü.Yaklaşık 60 km2 lik bir yüzölçüme sahip ve en derin yeri 21 metre.Muğla ve Aydın il topraklarında yer alıyor.
Latmos Dağı'nın, bugünkü adıyla Beşparmak Dağları'nın gölgesi en çok kendine vuruyor.Gün baterken dağın silueti uzadıkça uzuyor.
Latmos Dağları,tarih öncesi insanların kaya resimlerini yapmak için seçtiği coğrafya imiş.Hava ve yağmur tanrılarının buluşma noktası, Antik Çağ'ın görkemli limanı, Ortaçağ azizlerinin inziva yeriymiş.
Söke-Milas karayolundan sola Kapıkırı ayrımından girip Kapıkırı'ya devam ederken Latmos Dağı'nın görkemine her geçen an daha da yaklaşıyoruz.
Mitolojiye göre kavalından başka hiçbir şeyi olmayan çoban Endymion, nefesiyle hem dağdaki yalnızlığın ve bundan duyduğu mutluluğun, hem de kentlerde yaşayan insanlara duyduğu özlemin nağmelerini üflerdi.Selene de kavalının sesini duyan her canlı gibi ona hayranlık duyardı.Ancak sevgilisi ile her kavuşmasında, bir ölümlü olduğu için, onun biraz daha yaşlandığını görüp üzülürdü.
Selene, Zeus'tan onun hiç yaşlanmamasını ve bu mağarada ölümsüz bir uykuya dalmasını istedi.
Zeus da Ay Tanrıçası'nın bu isteğini yerine getirdi.Endymion, ayın ışıklarıyla sarmaş dolaş, sonsuz bir uykuya daldı.
Bu nedenle ayın dünyada en sevdiği, ışığını en fazla paylaştığı yerin Latmos olduğu ve ay ışığında dağın doruklarının ağardığı söylenir...
   Bir gün Latmos Dağı'na zirve yapmak ve ay ışığının olduğu an mitolojide anlatılan ışıklara tanık olmak gerekiyor artık..

İSTANBUL'UN EN GÜZEL 100 LEZZET DURAĞI
İstanbul tarih boyunca farklı medeniyet ve kültürlerin etkisinde kalmış dünya mirası bir şehir.Bu medeniyet ve kültürlerin etkileri her anlamda kente yansımış.İstanbul lezzetleri de bu medeniyet ve kültürlerin etkilerini taşıyor.
Gurmelerce onaylanmış,bugüne dek gezip görülmüş İstanbul'un 100 lezzeti ile ilgili yayınlanmış çalışma benim içinde İstanbul gezilerimde rehber niteliğinde.
Bu güzel çalışmayı sizler ile paylaşmak isterim.
Hiç kuşkusuz gurmeler tarafından keşfedilmemiş daha yüzlerce lezzet durağı var.

1-   BAYLAN'IN KUP GRİYESİ : Yıllardır bilinen spesiyali; Vanilya,yanmış karamel,balkaymaklı dondurma üzerine ufalanmış ceviz ve fındık taneciklerinin dayanılmaz birlikteliğinden oluşur.İnsanın tarif ederken soluğu Kadıköy'de alıp, kupu yemeye başlayacağı o an geliyor.
2-   HÜNKAR'IN AYVALI YAHNİSİ : Tereyağında çevrilmiş iri ayva parçaları kuzu etiyle bir arada pişirilip tarçınla lezzetlendiriliyor.Ve son dokunuş bir kaşık pekmezle gerçekleştiriliyor.
3-   EMEK KAFE'NİN SAHANDA YUMURTASI : Deniz kenarında,masanıza konan serçelerle birlikte kahvaltı keyfi gibisi yoktur.Sahanda yumurtası ve karışık menemeni içinizdeki ekmek banma hissini körükler.
4-   ÜSKÜDAR KANAAT LOKANTASI'NIN TENCERE YEMEKLERİ : Çoban kavurması,saç kavurması,kuru fasulyesi,nadir bulunacak lezzetlerdir.Ekmek kadayıfı da pek meşhurdur.
5-   YAŞAR USTA'NIN KAVUNLU DONDURMASI : 34 yıldır Bostancı'da gerçek meyvelerden dondurma üretiyor Yaşar Usta.Kabuklarını fırçaladığı kavunu iştahla öneririz.
6-   DÜRÜMCÜ EMMİ'NİN BEYRAN ÇORBASI : Kadıköy^de vazgeçilmez lezzet durağımız.Bir kez Beyran çorbasını yedikten sonra emin olun diğer çorbaları sorgulayacaksınız.Ayrıca Antep lezzetleri de efsanedir.

