GAZİ PORSUK AHMET DEDE'NİN KABRİNİ, İŞGAL EDİLEMEYEN İLÇE EMET 'TE ZİYARET ...
19 Nisan 2025 tarihinde yolumun düştüğü Emet de, buralardaki anılarımı tazelemek ve '' Gazi Porsuk Ahmet ERSÖZ '' Dedemizin kabrini ziyaret için beş saat ayırabildim. Bu süre içine neredeyse 50 yıl öncesinin anılarını sığdırdım. Çocukluk döneminde yürüdüğüm, koştuğum, oyunlar oynadığımız sokaklarda ve mekanlarda, Emet anıları ile geçmiş daha da belirginleşti...Emet Belediyesi'nin '' Şelale Parkı '' nda Emet'i yukarılardan izleyerek geziye başladım. Gözlerim; Porsuk Dedelerin evini, Kaynarca Hamamını, Yeşil Kaplıcayı, Çarşı Camisini, Kaynarca Camisini, Emet Mezarlığını, Otogarı, Hükümet Konağı ve Meydanını, Eski Devlet Hastanesini, Eski Sigorta Hastanesini aradı. Çoğunu yıllar sonra yerinde görmek beni çok mutlu etti. Buralar benim Emet'le ilgili çocukluk anılarım adeta köşe taşlarıdır... 1980 yılına kadar çok defa geldiğimiz Emet'e, o yıllardan günümüze kadar çok az geldim. Bu gelişlerin çoğu yolu uzatarak, Emet'ten geçmek için ya da kısa süreli iş ziyaretleri için oldu.Emet, Eğrigöz Dağı'nın kanatları altında hep korunuyor diye düşünmüşümdür. Eğrigöz Dağı yine muhteşem görünüyor. Hiç vakit kaybetmeden Emet Mezarlığına doğru yürüdüm. Bu gezimin amacı '' Gazi Porsuk Ahmet ERSÖZ '' Dedeyi kabrinde ziyaret etmek.'' Gazi Porsuk Ahmet Ersöz '' Dede, arkadaşı ile beraber görüldüğü bu siyah beyaz fotoğrafta sağda ve koyu renkli takım elbisesi, istiklal madalyası ve fötr şapkasıyla ne kadar da mağrur görünüyor... Yunan işgali sırasında arkadaşlarıyla birlikte mücadele eden Porsuk Dedenin yaşam hikayesi örnek alınacak olaylarla dolu. Daha önce bloğum GEZENEREN' de detaylı olarak, belgelerle beraber bir yazı yazdım. Bu yazımda detaya girmeyeceğim...Emet Mezarlığına geldim.Emet Mezarlığı, Emet kadar güzel, yeşil, huzurlu ve iyi düzenlenmiş.Mezarlığın 70'ler bölümüne doğru yürüyorum. Bu alana geldiğimde : '' Zamanda geri gitmenin pratik bir yolunu yine buldum '' diye düşünüyorum. Ve sonunda, Porsuk Ahmet Dede'nin karşısındayım.Benim için çok değerli olan büyük Anneanne Ayşe Hanım ile yan yana yatıyorlar. Ayşe Anneanne; son derece hoşgörülü, güler yüzlü, nezih, çok misafirperver, tatlı dilli bir büyüktü. Emet de 10-12 yaşlarıma kadar olan güzel hatıralarda hep baş rollerdeydi. Evin alt katında bahçe sahanlığında hep beraber yaptığımız kahvaltılar, yemekler ile Porsuk Dede'nin evinde oynadığımız çocukluk oyunları unutulmaz anılar olarak kaldı. Eski yıllarda, Emet'in Tavşanlı girişinde yapılan Hıdırellez şenlik ve kutlamaları muhteşemdi... Çok defa bu şenliklere de gittiğimizi hatırlıyorum...
Kabrin başında '' Dr. Fazıl Doğan '' ın '' Milli Mücadele Hatıralarım '' kitabının ilgili bölümünü telefonumdan okuyorum. Bu bölüm aynen şöyle :
'' Yunanlılar Sakarya'ya kadar ilerlediği zaman geri kasaba ve nahiyeleri de birer müfrezeyle işgal etmişlerdi. Bu meyanda Emet'e de bir bölük gönderip hükümet konağına yerleştiler. Lakin Türk milletinin içinde yüzyıllar boyu yerleşmiş olan özgürlük hissini taşıyan bütün Emet köylüleri bir akşam birleşerek hükümet konağını çevirip, Yunanlılara teslim olmalarını emrettiler. Üç yüz dört kilometre ilerilere ve gerilere kadar işgal altında mahsur bir vaziyette bulunan Emetlilerin gösterdikleri bu cesaret ve celadet bir şaheserdir. Yunanlılar teslim olmayınca kaçan bir tanesi hariç bütün Yunan askerlerini imha ettiler ve silahlı olarak neticeyi beklemeye koyuldular. Kaçan Yunan neferi Kütahya'ya gidip durumu anlatınca , Yunanlılar hemen Kütahya'dan bir alayı harekete geçirerek Tavşanlı yolundan Emet'e sürdüler. ''
'' Bu alay, Emet'e iki saat mesafede '' Cevizdere '' denen bir yere gelince Emetlilerin hareketi vaktinde haber alıp kurdukları pusuya düştü. Kadın, erkek ve çocuklar da dahil bütün Emet köylüleri ateşli bir intikam duygusu ile tam baskın yaparak bunları da imha ettiler.
İçlerinden kaçmayı başaran bir iki kişi , Kütahya'daki Yunan kumandanlığına durumu bildirince, bu sefer Yunanlılar cepheden büyük bir kuvvet ayırarak Emet'e sevk ettiler. Bu kuvvetin karşısında köylüler dağlara çekildi. Yunanlılar da Emet'i ve o civardaki köyleri tamamen yaktılar. Fakat dağlarda, kovuklarda gizlenen bu mücahitler yine boş durmadılar ve parakende dolaşan Yunanlıları kapanlarına düşürdüler. ''

'' Nihayet Emetlilerle başa çıkamayacağını anlayan Yunanlılar buradan bütün kuvvetlerini çekti ve Türk milletinin bu kutsal mabedinde tek bir Yunan neferi kalmadı. Bütün ev ve barklarının yanmasına rağmen '' Toprağımızda tek bir Yunanlı bırakmadık '' diye candan sevinen Emetlilerin bu büyük kahramanlığını, istila altındaki başka yerler de gösterseydi, düşmanın birçok kaleleri alarak Anadolu içerilerine girmesi bir hayal olurdu. '' Gazi Porsuk Ahmet Dedemiz, 01.07.1902 de Emet de dünyaya gelmiş. 29.07.1977 de Emet vefat eden Porsuk Ahmet, Cevizdere Muharebesinde almış olduğu kalçasındaki kurşunla Emet mezarlığına defnedilir. Tam 48 yıl olmuş. Vefatını hatırlıyorum, daha 8 yaşındaydım... Mezarının başında, Cevizdere baskını (Yunan birliğine kurdukları pusu) ile ilgili anlattıkları ile o anları yaşıyor gibiyim... Porsuk Dede, şöyle anlatıyor : '' Benim siper yattığım yer, hemen yolun altıydı, kayaların arasıydı. Karşıdan gelen Yunanlıların beni görmesine imkan yoktu. Ancak yanımdan geçerlerken bir tanesi başını sola çevirse beni görecek ve öldürecekti. O anda kafamdan birçok şey geçti. Silahı tutan ellerim titredi, ama yüreğimde bir ateş vardı, o ateş durdurmuyordu beni. ''
Yunan birliği, Cevizdere'nin dar boğazına girmeye başlar. Pusuya yatmış olan Emetli yiğitler, çok sayıdaki düşmanın tamamının tuzağa girmesini bekler. O anları Gazi Porsuk Ahmet'in gözünden ve sözleriyle dinlemeye devam edelim : '' Yunan komutanı, derenin aktığı yere geldiğinde atından indi ve atını sulamaya başladı. Ben siperde bekliyordum, bekliyordum ama içim içimi yiyordu. Ya bu pusu bozulursa, ya kaçarsak diye... Komutan tekrar atına bindi, askerlerine üçerli sıraya geçmelerini söyledi. O sırada pusunun başındaki Sülyeli arkadaşlarım yavaş yavaş açılmaya başlamışlardı. İçimden bir ses ' ya şimdi ya asla ' diyordu. Ben ilk kurşunu attım, Yunan komutanı vurdum. Ardından ortalık ana baba günü oldu. ''
Porsuk Ahmet'in attığı o ilk kurşun, tüm pusuyu harekete geçirir. Sıkışan Yunan askerleri, makineli tüfeklerini kurmaya bile fırsat bulamaz. Cevizdere, adeta bir cehenneme döner. Pusu başarılı olur ve 200'den fazla Yunan askeri Cevizdere boğazında yok edilir. Bu olay, Emet'in sadece askeri bir direnişin değil, aynı zamanda halkın gözü pek cesaretinin ve fedakarlığının bir sembolü haline gelmiş...