16 Eylül 2018 Pazar

BİR KAMP ATEŞİ BU KADAR GÜZEL OLABİLİR Mİ   (KÜTAHYA)
Okyanus yürekli dostlarla,doğada,çok güzel bir ormanda yapılan kamp gibisi yok.Gün sonuna doğru yüksek ortamın getirdiği serinliği ısıtan bir ateş de sahne aldığında zaman adeta yavaşlar ve durur gibi olur.Bugüne kadar yaptığım kamplar içinde nedense bu kamp ateşi için ''bu kadar güzel olabilir mi ? '' demekten kendimi alamıyorum..
Konum,gün batımı,orman,dostlar hep birlikte bu güzel görüntüyü ve eşsiz anı oluşturdular o gün..
 Doğada kampta yenecek içilecek bir şeyler her şeyden daha güzel gelir..
Ateşin rengi müthiş..Odun ateşinde çaya hazırlık başlamış..
Ateş biraz daha olgunlaşıyor..
Ana yemeğin hazırlıkları devam ediyor..

15 Eylül 2018 Cumartesi

EĞİRDİR GÖLÜ NASIL YÖNETİLMELİDİR   (EĞİRDİR / ISPARTA)
Bir gök mavisi, bir turkuvaz. Bir yanda bulanık mavi, öte yanda parlak camgöbeği, gece mavisi ya da çivit mavisi..Yedi renkli göl olarak bilinen Eğirdir Gölü'nün eşsiz renkleri..
Şehre giriş olağanüstü güzel bir manzara eşliğinde olur.
Cömert güneşine rağmen ferahlatan bir esinti..Mavi ile yeşilin dans ettiği berrak bir göl,yemyeşil ormanlar ve nefes kesen kıyı şeritleri..

Eğirdir ile tanışmam 1990 yılının sonlarına doğru soğuk bir kış günü oldu.O günden bu yana Eğirdir benim tutkularımdan biridir.Bu eşsiz güzellik hep aynı kalsın,güzelliği geleceğe taşınsın isterim.Ülkemizdeki diğer göller ile kıyaslandığında özelliklerini koruyabilmekte.Ancak son yıllarda bazı olumsuz gelişmelerde görülmekte..


Eğirdir Sivrisi'nin zirvesinden bakıldığında Google Earth'ün sunduğu manzara..

13 Eylül 2018 Perşembe

HER GÜN 10 BİN ADIMLA SAĞLIKLI YAŞAM   (İZMİR)
Yürümek benim için vazgeçilmez bir tutku..
Uzun yürüyüşler ise en iyi alışkanlığım.
Son yılların bilinen tanımı ile her gün 10.000 adım yürüyebilmek, bu alışkanlığı kendimle yarış noktasına getiriyor.
   Dünya Sağlık Örgütü'ne göre kronik hastalıkların ortak risk faktörlerinden biri olan hareketsiz yaşam, dünya genelindeki ölümlerin yüzde 6'sının nedeni kabul ediliyor.Dahası hareketsiz yaşamın kalp hastalığının yüzde 30'unun ana nedeni olduğu tahmin ediliyor.
Sadece bu oranlar bile spor yapmak için bir nedenken ülkemizde en kolay spor olan yürüyüşü bilinçli olarak yapma oranları bile çok düşük.
Yürüyüşü doğada yapmanın getirdiği fiziksel ve psikolojik yönden olumlu sonuçları da eklersek, evimize en yakın yeşil alana gitmek için daha ne bekliyoruz diyorum..
Açık havada yapılan spor, oksijen yakımını artırdığı için spor salonuna oranla doğada yapılan yürüyüşte çok daha fazla kalori yakılıyor.
Doğada yürüyüşü elbette sadece yeşil alanlarla da  sınırlamayabilirsiniz.Deniz ya da göl kenarları da insanı rahatlatan çok iyi yürüyüş alanları.. 
Yürüyüş en masrafsız sporlardan..En önemli ilk yatırımı, iyi bir ayakkabı alarak en büyük adımı atmış olacaksınız.
Daha sonraki yazılarda ayakkabı seçimine ayrıntıları ile yer vereceğim.Uzun yürüyüşlerimde uygun olmayan özellikteki ayakkabılar nedeniyle yürüyüşün devamlılığını etkileyen sorunlar yaşadım..
Ayağınıza uygun, en uzun parmağınızla ayakkabı ucu arasında 1 cm'lik boşluğu olan, yürüyüşe uygun ayakkabı tercihi, olası eklem sorunlarını önleyeceği gibi yürüyüşünüzün süresini de uzatacaktır. 

9 Eylül 2018 Pazar

ADALAR'A ÇIKMAK    (BİR BAŞUCU KİTABI) 
İstanbul'un hemen yanı başında görüş mesafesi içinde,haritalara dokuz nokta olarak yansıyan ve günümüzde İstanbul'un ilçesi olan bir takımada uzanır.
Batılıların ''Prens Adaları'' , bizim kısaca ''Adalar'' dediğimiz bu kara parçacıklarının kendilerine özgü tarihleri,efsaneleri,öyküleri var.
Üniversite yıllarımda tanıştığım Adalar'a gitmek için hep bir nedenim olur ve hiç hesapta yokken kendimi adalara giderken bulurum.Adalar'ın kendisi kadar ulaşmak için yapılan deniz yolculuğu da çok keyiflidir.Yolculuk başlar başlamaz daha güzel hissetmeye başlarsınız.
Hangi adanın iskelesinde inerseniz Adalar'ın kedileri ve köpekleri sizi karşılayacak ve herkes kendi macerasının peşinden gidecek...
Herkesin favori adası başkadır...
Benim favori adam Burgazada.. En çok Burgazada'ya gittim.Ama diğer adalarda ilerleyen zamanlarda yeni keşifler için ilgi alanım içindeler..
Ne zamandır satınalmayı düşündüğüm ''Adalar'a Çıkmak'' adlı kitabı nihayet aldım.Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlar'ndan çıkan kitabın yazarı Catherine Pinguet.
Catherine Pinguet on iki yıl boyunca İstanbul'da yaşamış,çeşitli üniversitelerde karşılıklı edebiyat ve tarih dersleri vermiş.Hala her fırsat bulduğunda İstanbul'a gelen ve her gelişinde de mutlaka Adalar'ı ziyaret eden Pinguet, ''Adalar'a Çıkmak'' adlı bu çalışmasında okuyucuyu Adalar'ın tarihinde yolculuğa çıkarıyor.
Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden geçip günümüze kadar uzanan anlatıda, tarihsel yaklaşımın yanı sıra, Troçki'den Sait Faik'e, Yahya Kemal'e, Hüseyin Rahmi Gürpınar'a Adalar'da yaşamış veya gelip geçmiş yazarların, şairlerin, seyyahların izlenimlerine kadar, ''isimsiz'' adalıların anıları, tanıklıkları da önemli bir yer tutuyor.