Kendisine 30 Mayıs 1926 da Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilen İstiklal Madalyası'nın vesikası..Alttaki yazı ise, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın Milli Ordu'da geçen hizmetleri ile ilgili verdiği belgelerdir..Porsuk Ahmet Ersöz; Emet mezarlığının 70'li yıllar bölümünden, mücadele ederken çok defa bulunduğu Eğrigöz Dağı'na bakıyor.Emet Hükümet Konağı ve Cevizdere Baskınlarından sonra Porsuk Ahmet Ersöz ne yapmış ? ... '' Cevizdere olayıyla iyice hiddetlenen Yunanlıların Emet bölgesine dört alay asker göndermesiyle halk dağ köylerine sığınır. Porsuk Ahmet de Azant Köyüne gider. On sekiz Emetliyle burada esir alınır. Önce Yunanistan'ın Korfo Adası'nda daha sonra da Atina'da olmak üzere on altı ay esir kalır. 23 Ağustos 1923'deki mübadeleyle esaretten kurtulur. İzmir'den yürüyerek Emet'e gelen bu büyük kahramanlar Emetliler tarafından coşkuyla karşılanır. 14 Ekim 2018 de detaylı '' Gazi Porsuk Ahmet Ersöz Efe ve Emet'in Kurtuluşu '' yazımı yazarken demiştim ki : '' İzmir'den Emet'e yürüyerek gelmek... 350 km bir yol... Bir gün aynı yoldan onun yürüyüş rotasından aynı yürüyüşü yapmak istiyorum... '' Bu yürüyüşü hala gerçekleştiremedim...
Yaptığım ziyaretin verdiği huzur ve duygu haliyle onlara veda ediyorum ve Emet içine doğru yürümeye başlıyorum.Kütahya ilinin bir ilçesi olan Emet'in nüfusu : 19.986 kişi. Kaplıcalarıyla termal turizme katkıda bulunan Emet 17 Ekim 1993 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla '' Termal Turizm Bölgesi '' ilan edilmiş. Ayrıca, Dünyanın bor rezervlerinin yaklaşık % 70'ne sahip bulunan Türkiye'de bu madenin % 50'den fazlası Emet'te bulunuyor. Yeni bulunan rezervler sayesinde bu oran daha da yükselmiş. Emet'in coğrafi işaretli bir lezzeti var ki : nadiren gelebildiğim Emet'te bu lezzeti tatmadan gidemem...Emet Pidesi ; alt ve üst kısmı ayrı ayrı açılan hamurların arasına keçi peyniri koyulup taş fırında ve odun ateşinde pişirilen kapalı bir pide. Emet Pidesinin hamuru, ekşi maya kullanılarak hazırlanıyor. Ekşi mayanın hazırlanmasında ise nohut suyu kullanılıyor.Bol tereyağı ile servis edilen Emet Pidesini tekrar tadabildiğim için çok mutluyum.Emet Pidesi; keçi sütünün az olduğu kış aylarında keçi peyniri ve olgunlaştırılmış inek peyniri birlikte kullanılır diye, standart detaylarından biri olarak olarak belirlenmiş. Emet Pidesinin geçmişi, 100 yıldan fazla ve Emet mutfak kültüründe önemli bir yere sahip. Her iki hamur katında da bol peynir bulunan Emet Pidesi yapımı, özel bir ustalık becerisi gerektiriyor. Bu enfes pideyi yerken, çocukluğumdaki lezzetin aynısını bulduğuma çok sevindim. Pideci Murat da Emet Pidesini yapan iyi yerlerden.Pide ziyafetinden sonra, pidecinin hemen önündeki tarihi meydanda oturdum ve çay içtim. Çocukken buralara geldiğimizi ve oyunlar oynadığımızı hiç unutmadım.Bu meydanın hemen solunda eskiden yine Emet'e özgü bir lezzeti yapan fırın olduğunu biliyorum. Porsuk Dedelerin evinde çok defa buradan getirilen (büyüklerimizle beraber almaya giderdik...) '' Emet Kebabı '' nı yediğimizi daha dün gibi hatırlıyorum. O fırın hala orada duruyor gibi.. Ancak Emet Kebabı artık çok sınırlı yapılıyor. Emet de iki yerde yapılan kebabın öğlen saatlerinde tükendiğini öğreniyorum.Kütahya'nın meşhur Emet Kebabı Türk Patent ve Marka Kurumu'nca tescillenerek coğrafi işaret belgesi almış. Yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe sahip Emet kebabı, Kütahya'nın Emet ilçesi yaylalarında doğal ortamlarda yetişen ve 2 yaşını doldurmamış erkeç adı verilen kısırlaştırılmış 18 - 40 kilogram arasında erkek keçilerin odun ateşiyle taş fırınlarda pişirilmesiyle elde edilen geleneksel bir lezzet.Çarşı Camisi'nin içini yıllar sonra gezdim. Babuk Bey Camisi (Çarşı Camisi), Emet ilçesinde, Germiyan döneminden kalan tek eser ve 1419 yılında Yakup Bey oğlu Babuk Bey tarafından yaptırılmış.Çeşmesinden Emet'in güzel suyunu içtim.Günlerden 19 Nisan olmasına rağmen Emet, kış aylarından daha yeni çıkmış gibi görünüyor. Ağaçlar hala yeşillenmemiş.
Şimdi artık yerinde olmayan eski Sigorta Hastanesi (yerine büyük bir öğrenci yurdu yapılmış) önünden başlayarak önce Hükümet Konağı önüne kadar yürüdüm. Buradan Çarşı Camisi önünden Kaynarca Hamamı'na doğru anıları tazeleme yürüyüşüme devam ediyorum.Yürüdüğümüz, koştuğumuz, oyunlar oynadığımız, hiç unutmadığım Emet anılarımın geçtiği sokaklara öncelik veriyorum bu yürüyüşümde...Benim hatırladığım 50 yıl öncesinin Emet'i ile şimdiki Emet de eski yapıların hala ayakta durduğunu görmek bana iyi geliyor. Bazı yapılar zamana karşı direnememiş görünüyor. Umarım restore edilirler ve kentin hafızasındaki yerlerini yeniden alırlar.
Ülkenin diğer kentlerindeki hızlı değişimi gördükçe Emet'in hemen hemen 50 yılda çok değişmemiş olduğunu görmek beni çok sevindiriyor.Dedem ile çok defa geldiğimiz '' Kaynarca Hamamı '' önüne geldim. Büyük bir termal havuzu olan bu kaplıcanın su sıcaklığı adının hakkını verecek derece de ve neredeyse kaynama derecesine yakındı... '' Kaynarca '' adını da buradan alıyor diye hep düşünürüm. Bu sıcak ortamda sudan acele çıkıp, soğukluk bölümüne gidip serinledikten sonra tekrar tekrar dönüşümüz de gözlerimin önünde. Ne güzel günlerdi ...Kaynarca Hamamı bölgesinden Porsuk Dedelerin evine koşarak ya da yürüyerek çıkıp indiğimiz sokaklarda yürüyorum şimdi...Kaynarca Hamamı'nın sıcağına alternatif bir kaplıca daha vardı. Benim favorim burasıydı. '' Yeşil Kaplıca '' adı gibi yeşil bir alanda, çınar ağaçlarının altında ve yine büyük bir havuzu olan bir kaplıcaydı. Kaynarca Hamamı ile arasındaki mesafe yaklaşık 250 metreydi. 30 yıl önce bu güzelim yer yıkılmış ve yerine modern bir Termal Otel kompleksi yapılmış.Hemen '' Yeşil Kaplıca '' nın yanı başında bulunan bu harika mimarideki otel dışarıdan gelenlerin konaklaması için hizmet verirdi. '' Tezbaşar Otel '' de yıllar önce kapanmışa benziyor.Tezbaşar Otel de zamana karşı ayakta durmaya devam ediyor. Burası ne kadar güzel bir '' Kent Müzesi '' olabilir diye düşündüm.Emet içinde zaman hızla akıp geçiyor benim için... Akşam saatleri yaklaşırken, '' Emet Pidecisi '' ne gittim. Burası benim her zaman hatırladığım mekandır. Emet de, Emet pidesini iyi yapan bir çok yer var.Yılların Emet Pidesi hasretini gideriyorum...Bugün tercih ettiğim iki pidecinin pideleri birbirleriyle yarışır derecede güzeldi. '' Dr. Fazıl DOĞAN '' Bey, İzmir'in Yunan işgaline uğramasından bir süre önce Milli Mücadeleye destek olmak amacıyla üç doktor arkadaşıyla beraber Anadolu'ya geçme kararı alıyor. Tıp Fakültesinden yeni mezun bu dört doktor Kütahya'yı seçerler. Aralarında yaptıkları toplantı sonucunda Dr. Fazı Bey, Emet ilçesine gitmek ister. Emet'e gelir. '' Milli Mücadele Hatıralarım '' adlı kitabında bu anları şöyle anlatıyor : '' ... Herkes bana hayretle bakıyordu, akşam olmuştu. Aralarında bir görüşme yaparak, '' Buyurun yemeğe '' dediler. Bir evde ziyafet varmış. Yemekten sonra, kadınlar hariç, orada toplanan bütün aile fertlerini muayeneden geçirdim. ... Gece beni bir odaya götürdüler. Ertesi sabah tıraş olmak için aynaya baktığımda yüzümü simsiyah kurum içinde buldum. Meğer beni yatırdıkları oda bir demirci körüğünün üzerindeymiş. Bir ara, beni acaba burada mahsus mu yatırdılar diye düşündüm. Hemen başka bir yer aradım. Eski hanlardan bozma bir yerde bulduğum bir odayı eczane, laboratuvar ve muayene kısımlarına ayırarak süsledim, kapılarını açtım. Halk durmadan geliyordu, durmadan da soruyorlardı;
- Sahi doktor bey, bunların hepsi bizim için mi ? Burada kalacak mısınız ? ''
Kitabında siyah beyaz fotoğrafına yer verdiği bu tarihi Han'ın tam önündeyim... Emet Hanı (Zeytinoğlu Hanı), Emet de Babuk Bey Camisi (Çarşı Camisi) ile birlikte Osmanlı Mimarisinin 2 eserinden birisi durumunda. Milli Mücadele yıllarında Emet Milli müfreze karargahı olarak hizmet veren tarihi Han'ın metruk görüntüsü Emet'e her gelişimde beni üzüyordu. Hükümet Konağı baskını ve Cevizdere zaferi öncesinde Porsuk Dede ve arkadaşlarını hazırlıklarını yaptıkları ve karargah olarak kullandıkları tarihi Han, Emet Belediyesi'nce 2021 yılında kamulaştırılmış ve restorasyon çalışmalarına yeni başlanmış. Restorasyon bittiğinde en güzel şekilde değerlendirilecek ve Emet de bir çekim merkezi olacaktır...Fazıl Bey, kitabını Osmanlıca yazmış.
Dr. Fazıl Beyin, kitabının bir bölümünde Emet ile ilgili bazı sözleri bana çok ilginç geldi. Diyor ki : '' Emetlilerin garip bir efsanesi vardır. Timurlenk de (1402 de Yıldırım Bayezid ile Timur orduları arasında geçen ve Osmanlı Ordusunun yenilmesiyle Timur Anadolu işgaline başlamış ve İzmir'e kadar gelmiştir. ) buralara kadar gelmiş, lakin Emet Bölgesine giremeyip dönmüş. Bu efsanenin hakikat olmasını yürekten diliyordum ... '' Emet'te çocukluğumdan gözümün önünde olan görüntüleri arıyorum. Kadınların giydiği Emet'e özgü yöresel bir kıyafet vardı. Bu defa göremiyorum. Zaman içinde bu yerel kadın kıyafeti de anılarda kalmışa benzer...
'' Örtme Peştamal '' ... Emet'te kadınların sokağa çıkarken manto ve eşarbın yerine kullandığı, üç parçadan oluşan bir giysi. '' Örtme '' , '' Peştamal '' ve peştamalın sabit kalmasını sağlamak için '' bel ipi '' kullanılır. Genç kadınlar, parlak, düz siyah örtme, altına ipekli sarı şeritli peştamal kullanılırmış. Buna '' telli peştamal '' deniyor. Orta yaşlı ve yaşlılar ise mat, düz siyah örtme altına kırmızı şeritli peştamalı kullanır. Bu örtüye de '' atkı '' deniyor. Emet Hükümet Konağının bahçesinde ağaçların arasında çok dikkat edilirse görülebilecek eski bir kitabe de her şey ne güzel de ifade edilmiş. Bu kitabenin önünden, Emet'e tekrar ve daha sık gelme isteğiyle ayrıldım.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder